• Sonuç bulunamadı

Metruk Ev: Halit Ziya Romanında Modern Osmanlı Bireyi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Metruk Ev: Halit Ziya Romanında Modern Osmanlı Bireyi"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

[Zeynep Uysal, Metruk Ev: Halit Ziya Ro-manında Modern Osmanlı Bireyi, İstanbul: İletişim Yayıncılık, 2014, 320 s.]

Halit Ziya, Türk romancılığının yeri doldu-rulamaz roman ve hikâye yazarlarındandır. Günümüze kadar bu değerli yazar ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Ömer Faruk Hu-yugüzel’in yaptığı biyografik çalışma1 ve Zeynep Kerman’ın kaleme aldığı Uşaklıgil’in Romanlarında Batılı Yaşayış, bunların baş-lıcalarıdır. Bu saydığımız eserlerden farklı bir bakış açısıyla Halit Ziya’nın romanlarına eğilen Zeynep Uysal, sanatçının eserlerini tek bir roman olarak ele almıştır.

Araştırmacı, “Giriş” bölümünde bunu şöyle açıklar: “Halit Ziya’nın romanları, odakları ve ayrıntıları değişse de, yazarın aslında hep aynı hikâyeyi yeniden ve yeniden yazdığı

yekpare, büyük bir romanın parçaları gibidir. Çoğunlukla bir erkek iki kadın ya da bir kadın iki erkekten oluşan üç ana karakterin hikâyesine, üçlü aşkına, ama en çok da karakterlerin şiddetli arzularına odaklanan

roman-cı, hep aynı hikâyeyi, bir bakıma arzuların hikâyesini anlatır.”

Çalışma, “Osmanlı’da Asır Sonu ve Beşer Hayatı”, “Metruk Evin Kadınları”, “Metruk Evin Erkekleri”, “Metruk Ev” başlıklı dört bölümden oluşmaktadır. Kitabın “Giriş” kıs-mında çalışmanın gayesini ve içeriğini ifade

Yeni Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı 10, Ekim 2014, s. 149-154.

HALİT ZİYA ROMANINDA MODERN OSMANLI BİREYİ

Hatice Aybay

*

OF METRUK EV:

THE MODERN OTTOMAN INDIVIDUAL IN HALİD ZİYA’S NOVELS

* Celal Bayar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yeni Türk Edebiyatı Ana Bilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi.

(2)

eden, her bir bölümde ne anlatıldığını da tek tek açıklayan araştırmacıya göre bu çalışma “bir varoluş biçimi olarak metrukiyeti, yani insanın dünyanın ortasında tek başına, hamisiz, korumasız, arzularıyla dolu ama arzularını da tamamen gerçekleştiremeden yalnız ve çaresiz kalma/hissetme durumunu; bir nevi modern birey olma halini, metruk bireyin tekrarlanan anlatısını ayrıntılı olarak çözümler.”

Zeynep Uysal, kitabın adını “Metruk Ev” ola-rak belirlemesinin nedenini ise Halit Ziya’nın romanlarındaki kişileri betimlerken metrukluk kavramını sıkça kullanması ve metruk ev kav-ramının romanlarının “temel metaforu” olması şeklinde izah eder.

“Osmanlı’da Asır Sonu ve Beşer Hayatı” baş-lıklı birinci bölümde “19. yüzyıl sonunda deği-şen toplumsal yapı içinde edebiyat anlayışının Servet-i Fünun’a gelene dek” hangi aşamalar-dan geçtiği üzerinde durulmaktadır. Bölüme adını veren “asır sonu” kavramının Osmanlı entelektüellerinin tercih ettiği bir kavram ol-duğunu söyleyen Zeynep Uysal, kitap boyunca bu terimi Servet-i Fünuncuların da arasında bulunduğu 19. yüzyılın son dönemi için kul-lanmıştır. Bu bölümde söz konusu dönemde ortaya çıkan tablo değerlendirilmiş, Servet-i Fünun ile Tanzimat sanatçılarını birbirinden farklı kılan sebepler ortaya konmuştur. Zeynep Uysal’a göre “Tanzimatçılar içinde ye-tiştikleri nispeten geleneksel eğitim ve yetişme koşullarıyla değişmek lazım diyerek değişimi kurgularken, asır sonu Osmanlıları, olmakta olan değişimin ürünü, hatta kendisi olurlar.” Bu sanatçılar Batılı eğitim anlayışının ve bu yolla edinilen kültürel birikimin belirlediği bir toplumun şekillendirdiği kişilerdir. Araştırma-cı, Tanzimat romanının aksine Servet-i Fünun romanında siyasi olaylardan ziyade, “bireyi ilgilendiren, doğrudan bireyin hayatının, psi-kolojisi ile ilgili sorunsalların” edebiyatının merkezine geçtiğini dile getirir.

Uysal’ın, bu bölümde ayrıca üzerinde

dur-duğu bir konu da Dekadanlar tartışmasıdır. Araştırmacı söz konusu tartışmayı iki kuşak arasındaki çatışmayı açıkça gösterdiği ve Ser-vet-i Fünuncuların edebiyat anlayışını ortaya koyduğu için önemli bulur. Batı’daki Deka-danlık üzerinde kısaca duran Uysal, bu çerçe-vede oluşan yazılardan kısa pasajlarla dönemin içinde bulunduğu umumi havayı, dolayısıyla Halit Ziya’yı etkileyen ortamı gözler önüne sermeye çalışmıştır. Bunun yanında Halit Zi-ya’nın “Hikâye” ve “Sanata Dair” yazılarına da değinerek bu tartışmanın Halit Ziya’da uyandırdığı etkiyi ve onun edebiyat anlayışını ortaya koymuştur.

Zeynep Uysal’a göre Uşaklıgil, romanlarında yarattığı karakterlerle ve işlediği konularla aslında “içselleştirilmiş modern bir tavır” ser-gilemiştir ve milli değil, evrensel bir edebiyat anlayışını benimsemiştir. Halit Ziya için önem-li olan bütün bir “beşer hayatı”dır. Roman-larındaki kişilerin eylemlerinin nedenleriyle birlikte verilmesi de Aşk-ı Memnu yazarının realizme ve determinist ilkelere bağlılığının bir sonucudur.

“Metruk Evin Kadınları” adını taşıyan ikinci bölümde Halit Ziya’nın Sefile, Nemide, Ferdi ve Şürekası ile Aşk-ı Memnu romanlarındaki kadın karakterler metrukluk bağlamında ele alınır. Toplumun ahlaki kurallarına uymayı reddeden ya da bu duruma sürüklenen roman kadınlarının içine düştüğü metrukluk hali irdelenir. Zeynep Uysal bu bölümde roman kişilerinin psikolojik tahlillerini yaparken, düşüncelerini Rousseau’nun “toplumsal söz-leşme” kuramıyla temellendirir. Araştırmacı, Halit Ziya’nın romanlarında “melek/çocuk kadınlar” ve “kötü özneler” olmak üzere iki tip kadın karakter belirler ve şöyle bir tespitte bulunur:

“Halit Ziya’nın kadınları bu iki çehrenin arasında gidip gelirler. Böylece Tanzimat romanının kadını ya melek ya şeytan olarak biçimlendiren iki kutuplu yaklaşımına karşılık

(3)

Halit Ziya’nın kadınları çoğunlukla bu ku-tuplardan uzaklaşıp daha karmaşık varlıklara dönüşmüşlerdir.”

Uysal’a göre Halit Ziya’nın bütün bu ro-manlarındaki kötü özneyi temsil eden kadın karakterler arzu eden, içinde bulundukları du-rumdan memnun olmayan, huzursuz kişilerdir. Bastırılamayan cinsel arzuları bu karakterlerin sonunu hazırlar. Arzularının onları zamanla felakete sürüklediği bu kadınlar kendi eylem-lerinin de failidir. “Belli bir özneliği, bireyliği kazanamayan çocuk kadınlar da uyumlu bi-reyliği elde edemeyen kötü özneler gibi met-ruk kalmaya mahkumdur.” Zeynep Uysal’ın Nihal’i anlatırken kaleme aldığı şu satırlar kitap boyunca tekrarlanan görüşlerini özetler niteliktedir:

“Hayatın sadmeleriyle baş edemeyen kadınlar ve erkekler ‘mini mini’ yaralı birer çocuk olarak kalırlar.”

Zeynep Uysal, Halit Ziya’nın romanların-da kadınların içine düştüğü “aşırı cinsellik ve tutku”nun “izdivaç ya da monogram bir ilişki içinde meşrulaşarak sakinleşmedikçe sadece toplumsal değil bireysel bir felaket” getirdiğini ileri sürmüştür. Bu bağlamda ka-dın karakterlerin ruh çözümlemesini yapan araştırmacı Girard’ın “dolayımlanmış arzu” kavramını öne çıkarmıştır.

Araştırmacıya göre Sefile romanındaki kadın karakterler diğer romanlarındaki kadın karak-terlerin bir prototipidir, sonraki romanların “çekirdeği” diğer bir deyişle “kök-metindir”. Arzularının peşinden giden ve kötü özneyi temsil eden Bihter ile çocuk kadın Nihal ara-sındaki çatışmanın anlatıldığı Aşk-ı Memnu ise Halit Ziya romanındaki metruk kadınlarının temel çatışmasının zirveye ulaştığı roman olur. Bu bölümde geniş bir yer ayırdığı Aşk-ı Mem-nu romanındaki Bihter ve Behlül arasındaki yasak aşkı irdelerken romanın bir ahlaksızlık hikâyesi olup olmadığını sorgular ve şu sonuca

ulaşır: “Ahlaklı ve ahlaksız olmak basitçe tarif edilebilir, yaşanabilir duygular değildir Halit Ziya romanında. İkbal ya da Mazlume’nin (Sefile) fuhşa sürüklenişi de Bihter’in Behlül’e olan arzusu, yasak aşkı da yoğun bir determi-nizmle temellendirilirken ne İkbal ne Mazlu-me ve ne de Bihter için ahlaksız deMazlu-mek artık okuyucu için mümkün olabilir. Bu yüzden ölümleri de bir ceza değil, seçeneksizliğin işaretidir.”

“Metruk Evin Erkekleri” adlı üçüncü bölüm-de Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekası ve Mai ve Siyah romanlarındaki baş karakterleri üzerinde durur. Ahmet Cemil (Mai ve Siyah), Osman Vecdi (Bir Ölünün Defteri), İsmail Tayfur (Ferdi ve Şürekası)’un metruklukları hayal hakikat çatışması ekseninde açıklan-maya çalışılır.

Kitaptan alınan şu bölüm araştırmacının erkek karakterlerin metrukluğunu açıklar niteliktedir:

“İsmail Tayfur, Ahmet Cemil ya da Ömer Behiç kendi kendilerini inşa etmeye, ken-di imkânlarını kenken-dileri yaratmaya çalışan modern bireyler olarak odağa alınırlar. Ama her şeye birden sahip olmak isteyen, tutkuyla arzulayan karakterler olarak kötü özneliğe mahkumiyetleri, uyumlu birey-lere dönüşmemeleri onları tam da yaşa-dıkları cemiyetin kaybeden, yitik, metruk modern kahramanları haline getirir.” Halit Ziya romanındaki erkek karakterler ile Goethe’nin Faust’u arasında paralellikler bulan araştırmacı “modern bireyin sembolü” olarak nitelediği Faust’un şeytanla yaptığı anlaşmaya benzer bir durumun Ahmet Ce-mil ve İsmail Tayfur için de geçerli olduğunu vurgular. Zeynep Uysal’ın kurduğu bu para-lellik, kanaatimizce, kitabın en dikkat çekici noktalarından biridir.

Uysal’a göre İsmail Tayfur’un sevdiği kız yerine patronunun kızıyla evlenmesi, Ahmet Cemil’in ise kız kardeşini mutsuz eden

(4)

eniş-tesinin isteği üzerine evlerini ipotek ederek matbaayı satın alması bu iki karakterin Faust gibi şeytanla anlaşma yaptığının göstergesidir. Aralarındaki fark İsmail Tayfur’un “edilgen kişiliğine” karşılık Ahmet Cemil’in “eylem-lerinin faili” olmasıdır. Ahmet Cemil’in met-rukluğu kendi seçimidir.

Zeynep Uysal Ahmet Cemil’in tavrını irdeler-ken şu önemli soruyu sorar:

“Halit Ziya açıkça kendi edebiyat dilini ya da romanın yazıldığı dönemde şiire dair fi-kirlerini paylaştığı arkadaşlarının edebiyat anlayışını yansıttığı Ahmet Cemil’in, üste-lik bu eseri tam da istediği gibi yazmasına rağmen başarısız bir romantik hayalperest olmasına neden izin vermiştir?” Dolayısıyla Uysal, Halit Ziya’nın neden hayat karşısında başarısız olmuş kişilerin hikâye-sini anlattığını sorgular. Bu soruya “Sonuç” kısmında şöyle cevap verir: Halit Ziya’nın “metruk bireylerin hikâyelerini anlatmadaki ısrarında Tanzimat’ın ahlakçı romancısının tavrından çok başka bir tavır, başka bir modern algının izleri görünür.” Uysal’a göre Halit Ziya asır sonu toplumunun bireyleşme hikâyesini yansıtmaya çalışmıştır.

Zeynep Uysal “Metruk Evin Erkekleri” başlıklı bölümde Mai ve Siyah romanına dolayısıyla Ahmet Cemil’e oldukça geniş bir yer ayırmıştır. Romanın başından sonuna Ahmet Cemil’in tav-rını, hayata bakışını, Halit Ziya’nın bu romanı kurgulayışını inceleyen yazar önemli sonuçlara ulaşır. Buna göre Ahmet Cemil, “Faust gibi genç yaşına rağmen kitapların, düşüncenin dünya-sında derinleşmiş, dış dünyanın gerçekliğinden uzak kalmıştır.” Uysal’a göre onun hayat çizgi-sini belirleyen en önemli etmen “eylemleri değil dünyaya bakışı, hayatın sadmelerine rağmen verdiği dramatik tepkiler”dir. Ahmet Cemil’in hayata olduğu gibi değil de her şeyi müphemleş-tirerek, belirsizleştirerek bakması ise izlenimci bir tutumun göstergesidir.

Araştırmacı, Ahmet Cemil’i değerlendirirken Jale Parla’nın Ahmet Cemil’in başarısız bir yazar olduğu görüşüne karşı çıkar. Araştır-macıya göre Ahmet Cemil’in eseri değil hayat tasavvuru başarısız olmuştur.

“Metruk Ev” adlı dördüncü bölümde Kırık Ha-yatlar romanı odak seçilir ve modern hayatın özel hayata olumsuz etkisi tartışılır. Bölümün hemen başında şu tespit yapılır: “Halit Ziya hemen her romanında bir mutlu aile, mutlu ev levhası çizer.” Uysal’a göre bunun nedeni bu mutlu tablonun mutsuzluğa evrilme hikâyesini ya da bu mutlu tablonun dışında kalan mutsuz bireylerin hikâyesini anlatacak olmasıdır. Bu bölümde metrukluk kavramı ev, mahre-miyet, dış dünyanın yuva olarak da nitelen-direbileceğimiz “ev”e müdahalesi sonucunda meydana gelen kırıklık hali üzerinden değer-lendirilir. Zeynep Uysal Kırık Hayatlar roma-nını sadece yasak aşk ilişkisi bağlamında ele almaz, kamusal alanın mahrem hayatı olumsuz biçimde etkilemesi açısından da inceler. Kırık Hayatlar romanında yer alan bir pasaj-dan hareket eden Uysal şu değerlendirmede bulunur: “Bu antropomorfik nitelemelerle be-timlenerek canlandırılıp kişileştirilen ‘ölü’, ‘can çekişen’, ‘hasta’ evler tahayyülü hem bu bölüme hem de aslında bu kitaba adını veren ‘metruk ev’ eğretilemesinin de temel dayanak-larından biridir. Bu evler, her zaman baştan kırık, her zaman metruk olmaya mahkum bi-reylerin, ‘beşer hayatı’nın, ‘beşer hikâyesi’nin metaforudur bir bakıma.”

Zeynep Uysal’a göre “ev” kavramı aynı za-manda Halit Ziya romanlarında arzularını gerçekleştirememiş karakterler için bir “ha-pishane” de özelliği taşır.

Uysal’a göre bu romanda Halit Ziya; dış dün-yanın sıkıntılarının, belalarının evin içine yani bireyin mahrem hayatına girmesi sonucun-da bireyin arzularının toplumun değerleriyle çatışmasıyla yaşanan problemleri anlatır. Bu bağlamda Kırık Hayatlar yazarı, Tanzimat

(5)

ro-manının doğruyu öğütleyen tavrından farklı olarak mutlak doğrunun olmadığı sonucuna götürür okuru. Sonuç olarak Kırık Hayatlar “Mai ve Siyah’la görmeye başladığımız ger-çekle kurulan ilişkinin karmaşıklığı, hayatın daha anlaşılmaz, bilinemez olduğu modern dünyanın, modernist edebiyatın sırtını yasla-dığı bir dünyanın romanıdır.” Bir başka deyişle romanda modern bireyin açmazları, cevabı olmayan sorularla boğuşması da anlatılır. Kitabın genelinde vurgulanan birkaç önemli nokta vardır. Bunlar metrukluk, hamisizlik, birey olamama, nesnelerle kurulan ilişki kav-ramlarıyla ifade edilebilir.

Çalışmanın tamamı göz önüne alındığında Halit Ziya’nın romanlarındaki karakterlerin metrukluğunun sebebi iki başlık altında top-lanabilir: Hamisizlik ve arzunun gerçekleşme-mesi. Bireyi hayata hazırlayan baba ve annenin yokluğu ya da var olan anne veya babanın yetersizliği/kötü örnekliği bireyin hamisiz kal-masına bu da o bireyin metrukluğa sürüklen-mesine neden olmaktadır. Çünkü birey kendini gerçekleştiremediği için olgunlaşamamakta, yaralı bir çocuk olarak kalmakta ya da kötü seçimler yapmaktadır.

Çalışmada öne çıkan iki zirve karakter vardır: Bihter (Aşk-ı Memnu) ve Ahmet Cemil (Mai ve Siyah). Sefile, Nemide ve Ferdi ve Şüreka-sı romanlarındaki kadın karakterler Bihter’i hazırlarken Ferdi ve Şürekası ve Bir Ölünün Defteri’ndeki erkek karakterlerin “birçok özel-liği Ahmet Cemil’e tevarüs eder”.

Araştırmacının Halit Ziya romanları üzerinde durduğu diğer dikkate değer bir nokta ro-manlarda tasvir edilen nesnelerle, eşyalarla kurulan ilişkinin romanın seyrini belirledi-ği meselesidir. Zeynep Uysal buradan yola çıkarak romanlardaki kadın karakterlerin nesnelerle kurduğu ilişkiyi inceler ve “Halit Ziya’nın bu tavrında ‘insanın kullandığı ya da kazandığı nesneler dikkate alınmadan temsil’ edilemeyeceğini savunan realist anlayışı

be-nimsemesinin rolü olduğu” sonucuna varır. Roman kahramanlarının ortak özelliklerin-den biri de hayata bakışlarda “estetizm”in çok belirleyici olmasıdır. Araştırmacı bu estetik bakışı Ahmet Cemil’den Ömer Behiç’e ka-dar birçok karakterin kaderini de belirlemesi açısından önemli görür.

Uysal, kitabın başında dile getirdiği Halit Ziya’nın romanlarındaki tavrının politik olduğu savını kitabın sonunda da tekrarla-mıştır. Halit Ziya romanının toplumsal ve siyasi meselelerden uzaklaşarak bireyin iç dünyasına yöneldiğini ve bir çeşit kaçış ede-biyatı olduğunu savunan görüşe bir noktada katılmaz ve şöyle der:

“Bu kitap, genel kanının aksine, bireyi ve evin içini öne çıkaran Halit Ziya romanının politik olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak kendin-den önceki ve kendinkendin-den sonraki romanların belli toplumsal angajmanlarla biçimlenen po-litik tavrının yerine Halit Ziya romanı bireye ve özel alana içkin bir politik tavır sergiler.” Uşaklıgil’in roman kahramanlarını yargıla-mayan, suçlamayan tavrı, “hayatı anlama ve anlamlandırma çabası” içinde olduğunu göstermektedir. Mai ve Siyah yazarının Fla-ubert’ın de benimsediği “Otoriter bir mesaj iletimini” tercih etmeyen, yazmak için yazan, mesaj derdine düşmeyen bir roman anlayışı vardır. “Katı ahlakçılığın boşunalığını gös-termesi bilinçli bir seçimdir.” Bütün bunlar Halit Ziya’nın politik bir duruşunun olduğunu gösterir.

Zeynep Uysal’ın şu ifadesi Halit Ziya’nın ge-nel tavrını özetler niteliktedir: “Öncelikle in-sanı, insanın çatışmalarını, iç dünyasını anlatır ama anlattığı kişilerin davranışlarının altında yatan sebepleri iç dünyalarının yanı sıra içinde yaşadıkları çevre ve toplumla temellendirmeyi ihmal etmez.”

Sonuç olarak Uysal’a göre Halit Ziya’nın romanlarında seçtiği konuları, bakış açısını ve anlatımını şekillendiren, içinde

(6)

bulundu-ğu modernleşme sürecidir. Modern hayatın getirdiği seküler dünya anlayışı roman kişile-rinde de kendini gösterir. Araştırmacı roman-lar üzerinden genel bir yargıya ulaşır: Halit Ziya’nın roman başkişileri birbirini önceler, aslında anlatılan tek bir hikâye vardır. Uysal, roman kişilerini tek tek inceler; kadın ve er-kek karakterlerin birbiriyle örtüşen yanlarını verirken bir yandan da onları –varsa– tek kılan

özellikleri üzerinde durur.

Metruk Ev adlı çalışmada Halit Ziya’nın romanlarındaki tavrını yansıtan metrukiyet kavramı modern yaşamın getirdiği bir kavram olarak ele alınır. Halit Ziya romanları ile ilgi-li biilgi-linenleri tekrar eden bölümlerin yanında “metrukiyet” kavramından hareketle yeni bir bakış açısıyla değerlendiren bu çalışma dikkate değer ve anlamlıdır.

Referanslar

Benzer Belgeler

BU RSA (AA) - Bursa'da açtığı fotoğraf sergisi vc dia gösterisinden dönerken geçirdiği trafik kazası sonucu ölen ünlü fotoğraf sanatçısı Sami Güner adına Bursa'da bir

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha

Bununla birlikte günümüzde üreter alt uç taşlarında kendiliğinden taş atılımını sağlamak için alfa adrenerjik blokerler, kalsiyum kanal bloker-.. leri,

Sonuç olarak batında kistik kitle ve serbest mayisi olan ancak ateş ve bakteriyal peritonit bulgularının eşlik etmediği akut batın olgularında nadir olmakla birlikte

Kısaca cami yaptırma ve yaşatma dernekleri özelinde görülebileceği üzere, Türk tarzı sivil toplum kuruluşları devlet denetimini ve devlet otoritesini belirli sınırlar

Conversely, it has been reported that increased ROS load and decreased glutathione levels might play an important role in hepatocyte necrosis induced by toxins, including

In this study, we aimed to determine the effects of low-dose atorvastatin treatment together with crush fluid resuscitation on renal functions and muscle enzyme levels in a rat

Enerji verimliliğinin artırılması amacıyla kamu binaları için; Toplam inşaat alanı en az 20.000 m 2 veya yıllık enerji tüketimi 500 TEP ve üzeri olan ticarî