• Sonuç bulunamadı

CÂM-I CEM-ÂYÎN’DE CEM SULTAN’IN TALİHSİZ HAYAT HİKÂYESİ VE YENİ ŞİİRLERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "CÂM-I CEM-ÂYÎN’DE CEM SULTAN’IN TALİHSİZ HAYAT HİKÂYESİ VE YENİ ŞİİRLERİ"

Copied!
20
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

KADIOĞLU, Ġ. (2017). Câm-ı Cem-Âyîn‟de Cem Sultan‟ın Talihsiz Hayat Hikâyesi ve Yeni ġiirleri. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 6(4), 2302-2321.

Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi Sayı: 6/4 2017 s. 2302-2321, TÜRKĠYE

CÂM-I CEM-ÂYÎN’DE CEM SULTAN’IN TALĠHSĠZ HAYAT HĠKÂYESĠ VE YENĠ

ġĠĠRLERĠ

Ġdris KADIOĞLU

Geliş Tarihi: Haziran, 2017 Kabul Tarihi: Kasım, 2017 Öz

Bu çalıĢmada, Bayatî‟nin Câm-ı Cem-âyîn adlı eserindeki Cem Sultan‟a ait hasb-i hâl türü Ģiirler üzerinde durulmuĢtur. ÇalıĢmanın amacı eserden yola çıkarak Ģairin hayatı, kiĢiliği, Ģiirleri ve dönemi hakkında bilinmeyenleri ortaya koymaktır. ÇalıĢma, ġehzâde Cem (ö. 900/1495) ve Hasan Bayatî (ö. 900/1495‟te sağ) arasında Kâbe‟de Ģiirle baĢlayan dostluğu; Câm-ı Cem-âyîn adlı eserin yazılıĢ sebebi, konusu, önemi ve neĢrini içermektedir. Bu çalıĢmayla, Cem‟in Türkçe divanında yer almayan iki Ģiiri incelenmiĢ olup hem bu Ģiirlerden hem de Ali Emîrî‟nin tespitlerinden yola çıkılarak Cem Sultan‟a dair yeni bilgilere ulaĢılmıĢtır. Türk-Osmanlı neslinin öz tarihçesi olan Câm-ı Cem-âyîn, Bayatî ve özellikle Cem Sultan‟ın hayat ve kiĢiliğine dair önemli bilgiler içermesi bakımından oldukça önemli bir eserdir. ÇalıĢma giriĢ, iki bölüm, sonuç ve kaynakçadan oluĢmaktadır. GiriĢ bölümünde, Câm-ı Cem-âyîn‟i eski harflerle neĢreden Ali Emîrî‟nin ön sözü ve eserin dîbâcesindeki bilgiden hareketle eser ve müellifi hakkında bilgi verilmiĢ, sonra adı geçen eserin Ģekil, içerik ve yayın bilgisi üzerinde durulmuĢtur. Birinci bölümde, iki farklı eserden Cem‟in hayatına dair yeni bilgiler aktarılmıĢ, Bayatî‟nin Farsça bir gazeli ve bu gazele Cem Sultan tarafından yazılan Türkçe bir nazire gazel incelenmiĢtir. Ġkinci bölümde, Câm-ı Cem-âyîn‟in hatime bölümünde yer alan ve çalıĢmamıza konu olan tarihî bir “tahmisnâme” Ģekil, içerik, dil ve anlatım özellikleri yönünden incelenmiĢtir. Hasb-i hâl türündeki bu önemli manzumenin tam metni, dil içi çevirisi ve notlarla birlikte verildikten sonra sonuç ve kaynakça yazımıyla çalıĢma tamamlanmıĢtır.

Anahtar Sözcükler: Cem Sultan, Hasan Bayatî, Câm-ı Cem-âyîn,

Tahmisnâme, Ali Emîrî, Nevadir-i Eslaf.

THE UNLUCKY LIFE STORY OF CEM SULTAN IN CÂM-I CEM-ÂYÎN AND HIS NEW POEMS

Abstract

This study focuses on Cem Sultan‟s poems written in the tone of friendly chat included in the book Câm-ı Cem-âyîn by Bayatî. The study aims to reveal what is unknown about the poet‟s life, personality, poems and his era. This study is concerned with friendship between Prince Cem (date of death 900/1495) and Hasan Bayatî (date of death 900/1495 in life) which started in Kaaba, the reason why the book “Câm-ı Cem-âyîn” was written, its importance and publication. This current study analyses two poems of Cem Sultan which are not included in his Turkish Collection of Poems, and makes explorations about Cem Sultan by setting out from these two poems and from the findings obtained by Ali Emîrî. Câm-ı Cem-âyîn, a short history of

Prof. Dr.; Dicle Üniversitesi, Ziya Gökalp Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi,

(2)

2303 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

Ottoman Turks lineage, is a very important work in that it includes information on Bayatî‟s and especially Cem Sultan‟s life and personality. The study consists of introduction, two chapters, conclusion and a chapter about bibliography. In the introduction part the preface written by Ali Emîrî, information about the work based on the preface, and about the author is presented and then information on the form, content and publication of the book is offered. In Chapter One information about Cem Sultan‟s life is given based on two different studies, and a lyric poem (gazal) written by Bayatî in Persian language and a poem written by Cem Sultan in parallel to Bayatî‟s gazal in Turkish language (nazire gazal) are also analysed in this chapter. In Chapter Two a historical “tahmisnâme”, which is included in the epilogue of Câm-ı Cem-âyîn and which is the subject matter of this study is analysed in terms of form, content, and linguistic and stylistic properties. Having paraphrased the full text of this important poem- which is in the tone of friendly chat- with explanatory notes, the book reaches the conclusion and ends with bibliography giving references.

Keywords: Cem Sultan, Hasan Bayati, Cam-ı Cem-ayin, Tahmisname,

Ali Emiri, Nevadir-i Eslaf. GiriĢ

Câm-ı Cem-âyîn, Hasan b. Mahmûd el-Bayatî‟nin kaleme aldığı bir Osmanlı

silsilenâmesidir. Osmanoğulları Ģeceresini Oğuznâme‟ye göre Gün Han silsilesinden Nuh peygambere, ondan insanlığın atası Hz. Adem‟e dayandıran bu eser, bir hafta gibi kısa bir sürede ġehzâde Cem‟in isteği üzere Kâbe‟de kaleme alınmıĢtır. Eserin asıl nüshasından istinsah ettiği nüshayı esas alarak ve haĢiyeler eklemek suretiyle eski harflerle neĢreden Ali Emîrî, bu neĢrin ön sözünde eser ve müellifi hakkında çok önemli bilgiler sunmaktadır. “Yanya ve ĠĢkodra vilâyetleri mâliye müfettiĢliğinde bulunduğum esnâda 1314/1897 senesinde Yanya vilâyetine mülhak Ergüri sancağında kaʾîn Delvine kazasına uğramıĢtım. Nefs-i Delvine kasabasında kadîm bir hatt ile Câm-ı Cem-âyîn namıyla selâtîn-i celîlü‟Ģ-Ģân-ı Osmâniyye‟niñ âbâ ve ecdâdı hakkında bir silsilenâmeye tesâdüf eyledim.” diyen Emîrî, bu eserin 1897‟de Yanya ve ĠĢkodra maliye müfettiĢi iken eline ulaĢtığını belirtmektedir.

Mukaddimesinden, Tebrîz‟de Dede Ömer RûĢenî hazretleriniñ hulefâsından, Türküñ kabâʾil-i kadîmesinden Bayat kabîlesine mensûb “Hasan bin Mahmûd Bayatî” nâmında bir zât tarafından Oğuznâmeden nakl ile 886/1488 senesinde Hacc-ı Ģerîfte bulunan Ebû‟l-feth Sultân Mehemmed Hân gâzî hazretleriniñ mahdûm-ı ʿâlîleri “ġehzâde Cem” hazretleriniñ emriyle yazıldığı ve tamâmıyla mutâlaʿa edildiğinde kıymetdâr ve nâ-dîde bir eser olduğu añlaĢılmakla derhâl istinsah olunmuĢ idi.

diyerek Cem Sultan‟ın Bayatî‟ye Kâbe‟de yazdırdığı bu eseri hemen istinsah ettiğini belirten Emîrî, kayıp Oğuznâme ve onun muhtasarı olan nâ-dîde eserin muhtevasına dair ön sözde geniĢ malumat vermektedir. “…ve ondan mukaddem Âl-i ʿOsmân silsilesinden bahs eden bir târîhimiz henüz görülmemiĢtir” dedikten sonra dönemin önemli tarihçilerinden Necip Asım‟ın kayıp Oğuzname ve özeti Câm-ı Cem-âyîn hakkındaki Ģu değerlendirmesini dipnotta nakleder.

(3)

2304 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

…Bu kitâb el-ân mevcûd olmayıp baʿzı parçaları târîhlerde iktibâs edilmiĢtir. Yalñız Hasan bin Mahmûd el-Bayatî nâm kimseniñ Selâtîn-i ʿOsmâniyyeniñ ecdâdı hakkına bu kitaptan istinbâten yazdığını beyân eylediği Câm-ı Cem-âyîn yahût Silsilenâme-i ʿOsmânî nâm risâleniñ bir sûret-i müstensihası erbâb-ı fazl u kemâlden ʿAlî Emîrî efendi hazretleri nezdinde mahfûz bulunmaktadır ki meʾhazlarımızdan maʿdûddur.” Ali Emîrî, Bayatî‟nin tarih ve ensâb ilminde uzman bir âlim olduğunu iĢaret etmekte ve “MüĢârünileyhiñ Hicâz‟a ʿazîmeti sırada ġehzâde Cem hazretlerine tesâdüf edeceği ve onuñ emriyle böyle bir kitâb yazacağı maʿlûmu olmadığı halde Oğuznâme‟yi ve ihtimâl ki daha sâ‟ir kitâbları Hicâz‟a kadar nezdinde beraber götürmesi bu ʿilme olan ʿaĢk-ı intisâbınıñ derecât-ı fâʾikasını irâʾe edecek delâʾil-i vâzıhadandır.

Bu bilgiden, Bayati‟nin silsilename türünde Oğuznâme‟den baĢka önemli kitaplara da sahip olabileceği anlaĢılmaktadır. Cem hakkında, “ġehzâde Cem ki Fârisî, Türkî iki kıtʿa Dîvân sâhibi ve CemĢîd ü HûrĢîd gibi eserler müʾellifi ve cenâb-ı Fâtîh-i zî-Ģân gibi bir Ģehr-yâr-ı ʿâlînin Ģehzâde-i edîbidir” Ģeklindeki ifadelerle onun edebî kiĢiliğine dikkat çekmekte ve ġehzâde‟nin emriyle yazılmıĢ olmasının bu kitabın kıymetini daha da arttırdığını ifade etmektedir. ġimdiye kadar istifadeye sunulmamıĢ olan böyle kıymetli bir eserin neĢrinin kendisine nasip olduğu için Allah‟a Ģükreden Emîrî, eseri asıl nüshadan istinsah ettiğini ve gerekli yerlere haĢiyeler eklemek suretiyle neĢrettiğini belirtmektedir. Cam-ı Cem-âyîn,

Nevâdir-i Eslâf1

külliyatının beĢinci risalesi olarak Ali Emîrî tarafından 1331‟de neĢredilmiĢtir.2 Bayatî, Câm-ı Cem-âyîn‟in dîbâcesinde kendisi hakkında kısmî, eserin yazılıĢ sebebi ve önemi hakkında detaylı bilgi vermiĢtir. Verilen bu bilgiler, DĠA Câm-ı Cem-âyîn maddesinde Ģöyle özetlenmiĢtir:

Müellif hakkında çok az bilgi vardır. Eserinden anlaĢıldığına göre Oğuzlar‟ın Bayat boyundan olup uzun süre Tebriz‟deki Dede Ömer RûĢenî Dergâhı‟nda bulunmuĢ, 886 (1482) yılında ġam hacılarıyla birlikte Hicaz‟a gitmiĢ, orada yazdığı bir Farsça gazel münasebetiyle ġehzâde Cem‟le tanıĢmıĢtır. Adını bu ġehzâdeden alan Câm-ı Cem-âyîn, müellifin yanında bulunduğunu söylediği bir “Oğuznâme”den Cem Sultan‟ın emriyle özetlenmiĢ ve ona ithaf edilmiĢtir. Eserde Osmanoğulları‟nın ataları ve Kayı boyunun ileri gelenlerinden söz edilmiĢ, Osmanlı padiĢahlarının Ģeceresi efsanevî bir Ģekilde Hz. Âdem‟e kadar götürülmüĢtür. Müellif, Cem Sultan‟ın Mısır‟a dönmek üzere olmasından dolayı eserini bir hafta gibi çok kısa bir sürede tamamladığını belirtmektedir. Daha sonra Mısır‟a giden Bayatî Hasan, orada iken Cem‟in Roma‟da baĢına gelenleri öğrenmiĢ ve Câm-ı Cem-âyîn‟i tekrar ele alarak bazı ilâvelerde bulunmuĢtur. Günümüze

1Nevâdir-i Eslâf külliyatı içinde Ali Emîrî‟nin neĢrettiği risaleler Ģunlardır: Gıyaseddin NakkaĢ, Acâibü‟l-letâif (Ġst.1331, Haz. Mutlu, B. 2013); Gıyaseddin NakkaĢ, Nizâmü‟d-düvel (Ġst.1331); Ferdi Katip, Mardin Mülûk-ı

Artûkiyye Tarihi ve sâir Vesîka-i Mühimme (Ġst.1331); Mahmud Bayatî, Câm-ı Cem-âyîn (Ġst.1331); Lütfi PaĢa, Asafnâme (Ġst.1326, Haz. Uğur, A. 1982)

2

(4)

2305 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

eserin her iki Ģekli de intikal etmiĢtir. Behcetü‟t-tevârîh müellifi ġükrullah da Osmanlı silsilesini bir “Oğuznâme”den almıĢtı. Ġlk Osmanlı tarihlerinin verdiği silsilenâmelerde Osmanlılar‟ın Mâverâünnehir‟den geldikleri belirtilir, ancak bu bilginin kaynakları gösterilmez. Daha sonraki silsilenâmeler ise genellikle ÂĢıkpaĢazâde‟nin Tevârîh-i Âl-i Osmân‟ı, NeĢrî‟nin Cihannümâ‟sı ve Ġdrîs-i Bitlisî‟nin HeĢt BihiĢt‟indeki listelere dayanır. Câm-ı Cem-âyîn‟i adı geçen tarihçiler gibi II. Bayezid zamanında yazmıĢ olan Bayatî Hasan eserini onlardan önce bitirmiĢtir. Bu sebeple eser bilinen en eski silsilenâmedir. Ayrıca kaynağının Oğuznâme olduğunu belirtmesi, mahiyeti henüz bilinmeyen Türk tarihinin bu en eski kaynağından ġükrullah‟ın Behcetü‟t-tevârîh‟i dıĢında nakillerde bulunan bir baĢka eserin mevcut olmayıĢı, Câm-ı Cem-âyîn‟in değerini daha da arttırmaktadır. Müellif kendi zamanına kadar gelen Osmanlı padiĢahlarının her birinin ismini, bu isimlerin mânalarını, her padiĢahın Ģahsiyetini açıkladığı gibi peygamberlerden, halifelerden, ünlü hükümdarlardan da söz eder. Bayatî Hasan‟ın özellikle ensâb ve tarih ilminde geniĢ bilgi sahibi olduğu anlaĢılmaktadır (Özcan, 1993: 43).

Eser, 1993 yılına kadar biri eski harflerle, diğeri sadeleĢtirilerek iki defa neĢredilmiĢtir. Câm-ı Cem-âyîn‟in ilk neĢri Ali Emîrî tarafından Nevâdir-i Eslâf Külliyatının beĢinci kitabı olarak yapılmıĢ (1331), daha sonra Fahrettin Kırzıoğlu eseri sadeleĢtirerek Nihal Atsız‟ın Osmanlı Tarihleri serisi arasında yayımlamıĢtır (1949). Ali Emîrî neĢri, nâĢirin Yanya vilâyetinin Delvine kazasında 1896‟da bulduğu, 1005 (1596) yılında müellif nüshasından istinsah edilen bir yazmaya dayanmaktadır. Kırzıoğlu‟nun neĢrinde ise yine Ali Emîrî tarafından daha sonra bulunan, Millet Kütüphanesi‟nde kayıtlı (Tarih, nr. 203), 1008 (1599) yılında istinsah edilmiĢ baĢka bir nüsha esas alınmıĢtır (Özcan, 1993: 43).

Eserin neĢri hakkında, son zamanda yapılmıĢ kapsamlı bir çalıĢmadan bahsedilmekte ancak, internet kaynağında ne eserin adı ne de yayın evine dair bilgi bulunmaktadır.

Yakın zamana kadar yegâne nüshası Ali Emîrî nüshasından ibaret sanılan eserin, Hakan Yılmaz tarafından yurtiçi ve yurtdıĢı kütüphanelerinde yapılan araĢtırmalar neticesinde 4 nüshası daha bulunduğu tespit edilmiĢ ve mevcut 5 nüsha karĢılaĢtırılarak, Ali Emîrî ve Nuruosmaniye nüshalarının tıpkıbasımı ile birlikte transkripsiyonlu olarak neĢredilmiĢtir. (Ġstanbul, 2007.) Bu neĢrin giriĢ kısmında, diğer Osmanlı kaynaklarında yer alan Oğuz-name kaynaklı bilgiler ayrıntılı olarak incelenmiĢ (Bk. a.g.e., GiriĢ, s. XI-XXIV.) ve ayrıca metin kısmında Cam-ı Cem-âyin‟deki bilgilerle karĢılaĢtırılarak malumat tenkidi verilmiĢtir (Hasan bin Mahmud el-Bayatî, ET, 05.05.2017).

(5)

2306 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

1. Câm-ı Cem-âyîn ve Cevâhirü’l-Mülûk’te Cem Sultan

Bayatî, hem Câm-ı Cem-âyîn‟in dibacesinde hem de “Bâyezîd Hân-ı Velî” maddesinde ġehzade Cem‟in çalkantılı hayatından önemli kesitler sunmakta ve onun 886/1482‟den ölüm tarihi olan 900/1495 yılına kadarki sergüzeĢt-i hâlini özetlemektedir. Bâyezîd Hân-ı Velî biyografisinde II. Bayezid‟den çok, kardeĢi Cem‟in hayat hikâyesi anlatılmaktadır.

Bâyezîd Hân-ı Velî : Vilâdet-i Ģerîfleri sekiz yüz elli bir (851/1448) Ģuhûrunda vâkıʿ olup cülûs-u hümâyûnları sekiz yüz seksan altıda (886/1482) müyesser olup baʿde‟l-cülûs hemen tevakkuf etmeyip varıp karındaĢı Cem Sultânla Bursa kurbunda olan YeñiĢehir ovasında ceng olup ve Sultan Cem mağlup olmakla kaçıp sancağı olan Konya‟ya eriĢip andan vâlideleriyle bile kaçıp Mısır‟a gelip ve zikr olunan senede hacc-ı Ģerîf edâshacc-ında Kaʿbe-i muʿazzamada sâbhacc-ıka-i sâlife üzre hâk-pâylerine rûy-mâl olup bu cerîde tahrîrine bâʿis düĢtü ki, zikr olunmuĢtur. Baʿdehû bu bendeleri bir kaç yıl anda iʿtikâf-ı seyr-i bilâd ihtiyâr edip müĢârün-ileyh ġehzâde ʿale‟l-istiʿcâl dönüp Mısır‟a varıp ve Kayıt Bay‟dan yardım istemegin ġam ve Halep leĢkerin bile koĢup sene sekiz yüz seksan yedi (887/1483) muharreminin evâhirinde çıkıp anlar ile ʿazm-i Rûm edip ve Konya‟dan geçip Engûrî etrâfına eriĢmeden tekrâr Ģikest bulup kaçıp Ġtalya‟dan gemi ile Mısır‟a yol bulmayıp Rodos‟a düĢüp giriftâr olıcak andan Rodos hâkimi Magalmalyestori-nâm pelîdin Rîm Papa yakasında olan karındaĢı mütemekkin olduğu yurt ocağında bir muhkem kalʿa yaptırıp ve ġehzâdeyi anda kalyon ile gönderip bir kaç yıl hapsettirip soñra Rîm Papa‟ya verip ol dahı merg olup yerine kardinal, Rîm Papa oldukta Françe kralı varıp harben ġehzâdeyi alıp ordusunda bir berber dilberiñ tîg-ı zehr-âlûdiyle Ģehîd olduğu meĢhûrdur. Ve tâbût-ı pür-nûrları getirilip Bursa‟da Murâdiye türbesinde defn olunmuĢtur ki dîbâcede dahı iĢâret olundu. (Ali Emîrî, 1331/1913: 48-49)

Bayatî, arkadaĢı ve dostu Cem Sultan‟ın ölüm haberini Mısır‟da almıĢ ve onun ölümüne tarih düĢürmüĢtür. Cem‟in ölümüne tarih düĢürülmesi ve hayatına dair önemli kesitler sunan tahmisnâmenin de içinde bulunduğu Câm-ı Cem-âyîn‟in bir nüshasının Cami-i Ezher kütüphanesine konulma hikâyesi, eserin dîbâcesinde anlatılır.

Ve çün saʿâdet ile ʿale‟t-taʿcîl Mısır‟a mürâcaʿat buyurdılar. Duâ-gûyları birkaç yıldan soñra geri Mısır‟a varup ol kerimü‟Ģ-Ģân ile hacc-ı Ģerîfde mülâkât olunan mahrem ağalarından Selmân Ağa ki vâlide-i muʿazzamaları hizmetinde idi, görüp tefakkut-ı ahvâl olundukda, “Cem câmını sımıĢdı Rîm Papa hâʾin-i Ģûm / OlmıĢdı Ģehd-i ömri zehr-i ecelle zakkûm” ve ıztırâbı ekser vehm ü zandan olmagın târîh-i helâkı “inne eksere‟z-zann” vâkıʿ oldı. Yani harf-i “zı” ki dokuz yüz-i hicriyye (900/1495) 3 idi. Ve

3

“Roma‟nın uğursuz hain Papası Cem‟in kadehini kırmıĢtı. Yani tatlı ömrü ecel zehriyle acılaĢmıĢtı.” Anlamına gelebilecek beyitten sonra Bayatî, hem “zakkûm” hem de “inne eksere‟z-zann” (Sıkıntının çoğu vehim ve zandır)

(6)

2307 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

çün Ağa-yı merkûm harîm-i ʿizzetle Rûm‟a varmak muhtemel idi. Baʿzı hasb-i hâl manzûmelerin hâl-i hayâtında vâlideleri hazretlerine irsâl kılmıĢlar idi. Bu dâʿîlerine eriĢdikde tahmis kılınup ve hâtimede yazılup bir nüshası dahi Câmiʿ-i Ezher kütüphânesinde konuldı ki merhûmuñ ahvâline müzekkir düĢüp bâʿis-i hayr-duʿa olâ -ve bi‟llâhi‟t-tevfîk- (Ali Emîrî, 1331/1913: 12).

Cevâhirü‟l-Mülûk adlı eserinin mensur mukaddimesinde Ali Emîrî, Türk dili ve

edebiyatının yüksek seviyeye ulaĢmasında Osmanlı padiĢahlarının rolüne dikkat çekmektedir. “Selâtîn-i celîle-i „Osmâniyye‟niñ (Osmanlının kudretli sultanları) her biri bir edîb-i „âlî-kadr (yüksek seviyede edebiyatçı) olmakla berâber ulemâ ve fuzalâ ve üdebâyı himâye-i Ģâhânelerine (padiĢah himayesi) alarak bizzat teĢvîkât-ı mükemmele (mükemmel teĢvikler) icrâ eylemeleri hasebiyle lisân-ı edebîmiz (edebi dil) bugünkü gördüğümüz derecâta (derecelere) vâsıl olmuĢtur (ulaĢmıĢtır).” (Kadıoğlu vd., 2013: 61)

Adlî mahlasıyla Ģiirler yazan Sultân Bâyezîd, kendisiyle ömür boyu taht kavgası sürdüren kardeĢi Cem‟e “ez-ân Sultân Bâyezîd” baĢlıklı bir kıta yazmıĢ, onu eleĢtirdiği bu Ģiirin mısralarını Ali Emîrî tahmis etmiĢ ve biri sekiz diğeri yedi bendli bu tahmisleri

Cevâhirü‟l-Mülûk adlı eserinde yayımlamıĢtır. Bu tahmisin konumuzla ilgili olan ikinci bendinde “Hilafet

tahtı bu pâdiĢâha yani Bâyezid‟e nasip olduğunda, Sultân Cem itaat yüzü göstermedi. Ağabeyi de Cem‟e Ģu beyt ile nasihatlerde bulundu: Nasip dağıtıldığı gün bize devlet yani saltanat kısmet olmuĢ, takdire niçin rıza göstermiyorsun, bunun sebebi nedir?” denilmekte, Sultan Bâyezîd ve Cem arasındaki taht mücadelesine iĢaret edilmektedir. Adlî‟nin bir beyti ve Emîrî‟nin ona yazdığı tahmisin bir bendi Ģöyledir:

“Oldukda nasîbi bu Ģehiñ taht-ı hilâfet Göstermedi Sultân Cem aña rûy-ı itâ„at Kıldı Cem‟e bu beyt ile ol Ģâh nasîhat

Çün rûz-ı ezel kısmet olunmuş bize devlet Takdîre rızâ vermeyesin buña sebeb ne” 4

(Ali Emîrî, 1319/1901: 16; Kadıoğlu

vd., 2013: 107)

2. Kâbe’de BaĢlayan Bayatî-ġehzâde Cem Dostluğu

Hasan b. Mahmûd el-Bayatî, 886 (1481) yılında ġam hacılarıyla birlikte Hicaz‟a gitmiĢ, orada yazdığı bir Farsça gazel münasebetiyle ġehzâde Cem‟le tanıĢmıĢtır. Bu gazelin kendi ruh hâlini yansıttığını düĢünen Cem, iki beyit ilavesiyle Bayatî‟nin gazeline yedi beyitlik Türkçe bir

ifadesindeki “zı” harfinin Cem‟in ölüm tarihi olan (900/1495)‟e tekabül ettiğini kaydetmektedir. Ayrıca bu beyitte Cem‟in Papa tarafından zehirlendiği de ima edilmektedir. (bk. Ali Emîrî, 1331/1913: 12)

4

Emîrî tarafından tahmis edilen kıta Adlî Dîvânı‟nda Ģöyledir: “Çün rûz-ı ezelî kısmet olmıĢ bize devlet Takdîre rızâ virmeyesüñ buña sebeb ne Haccü‟l-Harameynem diyüben daʿvî kılursuñ

(7)

2308 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

nazire yazmıĢtır. Bu müĢaare neticesinde aralarında dostane bir yakınlaĢma olmuĢ ve adını Cem Sultan‟dan alan Câm-ı Cem-âyîn adlı eser ortaya çıkmıĢtır. Bu eseri Bayatî, yanında bulunduğunu söylediği bir “Oğuznâme”den Cem‟in isteğiyle bir hafta gibi kısa bir sürede özetleyerek yazmıĢ ve ona ithaf etmiĢtir. Cem‟in Hicaz‟dan ayrılıp Mısır‟a gitmesiyle Kâbe‟de baĢlayan kısa süreli sıkı iliĢki, Cem‟in gıyabında devam etmiĢtir. Daha sonra Mısır‟a giden Bayatî, orada iken Cem‟in Roma‟da baĢına gelenleri öğrenmiĢ ve Câm-ı Cem-âyîn‟i tekrar ele alarak bazı ilâvelerde bulunmuĢtur. Cem‟in hasb-i hâl türündeki uzun bir Ģiirini de tahmis ederek bu eserin hatimesine eklemiĢtir.

3. Bayatî’nin Farsça Bir Gazeli

Hasan b. Mahmûd el-Bayatî‟nin Câm-ı Cem-âyîn (t.t. 886/1481) adlı eserini Câm-ı

Cem-âyîn Ġsmiyle Silsilenâme-i Selâtîn-i Osmâniyye (nĢr. 1331/1913) adıyla neĢreden Ali Emîrî

(ö.1924), eserin dîbâcesindeki bir dipnotta: “Bu kıymetdâr gazel nezdimizde mevcûd ve kadîm bir hatt ile muharrer olan “Dîvân-ı Cem”de yoktur. Hasan bin Mahmûd Bayatî hazretleri mühim bir Ģehzâdemiziñ böyle nâ-dîde bir gazelini bize keĢf ve irâʾe ve yâdigâr olarak ihdâ ettiğinden de saʿyi meĢkûrdur” (1331/1913: 11) diyerek ġehzâde Cem (ö.1495)‟in divanında olmayan “nâ-dîde” bir gazele dikkat çekmektedir. Ersoylu (1998) tarafından hazırlanan ve Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanan Cem Sultan‟ın Türkçe Divan‟ı5

adlı çalıĢmada bu gazel yoktur. Yaptığımız araĢtırmada, ġeh-zade Cem‟in “Her çend âdemî zâd olmaz cihânda bî-gam/ Gam soñu Ģâdlıkdır ey dil darılma epsem” matlalı bu gazelinin, Bayatî‟nin “Dârem dilî çi sân dil memlû zi-mihnet ü gam/ Ârî zi-gam tehî nîst yek lahza nesl-i âdem” matlalı beĢ beyitlik Farsça gazeline aynı vezin ve kafiyede, Türkçe yazılmıĢ bir nazire olduğunu tespit ettik. Câm-ı

Cem-âyîn‟in Dîbâcesi‟nde yer alan Bayatî‟nin Farsça gazelini tercümesiyle ve Cem‟in ona yazdığı

Türkçe gazeli dil içi çevirileriyle birlikte sunuyoruz:

“…Ve baʿd çün bu hakîr-i kesîrü‟t-taksîr “Hasan bin Mahmûd el-Bayatî” ki asl ve nesebi Oğuz neslinden Bayat silsilesinden olup hazret-i kutbu‟l-ʿârifîn Sultân Dede ʿÖmer RûĢenî -kuddise sirruhu‟l-ʿazîz- hazretleriniñ âsitânelerinde nice zamân çârûbkeĢlik edip hüsn-i icâzet-i ʿaliyyeleriyle sene 886/1482 beyninde huccâc-ı DımıĢk ile ziyâret-i Kaʿbe-i muʿazzamaya varıp ittifâk ol makâm-ı safâda hasb-i hâle göre vürûd bulan gazel6

:

5

Bu neĢir hakkında Mehmet Kalpaklı, “Bahtsız ġehzâde'nin Bahtsız Divan'ı: 'Cem Sultan'ın Türkçe Divan'ı NeĢri Üzerine Notlar” adlı makalesinde Ģöyle der: “Sonuç olarak, Doç.Dr. Ġ. Halil Ersoylu tarafından önce Doktora Tezi daha sonra “vülgarize bir neĢir” en son da Türk Dil Kurumu Yayınları arasında yer alan ve bilimsel bir çalıĢmayla hazırlanan Cem Sultan‟ın Türkçe Divan‟ı adlı eser maalesef bir bilim adamından beklenen titizlik ve bilgi birikimi ile hazırlanmamıĢtır.” (1999: 44)

6

Câm-ı Cem-âyîn‟in Dîbâcesi‟nde Bayatî, hem hayatına dair kesitler hem de metnini verdiğimiz Farsça gazele dair önemli bilgiler sunmaktadır. Buna göre; Asıl adı Hasan b. Mahmud, lakabı ve mahlası ise Bayatî‟dir. Aslen ve neseben Oğuz Türklerinin Bayat boyuna mensup olup, Dede Ömer RûĢenî (ö.1487) dergâhında uzun süre hizmet etmiĢ, ondan feyz alarak tekâmül etmiĢ, icazet aldıktan sonra da 886/1482‟de ġam hacılarıyla birlikte Hicaz‟a

(8)

2309 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

1. Dârem dilî çi sân dil memlû zi-mihnet ü gam* Ârî zi-gam tehî nîst yek lahza nesl-i âdem 7

2. Men der-gamem ki âyâ haccem Hudâ pezîruft Dil Kaʿbe rûh hâcî saʿy ü safâ Ģiʿârem 8

3. Hâtır-Ģikestegân-râ sâzed be-cilve âbâd

B‟enger be-beyt-i maʿmûr men hod haber ne-dârem9

4. ReddeĢ neʿûzubi‟llâh makbûliyeĢ saʿâdet BâĢed be-nâz ü ʿiĢve redd ü kabûl-i yârem 10

5. DûĢîne çûn Ģinîdî âvâze-i “ecîbû” HuĢdâr ey “Bayatî” bâlâ girift kârem 11

(Ali Emîrî, 1331/1913: 11) 4. Farsça Gazele Cem’in Türkçe Nazîresi

Bazı dostları Bayatî‟nin bu Farsça gazelini istinsah etmiĢ, bir nüshası o sırada Mısır üzerinden hacca giden Osmanlı hanedanından ġehzâde Cem‟in eline geçmiĢtir. Kendi ruh hâline oldukça uygun düĢen bu gazeli hemen tanzîr eden Cem, bu nazîreyi Bayatî‟ye ulaĢtırmıĢtır. “Ve baʿzı ahbâb yazınmakla ol esnâda Mısır semtinden hâcc-ı Ģerîfe gelüp müĢerref olan sülâle-i âl-i ʿOsmân‟dan “Sultân Cem” -tâbe serâhu- hazretlerine dahi iriĢüp Türkî tetabbuʿ idinüp bu fakîre irsâl buyurmıĢlardı.” Nazîre 12:

1. Her çend âdemî zâd olmaz cihânda bî-gam* Gam soñı Ģâdlıkdur ey dil darılma epsem13

2. Sultânlık olmaz ise dervîĢlik de hoĢdur Gör nice terk idindi taht ile tâcı Edhem14

3. Olsañ ĢehenĢeh-i Rûm olmazdı hac nasîbüñ Biñ Ģükr oldı rûzî bu devlet-i muʿazzam15

4. Mahrem Ģiʿârı “mûtû min kabli en temûtû”

Ġhrâm ile bürünüp n‟ola kefen giyinsem 16

5. Dil Kaʿbe çeĢm ü ebrû kapıları biʿaynih Müjgân misâl-i huccâc gözyaĢı reĢk-i zemzem17

gitmiĢtir. Orada ġehzâde Cem‟in dikkatini çekmiĢ ve aralarında sarsılmaz bir dostluk baĢlamasına vesile olan hasb-i hâl türündeki beĢ beyitlik bu gazeli yazıvermiĢtir.

*

Vezin: ――•/―•――/――•/―•―― (――•―/•――/――•―/•――) 7

“Sıkıntı ve gamla dolu bir gönlüm var. Ġnsanoğlu bir an bile gamdan uzak değildir.” 8

“Acaba Allah haccımı kabul etti mi?” diye endiĢelenmekteyim. (Oysa) gönül Ka‟be, ruh hacı, sa‟y ve safâ Ģiârımdır.”

9

“Gönlü kırıkları cilvesiyle mutlu eden beyt-i maʿmûr (Kaʿbe)‟a bak. Benimse (ondan) haberim bile yok!” 10

“Reddinden Allah‟a sığınırız, makbuliyeti ise saadettir. Yârimin red ve kabûlü naz ve iĢveye bağlıdır.” 11

“Ey Bayatî! Dün gece “icabet ediniz” sesini iĢittin. O sese kulak ver, elini kaldır ve duaya baĢla.” 12

“Bu kıymetdâr gazel nezdimizde mevcûd ve kadîm bir hatt ile muharrer olan “Dîvân-ı Cem”de yoktur. Hasan bin Mahmûd Bayatî hazretleri mühim bir Ģehzâdemiziñ böyle nâ-dîde bir gazelini bize keĢf ve iraʾe ve yâdigâr olarak ihdâ ettiğinden de saʿyi meĢkûrdur.” (Ali Emîrî, 1331/1913: 11)

*

Vezin: ――•/―•――/――•/―•―― (――•―/•――/――•―/•――) 13

“Her ne kadar insanoğlu dünyada gamsız olmaz. Ey gönül, Ģikâyet etme, sus; gamın sonu elbette mutluluktur.” 14

“Sultanlık olmazsa derviĢlik de hoĢtur. Ġbrahim Edhem (ö.162/779) hazretlerinin tac ile tahtı nasıl terk ettiğini gör!”

15

“Ey Cem, Osmanlı‟nın padiĢahı olmuĢ olsaydın sana hac nasip olmazdı. Binlerce Ģükür ki, bu muaazzam mutluluk Ģimdi kısmet oldu.”

16

“Ölmeden önce ölünüz! Sırrını Ģiar edinip, kefen gibi ihrama girip bu sırra erebilsem ne olur.” 17

(9)

2310 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

6. Alçaklık eyle cânâ kûh-ı ʿArafa mânend Ta çevrile baĢına lebbeyk diyü ʿâlem 18

7. Bezm-i Safâyı hoĢ tut Ģevk üzre Merve hakkı NûĢ eyle câm-ı vahdet ʿiĢret demidir ey Cem 19

(Ali Emîrî, 1331/1913: 11)

Bayatî, Cem‟in bu iltifatı karĢısında oldukça duygulanmıĢ ve Ģiiri çok beğendiğini ifade eden Ģu satırları yazmıĢtır: “Lâ-cerem münâsebet-i rûhâniyye mülakât-ı cismâniyyeye bâdî düĢüp saʿâdet-i dest-bûslarıyla ser-efrâz oldukda Ģâhâne tememdüh edindiler. Ben de eytdüm ki, sultânımuñ Ģiʿrinde ʿâlem belki câm-ı cem olmakla erbâb-ı hâle teʾsîri zâhir ve iki beyt ziyâdesi oldugundan sebʿa-i muʿallâya muʿâdil idügi bâhirdür.” (Ali Emîrî, 1331/1913: 11) Bu satırlarda Bayatî demek istiyor ki: [ġüphesiz, ruhani münasebet, cismani kavuĢmaya sebep olup Cem Sultan‟ın elini öpmek saadetine eriĢtiğimde Ģahane mesrur olup gururlandılar. Ben de dedim ki; sultanımın Ģiirindeki “âlem” “câm-ı Cem”i yani Cem‟in fani vücudunu temsil etmekte, bu durum hâl erbabınca hemen anlaĢılmaktadır. Ġki beyit ziyadesiyle de yedi beyitlik bu gazelin yedi kat göğe muadil olduğu aĢikârdır.]

5. Tarihî Bir Tahmisnâme

Osmanlı Müellifleri “Bayatî ġeyh Mahmûd Efendi” maddesinde “… Câm-ı Cem-âyîn nâmında bir târihçe kaleme almıĢtır ki zamanımız erbâb-ı dâniĢinden Diyarbekirli Ali Emîrî Efendi tarafından kıymetli hâĢiyeler ilâvesiyle neĢrine himmet buyurulmakta olan “Nevâdirü‟l-eslâf” külliyâtı meyânında tabʿ olunmuĢtur” denildikten sonra “Muahharen ġehzâde‟nin Avrupa‟dan vâlidesine yazdığı mufassal ve târihî bir kasîdesini ilâve ile kasîdeyi tahmis ve hâtime-i kitâb ittihâz eylemiĢtir.” (Bursalı, 2000: 29) denilerek Bayatî hazretlerinin Câm-ı

Cem-âyîn‟in hâtimesinde yazdığı ve üzerinde durduğumuz hasb-i hâl türündeki bu tarihî manzumeye

iĢaret edilmektedir. “ġehzâde Cem hazretlerinin Ģu nâme-i manzumeleri de ne dîvân-ı ʿâlîlerinde ve ne de hiçbir târîh ve mecmûʿada görülmemiĢtir. Mü‟ellif hazretleriniñ böyle dîde nâ-Ģinîde ve tarihî bir manzumeyi dahi bize keĢf ve irâʾe ve ithâf etmesi bâʿis-i tezâʿuf-ı takdîr ve minnetdârîdir” diyen Ali Emîrî (1331/1913: 49), Câm-ı Cem-âyîn‟nin hâtimesindeki bir dipnotta, bu tahmisnâmeye zemin oluĢturan kasidenin Divan-ı Cem‟de bulunmadığına iĢaret etmekte, “duyulmamıĢ” ve “görülmemiĢ” tarihî bir Ģiirin kendilerine ulaĢmasına vesile olan Bayatî‟yi hayırla yâd etmektedir.

Bayatî, arkadaĢı ve dostu olan Cem‟in 900/1495‟te öldüğünü, hayatta iken yazdığı hasb-i hâl türündekhasb-i bazı Ģhasb-ihasb-irlerhasb-inhasb-in anneshasb-i valhasb-ide sultan vasıtasıyla Mısır‟da kendhasb-ishasb-ine ulaĢtığını haber vermektedir. ġair, bu manzum mektuplardan biri olan ve Cem Divanı‟nda bulunmayan

18

“Ey sevgili! Arafat dağı gibi alçaklık göster ki insanlar, “lebbeyk” nidalarıyla baĢına toplansın.” 19

(10)

2311 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

“Rodos ʿazmini sanma vâlide emr-i ʿacîb ancak / BaĢa yazu imiĢ rûz-ı ezel Hak‟dan nasîb ancak” matlalı kasideyi ele aldığını, tahmis ederek eserinin hâtimesine yazdığını bildirmektedir. Cem Sultan tarafından yazılan ve Hasan bin Mahmûd Bayatî tarafından tahmis edilen hasb-i hâl türündeki bu manzume, Ali Emîrî neĢrinde “Tahmisnâme-i Manzûm-ı Sultân-ı Cem” baĢlığı altında sunulmuĢtur. Önemine binaen ve türünün nadir örneklerinden olduğu için bu manzum mektubun tam metnini, dil içi çevirisi ve notlarla birlikte veriyoruz.

6. “Tahmisnâme-i Manzûm-ı Sultân-ı Cem” 20 Müellifler: Hasan Bayatî ve Cem Sultân Nazım Ģekli: Tahmis

Nazım türü: Hasb-i hâl (Tahmisnâme) Bend sayısı: 23

Kafiye, Redif: -a-a-a-a-a; -b-b-b-b-a … (ek+kelime) “-îb ancak” Vezin: •―――/•―――/•―――/•―――

1

1. Tevekkül eyle eltâf-ı Ġlâhî bî-hasîb ancak 21 2. Bilürler halk ecdâduñ ĢehinĢâh-ı hasîb ancak 3. Duʿâ alur babasına oğul olsa necîb ancak

4. Rodos ʿazmini sanma vâlide emr-i acîb ancak 5. BaĢa yazu imiĢ rûz-ı ezel Hak‟dan nasîb ancak

(Tevekkül et! Ġlâhî lütuflar o kadar sonsuzdur. Dedelerinin soylu padiĢahlar olduğunu, onca halk bilir. En çok duayı babasına asilzade olan evlat alır.. Ey ana! Rodos‟a gitmemi sadece ĢaĢılacak bir iĢ sanma, Allah‟ın ezelden yazdığı kaderimdeki nasip ancak böyleymiĢ.)

2

1. Gülistân-ı tevekkülde açıl defʿ-i melâl eyle 2. Eliften baĢla eyü ad kazan kaddüñi dâl eyle

20

Tahmisnâme, Emîrî‟nin neĢrinden alınmıĢtır (1331/1913: 52-55) Ali Emîrî, neĢrettiği Câm-ı Cem-âyîn‟nin hâtimesindeki bir dipnotta, bu tahmisnameye zemin oluĢturan ve Cem Sultan tarafından yazılan mutavvel Ģiirin

Divan-ı Cem‟de bulunmadığına iĢaret etmekte, böyle duyulmamıĢ, görülmemiĢ tarihî bir Ģiirin kendilerine ulaĢmasına

vesile olan Bayatî hazretlerini de hayırla yâd etmektedir: “ġehzâde Cem hazretlerinin Ģu nâme-i manzumeleri de ne dîvân-ı ʿâlîlerinde ve ne de hiçbir târîh ve mecmûʿada görülmemiĢtir. Mü‟ellif hazretlerinin böyle nâ-dîde nâ-Ģinîde ve tarihî bir manzumeyi dahi bize keĢf ve irâʾe ve ithâf etmesi bâʿis-i tezâʿuf-ı takdîr ü minnetdârîdir.” (1331/1913: 49) Cem‟in yazdığı ve Bayatî‟nin tahmis ettiği yirmi üç beyitlik “ancak” redifli bu mutavvel gazel, Ersoylu (1998) tarafından hazırlanan ve Türk Dil Kurumu tarafından yayımlanan Cem Sultan‟ın Türkçe Divan‟ı adlı çalıĢmada yoktur.

21

Hasan bin Mahmûd Bayatî hazretleri “hisâb”ı “hasîb” Ģekline ifrâğ etmiĢtir. Bu usül Ġran Ģükerâsından meʾhûzdur. Ġrân Ģuʿarâsı îcâb ettikçe “hicâz”ı “hacîz”, “mecâz”ı “mecîz”, “hicâb”ı “hacîb”, “rikâb”ı “rakîb”, “cilbâb”ı “celbîb” Ģekline ifrâğ ederler. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretleriniñ Ģu nazm-ı ʿâlîleri bu kabildendir: Men turâ bîdâr kerdem ez-nehîb / Tâ ne-sûzed ân çunân âhî hacîb (Mevlana) (Ali Emîrî, 1331/1913: 50)

(11)

2312 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

3. Sükûn üzre geçin nefsi zebûn u pây-mâl eyle

4. Senüñ hicrüñ beni lâl itdi sıdk ile halâl eyle 5. Bu hasret haĢre kaldı idelüm sabr u Ģekîb ancak

(Sıkıntılarını at, tevekkül bahçesinde tenezzüh eyle. Eliften baĢlayarak ilim öğren, iyi ad kazanarak yaĢlan. Sakin ol, nefsini güçsüzleĢtir ve ayak altında ez. Doğrusu senin ayrılığından dilim lâl oldu, hakkını helâl et. Bu hasret, kavuĢma ahirete kaldı, yalnızca sabır ve tahammül edelim, baĢka çare yok.)

3

1. Sipâhî gâzîler at ile yat esbâb u raht eyler 2. Yaya bulmazsa çâdır sâyebân berg-i dıraht eyler 3. Kimin dünyâ kimin ʿukbâda sâhib- taht ü baht eyler

4. Kadîmî resmdür Ģehzâdeler daʿvâ-yı taht eyler 5. Gezend-i mülk-i dîn hâĢâ ide Ģahs-ı edîb ancak

(Sipahi gaziler, at ile zırh, çeĢitli giysi ve at takımlarıyla savaĢa hazırlık yapar. Piyadeler, çadır bulamazsa ağaç yapraklarını gölgelik yapar. Allah kimini dünya, kimini ise ahirette taht ve baht sahibi yapar. ġehzadelerin taht kavgası eskiden beri süregelir. Ancak, edepli bir kiĢi hâĢâ din mülkünü yıkmaya çalıĢmaz.)

4

1. Tavâfa saʿy iderken hâk-pâyuñla buluĢdukda 2. Nazîre dinilen tâze gazel saña sunuldukda 3. Harem‟de iʿtikâf üzre duʿa-gûyende oldukda

4. Varup Hacc eyleyüp el-hamdülillâh Mısr‟a geldükde

5. Göñül sevdâ-yı hâmeyle idüp fikr-i ʿacîb ancak

(Kâbe‟de tavaf esnasında saʿy ederken karĢılaĢtığımızda, tanzir ettiğin (Farsça) gazel sana sunulduğunda, Harem-i ġerîf‟te, itikâfta duacın olduğum zamanda. Kâbe‟ye varıp Hac ziyaretini tamamlayıp tekrar Mısır‟a dönüldüğünde, gönül yalnız Ģiir sevdasıyla acayip fikre daldı.)

5

1. Ne Ģehlik daʿvisin kılduk ne hod tertîb-i bezm itdük 2. Bükülmez nefs-i emmâreyle gerçi hayli rezm itdük 3. Hatâdur katl-i nefs ammâ zarûrî harbe cezm itdük

4. Sığınup Hakk‟a ġâm‟uñ leĢkeriyle Rûm‟a ʿazm itdük 5. Varup Engûrî‟de olmadı rûzî bir zebîb ancak

(Ne Ģeyhlik dava ettik, ne de kendimiz için eğlence meclisleri tertip ettik. Gerçi yenilmesi güç olan nefs-i emmareyle hayli zaman savaĢtık. Nefsi öldürmek hatadır ama mecburen harbe giriĢtik. Allah‟a sığınıp ġam‟ın askeriyle birlikte Anadolu‟ya hücum ettik. Üzüm Ģehri Ankara‟ya ulaĢtık lâkin oranın bir kuru üzümü bile nasip olmadı.)

(12)

2313 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

1. ġeb-i hicrânda rûz-ı vasl umup dil zülfe sarıldı 2. Belâ dâmına düĢdi murg-ı zîrek hayli darıldı 3. Ve derde döymemekden pîr-i subhuñ bağrı yarıldı

4. Çü fursat bolmayup Mısr özleyüp Rodos‟a varıldı 5. Garazla yazmagın Balyos 22 kitâb-ı dil-firîb ancak

(Ayrılık gecesinde, kavuĢma günü ümidiyle gönül saça sarıldı, oysa uyanık kuĢ bela tuzağına düĢmüĢtü ve çok sıkıntı çekti. … Mısır‟ı özlenip de dönmek fırsat olmayınca Rodos‟a varıldı. Çünkü Balyos, cazibeli mektubunu olsa olsa kötü niyetle yazmıĢtı.)

7

1. Fünûn-ı hîlede küffârdır Ģeytân gibi mâhir 2. O kavmüñ mekr ile pürdür vücûdı bâtın u zâhir 3. Müselmân pâk-dildür içi taĢı tayyib u tâhir

4. Bizi Mısr‟a salıvirdirmedi alıkodı âhir

5. Sıdı ʿahdi Magalmalyestori 23 bî-Ģekk ü rayb ancak

(Kâfirler, hile ilminde Ģeytan gibi mahirdir. Küffarın içi dıĢı bütün vücudu hileyle doludur. Müslüman ise temiz kalplidir, içi temiz dıĢı güzel kokuludur. Magalmalyestori, hemen Ģeksiz Ģüphesiz anlaĢmayı bozdu ve bizi Mısır‟a göndermeyip Rodos‟ta alıkoydu.)

8

1. Bu takdîr-i Îlahîdür galat tedbîrden sanma 2. ʿAdû-yı dîn yalancıdur anuñ ʿahdine inanma 3. Çeñe çalsa sakın bâzârda dellâl aldanma

4. Belâya mübtelâ olduk Rodos‟uñ hîlesin añma 5. Bu derde çâre bulmaz Îsevî‟den biñ tabîb ancak

(YanlıĢ tedbir sanma, bu takdîr-i Ġlâhîdir. Din düĢmanı yalancıdır, sözüne inanma. Pazarda çene çalan dellalın sözüne sakın aldanma. Rodos‟un hilesini hiç sorma, belaya müptela olduk. Öyle bir derde düĢtük ki bin Ġsevî doktor da bu derde asla çare bulamaz.)

9

1. Stânbul‟dan kaçındı Mısr ile izhâr-ı bagy itdi 2. Frengî 24 aldadı sözin kabûl ü kâh-ı nehy itdi 3. Siñitdi kâ‟inâtı dürlü dürlü fikr u reʾy itdi

4. Françe 25 olıcak tâlib anuñ defʿine saʿy itdi 5. Yapıldı yedi kat barkla Polya‟ya 26 karîb ancak

22

(Ġtalyanca) küçük elçilere ve büyük Ģehbenderlere ıtlak olunmuĢ bir metruk unvandır. (Lugat-ı Ebuzziya)

“Sözlükler” (E.T. 14.05.2017)

23

Câm-ı Cem-âyîn‟de bu zatın, devrin Rodos adası hâkimi olduğu yazılıdır. 24

Frengî: Anglosakson, Cermen veya Latin ırklarının birinden olan kimse. (TDK: Güncel Türkçe Sözlük)

“Sözlükler” (E.T. 14.05.2017)

25

Frenç: (Efrenç) Osmanlıların Avrupalılara, özellikle Fransızlara verdikleri ad. (TDK: Güncel Türkçe Sözlük)

(13)

2314 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

(Ġstanbul‟dan çekindi Mısır‟da isyanını izhar etti. Avrupalılar onu aldattı. O da onların sözünü kabul etti ve kendini hükümsüz sultan ilan etti. Türlü görüĢ ve tedbirlerle dünyayı etkiledi. Fransa isteyince kabul etmedi ve ona mani olmaya çalıĢtı ama Apolya yakınlarında kendisine yedi kat sağlam bir zindan inĢa edildi.)

10

1. DüĢüp ʿummân-ı fikre kendüden hayrân olup geçdük 2. Gehî çıkduk göğe gehî yedi kat yerlere geçdük 3. Derimiz kaĢıyu kaĢıyu san yüzdük kefen biçdük

4. Girüp kalyona gitdük fuçıdan kokmuĢ sular içdük

5. Gıdâmız beksimat 27 zeytûn ile kasbu‟l-habîb ancak

(DüĢünce okyanusuna dalıp hayran olarak kendimizden geçtik. Bazen göğe çıkıp bazen yedi kat yerin dibine indik. Derimizi kaĢıya kaĢıya sanki yüzdük ve ondan kefen biçtik. Kalyona binip gittik, fıçıdan kokmuĢ suları içmek zorunda kaldık. Gıdamız ise yalnızca kurumuĢ ekmek, zeytin ve hurma idi.)

11

1. Deñizden kıyı görünmez kalup deryâda rûz u Ģeb 2. Bizi san ol zamânda mâlik-i bahr itmiĢ idi Rab 3. Ağır çirkin kokular bir yaña bir yaña tâb-ı teb

4. Nehengâsâ denizler kef salup kef giçer idük hep 5. Serinde sarılu evren gibi idi her ip ancak

(Gece gündüz kıyı görünmeyen denizde kaldık. Allah, o zaman sanki bizi denizin sahibi yapmıĢtı. Bir yanda ağır pis kokular, bir yanda sıtma hastalığının ateĢi. Denizler timsah gibi köpürmekte, biz de kalyonla köpükten geçmekteydik. Lâkin kalyonun baĢında sarılı her ip büyük bir yılana benziyordu.)

12

1. PeriĢân hâtırı fikr ile sanma devĢirüp dirdük 2. ʿĠnân-ı ihtiyârı çıkarup elden yele virdük 3. Tehâlükle kopup furtınalar gark olmağa irdük

4. Karaya irdi kalyon taĢra çıkduk kulleye girdük 5. Ölüme râzı olduk sakladı Hayy-ı Mucîb ancak

(Darmadağın olmuĢ zihnimizi mantıkla topladığımızı sanma. Ġrade dizginini elden bırakıp yele verdik. Felaketle büyük fırtınalara yakalanıp gark olayazdık. Kalyon karaya ulaĢınca dıĢarı çıktık ve kuleye girdik. Ölüme razıydık ama Hayy-ı Mucîb olan Allah bizi korudu.)

26

Apolya: Beyne‟l-ʿavâm “poy” nâmıyla maʿrûftur. Ġtalya‟nın taksîmât-ı kadîmesinden olup Bari, Oterante ve Yazilikate eyâletlerinin arâzîsini câmiʿ idi. Apolya‟nın ahâlî-i kadîmesi Osk (Osques) cinsinden olup muahharan Arkadya Yunânîleri oraları zabt ve iskân etmiĢler idi. (Kâmûsu‟l-Aʿlâm) “Sözlükler” (E.T. 14.05.2017)

27

Paksimadi (Yunanca)‟den dilimize peksimet olarak geçmiĢ, “kurutulmuĢ, uzun süre dayanabilen ekmek” anlamında Rumca bir kelime. “Sözlükler” (E.T. 14.05.2017)

(14)

2315 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

13

1. AĢağıda karanlık idi zindân çâh-ı Babil‟den

2. Muʿallak ortalıkda künc-i mihnet çün çeh-i payzen 3. Kafes içre sıkıldı tâʾir-i cân kaçınup tenden

4. Kalup pejmürde kaç yıl Papaya teslîm idüp düĢmen 5. Alup gitdi bizi serhenk-i erbâb-ı Salîb ancak

(Zindanın aĢağısı Babil kuyusundan daha karanlıktı. Sıkıntı köĢesi, esir kuyusu gibi ortalıkta duruyordu. Can kuĢu tenden kaçıp kafes içinde sıkıĢıp kalmıĢtı. DüĢman beni Papaya teslim edip kaç yıl periĢan vaziyette orada kaldım. Haçlı ordusunun bekçisi geldi ve bizi güçlükle kaçırdı.)

14

1. Olup muʿtâd cism-i nâ-tüvân berr ile bahr ile 2. Gehî zindânda habs ile gehî âsîb-i dehr ile 3. Ġçilse câm-ı Cem san sunulurdı tolu zehr ile

4. Bedon28 semtine satmak istedi rîm Papa kahr ile 5. Ki tahsîl idine Ġslâm‟dan mâl u kesîb ancak

(Kara ve denizde yaĢamaya alıĢmakla beraber, bazen zindanda hapse, bazen dünya musibetlerine katlanamayan bedenim güçsüz düĢtü. Cem‟in kadehinden bile içilse sanki zehir dolusu içilirdi. Roma Papası, beni zorla BudapeĢte semtine satmak istedi. Ki böylece Müslümanlardan onca mal ve kazanç elde edebilsin.)

15

1. Bilür müstakbeli Hak Ģerh olındı hâl ile mâzî 2. Ne rütbe fitne-cûluk eylediler itdüm aʿrâzî 3. Melekler Ģâhidümdür Hak teʿâlâ olıcak kâzî

4. Sakındum dîn-i Ġslâm‟ı ve asla olmadum râzî 5. Ġder mi ehl-i Hak kasdın hıredmend-i lebîb ancak

(Mazi ve hâl Ģerh olundu, müstakbeli ise ancak Allah bilir. Ne kadar fitneci olduklarını tesadüfen öğrendim. Allah hâkim olunca melekler Ģâhidimdir. Ġslâm dinini korumak için fitneciliğe asla razı olmadım. O kadar zeki anlayıĢlı olan, hak ehline hiç kast eder mi?)

16

1. Bu Ģerri nâgehân Hallâk-ı bîçûn hayra döndürdi 2. Papanıñ âteĢ-i Nemrûdını Hak fevri söndürdü 3. Halîl‟i hürmeti gamgîn dili bir dem sevindürdi

4. Françe elçi saldı isteyüp mektûb gönderdi

28

Bedon: Avusturya ve Macaristan memâlikinden PeĢte Ģehri mukabilinde ve Tuna nehri üzerinde kalʿası meĢhûr bir Ģehirdir. Burası mukaddemâ Devlet-i Aliyyeniñ bir eyâlet merkezi idi. (1096/1684) tarîhinde Rusya, Almanya, Leh ve Venedik devletleri bi‟l-ittifâk Devlet-i Aliyye‟niñ üzerine hücûm ve PeĢte ve Ak Kilise ve Aç kalʿalarını istîlâ ettikten soñra Bedon kalʿasını dahi dört ay muhâsara ettiler. Ve bu dört ay zarfında yüz biñ kiĢiden ziyâde telefât verdikleri hâlde zabtına muvaffak olamadılar. Avrupalılar Bud demektedirler. Ġkisi bir Ģehir iʿtibâr olunduğu hâlde BudapeĢte derler. (Tarih ve Cografya Lugati نودب maddesi. Sayfa: 79) “Sözlükler” (E.T. 14.05.2017)

(15)

2316 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

5. Hedâyâ-yı güzînle bâd-pây-ı zer-rekîb 29

ancak

(Ansızın, bu Ģerri Allah hayra tebdil etti. Hak yağmuru papanın Nemrut ateĢini söndürdü. Dostu hürmetine gamlı gönlü bir an sevindirdi. Fransızlar beni almak için mektup gönderdi, elçi salıp öyle seçkin hediyeler ve tam teçhizatlı bir at takımı gönderdi.

17

1. DüĢüp fitne araya oldı hâʾil iki cânibden 2. Cihânı kapladı gavgâ-yı hâʾil iki cânibden 3. Kopup ceng oldı lâzım defʿ-i sâʾil iki cânibden

4. Sözine rîm Papa olmadı kâʾil iki cânibden 5. Alaylar düzdiler oğraĢ içün hâl-i garîb ancak

(Ġki taraftan fitne düĢüp araya perde oldu. Ġki tarafın korkunç kavgası dünyayı sardı. Saldırganı def etmek için iki taraf arasında cenk oldu. Roma papası frengin isteğine iki yönden rıza göstermedi. Taraflar, ĢaĢılacak hâlde yalnızca savaĢ için alaylar hazırladılar.)

18

1. Papanıñ leĢkeri san kim felâket bahrine daldı 2. Kenâra çıkmayup girdâb-ı gamda çalkanup kaldı 3. Kaçanı kaçıran yer yer kovup ardınca at saldı

4. Sıyup Papayı harb ile Françe hem bizi aldı 5. Gehî izhâr-ı lutf itdi gehî virdi nehîb ancak

(Papanın askeri sanki felaket denizine düĢtü. Sahile çıkamayıp gam girdabında boğuldular. Kimi kaçtı, kaçanı at salıp kovaladılar. Fransız ordusu hem Papa‟nın ordusunu kırdı hem bizi kurtardı. Lakin o bazen lütfunu izhar etti, bazen korku saldı.)

19

1. Bu yolda feyz-i Hakk‟la peyrev-i hayl-ı havâs olduk 2. Hulûs ile çalıĢdık hayr-hâh-ı ʿâm u hâs olduk 3. Dil u cânla tıfîl-i râh-ı ehl-i ihtisâs olduk

4. ġol oğraĢ bozdı Papa hîlesin biz de halâs olduk 5. EriĢdi ʿavn-i Sübhânî nümâyân oldı Ģîb ancak

(Bu yolda Allah‟ın lütfuyla havas zümresinin peĢinden gittik. Umumî, hususî herkesin hayrı için ihlasla hizmet ettik. Can u gönülden bilgeler yolunun talebesi olduk. ġu savaĢ Papa‟nın hilesini bozdu, biz de kurtulduk. Allah‟ın yardımı ulaĢtı, ancak iniĢ aĢikâr oldu.)

20

29

“ġehzâde Cem hazretleri dahi Ġrân Ģuʿarâsına ittibâʾen “rikâb”ı “rekîb” Ģekline ifrâğ etmiĢler. Saʿdî-i ġîrâzî hazretleriniñ Ģu beyti dahi bu kabîldendir:

Reftî vü sad hezâr dil-i dost der-rekîb

Ey cân-ı ehl-i dil ki tuvâned zi-tû Ģekîb” (Saʿdî-i ġîrâzî)

(Ve yüz bin dostun gönlü senin üzenginde sana bağlı olarak yürüdün. Ey gönül ehlini kendine bağlayan, kim sana tahammül edebilir ki?)

(16)

2317 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

1. Kurutdı boğazı sevdâ-yı fikr-i hâm hazm olmaz 2. Mümessek sükkerî fıstık ile bâdâm hazm olmaz 3. Yenilse nûĢ-ı dârû zehr olur nâ-kâm hazm olmaz

4. Yeme içme firâvândur gam-ı eyyâm hazm olmaz 5. Tolu nâz ile niʿmetdür firâz ile niĢîb ancak

(Ham fikrin sevdası boğazı kuruttu, hazm olmaz. Misk kokulu Ģekerli fıstık ile badem, hazm olmaz. Ġlaç, yanlıĢlıkla yenilse zehir gibi acı olur, hazm olmaz. Yeme içme boldur ama eyyam vaktinin sıkıntısı, hazm olmaz. Dolu (kadeh) sevgilinin iĢvesiyle nimettir, iĢvesiz, olsa olsa iniĢ ve yokuĢtur.)

21

1. Nasîb u kısmete hep râzıyuz Allah sunmakla 2. ĠriĢür gaybdan her lahza sâl u mâh sunmakla 3. Dün ü gün eksik olmaz her geh u bî-gâh sunmakla

4. Gıdamız Ģehd ise zakkûm olur bed-hâh sunmakla 5. Ağız acılığın defʿ eylemez ayvâ vü sîb ancak

(Allah‟ın verdiği nasip ve kısmete hep razıyız. Allah, ay ve yılı sunmakla her anı yokluktan varlığa çıkarır. Sıralı sırasız daima gece gündüz eksiksiz devam eder. Kötülük isteyen sunarsa bal olan gıdamız zakkum olur. Ağız acılığını ayva ve elma asla ortadan kaldırmaz.)

22

1. KarındaĢımla ummañ ʿahd ile peymân ola rûzî 2. Göñül Hak‟dan diler gerçi ser ü sâmân ola rûzî 3. Muhâl-ı ʿakldur derdimize dermân ola rûzî

4. Duʿâ idüñ bize ey dostlar îmân ola rûzî

5. Tahammül müĢkil oldı ʿâĢıka ʿâlem rakîb ancak

(KardeĢimle barıĢ ve anlaĢmanın nasip olacağını düĢünmeyiniz. Gerçi gönül, Allah‟tan makam ve zenginlik de ister. Derdimize dermanın nasip olması aklen imkânsız görünmektedir. Ey dostlar! Bize dua edin de Allah iman nasip etsin. AĢığa bütün dünya ancak rakiptir, buna dayanmak ise çok güçtür.)

23

1. Gözüm yaĢın Hudâ bahr-ı belâda reĢk-i dür kılsun 2. Anı tesbîh idüp evrâd okuyanları hür kılsun 3. “Bayatî” âl-i ʿOsmân‟uñ sonın Allah gür kılsun

4. “Cem”iñ câm-ı vücûdın Hak mey-i ʿadl ile pür kılsun

5. Sunulsun nukl-i gufrân bezmi bolsun zeyn ü zîb ancak

(Allah, gözümün yaĢını belâ denizinde inci yapsın. O incilerden tespih yapıp onunla evradını okuyanları, zikir çekenleri özgürlüğe kavuĢtursun. Ey Bayatî! Allah, Osmanlıların sonunu gür,

(17)

2318 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

kuvvetli, payidar etsin. Allah, Cem‟in vücut kadehini adalet Ģarabıyla doldursun. BağıĢlanma mezesinin sunulduğu meclis, olabildiği kadar süslü ve görkemli olsun.)

7.Tahmisnâme’nin Dil ve Anlatım Özellikleri

Ruhen imtizaç etmiĢ olan iki Ģairin kaleminden çıkan ve güzel bir manzum mektup örneği olan hasb-i hâl türündeki bu Tahmisnâme, hem yek-âheng hem yek-âvâzdır. ġiirin baĢından sonuna kadar hem söyleyiĢ hem de konu bütünlüğü dikkat çekmektedir. Her iki Ģairin de dile hâkim, Cem‟in üslûbunun ise daha sağlam olduğunu söylemek mümkündür. Arapça, Farsça, eski Türkçe kelimeler ve Farsça tamlamalarla, hatta Ġtalyanca “balyos, kalyon”, Rumca “peksimet, fıçı” gibi batı kökenli kelimelerle Ģiirin dili oldukça zenginleĢtirilmiĢtir. Anlatım ise içten ve samimidir. Özellikle Cem‟in beyitlerinden tespit ettiğimiz, “Bol-: olmak (6/4, 23/5); oğraĢ: savaĢ (17/5, 19/4); sı-: kırmak, bozmak, yenmek (7/5, 18/4); Ģol: bu, Ģu (19/4) tolu: sağrak, kadeh (14/3, 20/5); yazmagın: yazmakla (6/5) gibi eski Türkçe ek ve kelimeler, salıvir-, alıko- gibi birleĢik kelimler; “balyos: Ġt. Elçi (6/5), beksimat: Rum. Peksimet (10/5) fuçı: Rum. Fıçı (10/4) kalyon: Ġt. Büyük savaĢ gemisi (12/4, 10/4) gibi Batı kökenli kelimeler; Bedon, Françe (3), Îsevî, Magalmalyestori,Papa (8), Polya, Rodos (2)” gibi Avrupaî kiĢi ve yer adları, bu dil zenginliğini gösteren orijinal örneklerdir. ġair dolaĢtığı mekânı, geçirdiği zamanı, kiĢi ve yer adlarını, yaĢadıklarını periyodik olarak realist bir biçimde beyitlere yansıtmıĢ ve bunu tahkiye yöntemiyle ve canlı tasvirlerle dile getirmiĢtir. ġiir, Cem Sultan‟ın Anadolu, Mısır, Hicaz bölgesi, Rodos ve Avrupa‟da geçen çalkantılı hayatından izler taĢır. Mesela kullandığı Kâbe, Safa, Merve, Tavaf gibi kelimeler Hac seyahatini yansıtırken, Engûrî (Ankara)30

kelimesiyle birlikte kullandığı “zebîb” bu bölgede yetiĢen üzümü ve dolayısıyla Ankara‟nın 15. Yüzyıldaki eski ismini çağrıĢtırır. Rodos‟ta Magalmalyestori, Ġtalya‟da Papa, Fransa‟da Françe Ģairin dilinden düĢürmediği önemli isimlerdendir. ġiir, Cem‟in Akdeniz‟de kalyonla yaptığı deniz seyahatinden heyecanlı sahneleri, Roma Papası ile Fransızların karĢılıklı düellosundan savaĢ sahnelerini, yaĢanan onca entrikayı konu almaktadır. Bayatî, aynı vezin, kafiye ve tonda her beyte üçer mısra eklemek suretiyle Ģiiri tahmis etmiĢtir. Bu yönüyle, bir solukta okunabilecek selîs ve bedî bir Ģiirdir, diyebiliriz. Aruz vezniyle yazılan Ģiirin redifi “ancak” kelimesidir. Bu kelime “ancak” anlamından baĢka onca, o kadar, öyle, yalnızca, olsa olsa, daha

çok, güçlükle, ama, hemen, asla… gibi anlamlarıyla birlikte îcâzlı kullanılmıĢ olup Ģair(ler), bir

kelimeyle birden çok anlamı ifade etme kabiliyetini gösterebilmiĢtir. ġiirin sadece birinci bendindeki beĢ “ancak” kelimesinin beĢ farklı anlama gelebilecek Ģekilde kullanıldığını söyleyebiliriz. “Tevekkül et! Ġlâhî lütuflar ancak (o kadar) sonsuzdur. Dedelerinin soylu

30

Lügatte Ankara (Engûrî) Ģehrinin meyvelerinin çok güzel olduğu ifade edilmiĢtir. هرقنا : Ankara yahud Engûrî Ģehri: …Burada her türlü mahsûlât yetiĢtiği gibi meyvesi dahi pek güzel olur…” (Tarih ve Cografya Lugati هرقنا maddesi. Sayfa: 280) “Sözlükler” (E.T. 14.05.2017)

(18)

2319 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

padiĢahlar olduğunu, ancak (onca) halk bilir. Babasına asilzade olan evlat, ancak (en çok) dua alır. Ey ana! Rodos‟a gitmemi ancak (sadece) ĢaĢılacak bir iĢ sanma, Allah‟ın ezelden yazdığı kaderimdeki nasip ancak (ancak) böyleymiĢ.”

Sonuç

Bu çalıĢmada, Cem Sultan‟ın Türkçe divanında bulunmayan ve onun hayatına dair önemli bilgiler sunan biri yedi beyitlik nazire gazel, diğeri yirmi üç beyitlik “Hasb-i hâl” türünde kaside olmak üzere iki Ģiiri incelenmiĢtir. Bu Ģiirlerden nazire olan ilk Ģiir, Câm-ı

Cem-âyîn‟in dibacesinde, diğeri ise aynı eserin hâtimesinde yer almaktadır. ġehzâde Cem‟in;

“Her çend âdemî zâd olmaz cihânda bî-gam

Gam soñı Ģâdlıkdur ey dil darılma epsem”

matlalı gazelinin, Bayatî‟nin

“Dârem dilî çi sân dil memlû zi-mihnet ü gam

Ârî zi-gam tehî nîst yek lahza nesl-i âdem”

matlalı beĢ beyitlik Farsça gazeline Türkçe yazılmıĢ bir nazire olduğunu tespit ettik. Bayatî‟nin Farsça gazelini tercümesiyle ve Cem‟in ona yazdığı Türkçe gazeli dil içi çevirileriyle birlikte sunduk. Cem ile Bayatî arasındaki sıkı arkadaĢlığın Kâbe‟de baĢladığını ve çok kısa sürdüğünü, aralarındaki gıyabî dostluğun ise ömür boyu devam ettiğini bu eseri incelemek suretiyle ortaya koyduk. Bu dostluk neticesinde ilk Osmanlı silsile-nâmesi olan Câm-ı Cem-âyîn gibi önemli bir eserin Kâbe‟de yazıldığını, Mısır‟da tekmil edildiğini, bu asıl nüshadan istinsah edilen bir kopyasının Yanya‟nın Delvine kazasında Ali Emîrî‟nin eline geçtiğini, Emîrî‟nin haĢiyeleriyle Ġstanbul‟da eski harflerle neĢredildiğini hatırlattık. Ayrıca Dîvân-ı Cem‟de yer almayan ve tamamı Bayatî tarafından tahmis edilen bir Ģiirin Ali Emîrî neĢrindeki metnini, dil içi çeviri ve notlarla birlikte verdik.

Ġncelememize konu olan yirmi üç bentli Ģiirin konusu, bedenleri ayrı ruhları hem-hâl olmuĢ iki samimi dostun Ģairane hasb-i hâlidir. Cem‟in gezdiği yerler, geçirdiği sıkıntılı zamanlar, kiĢi ve yer adları, yaĢadığı olaylar, gördüğü entrika ve düzenbazlıklar, periyodik ve realist olarak Ģiire yansımıĢtır. Samimi dost Bayatî ise, Mısır‟da eline geçen bu kasideyi, aynı duygular ve tonda, tahkiye üslûbuyla tahmis etmiĢtir. ġiir, Cem Sultan‟ın Anadolu, Mısır, Hicaz bölgesi, Rodos ve Avrupa‟da geçen çalkantılı hayatından izler taĢıyan tarihî manzum bir mektup olduğu için türünün nadir ve orijinal örneklerindendir. Sade bir dil ve samimi bir üslûpla kaleme alınan bu eser, hem dönemindeki hadiselere ıĢık tutmakta hem de tarihten ders çıkarmak isteyenlere ibretlik dersler sunmaktadır. Bilindiği gibi Fatih Sultan Mehmet‟in Ģehzâdesi olan ve

(19)

2320 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

sonunda zehirlenerek öldürülen Cem Sultan, ancak otuz altı yıl yaĢayabilmiĢtir. Bayatî, Câm-ı

Cem-âyîn‟in dîbâcesinde Cem‟in ölümüne tarih düĢürmüĢtür. “Cem câmını sımıĢdı rîm Papa

hâʾin-i Ģûm / OlmıĢdı Ģehd-i ömri zehr-i ecelle zakkûm” ve “inne eksere‟z-zann” (Sıkıntının çoğu vehim ve zandır) ifadelerindeki “zakkum” ve “zann” kelimesinde “zı” harfinin ebced karĢılığı, (900/1495) olup Cem Sultan‟ın ölüm tarihine tekabül etmektedir.

Özellikle, incelememize konu olan “hasb-i hâl”den de anlaĢılacağı üzere ġehzâde Cem, Roma, Fransa, Avusturya-Macaristan gibi batılı devletlerin Osmanlıya karĢı koz olarak kullanmak istemesine karĢılık asla bu ihanetin içinde olmamıĢ, her fırsatta dinine, milletine, vatanına ve değerlerine bağlılığını ifade etmiĢ, canı pahasına da olsa inançlarından asla vaz geçmemiĢtir. “Allah, Cem‟in vücut kadehini adalet Ģarabıyla doldursun. BağıĢlanma mezesinin sunulduğu meclis ise, olabildiğince süslü ve görkemli olsun.” Anlamına gelebilecek dua beytiyle mektubunu sonlandırmıĢ ve annesine gönderdiği bu satırlar belki de onun son sözleri olmuĢtur. Bu eser, hem Cem Sultan‟ın hayatına dair önemli bilgiler hem içerisinde Cem‟in divanında olmayan iki Ģiir bulunması hem de Sultan II. Bâyezit‟ten önceki Türk ve Osmanlı soyunu Gün Han soyundan Hz. Nûh ve Hz. Âdem‟e dayandıran bir silsile-nâme olması yönünden oldukça önemli, tarihî bir risâledir.

Kaynaklar

Ali Emîrî (1330/1912). Külliyât-ı EĢ„âr-ı Emîrî‟den Cevâhirü‟l-Mülûk. Ġstanbul: Matba„a-i Kader.

Ali Emîrî, (1319/1902). Cevâhirü‟l-Mülûk Mukaddimesi. Ġstanbul: Asır Matbaası. Bayatî, Hasan b. Mahmûd (1331/1913). Câm-ı Cem-âyîn (NeĢreden: Ali Emîrî). Ġstanbul. Bayatî, Hasan b. Mahmûd (1949). Câm-ı Cem-âyîn (SadeleĢtiren: Kırzıoğlu, F.), Osmanlı

Tarihleri I, s. 371-403. Ġstanbul.

BAYRAM, Y. (2008). Amasya‟ya Vâlî Osmanlıya PâdiĢâh Bir ġâir Adlî Sultân Ġkinci Bâyezîd

Hân-ı Velî (Hayatı, ġahsiyeti, ġairliği, Divanının Tenkidli Metni). Amasya: Amasya

Valiliği Yayınları.

Bursalı, Mehmed Tâhir (2000), Osmanlı Müellifleri (Hazırlayanlar: Tatçı, Mustafa; Kurnaz Cemal, C. III, s.29. Ankara: Bizim Büro Basımevi.

ERSOYLU, Ġ. H. (1998). Cem Sultan‟ın Türkçe Divan‟ı. Ankara: TDK Yayınları 543.

Gıyaseddin NakkaĢ (2013). Hıtay Sefaretnâmesi (Haz. Mutlu, B.). Ankara: Türk Tarih Kurumu. KAÇALĠN, M. S. (2011). Nevâyî‟nin Sözleri ve Çağatayca Tanıklar. Ankara: Türk Dil Kurumu

Yayınları.

KADIOĞLU, Ġ. vd. (2013). Ali Emîrî Efendi, Cevâhirü‟l-Mülûk. Diyarbakır: Diyarbakır Valiliği Yayını.

KADIOĞLU, Ġ. (2014), Ali Emîrî Efend,i Tezkire-i ġuarâ-yı Âmid. Ankara: Sonçağ Yayınları. KALPAKLI, M. (1999). Osmanlı Divan ġiiri Üzerine Metinler. Ġstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

(20)

2321 Ġdris KADIOĞLU

______________________________________________

Lütfi PaĢa (1982). Asafnâme (Haz. Uğur, A.), Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı. ÖZCAN, A. (1993). Câm-ı Cem-Âyîn. DĠA, C. 07, s. 43, Ġstanbul.

SARAÇ, M.A. Y. (2012). Klasik Edebiyat Bilgisi, Biçim-Ölçü-Kafiye, Ġstanbul: Gökkubbe Yayınları.

Ġnternet Kaynakları

“Biyografi” (E.T. 05.2017) http://www.biyografya.com/biyografi/2050

“Cem Sultan‟ın Ölümü” (ET, 05.2017) http://tarihvemedeniyet.org/2009/12/cem-sultanin-olumu.html

“Hasan bin Mahmud el-Bayatî” (ET, 05.2017)https://www.turkcebilgi.com/

Referanslar

Benzer Belgeler

Yağmurdan atların dizginlerine yapışırmış solukları Yaslı güvercinleri avuturmuş göğsünün siperinde Başı kesik bir heykelin mermerden kollarını açarak Uzak

ANTIPHOSPHOLIPID ANTIBODY-ASSOCIATED RECURRENT PREGNANCY LOSS: TREATMENT WITH HEPARIN AND LOW-DOSE ASPIRIN IS SUPERIOR TO LOW-DOSE ASPIRIN ALONE. RANDOMISED CONTROLLED TRIAL OF

Prognoz genelde çok iyi nadiren nörolojik gelişim bozuk öğrenme güçlüğü için bir risk faktörü olabilir. Benign

– İzole parsiyel CCA de mental retardasyon izole komplet CCA ne göre daha sık (%65 vs %75) – Ventrikül genişliği ile prognoz arasında

• Mean gestational sac diameter >20 mm with absent embryonic structures (embryo or yolk sac). • Embryonic crown-rump length ≥ 7 mm with absent fetal

Bayezid ile girdiği taht mücadelesi, on üç yıl süren sürgün ve esaret hayatı ile olduğu kadar renkli kişiliği, şairliği ve şiir meclisi ile özgün bir karakter olan

Çalışmamızda hastanın toplam risk puanının morbidite, mortalite ve yoğun bakım yatış süresi ile olan ilişkisinin anlamlı olarak bulunması bu konuda yapılan

‘Think Good Feel Good’ kitabı, Paul Stallard ta- rafından yazılmış, çocuk ve ergenlerde bilişsel davranışçı terapi (BDT) uygulamaları alanın- daki en önemli