— Cumhuriyet
TUNA KIYILARINDA
Rusçuğu ikinci görüş
--- --- ---— — --- S
Burası yalnız mazisile Türk değil, bugün de Türklüğün kalabalık mer kezlerinden biri. Düşündüm ki bu kalabalıktan bazıları bizim bayrağı gördü, çoğunun babası o bayrak altında efendilik yaptı ve hemen hepsi
nin dedesi de Alemdarın elindeki sancağı seyretti. Tarih denen şeyin göğsüme demir bir kütle gibi çöktüğünü duyuyorum.
K .
________________________________________ >
On yıl evvel bizi meşhur Tersenk-
li oğlu İsmail Ağanın bahçesine
götürmüşlerdi. Bu ağa üçüncü Selim zamanında Rumeli ¿yanlarının en nüfuzlusudur. Bütün Balkan Tuna* sında onun hükmü geçer ve koskoca devlet ona söz geçiremez: Rusçuk İstanbulu dinlemiyor!
Yeni askerliği Anadoluya yayan meşhur «nizamı cedit» kahramanı Abdurrahman Paşa, bu işi Rumeli - ye de tatbik için, talimli ve munta zam ordusile, Merice doğru ilerler ken; Tersenkli oğlu, diğer ayanlan da teşvik ederek, Edirneye büyük kuvvetler toplattı. Paşa şüphesiz oraya bir gülle gibi düşecek ve âyan
kuvvetlerini çil gibi dağıtacaktı.
Fakat İstanbul vehim içindedir,
korktular, Paşaya geri dönme emri
verildi: Rusçuk İstanbulu ricat
ettiriyor!
Bir devlete meydan okuyan Ter senkli oğlu, aldığı haberlerle mem nun, Rusçukta, çiftliğinin ağaçlar la çevreli şu bahçesinde büyük bir cümbüş tertip etmiştir. Mehtaplı bir geceymiş. Karşıda Tuna yere inmiş bir kehkeşan gibi. Ortada kıvrak bir çengi oynuyor. Apansız bir ta banca sesi. Kalbinden vurulan ağa yerlere serildi. Bu yaman nişancı, birkaç hafta evvel, hakaretle kovu lan eski uşaklardan biridir, intika ma yemin etmiş. Bir devletin yene mediğini bir uşağın kini yeniyor!
Tersenklinin yerine Rusçuk aya nı seçilen Mustafa Ağa ondan daha zekidir, İstanbula mahzar göndere rek bağı olmadığını anlattı; ve on dan daha kahramandır, bunu o sı rada patlıyan Rus harbile gösterdi. Ruslar, bizim Napolyonla birleşme mize meydan vermemek için, apan sız, ilansız filân, topraklarımıza
yüklenmişler, Bender, Hotin gibi
kalelerimizi almağa başlamışlardı. İstanbul şaşkın, oydu göndermemiz aylara muhtaç. İşte Rusçuk tek ba
şına Rusların karşısına dikildi;
«dur!» dedi, durdurdu: Bir şehir bir çarlığı mıhlıyor!
Rusçuk yalnız durdurmadı, yü • rüdü de. Mustafa Ağa şahlanmış bir celâdet, Mustafa Ağa köpürmüş bir zelzele, Mustafa Ağa gülleleş - miş bir iman; Yergöğüdeki büyük Rus kuvvetlerini kuşatıp mahvedi - yor. ötede, kendi adamı Pehlivan Ağa, İsmaili çenginin bu harikası, dev gibi endamile devler gibi çar
-pışmaktadır. Tunanm bir kıyısından öteki kıyısile konuşan adam; Battal- gazi gibi narasile ötler koparıyor ve Hamza gibi bir vuruşta yüz de viriyor. Rusçuk ki, türkçesi küçük Rus demek, küçük Rusçuk büyük Rusu yendi!
Cevdet tarihinin bu sahifeleri, ilmin kuru üslûbuna rağmen, nurlu bir destan gibi parıldar durur. O büyük badirede Rusçuk, düşmanı yakan ve vatanı aydınlatan bir alev olmuştu. Artık Mustafa Ağaya hem vezirlik verildi, hem «livayi şerif» seraskerliği; artık ağa, paşadır; ve paşa Alemdar. Alemdarın bundan sonraki işi malûtn; devleti irticaın elinden kurtarmak için «yaran» ın
sözile «Alemdar» ın özü birleşir:
Rusçuk İstanbul üzerine yürüyor! Anadolu, İstanbuldaki «Âli Os • man» idaresine karşı pek çok is - yanlar yaptı. Tarihlerin «Celâlilik» diye geçiştiriverdiği bu feveranlar - da, bazan yüz binleri bulan Anado
lu kuvvetleri, devletin gönderdiği bütün orduları tepeliye tepeliye,
kaç defa ve kaç defa, Üsküdara
kadar geldi; fakat geldi ve dağıldı. İstanbulun nasibi hep Rumeli tara fından alınmakmış. Fatih orayı Bi zanslIlardan öyle almıştı, şimdi Rus çuktan yürüyen Alemdar ordusu öyle alıyor, ve ondan tam bir asır sonra da Selânikten kalkan Hare • ket ordusu öyle alacak!
Anadolu, İstanbulu en sonunda bir kere, ve son kere aldı. Dumlupı- nardan inen süngü Boğazdaki zırh lıları kovuyor. Mundrosla giden Mu- danyayla gelmişti. İstanbul artık ne dıştan ne içten bir daha alınmı- yacak; bir daha ve ebediyen ne dı şa ne içe gitmiyeceği için...
Gece yansından sonra Rusçuk - tan ayrılıyoruz. Burası yalnız ma ■ zisile Türk değil, bugün de Türklü ğün kalabalık merkezlerinden biri. Düşündüm ki bu kalabalıktan bazı- lan bizim bayrağı gördü, çoğunun babası o bayrak altında efendilik yaptı ve hemen hepsinin dedesi de Alemdarın elindeki büyük sancağı seyretti.
Tarih denen şeyin göğsüme de mir bir kütle gibi çötüğünü duyuyo rum.
Tuna, Jübiter vapuru
iCMAtr. H A B İ P