• Sonuç bulunamadı

Alain Bosquet sordu, Yaşar Kemal yanıtladı:Kendini ifşa ediyor

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Alain Bosquet sordu, Yaşar Kemal yanıtladı:Kendini ifşa ediyor"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

v '

Ù

Alain Bosquet sordu, Yaşar Kemal yanıtladı

Kendini ifsâëdiyor

Entretiens avec Alain Bosquet (Alain Bosquet ile Görüşmeler) Yaşar Kemal / Çeviren: Altan Gökalp / Gallimard, 1992 / 173 s.

ALPAY KABACALI

Odesa 1919 do­ ğumlu Fransız şairi, romancısı ve eleştir­ meni Alain Bosqu­ et, Türkiye’de de ta­ nınıyor: Bir Sürgün Ana adlı romanı ve kimi şiir kitapları di- L--- 1 limize çevrilip ya­ yımlandı.

Bosquet - Yaşar Kemal dostluğu yıl­ lar önce, İnce Memed’in ilk cîdinin Fransa’da yayımlandığı yıllarda başlı­

i:\T lll.T O V VVH V IA IS HOSIM 1 t

YACHAR KEMAİ

SE CONFIE

Q

Y

K

Söz ustası bir Rus yazarı

Yüzyıl Yaşa Yüzyıl Sev Valemin Rasputin Çeviren: İmren Akça Bebekus’un Kitapları 128 s. /l&ÖÖÖTL. Çağdaş Rus yazarlarından biri olan Valemin Rasputin’in Mariya İçin Para, Matyora’ya Veda, Yaşa ve Anımsa adlı önemli yapıtları daha önce Türkçeye çevrilmişti. 1991 yılı İstanbul Tüyap Kitap Fuarı’nın konuğu olarak ülkemize de gelen Rasputin’in, Bebekus’un Kitapları arasında çıkan yeni kitabı “Yüzyıl Yaşa Yüzyıl Sev”de 5 öyküsü yer alıyor: Lyoşka’ya Sormayı Unuttum, Rudolfio, Fransızca dersleri, Yüzyıl Yaşa Yüzyıl Sev, Vasiliy ve Vasilisa. Rus edebiyatında gerçek bir söz ustası olarak tanınan Rasputin, insan ruhunun inceliklerini ustalıkla kaleme alması ve yansıtmasıyla dikkat çekiyor.

1937’de doğan Valemin Rasputin halen Irkutsk’ta yaşıyor. 1977 yılında SSCB Devlet Ödülüne değer görülen Rasputin, bir ara Sibirya’da gazetecilik de yapmıştı. Benim bütün yapıtlarım Rus kültürüne bir veda, artık varolmayan bir şeye veda.” diyen Rasputin Rus kültürünü eski temelleri üstüne inşa etmek için yegâne anahtarın özel mülkiyet olduğunu söylüyor

yor. 1984’tebiraraya geldiklerinde, da­ ha yeni, daha oylumlu görüş alışverişin­ de bulunmaya karar veriyorlar. Bosqu­ et uzun sorular gönderiyor, Yaşar Ke­ mal uzun uzun yanıtlıyor... Paris’teki öğretim üyelerinden Altan Gökalp ara­ cılığıyla dil engelini aşan iki dostun ya­ zışmaları sonucunda, 1989’da elimiz­ deki kitap oluşuyor. Ve 1992 nisanın­ da, “Yaşar Kemal kendini ifşa ediyor“ sözünün yer aldığı büyük bir kırmızı kuşakla Fransa’nın ünlü Gallimard Ya- yınevi’nce basılıyor.

Kitap, Yaşar Kemal’in Fransa’da ge­ niş ölçüde tanındığını kanıdıyor. Baş­ ka birçok ülkede de ün kazanmış olan romancımızın yaşamını, yapıtlarını, ya­ şamı ile yapıtları arasındaki ilişkiyi ve çeşitli konulardaki görüşlerini ortaya koyan bir anahtar niteliği taşımasmdan dolayı da önemli...

Çocukluğunun masalsı dünyasını ilk kez bu kadar geniş anlatıyor Y aşar Ke­ mal. Bu dünyanın romanlarına nasıl yansıdığını araştıracak incelemeciler için zengin bir kaynak...

Ta o yıllarda, gezgin halk ozanların­ dan etkileniyor: “J3en de onlar gibi iş sahibi bir ozan olmak istedim ve çalış­ tım.” diyor. “Kader yolumu çevirdi de ben de buralara kadar geldim. ”

İlk gençliğinin yetişme koşullarını anlatıyor (“kader” bu olsa gerek): Bir yanda Arif Dino, Abidin ve Güzin Di- no gibi sıcak dostlar, bir yanda daktilo­ ya çekilmiş, elden ele dolaşan sosyalist kitaplar... Öte yanda da karakollar, iş­ kenceler... Adana’daki Ramazanoğlu kütüphanesinde memurluk, geceleri de yattığı kitaplıkta günler ve geceler boyu süren okumalar... Birbirinden il­ ginç işler...

On altı yaşında yayımlanan ilk şiiri (“kötü bir şiirdi.” diyor), folklor dene­ meleri, yirmi yaşında yayımladığı ilk ki­ tabı Ağıtlar, yirmi üç yaşında yazılan ilk öykü (Pis Hikâye) polis ya da jandarma baskınlarına giden ilk romanlar... Ve 1951’de Cumhuriyet gazetesinde baş­ layan röportaj yazarlığı...

Yaşar Kemal’in yapıtları, edebiyat anlayışı, çalışma yöntemi vb. konular üzerine açıklamalarından, gerçek bir yazar başarılı bir romancı olmak için öncelikle pek çok sorun üzerinde geniş açılı düşünmek, sentezlere varmak ve bunları yapıtların bütününe başarıyla sindirmek gerektiği sonucuna ulaşabi­ liriz. Ancak bu, başarıyı sağlayan et­ menlerden yalnızca bir tanesi...

Yaratım süreci de aynı ölçüde

önem-“Marksizm

bana

dünyaya

bakmak

için açılan

en aydınlık

kapı oldu.

• Yaşamım

boyunca bu

düşünceyi

yaşamla

ölçtüm,

yanıldığımı

görmedim.

Bütün

dogmalara

karşı olan

Marks’a

dayanılarak

çıkarılan

edebiyat

teorileri

beni ilgilen

dirmedi.”

li. Düşünürlerin, edebiyat kuramcıları­ nın üzerinde özellikle durdukları, açık­ lamaya çalıştıkları süreç... Yaşar Ke­ mal, bunun da ipuçlarını veriyor.

“Çukurova toprağı benim kendi ül­ kem olduğukadar da beni romanlarım için yarattığım bir ülkedir. (...) Yeni­ den yaratarak bir düşsel ülke kurmaya çalıştım. Çukurova beni ne kadar ilgi­ lendiriyorsa kurmaya çalıştığım, yarat­ maya çalıştığım düşsel Çukurova topra­ ğı beni ondan da daha çok ilgilendiri-

» yor.

“Bizi yaşama bağlayan dünyamızdaki bu büyü değil mi? Bu yaşama sevinci­ nin kaynağı yaratmak zorunda olduğu­ muz bitler değil mi biraz da? Epopeler, mitler birer sevinç çığlığı da değiller mi? Yaşadığımız bu büyü, yarattığımız bu büyülü mit dünyaları olmasaydı, in­ san soyu bu kadar acıya, böylesine bi­ lenmişken, dayanabilir miydi? İnsan soyu mit yaratan bir yaratık değildir?”

Bosquet’nin “salt bireycilik”ine “Bir yazar nasıl olur da bireyci olabilir anla­ yamıyorum ya, bunun da umutsuzluk­ tan, insanlara küsmeden kaynaklandı­ ğını sanıyorum,” diyerek karşı çıkan Yaşar Kemal, toplumcu dünya görüşü­ nün temelini de “insan” gerçeğine yaslı­ yor:

“Bir yazar ister peygamber, ister bir ders verici olsun, insan gerçeğine vara- bilmişse, çok derinlerde insanlarla bu­

luşma olanağmı bulmuşsa, insanlar on­ da kendilerini bulabiliyorlarsa bu anla­ tıcı bir ustaysa, işini iyi biliyorsa, ne olursa olsun onun elinden kurtuluş yok. Benim koşullara, çevreye önem vermemin sebebi, insan gerçeğine onun koşulları içinde ancak varabilirim düşüncesinden, daha doğrusu bilincin­ den geliyor. ”

“Marksizm bana dünyaya bakmak için açılan en aydınlık kapı oldu. Yaşa­ mım boyunca bu düşünceyi yaşamla ölçtüm, yanıldığımı görmedim. (...) Bütün dogmalara karşı olan Marx’a da­ yanılarak çıkarılan edebiyat teorileri beni fazla ilgilendirmedi. ”

Yaşar Kemal’in yaratılarında, yara­ tım sürecinde dilin de ayrı bir yeri, ayrı birönemivar:

“Yeni bir yazı dili, roman dili yap­ mak, dilin derinliğine inmek, anlatımın bütün olanaklarını denemek, dilde ye­ ni nüanslar bulmak, yeni bir dil atmos­ feri yaratmak gerekti.

Romanın dünyasını, kendine özgü dünyasını yepyeni, kişilikli yaratır, ku­ rarken bir yeni yazı dilini de yaratmalı, kurmalıydı.”

Yarım yüzyıllık görkemli bir yaratım serüvenini, büyük bir romancınm dün­ yasını ve dünyamıza, ülkemize bakışını yansıtan Görüşmeler’in Türkçemizde de bir an önce yayımlanmasını bekle­ mek hakkımızdır. □

C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 2 0 S A Y F A 7

Referanslar

Benzer Belgeler

Çünkü gezegen, ay›n ilk günlerinde bile Günefl’ten yaklafl›k bir saat sonra bat›yor ve par- lakl›¤› 1,7 kadir, yani oldukça düflük.. Bu s›rada Merkür’ü görmek

Geriye yüzer havuzlar yerine Pendik Tersanesi’nin büyük gemi inşaatları için yeni hizmete giren kuru havuzu kalıyor ki, bu havuz hem tamir havuzu olarak di- z.ajn

1933 yılında özel sektöre yalnızca yük taşımacılığının bırakılması, yolcu taşıma hakkının devlete verilmesi ile Şirketi Hayriye ke- penklerini indirdi..

BARIŞ PİRHASAN: Şiir y azm a k İçin insanın bir sebebi yoktur, içten gelen bir duy­ gudur?. Nasıl şiir yazıyorsam öyle

Sinire uygulanan elektriksel bir stimulus uygula- nan akım belli bir düzeye ulaşınca sinirde depolarizas- yona neden olur. Düşük düzeyde verilen akımla olu- şan aktivite

Tip I, radial başın anterior çıkığıyla birlikte ulnanın kısa oblik veya yaş ağaç kırığı; tip II, radial başın posterior veya posterolateral

Hikmet Onat’ın 1910’lar- dan başlayarak günümüze değin 65 yılı geçen oldukça geniş bir zaman kesitinden seçilmiş ürünlerini bir araya getiren sergi, onun

Orhan Veli Karnk da Yahya Kemal gibi İstan­ bul aşığı, bir şairdir. Şiir­ lerinde İstanbul’u anla­ tan iki şair Rumelihisa- n ’ndaki Kayalar Mezar­ lığında