• Sonuç bulunamadı

Bayezid külliyesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bayezid külliyesi"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

A «4É t SHP

¡SÉM~

{|

I

Türkiye tarihinin büyük imarcılarından biri, II. Sul­ tan Bâyezid'dir. İmarcılıkta büyükbabası 1!. Sultan Mu- rad’ın ve babası Fâtih Sultan Mehmed’in yolunu izle­ miş ve onlardan geri kalmamıştır. Bestekâr ve şair olan H. Bâyezid, babası Fâtih'ten sonra Osmanlı ha­ nedanından yetişen en büyük bilgin olarak da tanınır. Askerî hayatı, babası Fâtih ve oğlu Yavuz derecesinde parlak değildir. Fakat çeşitli bakımlardan, büyük Türk hükümdarları arasında sayılmaya lâyıktır. 31 yıl süren saltanatı boyunca, başta İstanbul, Amasya, Edirne ol­

mak üzere, Türkiye’nin hemen bütün şehirlerini yeni bayındırlık eserleriyle donatmıştır. Bu bahsimizde, Edirne'de yaptırdığı Bâyezid Külliyesi'ni örnek olarak inceleyeceğiz.

||. Bâyezid, daha saltanatının 3. yılında, 1484'te Edirne Sultan Bâyezid Külliyesi’ni yaptırmaya başladı, inşaat, 1488'e kadar 4 yıl sürdü. Eserin projelerini M i­ mar Hayreddin çizmişti. Külliye’nin en büyük yapısı, Bâyezid Camii idi. 20,5 metre çapında bir kubbeyle

örtülmüştü. Bütün Külliye, 100 kadar kubbeden meyda­ na gelmişti ve bu kadar kubbenin bir araya toplanması, daha uzak mesafeden şahane bir manzara arzedîyor- du. Camiden başka Külliye’de bir hastane, bir imaret, birkaç medrese, çeşme, hamam ve benzeri yapılar bu­ lunuyordu Bu büyük hayır eseri, çok zengin gelirler vakfedilerek ölümsüzleştinİtmişti. Bizzat II. Bâyezid’in yazdırdığı vakfiye-nâmesine göre, Külliye'de 167 gö­ revli hizmet edecekti. Zelzele ve yangın gibi âfetlere karşı eserin derhal onarılmasına yetecek derecede ge­

lir, vakıf çiftlikler, çarşılar, dükkânlar ve hanlarla sağ­ lanmıştı. Külliye'ye dahil olan medreseler, üniversite derecesinde ve yüksek öğrenim veren kuruluşlardı. Kışın, camiin abdest almaya mahsus musluklarından sıcak su akıtıyordu. İmarette, günde yüzlerce fakir muh­ taç, yolcu ve medrese öğrencisi bedava yemek yiyorlar­ dı . Her şahsa ne kadar ekmek, et, pilâv, şeker tuz, baha­ rat, meyve, sebze v.s. verileceği, vakfiye-nâmede İn­ ceden inceye kaydedilmişti. Külliyenin kervansarayın­ da yolcular ve ticaret kervanları, bedava yatıp kalka­ cak, yiyip içecek, hayvanları da aynı şekilde bakılacak­ tı.

Külliyenin en ilgiye değer müessesesi, Türk mede­ niyetinin yüzakiarından olan ünlü Dârüşşlfâ yani hasta­ neydi. Bu ¡hastane, aynı zamanda medresenin tıp öğ­ rencileri için tatbikat yeriydi. Hastanenin göz hastalık­ larına mahsus kliniği ile akıl ve ruh hastalarına ait bö­ lümü, az zamanda dünya çapında şöhret kazandı. En değerli bilgilner ve tabipler bu müessesede görev al­ mışlardı. Edirne’deki Sultan-Bâyezid Dârüşşifâsı, bu şöhretini İki asır boyunca devam ettirmiştir.

Edirne Dârüşşifâsı'nda akıl ve ruh hastalarının tedavi sistemi, ancak zamanımızda bazı Batı ülkele­ rinde uygulanmaktadır. Çiçeklerin yalnız manzarasıyla değil, kokusuyla da hastalar tedavi ediliyordu. Bu iş için bilhassa sünbül, lâle, reyhân, karanfil, şebboy, nesrin, yâsemen, müşk-i rûrnî, deveboynu, sim-u zer­ rin kullanılıyordu. Hastalar, aynı zamanda gayet ihti­ mam lı şekilde musiki İle tedavi görüyorlardı. Bu iş i- çin hastaneye bağlı İO hânende ve sâzende vardı. Bun­ ların 3'ü hânende, diğer 7's! ney, keman, mûsîkaar, santur, çeng, çengi- santur ve ud çalan sâzende idi. Tedavi için bilhassa Nevâ, Rast, Dügâh, Segâh, Çâr- gâh ve Sûznâk makamları kullanılıyordu. Zengûle, Bü- sellık ve Rast gibi basit makamlarla bunların şedlerin- den yapılmış parçaların, bilhassa iyi sonuçlar verdiğini kaynağımız kaydetmektedir. Akıl ve ruh hastalarına, hastalıklarına göre keklik, turaç, sülün, güvercin, üve­ yik, kaz, ördek ve bülbül eti veriliyordu. Bu etler, mü­ tehassıs hekimlerin tavsiyelerine göre pişiriliyordu. Bu suretle renk, koku ve musiki ile, birçok hasta iyi­ leşmişti. Burada, akıl hastalarının XIX. yüzyıla kadar Avrupa’da hasta değil, Şeytan’la işbirliği yapmış insan­ lar olarak muamele gördüklerini, hattâ diri diri ateşte yakıldıklarını kaydetmek icab eder.

Haftanın iki gününde, bu hastaneye bağlı eczane­ de her isteyene bedava ilâç verilirdi. Eczaneden be­ dava ilâç almak için hiç bir formalite yoktu. Bu ilâçlar o derecede büyük bir miktar tutardı ki, hazırlanmaları için büyük ölçüde ham malzeme kullanılırdı. Sultan Bâ­ yezid, eczanenin bir duvarına bu ilâçları hasta ve muh­ taç olmaksızın ticaret veya bedava geçinmek mâksa- dıyle alanların gerçekten fakir ve hasta olmalarını te­ menni eden bir levha astırmıştı. Padişah bedduası en büyük manevî felâket sayıldığı için, aksine hareket eden görülmezdi.

9

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Beylerbeyi makamında bulunan bir paşanın bir donluk yani dokuzar kıt’a olarak sırasıyla; sadece saraya has bir kumaş türü olarak kabul gören seraser (ipek

-40 Yapraklı, büyük boy el yazı defteri (1 TANE) (Geçen yıldan varsa almayın.) -40 Yapraklı büyük boy düz çizgili (sol tarafı kırmızı çizgili ) Türkçe defteri..

Külliyeler merkezinde caminin bulunduğu, caminin etrafında ise insanların çeşitli sosyal ihtiyaçlarını gideren kurumların inşa edildiği bir yapı topluluğudur. Bu

Necipoğlu, Nevra, “Evrensellikten Geri Çekiliş, Bizans İmparatorluk İdeolojisinin Evrimi ve Osmanlı Fütuhatı”, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Problemler, Araştırmalar,

Yapılan başka bir araştırmaya göre ise, ‘albacore’ olarak anılan bir Tuna balığı türünde histamin oluşumu için optimum sıcaklığın 25°C olduğu ve bu

Şüphesiz bu kimseler hususî çalı- şan meslekdaşlarmdan daha kabiliyetsiz ve işlerine daha az bağlı değildir; fakat bunlar için serbest ha- yat kurma fırsatlarının daha

standardının yükselmesini, kentleşmenin hızlanmasını ve artışını sağlamakta bu da eğer nüfus artış hızının yükselmesi bir problem olarak görülmeye

Büyük verinin sunduğu bilgi hazinesinden ya- rarlanmak, algoritmaları kontrol ederek görünürlüğü artırmak, paylaşım ve sosyal medya akışını belirleyerek internette daha