• Sonuç bulunamadı

Edebiyatımızda tasannu ve Abdülhak Hamid

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Edebiyatımızda tasannu ve Abdülhak Hamid"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

- ' » f f r t V i - ’ r l * -

h

SAN’AT ve EDEBİYAT

1

EDEBİYATIMIZDA “ TASANNU,,

ve Abdüihak Hâmid

Şiirimizde tasannuun oynad^ği fena rol - Lisan ve fikir - Rsza tevıtkin iki

şahsiyeti - Abdüihak Hâmidde “ Cebri tabiat,, - Tasannu Fikrette daoi

vardsr - Saz şairlerimizdeki samimiyet - İhsan Rai Tin bir şiiri - Tefsire

muhtaç şiirler - Bayburtlu Zinmnin bir mısraını yüz musanna şiire d eğışrm m !

— Abdüihak Hâmidin şiirleri­ ni »için sevmiyorsun?

Bu sual uzun bir makaleye zemin olabilirdi. Fakat bu gö­ rüşme gazete sütunlarında geç­ mediği için muhatabıma fikri­ mi kısaca anlatmak lâzım geldi. — Hâmidin lisanını sevmem tasannuludur, bana “ cebri ta­ biat., var gibi gelir .

— Nasıl?

— Kuvvetli hisler okuyanın ruhuna kestirme yoldan gidemi­ yor. Bir çok (musanna’) lâfız­ lardan kurtulamadığı için fikir kuvvetini kaybediyor.

— Eğer bu kusur ise, yalnız Hâmidde mi var?

— Tabiî hayır.. Bir çoklan da maalesef bundan kurtulma­ mışlardır. Hattâ, yüksek diye tanılan ediplerin pek güzel f i­ kirleri lisandaki tasannua feda edilmiştir.

— Meselâ? — Anlatayım:

“ Edebiyat tarihi tedkik edi­ lirse Türk edebiyatı da her şeyde olduğu gibi yaşadığı de­ virlerin tesirinden kurtulama­ mıştır. Osmanlı imparatorlu­ ğunun ilk teşekküllerinde li­ sanda bu usret yoktu. Elde mev­ cut olan eserlerin tedkikinden anlıyoruz ki tasannudan âzade olan o asır lisanı da bundan tedriç etmiştir. Sonra fethedilen yerlerin inhitat sebepleri ga­ liplerin vücutlarım ipeklere bü­ ründürdüğü gibi lisanı da mu­ sanna’ kelimelere büründür - muş ve Türkçe samimiyetini, hattâ milliyetini bile kaybet­ miştir. Bu tasannudan ancak Türkün hakikî edebiyatı olan li­ san sadeliğine avdet ettiğimiz zaman kurtulduk. Meselâ Rıza Tevfiğin bir vakitler büyük bir şöhret kazanan uzun bir şiiri vardır. Gelibolu sahillerini tas­ v ir eden bu şiir şöyle başlar: O yerlerde güneş mahmur - n - j

fikre» bir peridir ki Doğar sevdalı akşamlar ni - ğah - » - vapesmmden

Anlamağa çalışalım:

“ Oralarda güneş düşünce ile mest öyle bir peridir ki sona ka­ lan bakışından sevdalı akşam­ lar doğar.,,

Rıza Tevfiğin bu güzel tasvi­ rini tasannudan kurtulan lisa- niyle dinleyiniz:

Gölge yürür, köyü okşar, ıılku sarar gizlice. Tepelerden yalçın taşlar akan suya ses » erir !

YAZAN

|

cjlcih

A Y

K uranlıklar inci serper çayırlara

her gece Sabah olur, - peri gibi - gün,

yüzünü gösterir. I

Bu iki Rıza Tevfikten, şüphe­ siz ki şiirlerini o sade lisanla terennüm eden Rıza T evvfik di-1 gerine tercih edilir.

Fikretin Rübabı Şikestesinde en hoşa giden manzumeleri ke- j lime tasannuuna bürünmiyen j şirleridir. Cenah Şehabeddinin gittikçe nisyana karışmasına1 sebep, her fikri (muakkad) ifa ­ delere boğmuş olmasıdır. 1

Hâmid de ise tasannu ve fars edebiyatının kuvvetli kokusu daima mevcuttur. Meselâ (Eş- ber) in rastgele herhangi bir sayfasını açsak şöyle şiirler görürüz:

Güldükçe şefak misâl o çehre Eir matla - ı - devr olur bu

dehre Ba’zen de biiâd olursa viran Tahrlb olur onda mahz - ı - j

ümran i

Bu ne şekil sözdür? N e ifade­ dir?

Hâmidin sade lisanla yazmak istediği şiirler bile tasannudan kurtulamamıştır. “ Hindistan- daki Odam,, başlığiyle yazdığı şiire bakınız:

Dâimi bir nesim - i galiye sâ Bahr - i - pür naks - i - mevce

-i-heyza’ Bu taraf neyistan - i - nağme sera

Tercüme edelim: “ Daimî ka­ lemis yağı kokulu bir rüzgâr, beyaz dalgaların nakşı ile dolu bir deniz, bu taraf da hanende bir kamışlık.,,

Sonra ne olmuş? Hiç. Bu her­ kesin söyleyebileceği bir fikri vezne, kafiyeye sokup sunmak için gösterilen tasannudan baş­ ka nedir?

Hâmidin:

Lakda, kask adda onunla (Ran- devû) 1ar vâr idi

gibi sadeliğe yeltenilmiş şiirleri de vardır.

Şimdi tasannudan âzade olan ve bugV^kü edebiyatın temeli olması lâzım gelen ve saltanat­ larım halkın yüreğinde kuran saz şairlerimize bakalım:

İşte Fuat Köprülünün saz

şairleri hakkında yazdığı kıy­ metli eserin rastgele bir sayfa­ sını açıyorum:

Fidandır yetişti bir lebi gönce Cennet bahçesinin gülüdür şimdi Kararım kalmadı seni görünce Gözüm yâşı (Tuna) selidir şimdi

Bir diğer sayfasını çeviriyo­ rum :

Can bülbülüm cüda düştün gülümden Zarımdan bezmedik dağlar mı

kaldı Ahû gözlü yârim senin elinden Şikâyet etmedik beyler mi

kaldı?

Bir tane daha:

E y güzel kapma dermana

geldim Peronumda bir unulmaz yâre

var Dertlerime derman ben seni

buldun' Sen den gayri bana kimden çâre'

var?

E ğer şiiri ruha giden en kısa yol diye kabul edersek Türk şiirinin hakikî çehresi bu dur.

Ihsan R a if Hanımın bir çok şiirleri vardır. Fakat edebî e- serler meraklılarının topladık­ ları şiirler arasında mutlaka şu­ na tesadüf ederiz:

Kâkül ohıp olup sevsem

kulaklarını. Kadeh olup öpsem dudaklarını, Sarhoş olup sıksam yanaklarını. Sevdasız zenginlik kof gelir

bana Yârin dikdiği çul, sof gelir bana Gül olup da geçsem imbiklerin­ den Yaş olup süzülsem kirpiklerin­ den Hıırtıılmasam aşkın çimdiklerin­ den Gönlümün ateşi hız verir bana Yar koymmda ölüm vız eelir

bana Bu sâde, bu güzel lisanın ya­ nında hattâ Fikretin:

Sakin bir akşamın tııtk - »ı - ergavanmı Yırtarken ihtiraz ile desti

siyah - ı - şeb Dive başlayan şiiri, anlayan ve anlamıyanlara bir muamma gibi gelir.

Koca üstad! Bu tutk kelime­ sini de nereden bulmuş? “Sa-j kin bir akşamın ergavan rengi! tülünü, gecenin siyah eli ihtirâz I

(S o n u s a y fa 4 s ü tu n 4 d e ) <

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Intrathecal (levels T2–T3) and intravenous administrations of these peptides, however, showed little or no effects on the heart rate and blood pressure in the rat. Furthermore,

Yaylali and Basarici for their interest in our paper (1) regarding the bene fits of pulmonary artery denervation (PADN) for patients with combined pre- and post-capillary (Cpc)

[r]

There had been no available patient decision support systems or decision aids to help patient to make a treatment choice for facial superficial pigmented disease.. The study

Since the E-cadherin-catenin complex is a functional unit, the decreased expression of .gamma.-catenin may affect the function of E-cadherin which in turn may affect the

In order to understand the role .alpha.-, .beta.- and .gamma.-catenin and E-cadherin in the gastric cancer, we used two gastric cancer cell lines (SC-M1, NU-GC-3) and

W ilhelm tarafından kar­ şılandığı gibi mermer ve metal bütün parçaları da Almanya’da hazırlanarak gem iyle İstanbul’a getiril­ miştir.. Abdülhamid’in