• Sonuç bulunamadı

Mehmet Akif'te sanat ve sanatkar övgüsü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Mehmet Akif'te sanat ve sanatkar övgüsü"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Mehmet

Akif’te

Sanat ve

Sanatkâr

• •

Övgüsü

TAHA TOROS

t i i Ie. j j r

İ

stiklâl Marşı şairi Mehmet Akil Ersoy, ölümünün 50. yılı vesile­ siyle, yurdun her köşesinde, özel­ likle okullarda, saygıyla anıldı. Yeni pullar bastırıldı. Basınımız da, millî marşımızın şairine sıcak ilgisini gösterdi.

Her milletin millî marşı vardır. İlci millet, marşının yaratıcısını, saygıyla anar. Bu konuda kişisel bir anımdan söz edeceğim:

Mehmet Âkif, yurddan kopup 10 yıl (Türk Edebiyatı) hocalığı yaptığı Mısır’­ dan -1936 Haziram’nda- İstanbul’a dö­ nüşünde, erimiş, çökmüş bir vücuttan ibaretti. Kahire’deki profesörlüğü sıra­ sında, kültüründen nimetler vermiş, ama havasıyla bağdaşamamıştı. Yaka­ landığı sıtma ve karaciğer rahatsızlığı si­ roza dönüşünce, yüreğindeki vatan öz­ lemi kabarmıştı. Vatanına dönmek, oradaki toprağa gömülmek soıı aızu suydu. Nitekim Mısır’dan yazıp gön­ derdiği bir beytinde bu duygusunu ne kadar yürekten ifade etmiştir: Çöz de artık, yükümün kördüğüm ol­ muş bağını, bana çok görme, İlâhi, bir avuç toprağını.

Şairin, Çanakkale boğazından geçer­

ken -ret akat melek ilerin yardımıyla- va- puıuıı güvertesine çıkıp, binlerce şehi­ din yanığı sırtları seyrettiği, İstanbul’a girerken -ilk minareyi gördüğünde- ağ­ ladığı bilinmektedir.

Mehmet ÂkıJ'uı. haituhanetie alınan aort Juto&rufı

Mehmet Akif’in İstanbul’a getifilip Teşvikiye’deki sağlık yurduna yatırıldı­ ğından, daha sonra götürüldüğü Çam­ lıca arkasındaki Prens Halim’in köş­ kündeki dinlenme günlerine ve Beyoğ- lu'ndaki Mısır Apartmanı'nda ölüm gününe kadar, çok kişi tarafından hü­ zünle ziyaret olunduğu mâlflmdur. Ilık bir sonbahar gününde, yaptığımız ziya­ retin anılarını unutmak mümkün değil. O günler, Fransızların millî marşı (Mar- seillaise)in yaratıcısı (Claude Joseph Rouget de Lisle) ölümünün 100. yılın­ da büyük törenlerle anılıyordu. Tüm Fransa ayaktaydı. Marseillaise’in hem güftesini hem bestesini yapan bir istih­ kâm Yüzbaştsı, o güne kadar görülme­ miş bir coşkuyla anılırken, bizim millî marşımızı yazan şairle -ölümünün yak­ laştığı günlerde- ilgilenen hiçbir resmî teşekkül yoktu!

Asıl konumuz için yaptığım bu giriş­ ten sonra, larih ve Toplum okurları­ na, Mehmet Akif’in, sanata ve sanat­ kârlara olan sevgisine örnek olmak üze­ re bir manzumesini sunmak istiyorum. Mehmet Akif, gençlik çağlarında pehlivanlığa merak sardığı gibi, musi­ kiye de düşkündür. Neyzen Tevfîk ile uzun süre birlikte yaşamasının sırrı bu

17 M e h m e t A k if ’in bir ka ri ka .

(2)

146

sevgiden kaynaklanır. Ney ve Ud, onun çok sevdiği, hatta üzerinde denemeler yaptığı, asaletli iki musiki âletidir, tb- nülemin Mahmut Kemal, musiki soh­ betleri sırasında, onun, gençlik yılların­

daki yaşantısından bu tür bilgiler akta­ rırdı.

Mehmet Akif, (Ud) konusunda Şe­ rif M u lı i 11 i n ’ i (Şarkın Musiki Dâhisi) olarak över. Hu sütunlarda okuyacağı­

nız manzume, Mehmet Akif’in kalbi­ nin derinliklerinden gelen duygularını yansıtmaktadır.

Mehmet Akif, bu şiiri, büyük musi­ ki üstadı Şerif Muhittin Targan

(1892-Şark'ın yegâne dâhi-i san'atına

Yanık bağrında, yıllardır, kanar mızrabının yâdı.. Gel ey biçâre şarkın, şarka küsmüş,

gitmiş evlâdı!

Zaman ıssız, mekân ıssız, görünmez kimse meydanda: Gel ey dâhi-i gâip, sanalın pek bikes

arkanda.

Bütün cevvinde ölgün ruhu inler bir derin y e ’sin;

Bu viran kubbe yüksek bir Jigun ister ki, ses versin.

Evet, yüksek, senin udun kadar yüksek figân ister..

Gel ey dâver-i san’at, sûr-u mahşerden neva göster!

Uyansın, gel ki, mızrabında yurdun dalgın eb’adı,

Kıyametler koparsın her telin bin sesle feryadı.

Türâp olmuş emeller silkinip çıksın mezarından;

Hayat emvâcı fışkırsın muhitin rulı-u zârından..

Gökler cezbelensin, cezbeler mevtaya tırmansın;

Fezalar kudretin "lebbeyk" tufanıyla çalkansın!

Gel ey Peygamberin, fevkalbeşer fıtratta, evlâdı;

Bugün biçare sanat bekliyor bir senden

1 imdadı.

Gezen lâkayd ayaklardır bütün, kuds-ü hariminde;

Hasıl nâmahrem izler var, görürsün, şarka bir in de!

Melez, soysuz, şerefsiz parçalardan başka şey yo k hiç...

Ne düşkün zevk-i m illi besteler piç, şaheserler piç!

Asâlet ruhu bin fetretle sarsılmış, harâp olmuş;

Yürekler çöl kesilmiş, duygular yer yer serap olmuş!

Bol çöl tufanlar ister cevvi sanattan ki ürpertin­

sen ey dâhisi şarkın, yoksa bir yağmur mu beklersin!

O müthiş udunun birden çakıp göğsünde bin mahşer,

Nehirler püsküren bir nevhadan yağmazsa şimşekler, Bu zulmetler kımıldanmaz, bu

kavrulmuş zemin kanmaz; Nasıl kansın ki, vâdi, öyle sağnaklarla

ıslanmaz!

* V </■ ' t

f

«•*’ + *.► . ,,, , ı ,,

Ne terler döktü alnından, büyük ceddin, ne uğraştı!

O terlerdir ki, serpildikçe, kumdan vahalar taştı.

Bütün gözler kararmışken behimiyetle, kiifranla.

Nasıl yükseldi yurdun kalbi lâhûti bir imanla!

Nasıl fışkırdı üm m f sinelerden öyle hisler kc

Hayal etmezdi insaniyetin biçare idraki! Zaman artık senin, gel sen de yükselt

öyle bir vâha,

Bu ıssız çölde, haip, inleyen binlerce ervaha

O peygamberdi lâkin., doğru, peygambeı değilsin sen..

Fakat bir sanatın var, şüphesiz, âyât-ı kutretten.

Ne müthiştir o âyet: kaydı yok yadında eyyamın,

O coşkunlukta tebliğin, o taşkınlıkta ilhamın!

Gel ey peygamberin, fevkalbeşer fıtratla, evlâdı;

Uyansın, gel ki, mızrabınla yurdun dal kın eb'adı. M F IIM F T A K İF 24 Rebiütâhir 1394 17 Eylül 1930 • w y ; . . LU , M . « > > t u 1 vu « J_ S , 1 ■ «_ u O' \ 0-~J s

o— * %' ’U' ' v i* - V «y_* o'sJS

,-û* v ¿j j t U « - ■ J j t .. •"y •>— <4 y ,v -— ^ __j j j î / 1 ^ ■ Ol *’•’ ' . ¿J'S* <*' J ’ -V>— ✓ oT-j ■ oyy v*

Şiirdeki bazı kelimelerin, bu­

günkü dilimize göre, anlamlan:

Dâhi-i gâip: Gözden uzak olan, nerde ol­

duğu bilinmeyen dâhi

Bikes: Kimsesiz, himayesiz

Cev: Gök denilen boşluk, feza

Figan: Feryad, inleme

Dâver-i san’at: Sanat hükümdarı

Sûr-u mahşer: Kıyamet gününde başmelek-

lerden İsrafil’in üfleyeceği boru

Emvaç: Dalgalar

Ruh-u zar: Ağlayan ruh

Cezbelenmek: Hayrete dalış

Lebbeyk: Sual ve cevap makamında emre

hazır, buyurunuz, emriniz nedir?

Fevkalbeşer fıtrat: İnsan üstü yaratılış

Kuds-ü harim: Kutsal, mübarek olan her­

kesin girmesi ve görmesi yasak olan yer

Fetret: Fasıla, iki dönem arasındaki boşluk.

Serap: Uzaktan su gibi görünen

Cevvi sanat: Sanattaki boşluk

Nevha: Ölülere sesli ağlayış

Belıimiyet: Hayvanlık

K ü f ran: Nankörlük, iyiliği unutma

Ummc Okuma yazma bilmeyen

Âyât: Kudret

Lâhûtî: Ulûhiyete, ruhaniyete müteallik

Türap: Toprak

(3)

147

1967) için yazmıştır. Şerif Muhittin Bey, Mekke Emiri Ali Haydar Paşa’nın oğ­ ludur. Kendisi Ud ve Viyolensel virtü­ özüdür. Şark musikisine âşinâ olan Mehmet Akif, candan dostu Şerif Mu- hittin’in uduna meftundur. Çünkü Şe­ rif Muhittin, Paganini’nitı kemanda yaptığı inkılâbı, udda yapmıştır. Şerif Muhittin, yurdundan ayrılıp uzun süre Amerika’da daha sonra Bağdat’ta ya­ şamıştır. Akif’e göre, onsuz bir yurd, öksüz bir diyardır. Bu şiirinde, o ’nun

yurda dönmesini -Peygamber torunla­ rından olduğunu da belirtmek suretiyle- ilâhî bir temenni olarak, bütün samimi­ yetiyle istemekledir.

Şiir, Şerif Muhittin’in ağabeyi, dâ- mâd Şerif Ahdillmecid’e gönderilmiş­ tir. Şerif Abdülınceid, Osmanlı Sarayı’- ııın dâmâdlarından olup, Sultan Mıı- rad’ııı torunuyla evlenmiştir. Ürdün krallığını büyükelçi olarak batıda tem­ sil etmiş olan Şerif Abdülmeeid Bey,

son olarak, aynı krallığın Ankara Bü-

yükeiçiliği’ni yapmıştır. ÂkiPin, can dostlarındandı. Güzel sanatların her çe­ şidinden anlayan kültürlü bir zattı. Kendisinde Mehmet Âkif tarafından gönderilmiş hayli şiirler ve mektuplar­ la fotoğraflar vardı. Merhum, bunlar­ dan bazılarını hususî arşivim için bana armağan etmişti. İstiklâl Marşı Şairini anarken, o belgelerden bir kaçını kul­ lanıyor, kendisini rahmetle, saygıyla anıyorum.

Yayınlanmamış bir şiiri

% jr- \J U » J , , l * t - 1— • v— ^ ^ 7 • • —’ A. - İ J • ^ __ ? y . c , o • f < - V u j J u t u — i - ’ i S ,* ,,

M ehm et A k i f ’in el ya n sım ve imzasını tanıyan ve M ı­ s ır ’da yazdan hu d ö rtlü kte söyle denilm ektedir:

Kasr-ı giilşen”sin, evet, lâkin gönüller şen

değil!

Durduğum, mazine hürmet, yoksa, neşemden

değil.

Var mı loş sinende canandan kalan nur izleri?

Ey yeşilyurt, istenen senden odıtr, sinen değil!

4 E y lü l l ‘J35 M e h m e t  k i f Orijinali arşivimizde bulunan Mehmet A k if’in şiirinde, musiki dâhisi olarak tanımlanan Şerif Muhillin, ud'ia bir virtüözdü.

M ehm et A k i f ’in hususiyetlerinden biri (Edebiyat-ı Cedidetederin, aksine (llulk)a inen bir şair oluşudur. Şiirleı ıni/ı çoğunun konusunu, halk kahvelerinden, büfecilerden, fakirlerden, öksüzlerden, tabandakile- rin yaşantılarından seçmiştir. Yukarıda gördüğünüz, eski İsta n b u l’un seyyar satıcılarından birini yansıtan kartpostal üzerine -82 y ıl önce- yazdığı şiir, bir ata­ sö zü niteliğindedir:

deden hazzeyler am m a, ruh zevk alm az atâletten, Çalışmak, sonra dinlenm ektir, ancak kârı dünyanın. Eğer eğlence iş olmaz da, iş eğlence olmuşsa, (itizar etm iş dem ektir zevk içinde öm rü insanın?

19

Referanslar

Benzer Belgeler

Çok değişik yemekler sunan lüks bir kuruluş: Sheraton &#34;Le Mangal’.. S heraton Otelinin «Le Mangal» lokantası, İs­ tanbul'un en ‘lüks’ yerlerinden ve en

İnönü ve Menderes ve hat­ tâ bizim Samet bile, halkın, suratlarını görmeyi arzu et­ tiği insanlardır.. Politikacılarımız,

mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvan Orkestrası, solistler: Mehveş Emeç, Dagoberto Linhares (Atatürk Kültür Merkezi Büyük Salon,21.00)..

Sonuç: Hipobarik levobupivakain+ fentanil karışımı ile yapılan spinal anestezide supin ve 45 derece oturur pozisyonların, hemodinamik parametreler ile duyusal ve motor blok

timizde inkişafının tarihi için ihmal edilmez bir çeh­ redir, Sultan Mahmud’un nedimi, âdeta dalkavuğu şeklinde bir müntesibi olup, fakat bu sayede tıbbî

Oradan sola kıvrı­ lınca Hekimoğiu Ali Paşa camii yapıldığından beri Abdal Yakub Kadri tarikati ayinine de açık bulunduğundan, o senelerde ölen ve yüz

ve rakı içmeğe bir yardakçı haline dü­ şürülmüş bir musikiye karşı büyük bir musikinin zaferini ifade için sakin bir enteryör yerine bu şekilde

Mı'ilğa maarif nezaretinde teşekkül eden istilâhatı ilmiye, edebiyat, asarı islâıııiye ve milliye gibi bir takım encümenlere iştirak ederek son encümen