• Sonuç bulunamadı

Yahya Kemale dair düşünceler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yahya Kemale dair düşünceler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

CUMHURİYET

u iijE iiiiiim im iiiiiiiiiiiin iiiiiiiiiiiiim m iiiiiiim iiiiiiiiiim iiiim m iiim iiiiiiiifiiiiH iiiiiiim iiiiii E ı ı ı ı

YI LDÖNÜMÜ

ım iııiM iım m ıım m ıım ııu m m ııiH n m ım ıııııım ıu ııııııım M iıııım m m ıım m ııım u m ım ıım

e i i i i

Yahya Kemale dair düşünceler

X

Y ahya K em al'in do ğum g ü n ü a e rastlıyan iki a r a l ık t a E debiy at F ak ü ltesin d e b ir me­ rasim yapıldı. Ve şai­ rin adını taşıy an bir

d ershane genç nesillerin öğretimi­ ne açıldı. Şair, M ü tarek e y ılla r ın ­ da, bu Fak ü ltey i Batı şiirinin rüz- gâriyle d o ld u r m u ş ve E debiy at Fakültesini Doğu medeniyetine ait medrese k alın tıların d an temiz­ lemişti. O zamanı bilenle rin a n la t­ tığına göre, şair İs tanbul Üniv er­ sitesine o k a d a r yeni ve canlı b ir hava getirm işti ki, onun ta k r i r ­ leri Ü niversite dışı aydın ları bile E debiy at F akültesinin çevresinde to plam ıştır. E debiy at F akültesinin o devri b ir nevi altın çağdı. Bir ta r a fta n Ziya Gökalp Sosyoloji kü rs ü sü n ü bu F a k ü lte n in düşünce mer kezi y ap ark en , diğer ta raftan Yahya K em al ba tı edebiya tını ba­ tı zevkini genç dim ağla ra aşılıyor­ du.

Yahya Kemal Ü nivers iteye alı­ nışını bir gün bana şöyle an la t­ mıştı:

«A vru padan döndüğüm zaman önce Eyüp Rüştiyesinde, sonra D arüşşafaka lisesinde hocalık y ap­ tım. Ziya Beyle beni ilk defa Dok­ t o r Nazım tanıştırdı. Bir gün yol­ da, «Cumhuriyet» gazetesine gi­ den sokakta, Dok to r Nazımla kap- şıla ştım ; onunla Paristen arka- daştık. Ziya Beyle bera berdi. İş­ te Ziya Beyi ilk defa o gün gör­ düm. Ara mızdaki dostlu k fikir birliğin den ziyade fikir ayrılığına dayanıy ordu. Kendisiyle yapmış olduğum uz b i r m ünakaşa D arülfü­ nuna alınm am a sebep o l d u . . Bu, Ziya Beyin b ü y ü k tarafı idi. Da­ rü l fü n u n d a eskile re karşı k u v v e t­ li b ir cephe k u ru l m u ş t u . B ununla b e r a b e r Ziya Bey, m edreseliler a- rasın da işe y a rı y a n la r d a n da fay­ dala nm ayı ih m al etmemişti...»

Y ahya Kemal şiiriyle, ders le riy­ le, k o n u şm alariy le b u g ü n k ü T ü rk şiirini hazır lıy an lard an d ı. Edeb i­ yatımıza yeni b i r zevk, yeni bir estetik ge tirm işti. Düşüncesi zev­ kine, zevki şiirine uyu y o rd u . Yah­ ya K em ale k a d a r gelen şiir nesil­ le ri yeniliği daha çok dilin sa­ deleşmesinde, düşü ncenin b a l l a ş ­ m as ında aradılar. H alb uki o daha çok «zevk» in b atıla şm asına önem verdi. Deyiş ve duyuş tarzın da b i r in kılâp yaptı. Eski zevk, eski ede­ b iy a t onunla silinip süp ü rü ld ü . Eski şiirimize ba tı estetiği içinde b a k m a y ı bize Y ahya K em al öğ­ retti. Onun Osmanlı k ü l t ü r ü n e b a ­ kışı ne b ir seyyah alafrangal ığ ı ve ne de b ir doğu hayranlığ ı idi. O, k ü lt ü r ü m ü z ü ve şiirimizi b ir boş­ lu k t a n k u r t a r m a k istiyord u. T ü rk şiiri batı k ü l t ü r halk ası içinde n a ­ sıl yerini alac ak tı? Y apm ak istedi ği b uydu. Bu düşünce onu, ta klitçi İ l k t e n ' o l d u ğ u kadar, yobazlıkta n da k u rt a rd ı. Y ahya K em al doğu m edeniyetine b i r k alıntı gözü ile bakardı. Bu m edeniyet onun için düşünce o larak değil, bir malzeme o la r a k değerliydi. Din, musiki, şiir onu hep bu yönden İlgilendi­ rirdi. Divan edeb iy atı gibi divan m usik isin in de devres ini ta m a m ­ ladığına in anırdı. B unla rı b ü y ü k şair, b ü y ü k besteci için b i r çeşni, b ir ta d o la r a k d ü şü n ü r d ü . «Eski­ ler» de onu sevdile r «yeniler» de... Esk iler, Y ahya K em alin şiirindeki iç örg üden ziyade, kullandığ ı te r­ kiplere, m a z m u n la r a d ik k a t e tti­ ler. F a k a t bu m azm u n ların , bu ha­ yallerin arkas ındaki yeni sesi İ a r k e tm e d ile r , fa r k edem ezle rd i de. Ç ünkü bu sesi du y m ak için V e rla in e ’i, M a l l a r m i e ’yi,

Baude-*** Y A Z A N î

Cahit Tanyol

l a i r e ’i d u y m a k lâzımdı. H alb uki onla rın kulağı b u n la r ın »esine «»- ! ğırdı. Nasıl a la t u rk a semailerin ! ve şarkıların içinde terbiy e gör­ müş bir insanın kula ğına bir sen­ foninin içitıde akan dram ve duy­ gu zevk çağıltısı çarp m azsa, Y ah­ ya K em alin eski tarzda yazılmış gazelle rindeki ses ve zevke de bu adam ların kulağı tıkalı idi. V ak­ tiyle bu geri şiir anlayışını semti­ ne dahi u ğ ra tm ıy a n Yahya K em al, ih t iy a r lı k yılla rın ın eşiğine y a k ­ laştıkça, onla rın divan edebi­ y a tın d a n arta kalan d a lk a v u k l u ­ ğuna zebun oldu. O nlara meclisin­ de y e r verdi. Buna biraz da, bi­ zim gibi Y ahya K em alin batılı ta­ rafın a h a y ra n ola n ların İhmali se­ bep oldu. Y ahya K em al son yılla ­ rı n d a b ü y ü k b i r yalnızlık içindey ­ di. Cuma sabahı to p lan tıların a çoğu zam an gidem iy orduk. Şair yeni nesille, yani benim içinde b u ­ lu n d u ğ u m nesille devamlı b i r bağ lantı kura m am ıştı. H a ttâ ben ken ­ di neslim in Y ahya K em alin mec­ lisinde son temsilcisi idim. Buna ra ğm en Y ahya K em al bu neslin şiir zevkine hayrandı. Zate n k en­ disinden sonra gelenleri şair say­ madığı için iltifatla rını daha çok edebiy atın diğ er alan ların a h a r ­ cardı. B un u n la b e ra b e r Cahit Sıt- kıyı sever, O rh an Veliden hoşla- n ır d ı. Cah it S ıt k ı’dan daha çok ben bahsederdim . O rh an V ali’nin dilini ve deyişini te verdl. Bir gün kendisini ziy ar ete gittiğim zaman elinde O rh an Velinin gönderdiği »on kitab ı vardı. Neş’esi yerindey- di. K itaptan b ir kaç m ı s r a ’ o k u ­ du:

«Ver elini E d i m e şehri» Bu m ısradaki r a h a tlık onu b ü ­ yüle m iş görü nüyordu. Sonra:

Dizi dizime değ er b ir tazenin M ısra’m d a k l deyiş tazeliğine 1- şaret etti. Ben, b u n la r ın kendisin­ den gelen şiir zevkinin yeni ne­ sillerde görünüşü old uğunu söyle­ dim.

«Tanbflrf Cemil Bey çalıyor ezki plâkta» M ısra’ındakl söyleyiş tarziyle bu söyleyiş arasın daki dil a k ra ­ balığın a işare t ettim , m em nun ol­ du.

Yahya K em al ölünciye k a d a r he pim iz den çok, yeni şiiri takip et­ ti. Zaten o bizden, başka yazı ne­ vilerini okum ıya ta h a m m ü l e t­ mezdi. O rh an Kemali, Y a şa r Ke­ m a l i benim tavsiy em le o k um uştu. Y a şa r Kem alin «Teneke» hikftye- »ini pek beğenmişti.

Y ahya Kemal zevk ve düşünce­ de tam b i r Avru palI İdi. ö l ü m ü n ­ den sonra onun bu cephesi yeni nesillere pek aydın latıla m adı. Şi­ irlerin i b ü tü n ısrarlarım ız a rağ­ m en, sağlığında yaym lıy am adı. B ü y ü k şöhreti ve otoritesi, ölü­ m ü n d en eonre, yob azla rın iştaha- şını k a b a rttı. Şairin ih tiy a r lık za­ aflarını is tism a r etm ekte p ek m a­ h i r olan b i r Rufai bozuntu su onu, yobazla rın en k a ra n l ık safına attı. Geri düşü ncenin ne k a d a r nurs uz ve uğursuz olduğuna Y ahya Ke­ m alin b u g ü n k ü d u r u m u en güzel delild ir.

Y ahya K em al, aydın larımızın yo b a z la ra kaptıra cağı b ir sa n a tk â r değildir. Onda k ü lt ü r ü m ü z ü n bir çok dâ v a la rı aydınlığa k a v u şa ­ bilir. Yeni san at n esilleri için o daima baş v u ru l a c a k k lâ sik bir k a y n a k tı r. Ondaı* vazgeçem eyiz ^

F ak at Y ahya Ke­ mal yobazın elin­ de ve dilinde çir­ kin g ö rünm ekte­ dir. Bu bakıja- ■k. dan. Mili! Eğitim Bakanlığı, Y ahya K e m a l’in vâ- risler iy te an la ş a ra k onun şiirleri­ ni b ir an önce, b ir he y e t m arife­ tiyle, yayın lanmasın ı sağlam alı­ dır. B ütü n ömrünü, batı şiirini an­ la t m a k ve yaz makla geçiren bir şairin, miras h u k u k u b ahane edi­ lerek , Muallim Naci çömezleri e li­ ne düşmesine doğrusu gönlümüz razı olamaz. V arisle ri ancak Yah­ ya Kem alin maddi mirası üzerin­ de söz sahibidirler. F a k a t onun mânevi mirası olan şiirleri bütü n b ir millete ve m em le kete aittir. Bu şiirlerden olde edilecek kazan­ cı şairin varisle ri iste r mescide, iste rs e «K ur’an Kursu» na sarfet- sinler. Bu kimseyi ilgilendirmez. A ma Yahya Kem alin yak ın dost­ ları şu n u da bilir ve itiraf e d e r­ le r ki, m e r h u m u n dbıle hiç b ir il­ gisi yoktu. Y obazlard an nefret e- derdi. Mescitle m eyhaneden b ir i­ ne gitmek zorunda kalsaydı Y ah ­ ya E fe ndi’nin:

Mescidde riyâ pişeleriz sen ko duayı Meyhaneyi s ey ret ne riy â v a r ne

mfirai. Mısralarını «öyliyerek m eyhane­ ye yönelir ve m eyhane yapm ayı mescit yapmıya tercih ederdi. Ha­ y atta en k o rk t u ğ u şey, şiirlerinin yobazla r ta rafın d an istism ar edil­ mesi idi. Meh m et Aklfi hiç sev­ mezdi. Onun İslâm idealin den , ve medrese zihniyetinden nefret «derdi. Hani şimdi başını meza rın dan kald ırsa ve iki yüzlü b ir yo­ bazın şiirlerinin üzerinde y ü r ü d ü ­ ğünü görse, n efret ettiğ i kimsele­ ri bahis konusu ederken t e k r a r ­ ladığı Hugo'nun şu m ısra’ını:

«Je peux t u e r cet hom m e avec tr a n q u ilité (1)» O k u y a ra k bir t a h t a k u r u s u gibi onu ezer ve «Seni eşna-i mahlû- kat! (2)» diye hırsla gezinirdi.

Y ahya Kemal b i r «istismar ed il­ me» fobisi içinde yaşardı. Onu, şi­ irle rini ya y ın la m a k ta n alıkoyan da bu korku olm uştu. Hay atının te k gayesi olan bu şiirlerin, ölü­ m ü n d en sonra, yobazla rın istisma­ rına uğram ası ona ihm alinin en b ü y ü k cezası olm uştur.

«Kork tu ğuna uğrama» diye b u ­ na denir. Zavallı Y ahya K e m a l . .

(1) Bu adamı, irkilm eden, sü k û ­ netle öld ürebilirim .

(2) Y ahya K em al n efret ettik le­ rinden b a hsederken bu sözü çok k ullanır dı.

Kişisel A rşiv le rd e İstanbul B e lle ğ i Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

25 Şen, Ersan, Yeni Türk Ceza Kanunu Yorumu, Cilt: 1, Madde 1-140, İstanbul 2006, s.510 vd. Aksi görüşteki yazarlardan Karan’a göre, ayrımcılık suçu ile ilgili

(Meselâ bina zirai ile kırk beş zira' miktarı u- zunluğu olan bir ipi on kat edersin ki her katı bina zira' ile dört buçuk zira' ola bir kata yine kelevvel bir çulbuk dersin

Si Yüksek Mimar ve Yüksek Mühendis odaları kanun pro- jesi yüksek mühendis ve yüksek mimarlar birliklerinden iş- tirâk eden murahhaslar tarafından tetkik edilmektedir.. Müessif

İlim sahibi demek, herhangi bir ilim veya fen şubesinde, derinliğine ve genişliğine bilgi edinmiş adam de­ mektir; fakat irfan sahibi demek ^vi ile kötüyü,

 Kalınlığına şişme ve su alma yüzdeleri tutkal türüne göre FF ile üretilen levhalar en yüksek MÜF ile üretilen levhalar en düşük, ağaç türüne

Bu çalışmada, Anadolu’da geleneksel halı ve kilim boyamacılığında kullanılan pinar bitkisinden doğal ahşap boyası elde edilmesi amaçlanmış ve elde edilen

Benim doğduğum köylerde Buğday tarlaları yoktu Dağıt saçlarını bebek Savur biraz.. Bundan sonra bu özlem

ir fistül ağzı olarak açılır (perineal fistül),. • Ya da dışarıya hiç