• Sonuç bulunamadı

Her yönüyle Yahya Kemal 3:Niçin hiç dünya evine girmedi?:"Sevdiğim kadın güzel olmalı"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Her yönüyle Yahya Kemal 3:Niçin hiç dünya evine girmedi?:"Sevdiğim kadın güzel olmalı""

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

"Sevdiğim kadın güze! oimah"

.== f i Çağdaş şairlerinin, yüzyıllar önce yaşa- I== * * mış olanlarının bile, hayat hikâyelerini ve aşk == Isrını bütün dünya bilir. Hattâ Ronsard, dörtyüz H= yıl önce, hangi şiirini, hangi sevgilisi için yazdı- = 9 1'"11 sçık saçık söyler. Oysa'1 ki bizde değil İ Ü geçmiş yüzyıllardakiler günümüz şairleri bile en m ünlü aşk şiirlerini, kimler için yazdıklarını, çeşitli == nedenlerle, «devlet sırrı» gibi saklarlar. Bu yüzden =H de bir çok güzel şiirin nasıl, nerede ve kimin için ¡H yazıldığı aydınlığa kavuşamaz.

Halbuki şair denilince akla, her şeyden önce, aşkı en iyi = duyan ve duyuran insan gelir.

== ★ ★ ★

Yirminci Yüzyıl Türk şiirine iri damgasını basan Yahya = Kemal’in mısralarında 'ise kadın ve aşk hayli çok yer tutar;

«Ses» te, bir beste, şaire eski sevgilisini bütün güzelliği ile == gözleri önünde canlandırıverir:

ranlı bir aşkın şikâyetini buluruz:

Kalbim yine üzgün seni andım da derinden

Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden, ı

«Eski Mektup» ta. Adalar’dan gönderilen satırlar Yahya j

■ Kemal'e, tatlı bir aşk anısını, hayal yolu ile yeni baştan yaşa­ tır;

Ben o rüzgârla şimdi başbaşayun; Gâlibâ yol göründü sevdaya; Kendi gönlünıce bir saat yaşayutı: ;Girmesin başka bir hayal

araya-Ben o rüzgârla şimdi başbaşayım. ,

, «özleyen» de sevgiliye şöyle seslenir; Gönlümde oturdum da hüzünlendim o yerde, Sen ilerdesin ey sevgili vaz. günleri nerde!

Yine bir «Şarkı» sında, sevgilisine Adalar'da seviştikleri yeri ve a.ıı hatırlatır:

Sen şarkıların durduğu bir lahza kenarda. Yâdet ki seviştikti İlâhî Adalarda.

«Geçmiş Yaz» da bir eski aşk anlatılır: Rüya gibi bir yazdı. Yaradın hevesinle. Her ânını, her rengini, her şi’rini ha/dan.

«Telâki» de, sevgilisini şöyle çizer- Hülyûını tutan bir büyü var onda diyordum. Gördüm; dişi bir parsın elâ gözleri vardı!

«Erenköyü’ndc Bahar» da, şair sevgilisi ile tatlı anlar ya

sar: .

Ânî bir üzüntüyle bu rüyâdan uyandım, Tekrar o alev gömleği giymiş gibi yandım... Her yerden o, hem aynı bakış, aynı emeld^, Bir kanlı gül ağzında ve nıey kâsesi elde. Her yerden o, hem ayjıı güzellikte göründü. Sandım, bu biten «Ön- beni râmettiği gündü.

(2)

hic-Hâlâ mütehâyyilüıı sudanın,

| Gönlümde kalan akislerinden

Hülya gibi hoş geçen zamanda, 1

Sandım ki güzelliğin cihanda,. Bir saltanatın güzelliğiydi.

Yine bir «Şarkı» sında, sevgilisinin yalısının önünden ge­ çerken şöyle seslenir:

Dün kahkahalar yükselirken evinizden, I Bendim geçen ey sevgili sandalla denizden.

Gönlümle, uzaklarda bütün bir gece sizden, Bendim geçen ey sevgili sandalla denizden.

SIR PERDESİ GERİSİNDE

«Ric’ai» ve «Mihriyar» da birazcık, hoşlandığı, kadın tip­ lerini çizer..,

Fakat bu şiirlerden hiç birinde «kadın» ı, özellikle 1940 şiirimizden sonraki dönemde olduğu gibi, eti kemiği ile, yâni ıbütün kadınlığı ile bulamayız... Üstelik bu sevgililerin hemen

| hepsi de bir sır perdesinin arkasındadır...

Şairin eski dille canlandırdığı «hayalî» sevgililerse say­

makla bitmez... Fakat şiirlerinde sevgiye, sevgiliye bu ka­ dar bol yer veren Yahya Kemal, uzun süren hayatı boyunca hiç dünya evine girmemiştir.

★ ★ ★

• Yahya Kemal, Marmara’nın cömert güzelliklerine bakan

i . Parkotel’deki odasında, bir sohbet sırasında, niye evlenmedi-

j ' ğini sorunca, şair, sık sık içtiği «Birinci» sigarasından derin bir nefes daha çektikten sonra, iri vücudunu yerleştirdiği kar-

i yolasından Kızkulcsi açıklarına doğru, dalgın dalgın bakarak

şu cevabı vermişti:

— Ben evlenmeye taraftar bir insanım. Ve bugün evlen- î mediğime çek pişmanım... Gençliğimde evlenmeyi hiç düşün-

j medim. Çünkü kayıt altına girmek istemiyordum. Kırkımdan

sonra evlenmek istedim; fakat istikrarlı bir hayatım olmadığı- için evlenemedim.

— Neden hayatınız istikrarlı değildi?

— Zira memuriyetler ve aziller üst üste geldi. Bazan

parasız kaldım. Sık sık maaşım kesildi...

LEYLÂ GERÇEK MİYDİ?,

Yahya Kemal, çektiği maddi sıkıntılar hakkında hayli

bilgi verdikten sonra, sözü aynı ^konuya getirerek sormuştum: — «Hic’at» ve «Mihriyar» da birazcık da olsa hoşlandı-

j ğınız kadın tipini çiziyorsunuz. Hayatınızda çok beğendiğiniz

| belirli bir kadın tipi oldu mu?

Şair yine bir an düşündükten sonra dalgın dalgın: -— Hayır, demişti, muayyen bir kadın tipim olmadı. Ama.

j sevdiğim kadın, mutlaka güzel olmalı.

Konu sevmekten ve kadından açıldığı için sormaya şöyle devam etmiştim:

— «Nazar» ve «Leylâ» gibi iki ayrı adla üne kavuşan i eski bir şiirinizde Leylâ’yı «Ay» da göz» olup:

Kız vücudun ne güzel böyle açık, . Kız yakından göreyim sâhile çık.

diyerek,’ nazara uğratıncaya kadar seyrediyorsunuz... Acaba,

i Leylâ gerçekten bir sevgili miydi?

Yahya Kemal, gülümseyerek şu açıklamada bulunmuştu:

j , — Hayır. Bu şiiri bir iddia üzerine yazmıştım. 1912’de "

yeni Paris’ten dönmüştüm. Bir gün Cenap dedi ki: «Esrarengiz şiiri Türkçe kelimelerle söylemek mümkün değildir. Farsça ke­ limeler kullanmalısınız ki şiir esrarengiz havaya bürünsün.»

öyle ise Maurice Maeterlinck’in «Serres Chaudes» undaki I her kelime hem Fransızca, hem esrarengiz nasıl oluyor diye dü­

şündüm. Ve «Nazar» a 1912’de başlayıp 1916’da bitirdim. ==

I9 !8 ’dc «Yeni Mecmua» da çıktı. Söylediğim gibi -«Nazar» == bir iddia üzerine yazılmıştır. .

— Fakat, demiştim, «Endülüste Raks» ın bir kadın için == yazıldığı ve bunun da ateşli bir İspanyol dilberi olduğu şiirin = § daha başında anlaşılıyor.

Yahya Kemal, bir an. Ispanya’da Elçi bulunduğu sıralar- SE

da, çok zengin, çok çeşitli anılarına daldıktan sonra: . §==

— Evet, o şiiri bir İspanyol raksı gördükten sonra yaz- == mıştırn, demiş, ardından da şu İlginç tamamlayıcı bilgiyi ver- ==

mişti: ’ ' =E

Ispanya’da Sefirken, seneler geçmesine rağmen, bir türlü, =5

İspanyol raksı görmemiştim. Bir gün tanıdığım bir Marki’ye: ==

— Geleli bunca zaman oldu. Hâlâ doğru dürüst bir ,İs- == panyol raksı görmedim. Memlekette sorarlarsa ne derim, de- 2 g dim. Bu söz Marki’nin gururuna dokundu, lspanyollar Marki = diye, zevke safaya düşkün olan zengin insanlara derler. Marki — bana:

— İspanyol raksı görmek için Endülüs'e gelebilir misi- = niz, dedi. Müsbet cevap verdim. Tesbit ettiğimiz tarihte Endü- — lüs’te Serez'e gittim. Kimisinin Serez, kimisinin Kerez, kimi- == sinin de, Çerez dediği bu yerde büyük şehirler yoktu. Sâdece büyük çiftlikler vardır. Bol , bol şarap imâ! edilir. Marki, be- =5 nim için' hem bu civardan, hem de Madrid’den güzel kız ve == kadınlar davet etmişti. Bir müddet sonra üç kız raksa başladı. ==

İçlerinden biri fçvkalâde, raksediyordu. O sırada mehtap da

hârikulâdeydi. Fakat, bu cazip gece bana bahşişleriyle iki bin 9EE liraya maloldu.,. İşte o gece «zil, şal ve gül» kelimelerini bul- == dum. Ve bu kelimeler o kadar hoşuma gitti ki, bunları şiir hâ- == üne getirmekten evvelâ korktum. Fakat sonra yavaş yavaş mis- == ralar meydana geldi. I932'de sefirlikten ayrıldım. Paris'e gel- =

dim. Ve 1933’tc şiir bitli.,.. ==

BİR, 100, 1000 KERE M

Bu şiirimi çok severim, dedikten sonra şair, coşkun -bir =E ifade ve geniş el kol hareketleriyle «Endülüs’te Raks» ı oku- : =

maya başlamıştı: =ü

Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı... Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı... Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.

İspanya neş’eslyle bu akşam, bu zildedir. ==

Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri,. - ==

İşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri... Her rengi istemez gözümüz şimdi aldadır,

İspanya dalga dalga bu akşam, bu şaldadır. <

Alnında halka halkadır aşüfte kâkülü, ■> ==

Göğsünde yosma Gırnata’nın en güzel gülü... ==

Altın kadeh her elde, güneş her gönüldedir;

İspanya varlığıyla,, bu akşam, bu, güldedir. =S

Raks ortasında bir durup oynar, yürür gibi; Bir baş çevirmesiyle bakar, öldürür gibi... Gül tenli,, kor dudaklı, kömür gözlü, sürmeli..

Şeytan diyor ki sarmalı, yüz kerre öpmeli..; ==

Gözler kamaştıran şala, meflun eden güle, * 1 {¡S

Her kalbi dolduran zile, her sineden: «Ole!» =j=j

Yahya Kemal, şiiri bitirdiği zaman tatlı tatlı gülümseyerek E=

sözlerine şöyle devam etmişti : , ==

— Bir gün, bir genç bana: «Üstadım, niye (Bin kerre öp- jğ j

ineli) demediniz de (Yüz kerre öpmeli) dediniz... insan o gü- == ze! İspanyol kızını bin kerre öpmez mi?» diya sordu... Neşeli = j

bir günümdü, kolundan tutarak: «Bu şiiri gençliğimde yazdığım =

için (Yiiz kerre öpmeli) demiştim. Şimdi yazsam belki (Bir ker- = j re) bile diyemem. Onun için de öyle yazılışına şükret.» diye Ü takılmıştım.

Ne denir? «Bâki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş.»

Y A R I N : YAHYA KEMAL VE MUSİKİ a

a

iııinııııiH

■ --- ---

* * * l u c v a m ı -Ha. 7 . JUL VjUV .v«

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Müdür Mehmet Birsen ile okulu gezerken §u sorulara takılıyorum: Elektrikli fırınlar, çamaşır, bulaşık makineleri, nylon çocuk banyoları, kundak masası nepsi

Kutlutaş Konut, birçok alanda büyük yatırımlara sahip olan Kutlutaş Holding grubuna bağlı bir kuruluştur. Kutlutaş Konut konut üretimindeki bilgi birikimi, deneyimi

Zira o günle ide gazete ve dergi sütunlarında adı ençok yinelenen sanatçı Salih Acar'dı.. Hemen ömrü boyu kuş

[r]

癌症是長期抗戰的治療過程,可以是手術、放射線治療及化學療法,現多有

Diğer pek çok kurbağa türü gibi tungara kurbağaları da yumurtalarını muhafaza etmek için köpük yuvalar yapar.. 4 Tungara kurbağaları yuvalarını üç aşamadan

Applying the electron-beam preirradiation method in air the cation - exchanger fabric (CEF) containing sulfonic acid (R-SO3H) groups was prepared by graft

Bu son travay beynelmilel Tıp edebiyatında yer a lm ış tır .1928 de kendisini yalnız tedrisata verniete üzere 3500 kuruş maaşlı Emrazı akliye tecrubî