T P 5 /3 0 ^ 3 "
5/10/1950
Faik  liden
hâtıralar...
Evvelki senenin ılık bir ak- na 24 ağustos 1950 tarihind« şamı idi. Rahmetli Mahmut
Şevket Paşa’nm kardeşi. Irak Hükümetinin eski Başvekillerin den Süleyman Hikmet Beyin Bağdat’ta Dide kıyısında zemi ni uzun çimenden halılarla ör tülü bahçesinde yemek yemiş tik; hurma yapraklarının ara sından Dicle’ye ve üzerimize dökülen ay ışığı altında sohbet ediyorduk.
Irak’ın eski vezirlerinden j (Bakan) Suphi Defterî Bey de orada idi. Edebiyatı Cedide’yi' Türkiye'deki yaşıtlarından da daha iyi bilen bu eski edebiyat hocası, önce eski dostu Süley man Nazif’ten uzun uzun_ bah setmiş, sonra sözü Faik Âli’ye içtirerek şiirlerinden birkaç parçayı ezbere okumuştu.
O Bağdat seyahatinden getir diğim en değerli armağanlar dan birisi de Suphi Defterî Be yin Faik Âli Beye yolladığı se lâmlardı.
Bundan yedi ay kadar önce idi. Akşam eıve döndüğüm za man güzel bir şiir kitabının masamın üzerinde beni bekle diğini gördüm. Bu sütunda ken dişinden bahsettiğim bu eser, genç nesil içinde aruzu en gü zel yazan Munis Faik’in “Ha yal ettiğim gibi” si idi.
Kitabın içinde iki tane de el yazısı şiir vardı. Birisi “5 kasım 1948”, birisi de “11 ara lık 1949” yazılmış olan bu iki şiirin altında âşinâsı olduğum bir imza vardı: “Faik Âli”
Ozansoy soyadını bil’irs vel-istihkak taşıyan iki şairden iki armağana aynı günde ka vuşmak, beni adetâ şairleştir- mişti.
Ü stat Faik Âli’nin iki şii rinden bir tanesi bir gazeldi ve şöyle başlıyordu:
Yıldızlı semalardaki haşmet ne güzel şey.’ Mehtaba dalıp yâr ile sohbet ne güze! şey! i Dünyamızın üstünde bütün
ruhlar uyurken~ Yıldızların altında ibadet ne , güzel şey !' Ne güzel aruz, dört mısra ında bir tane îranlı terkip bu- lunmıyan dil ne güzed Türkçe ■ idi.
Gazel daha sonra şöyle de- ı ram ediyordu:
Dünyada senin âşıkııı olmak ne saadet, Allah ile - hâşâ . bu rakabet
ne güzel şey! Şiir, en son beytinde, gazel tarzına ve aruz veznine belki bir cemile olsun diye, iki Iran
lI terkibe de yer vererek, şöy-'
lece sona eriyordu:
Hüsnündeki mânayı semavî ne İlâhi, Aşkımdaki reng-i ebediyet ne
güzel şey! Öteki el yazısı şiir dört kı tadan ibaretti. Bir beytini, içimde hüzün duya duya, b u ra-1
tekrarlayacağım: ; Zaman mefhumu artık bende
nâbud, Ne fâniyim, ne bakiyim, ne
mevcut... Faik Âli’yi üç gün evvel, büyük üstadı Abdülhak Hâ- mid’in mezarına pek yakın bir yeıde toprağa terdi etmiş bu lunuyoruz. Artık “fâni” değil dir; artık ölümlü dünyada “mev . cut” değildir. Fakat bekayı bu dünyadakilere değil, öteki dün-! yadakilere Verebileceğimiz için; üstadın ölümünden bir yıl ön- f ce yazılmış bu manzumesinin ikinci mısramdaki “ne m ev-, cut” tevazuunu kabul etmiyo-; rum.
Faik Âli’nin bana son ar mağanı, kendi eliyle yazdığı bu ( iki manzume değildir. Kendisi- ’ nin 1916 yılı ilkbaharında yaz mış olduğu “Nedim ve Lâle devri” isimli manzum piyesi bundan bir yıl kadar önce Millî Eğitim Basımevinde basılmıştı. Üstat, kitabın başında eserinin nasıl yazıldığını uzunca bir mektupla şair oğlu Munis Faik’e anlatır ve mektubumun sonunda tarihçi ve şair Ahmet Refik’i rahmet ve hürmetle a- nar.
Faik Âli Ozansoy’un bana en son armağanı bu kitap ve en son iltifat, birinci
sayfası-ımzası üzerine yazdığı şu söz lerdir:
“Nüktedan ve nüktefeşan Nurettin Artanı Beyefendiye.” Ne yazık ki, bu sütunda bu güzel eserden onun müessiri daha hayatta iken bahsetmek fırsatını bulamamıştım. Şimdi onun cenazesinden dönüşte ka raladığım bu satırlara o ese rin son mısraları yardıma geli yor. Faik Âli, manzum piyesi nin son satırlarında Hâmi’vi şöyle konuşturur:
Hanım kızım, bakın, îranlı bü yük Mr şair Bizim mezarımız âriflerin gö ğüsleridir. Demiş... Ne doğru! Mezarlar,
muazzam âbideler Çöker, harap olur ergeç... Ve yerlerinde birer Yıkık nişane de kalmaz. Çöküp yıkılmıyacak Vatan çocuklarının ruhu, kalbi
dir ancak. Nedim’in işte hakiki mezarı, â-
bidesi. ölümle susmıyacak tatlı, hisli,
canlı sesi LTfuktan ufka asırlar boyunca
çağlıyacak... Benim de kalbim uzaktan si
zinle ağlıyacak. (Perde kapanır) Şair İbrahim Cehdî Efendi nin torunu, şair Sait Paşa’nın oğlu, şair Süleyman Nazif’in kardeşi, şair Munis Faik’in ba bası şair Faik Âli Ozansoy’un güzel gözleriyle birlikte edebi yat tarihimizde bir perde da ha kapandı.
Mezarı ZincirlikuyuMa Âb- dülhak Hâmid’in yanındadır. Fakat asıl çöküp yıkılmıyacak kabri, kendi mısraını tekrarlı- yalım,
Vatan çocuklarının ruhu, kal bidir ancak.