I v '
i l tí?
Q
jlA *
S A N A T K A R I N H A K K I
T
A N IN M IŞ ve şöhret kazanmış kadın Sabiha Bozcalı benim yeğenimdir.ressamlarımızdan Bundan bir hafta evvel evime gelerek:
— Enişte, dedi, beni Radyodan davet ettiler. Program ların da «Çalışan K adın» diye bir mülakat yapıyorlar ve bu mevzu da beni de söyletmek istediler. Biliyorsun ben biraz çekingen b ir mizaç sahibiyim, bu teklifi kabul edeyim mi?
— N e soracaklarmış?
— Daha pek bilmiyorum, herhalde mesleğim hakkında olacak.
— Kabûl et.
Sabiha Bozcalı teklifi kabul etti. Birkaç gün sonra da ba na telefon etti:
— Radyo Salı günü sabah yayınında 10.15 de konuşmamı verecekler.
Sah gününü merakla bekledik. Saat 10.15 olunca yayın baş ladı. Sabiha Bozcalı filhakika resim dersleri veren, portreler yapan, sergiler açan, hülâsa çalışan bir kadındır: fakat çama şıra, tahtaya giden bir kadın değildir, onun bir sanatkâr hü viyeti vardır. Böyle bir kadın için kısacık bir girizgâh yap mak «Sayın dinleyiciler! Bugün çalışan kadın olarak, memle ketimizin tanınmış ressamlarından Sabiha Bozcalı’yı size tak dim ediyoruz.»
Demek icabederdi. Konuşmayı yapan zât, ilk sual olarak sanatkârın yaşını sordu:
— K aç yaşındasınız? — 1904 de doğdum.
1904 olmasa da 14 olsa ne lâzım gelirdi? Doğan kim? Onu da bilmiyoruz, ikinci sual:
— Kaç yaşında resme başladınız? — Beş yaşından beri.
Bundan sonra başı ,sonu olmayan ne kadar saçma sual varsa sıralandı.
Sabiha Bozcalı çapında bir sanatkârın anlatacak hâtıratı mı yoktu? Almanya’da, Fransa'da, İtalya’da, en büyük ressam ların, aile hususiyetlerinde, Paul Sinyak gibi bir üstadın «Sen benim sanatkâr kızım sın» hitabına mazlıar olmuş bir artiste sorulacak neler vardı.
Radyo bu konuşmayı kiminle yaptığını söylemediği için, bu programa «Meçhuller  lem i» demek doğrudur.
Konuşmanın hangi gâye için olduğu da anlaşılmıyor. Ça lışan bir kadının hayattaki mevkii mi bahis mevzuudur? Y o k sa kadınlıkta da çalışmayı teşvik edici bir düşünce midir?
Böyle olsa o kadının hayattaki muvaffakiyetinden bahset mek icabeder, zira Sabiha Bozcalı ayarında bir sanatkâr «Y e l üfürdü, su götürdü» ile yetişmiyor.
Yakınım olduğu için biliyorum onun yetişmesi, istidâdınm İnkişafı için, ne masraf, ne gayret, ne himmet sarfedilm iştir’ ..
Sabiha Bozcalı, ilk defa eser tasvirine M illiyet'in yeni şek li ile çıkmaya haşladığı zaman, bu gazetede, baş ressam olarak çalışmakla başlamıştı.
Reşat Ekrem Koçu’nun tarihî yazılarını o kadar canlı sû- rette resim lemiştir ki, herbiri kesilip tablo olarak asılacak bi rer şaheserdi.
Hele Rumeli Fatihi Süleyman Paşanın:
Kerâm et gösterüp halka suya seccade salmışsın Yakâsm Rumelinin desti takva ile almışsın.
Beytine münâsib olarak, sallar üzerinde bir geçiş levhası vardır ki, gördükçe, Lehistan’a kadar uzanan o mübarek Kade min, Fahr-ü-Şerefini hatırlamamak kabil değildir.
Radyonun bu hareketi, muazzam bir kadir bilmemezlik nu munesidir .
Bu hareketine bir kulp takabilirse Radyoyu tebrik ede ceğim .
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi