• Sonuç bulunamadı

Her yönüyle Yahya Kemal 19:Ziya Gökalp ile anlaşmazlık:Türkiye Türklerinin tarihine başlangıç olarak 1071 yılını bulmuştur

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Her yönüyle Yahya Kemal 19:Ziya Gökalp ile anlaşmazlık:Türkiye Türklerinin tarihine başlangıç olarak 1071 yılını bulmuştur"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Turkiye Türklerinin tarihine başlangıç

olarak 1071 yılını bulm uştur

Y

ahya Kemal, 1912’de, Paris’ten İstanbul’a

döndüğü zaman, ülkenin

havasında çeşitli

tarih görüşleri dalgalanıyordu.

Bu arada Turancılık akımı başlamış «tarih

ve efsane» üstüne bir millet kurmak ülküsü alıp

yürümüştü... «Bayraktar» lığını Ziya Gökalp’in

yaptığı bu akım, bu gerçekleşmesi imkânsız dere­

cede güç tatlı hayal, yalnız halk arasında değil,

aydınlar katında, hattâ üniversite hocaları arasın­

da bile çok ateşli taraftarlar buluyordu...

Yazık İti bilimsel bir temelden yoksun bir görüşle, Türk tarihini, 1 ürkiyc Türklerinin tarihi ile karıştırdıklarından, çeşit­ li «iddialar» birbiriyle çatışıyor ve bu yüzden de, hiç bir tarih­ çi, bu konuda işin içinden çıkam ıyordu... — O yüzden de, bu­ gün elimizde Turancılık akımından kalma hiçbir bilimsel eser yoktur.— (1)

İşte böyle bir ortamdaki Türkiye’ye dönmüş olan Yahya Kemal, yalnız Turancılık konusunda değil, aynı zamanda Türk tarihi konusunda da Ziya G ökalpîe anlaşmazlığa d üşer... Ziya Gökalp, «Millî tarih» in başlangıcını Orta Asya’ya götürüyor ve milâttan önce çok eski çağlara indiriyordu.

Oysa ki Yahya Kemal, Ziya Gökalp gibi Orta Asya'yı Türk

ırkına «kaynaklık» etmiş bir yer olarak görüyor, fakat, diğer

milletlerin olduğu gibi, Türk milletinin de «oluşumu» nu coğ­ rafyaya bağladığından, Ziya Gökalp'ten geniş ölçüde ayrılıyor­ du. Çünkü Y ahya Kem al’e göre bir millet, o coğrafya, yâni o

toprak, parçası üzerinde yüzyılların geçmesiyle «oluşan», ve

böylece tarihine kavuşan bir topluluktu...

Bunun için de Türk tarihi ile Türkiye Türklerinin tarihini

birbirinden kesin olarak ayırmak gerekirdi: Türk tarihi Orta

Asya’da, milâttan çok öncekj çağlarda başlamıştır. Fakat Tür­

kiye Türklerinin tarihi ise, bize Anadolu'nun kapılarım açan

1 0 7 1 ’de, Malazgirt Zaferi ile b aşlar... Çünkü Anadolu, Türki- yedeki Türkleri, çeşitli uygarlıkların ve Islâmiyetin sentezinde yoğurmuş böylece de yeni bir «millet» yaratm ıştır...

COĞRAFYANIN ÖNEMİ.

Coğrafyanın, yâni toprağın «millet» i yaratma fikrini, Y ah ­ ya Kemal Paris'teki öğrencilik yıllarında öğrenmiştir. Tarihçi C.

Julian’m, «Fransa toprağı, bin yılda 1 maşız milletim yarattı.»

cümlesi, Y ahya Kemal’in kafasında yeni fikirlerin doğmasına

yol açmış ve böylece de Türkiye Türklerinin tarihine başlangıç

olarak 1071 yılım bulm uştur... ,

Tarih, o topraklar üzerinde yerleşmiş olan milletin duygu, düşünce, dil, din ve ayrıca güzel sanatları ile uygarlığının bir «bütün» ü olarak düşünülürse, Yahya K em alin bu iddiasında ne kadar haklı olduğu hemen anlaşılır... Böyle olduğu için de, Yahya Kemal’in tarih görüşü şiirlerine aksederken, 1 0 7 1 ’den bu yana «bizi biz yapan», dilimiz, dinimiz, mimarimiz, musikimiz ve 'bunların yanında da «aniı şanlı mazımız» ön plânda gelir.

Şâir’in, tarihle ilgili şiir estetiğinde hep bu duygu ve dü­ şünce vardır. Prof. Mehmet K aplanın da dediği ğıbı, «Yahya

Kemal sadece şahsî intibalmm anlatan ve sadece estet ohuı bir şâir değildir; bir dünya, bir medeniyet, bir millet görüşü­ nün san’atını yapan insandır. Fakat o bu işi öyle muvaffaki­ yetle başarmıştır ki, kimse Yahya Kemal’i ideolojis'inin akında ezilmiş olmakla ittiham edemez. Valery (Şiirin içinde fikir, mey- vanın içindeki gıda olmalıdır) der. Biz meyvayı ihtiva ettiği vi­ taminden dolayı değil, lezzeti için yeriz. Lezzet Be beraber

(2)

R*-çılkları'ndan farklı bir beşer kütlesi peyda olmaya başuuınşu. Karadeniz, Marmara, Ege ve Akdeniz kıyılarının bir kısmı müs­ tesna olmak üzere Türkler, Anadolu'ya iyiden iyiye yerleşmiş ve orada kökleşmişlerdi. Bazen uysal, bazen hoyrat beylikler­ den parça parça serpilmiş küçük ve büyük beylikler türemişti. AsıL fatih olan büyük Selçukün merkezi Konya idi. Nazari yece fatih Selçuk hanedanı bunların metbuu idi. Lâkin ardı ar­ kası alınmayan isyanlar yüzünden bu metbuluk daimî bir sarsın­ tı içinde idi...

1243-1300 seneleri arasında olan merhalede merkez Sel­ çuk çok zayıftı. Yeni beylikler kopardıkları topraklara iyi sarıl­ mışlardı, Hiç umulmadık, bir taraftan, beyliklerin belki en kü­

çüğü Kay ı Boyundan, Karakeçiü aşiretinden bir ordu zuhur

ediverdi. Bütün Türklüğün belki altın mâdeni olan bu Karake- çili’ler, Osmanlı Devletinin temellerini atanlardır. Nâmık Kemal in meşhur mısraı, şüphesiz bir târih hakikatinin katkısız ifâde­ sidir.

«Cihangirine bir devlet çıkarttık bir aşiretten» demesi, har­ fi harfine Karakeçili aşiretinin bu hâdiseyi yarattığını iyice tas­ vir eder...

Bundan sonrası malûm... İlk önce Eskişehir, Bolu, İzmit, Bursa etrafında müstakil bir ülke vücuda getiren bu aşiretin Türkleri, biraz sonra Çanakkale Boğazı'mn karşısına geçmiş­ ler, lâkin bu geçiş bu defa bir çekilmekle bitmemiş, oraya sim

sıkı yerleşmişler; nihayet Rumeli’de birkaç asırdan beri yer­

leşmiş olan PeçenekLer'i, Kumanlar'ı, Oğuzlar1! ve Vardar Türk leri'ni bulmuşlar, onların bir kısmını Müslüman ederek kuvvet­ lenmişler ve merhale merhale Bulgaristan'ı, Sırbistan'ı, Arnavut­ lumu, Bosna-Hersek'i, Yunanistan’ı fethetmişlerdi.

Daha sonra Anadolu beyliklerini peyderpey ortadan kaldır mışlar ve yekpare bir Türk devleti kurmuşlardır... Ve bütün bu hâdiselerin başlangıcı 1071 olmuştur, işte bu sebepten de Türkiye Türklerinin târihini 1071’den başlatıyorum.

B!R SÜNGÜ GİBİ

dayı da almış oluruz. Yahya Kemal, Valcry’nin söylemiş olduğu şeyi başka hiç bir Türk şâirine nasip olmayacak bir kudretle ba­ şarmıştır. Oııun yanında başka ideolojilerin şâiri olarak taamın Mehmet Emin Yurdakul’a, Ziya Götaip’e,, sayısız Turancı, mil­ liyetçi, dinci, solcu, aşırı solcu şâire bakınız; hemen hepsinde suııat, fikir üzerine geçirilmiş ariyet elbiseye benzer. Yahya Ke­ mal'de fikir ile sanat etle tırnak gibi birbirine kaynamıştır. Ara sıra sanatta deolojiye mesağ var mıdır diye münakaşalar olur. Sanat seviyesine yükselmek şartiyle şüphesiz. Fakat güzel olma­ yan bir şiir, dünyanın en makul, en ileri fikirlerini ihtiva etse de san'at eseri sayılamaz, sayılmamalıdır. San’atta güzellik ön plânda gelir. Onu unutan veya ihmal eden sanata ihanet etmiş okır.

Yahya Keın»1 şiiri hiç bir zaman san’at seviyesinden aşağı düşürmemiştir. Bundan dolayı onun eserlerinde fikir de en te­ sirli, en parlak şekline bürünmüş olarak görünür...

İnsan annesinden babasından çok muhitine benzer sözünü, insan tarihine ve coğrafyasına benzer diye düzeltmek yerinde olur. Yahya Kemal şiirleriyle bu tashihi pek mükemmel yapıyor.» (2)

Demek oluyor ki Yahya Kemal'e göre «Malazgirt Meydan Muharebesi, Rum Selçuk Devleti nin kurulmasına sebep olan vak’a olmaktan ibaret değildir, tesiri itibâriylc vatanın temeli o muzafferiyettedir.» (Aziz İstanbul, 1969, s. 10) Bu yüzden de «kudstycimin hududu olmıyan bir hâdise» dir...

TÜRKLERİN ANADOLU MACERASI

Yahya Kemal, 1071’den sonra Türklerin Anadolu’daki

macerasını, 6 Ocak 1956 tarihli sohbetimizde şöyle özetlemiş­ tir:

Türklerin Anadolu’ya ilk geçiş ve orada yerleşişleri 1071 de olmuştu. Bu tarihten sonra Rum Selçukları Ramiyle İran

Sel-Gene! Türk tarihim, milâttan önce Orta Asya'dan, Türkiye Türkleri’nin_tarihini ise 1071’de Malazgirt'le başlatan Yahya Ke­ mal, «tarihi kalbinin ucunda bir süngü gibi hissetmiş İnsandır. Onun neden tarih ile kendi (ben) i arasında çok sıkı bir münase­ bet kurduğunu anlamayan hiçbir şeyi anlamaz. Tarih ise, omıı çok güzel anlattığı gibi, (Biz) dir; Ben'i ve B iri içine alan bir dünyadır.» (3).

(1) 3 Ocak 1956 tarihli sohbetimizde, Yahya Kemal, «Türkçü­ lük* dediği Turancılık akımı ve o akımdan kalan eserler konusun da şunları anlatmıştı: «Türkçülük cereyanından kalma, ne sağ­ lam bir tarih kitabı, ne de güzel bir şiir vardır. Hattâ bu rüya­ dan gözlerimizi az çok açtığımız bu devrede, o zaman her şeyin gayri millî olduğu söylenmektedir.:«. Yalnız bir şey inkâr edile­ mez. O da bu cereyan sâyesinde Türklüğe sevgi kalplerde yer­ leşmiştir. Türkocağı’nın müsbet fâidelerinden birisi Türkiye’de, Türk milletine, Balkan Harbi’nde ihanet ettikleri artık muhak­ kak olan, Sırp, Bulgar, Runı unsurları ile anlaşarak Tanzimat görüşüne, daha doğrusu hülyasına uygun bir Osmanlı cemiyeti farzetmenin abes olduğunu isbat ederek, yalnız Türkçe konuşan Müslumanlardan bir millet yaratmayı fikirlere yerleştirmiş ol-, mak en esaslı hizmeti olmuştur... istiklâl cidalinde de bu fikir esas, giıbi idi.»

(2) Prof. Mehmet Kaplan, Yahya Kemal’de Tarih ve Coğrafya Fikri, Hareket der., sayı 16 Haziran 1948, s 2, 3

(3) Prof. Mehmet Kaplan, Ben, Biz ve Dünya, Çağrı der — Konya— , I Nisan 1962, s. 2

y a r i n

YAHYA KEMAL VE ŞİİRLERİNİN HİKÂYELERİ

m u

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Zira o günle ide gazete ve dergi sütunlarında adı ençok yinelenen sanatçı Salih Acar'dı.. Hemen ömrü boyu kuş

Daha zor bir şey düşünemiyorum, titriyorum her rolü elime aldığımda, onun için kolay kolay da oynamak istemiyorum artık.. Bundan sonra Edremit’in Çamlıbel köyüne

Diğer pek çok kurbağa türü gibi tungara kurbağaları da yumurtalarını muhafaza etmek için köpük yuvalar yapar.. 4 Tungara kurbağaları yuvalarını üç aşamadan

Applying the electron-beam preirradiation method in air the cation - exchanger fabric (CEF) containing sulfonic acid (R-SO3H) groups was prepared by graft

Three dimensional evaluation of weld defects carried out in this study was performed by film digitising method. The radiographs obtained from the weld specimen were scanned and

To investigate whether there is a predictive effect of NF-kappaB, survivin, and Ki-67 expressions on pathological response and disease relapse in breast cancer (BC) patients.. Ki-67,

Ümit ALEMDAROGLU İZMİR-Ayvalık’da de nizi kirlettikleri gerekçe­ siyle kapatılan 16 zey­ tinyağı fabrikasının sa­ hip ve yöneticileri fab­ rikalarım yeniden

İstanbul Belediyesi tarafından devralındığı 1937yılından beri boş kalan ve harabeye dönen İlidir Kasrı, 1982yılında Kurum tarafından onarılmaya başlanmış