• Sonuç bulunamadı

09 - Belirlenmiş Değişkenlerin Vergi Gelirleri Üzerindeki Etkisi: Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "09 - Belirlenmiş Değişkenlerin Vergi Gelirleri Üzerindeki Etkisi: Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Fakültesi Dergisi

Y.2018, C.23, S.3, s.1049-1070. Y.2018, Vol.23, No.3, pp.1049-1070. and Administrative Sciences

BELİRLENMİŞ DEĞİŞKENLERİN VERGİ GELİRLERİ ÜZERİNDEKİ

ETKİSİ: ÇOKLU DOĞRUSAL REGRESYON ANALİZİ

EFFECTS ON DETERMINED VARIANTS ON TAX REVENUES:

MULTIPLE LINEAR REGRESSION ANALYSIS

Recep KARABULUT* , Kudbeddin ŞEKER**

* Prof. Dr., İnönü Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü,recep.karabulut@inonu.edu.tr, https://orcid.org/0000-0003-4927-9789

** Doktora Öğr., İnönü Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Bölümü, kudbeddinseker@gmail.com, https://orcid.org/0000-0001-6705-2890

ÖZ

Bu çalışmada, Türkiye ekonomisi için vergi gelirleri ile Türkiye’de 2002-2016 dönemine ait yıllık verilerle belirlenmiş değişkenler arasındaki ilişkiler çoklu doğrusal regresyon analizi kullanılarak araştırılmıştır. İlk olarak modelde kullanılacak olan serilerin birim kök testleri yapılmış ve bu serilerin durağan olup olmadığı incelenmiştir. Değişkenlerin seviyelerine uygulanan birim kök test sonuçlarına göre seriler durağan değildir ve birim kök problemi içermektedirler. Bu nedenle serilerin ikincil farkları alınmış ve ikincil farklarının durağan olduğu belirlenmiştir. Daha sonra Breusch-Godfrey serial correlation LM test, heteroskedasite testi, model hata terimlerinin normal dağılım testi ve çoklu doğrusal bağlantı testleri gerçekleştirilmiştir. Bağımlı değişken olarak vergi gelirleri, bağımsız değişkenler olarak gayrisafi yurtiçi hasıla, döviz kuru, yapılan iadeler, toplam mükellef sayısı, enflasyon oranı, ihracat miktarı ve incelenen mükellef sayısı ele alınmıştır. Çoklu doğrusal regresyon analizi sonuçlarına göre; vergi gelirleri ile gayrisafi yurtiçi hasıla, döviz kuru, ihracat miktarı değişkenleri arasında anlamlı ilişkiler elde edilirken; toplam mükellef sayısı, enflasyon oranı, yapılan iadeler ve incelenen mükellef sayısı arasında anlamlı ilişkiler bulunamamıştır. Vergi gelirleri üzerinde en etkili değişkenin gayrisafi yurtiçi hasıla olduğu söylenebilir.

Anahtar Kelimeler: Vergi Gelirleri, Gayrisafi Yurtiçi Hasıla, Çoklu Doğrusal Regresyon Analizi Jel Kodları: H26,H24, C51.

ABSTRACT

This study was investigated by multiple linear regression analysis using tax revenues to Turkey in the period 2002-2016 annual relations between variables that are determined by the data analysis of data for Turkey's economy. Firstly, series to be used in the model were applied unit root tests and examined whether they are stationary or not. According to the unit root test results applied to the levels of series, the series is not stationary and contains a unit root problem . For this reason, the secondary differences of the series were taken and it was examined that the secondary differences are stationary. Then Breusch-Godfrey serial correlation LM test, heteroskedasticity test, normal distribution test of model error terms and multiple linear connectivity tests were applied. Tax revenues as dependent variable; gross domestic product ,exchange rate, refunds , total number of taxpayers, inflation rate, export amount and number of taxpayers as independent variables, examined are considered. According to the results of multiple linear regression analysis; While it was obtained significant relationship between tax revenue and gross domestic product, exchange rate, export amount variables, not found significant relationship with total number of taxpayers, inflation rate, refunds back, number of taxpayers examined variables. It can said that the most effective variable on the tax revenue is gross domestic product.

Keywords: Tax Revenue, Gross Domestic Product, Multiple Linear Regression Analysis Jel Codes: H26, H24, C51.

(2)

1. GİRİŞ

Vergi, devletin kamu hizmetlerini yerine getirebilmesi için ihtiyaç duyduğu en önemli finansman kaynağıdır. Modern toplumlarda sosyal devlet anlayışının gelişmesiyle birlikte, ekonomik-sosyal hayata müdahale etme zorunluluğunun artışına paralel olarak finansman ihtiyacının da artması vergi gelirlerinin önemini artırmıştır. Kamu otoritesi vergi ile elde ettiği gelirlerini artırmaya çalışırken, verginin pasif/edilgen nesnesi durumunda olan vergi mükelleflerinin tutum ve davranışları da önem kazanmaktadır. Vergi kaynağını anayasadan alır. Anayasanın 73. maddesinde “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür” denilmektedir. Vergiler, kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır. Vergisel düzenlemeler ile vergi gelirlerinin artırılması amaçlanır.

Vergi kavramı, tarihsel süreçte devletin meşruiyeti ile doğrudan bir ilişki içinde olmuştur. Ülke sınırları içinde ve dışında devlet ile bireyler arasında vatandaşlık bağlarının sağlanmasında bir araç olmuştur (Altay, 2017:146). Bireylerin ödeme güçleriyle orantılı olarak kamu hizmetlerinin maliyetlerine katılmak üzere vergi ödemeleri gerekmektedir (Giray, 2014:24). Verginin çeşitli tanımları yapılmıştır. Vergi, kamu hizmetlerinin maliyetini karşılamak üzere, devletin ekonomik birimlerden siyasi cebir altında ve karşılıksız olarak devlete kaynak aktarılmasıdır (Temiz, 2008:2). Vergiler, devlet tarafından kamu ihtiyaçlarını karşılamak üzere; mali güçlerine göre gerçek veya tüzel kişilerden, karşılıksız olarak ve egemenlik gücüne dayanarak yasayla alınan ekonomik değerlerdir (Bildirici, 1995:7). Vergi, kamu hizmetlerine harcanmak için hükümetin ve yerel yönetimlerin yasalara göre doğrudan doğruya veya bazı malların fiyatlarının üstüne ilave edilerek dolaylı yoldan herkesten topladığı paradır. Vergi, devlet veya devlet fonksiyonlarına sahip teşkilatlar tarafından bireylerden zorunlu veya zorlama ile para alınmasıdır. Vergi ulusal

bağımsızlığın karşılığı olarak bireylerden zora dayanılarak alınır (Şeker, 2006:7). Yapılan tanımların iki ortak noktası bulunmaktadır. Birincisi günümüzde devletin kamu ihtiyaçlarını karşılamak üzere yasalara dayanarak vergi alması, ikincisi vergilerin alınmasında mali gücün belirleyici öğe olmasıdır. Herkesten mali gücüne göre yasalara dayalı vergi alınmaktadır (Altay, 2017:147).

Vergi alacağı vergi kanunlarının vergiyi bağladıkları olayın meydana gelmesi veya hukuki durumun oluşması ile doğar. Vergi gelirlerini azaltan veya artıran çeşitli değişkenler bulunmaktadır. Vergi gelirlerini belirleyen değişkenler yapılan çalışmaların amacına, konusuna, elde edilmesi beklenen verilere ve zaman dilimine göre değişiklik göstermektedir. Zaman içinde vergi mevzuatımıza yeni vergi türleri eklendiği gibi, bazı vergi türleri de yürürlükten kaldırılmaktadır. Dolayısıyla bu değişkenler yapılan çalışmaların amacına göre farklı biçimlerde belirlenebilir. Bu çalışmada kullanılan değişkenler vergi gelirleri ile gayrisafi yurtiçi hasıla, döviz kuru, yapılan iadeler, toplam mükellef sayısı, enflasyon oranı, ihracat miktarı, incelenen mükellef sayısı, ülke nüfusu, gelir idaresi harcamaları, gelir idaresi başkanlığı insan kaynakları toplamı, denetim yapılan toplam mükellef sayısı, işsizlik oranları, gram altın fiyatları ve net asgari ücret gelirleri vergi gelirleri üzerinde etkili olabileceği düşünülen değişkenler olarak belirlenmiştir. Modele dahil edilen değişkenlerin belirlenmesi aşamasında yapılan regresyon modellerinin anlamlılık derecesi ölçülmüş ve çoklu doğrusal regresyon modelinin istatistiki olarak anlamlı olabilmesi için ülke nüfusu, gelir idaresi harcamaları, gelir idaresi başkanlığı insan kaynakları toplamı, denetim yapılan toplam mükellef sayısı, işsizlik oranları, gram altın fiyatları ve net asgari ücret serileri çalışmaya dahil edilmemiştir.

Vergi gelirleri ile vergi gelirlerini etkileyen faktörler karşılıklı etkileşim halindedir. Söz gelimi yüksek düzeydeki vergi hâsılatı

(3)

kamu kesimi borç yükünü azaltarak, faiz ve enflasyon üzerindeki baskıyı hafifletecek ekonomik istikrar ve büyüme için gerekli ekonomik iklimin oluşmasını kolaylaştıracaktır. Büyümeye bağlı olarak genişleyen bir ekonomi ile vergi gelirleri daha da artacak ve söz konusu süreç tekrar işleyerek makroekonomik dengeler daha kısa dönemde daha düşük bir maliyetle gerçekleşecektir. Enflasyon vergi gelirleri üzerinde bir takım olumsuz etkilere yol açar. Bu etkiler literatürde Tanzi etkisi olarak adlandırılmaktadır. Buna göre, verginin tahakkuku ile tahsilâtı arasındaki gecikmeye bağlı olarak enflasyon, vergi gelirlerinin reel değerini azaltmaktadır (Ekici, 2009:201-203).

Genelde vergi gelirlerinin artırılmasında, vergi oranlarının artırılması, vergi tabanının genişletilmesi ve yeni vergiler konulması gibi yöntemlere başvurulur. Vergi gelirlerinin artırılmasında özensizlik, yoksulluğu artırma gibi sosyal problemlere yol açmamalı, ekonomik karar ve tercihlerde sapmalara yol açarak ekonomik faaliyetleri ve büyümeyi olumsuz etkilememelidir (Kesik vd., 2014:191-192). Bir ülkenin vergilemede başarılı olabilmesi için vergi kanunlarının rasyonelliği yanında, vergi idaresinin kanunları etkin bir şekilde uygulayacak teknolojik alt yapıya, insan kaynağına ve denetim mekanizmasına sahip olması gerekmektedir. Devletin vergi gelirleri, vergi tabanının genişliği ve vergi oranlarının düzeyi ile de yakından bağlantılıdır. Vergi oranlarının makul düzeye çekildiği bir ortamda yeterli vergi gelirini sağlamak, ancak vergi tabanının genişletilmesi ve vergi idaresinin vergi kanunlarını etkin olarak uygulayacak şekilde güçlendirilmesi ile mümkündür. Vergi sisteminin temel görevi kamu hizmetlerinin gerçekleştirilmesi için gerekli finansmanı sağlamak olmakla birlikte zamanla ekonomik büyümenin teşviki, tasarrufların ve sermaye birikiminin artırılması, gelir dağılımının düzeltilmesi gibi ekonomik ve sosyal amaçlar da vergi sisteminin görevleri arasına girmiştir (Şeker, 2006:1). Türkiye’de Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından mükelleflerin

vergilendirilmesi sürecinde elektronik ve bilişim sistemlerinden yararlanılmakta, mükelleflerin vergilendirilme süreci içinde teknolojinin imkânlarından yararlanma, daha hızlı ve açık, anlaşılır şekilde vergilendirilme sürecinin tamamlanması sağlanmaktadır.

Vergi cezaları, vergi inceleme oranları, bilişim teknolojilerinden yararlanma düzeyi, otomasyon sistemindeki aksaklıklar ve vergi denetim elemanlarının yetersizliği gibi faktörler vergi denetiminin etkinliğinde rol oynamaktadır. Vergi denetiminde etkinlik temin edilmesi ile devletin uygulamaya koyduğu mali politikaların başarı şansı artacaktır. Her ülkenin kendi koşulları doğrultusunda geliştireceği uygun bir vergi denetimi stratejisi ile mükellefler yükümlülükleri konusunda bilgilendirilecek, vergi kayıp ve kaçakları tespit edilip önleme imkânı doğacak ve dolayısıyla mükelleflerin kanunlara uygun hareket etmesi sağlanarak vergiye gönüllü uyum oranı artırılacaktır (Arslan ve Biniş, 2014:460).

Vergiden kaçınma, yaygın olarak vergi kanunlarına aykırı davranmadan, vergiyi yasal sınırlar içerisinde azaltma eylemi olarak kabul edilmektedir. Vergi kaçakçılığı (veya vergi kaçırma) ise, vergi yükümlüsünün kaçınma ve vergi planlaması kapsamına girmeyen ve yasanın lafzına aykırı hareket ederek verginin ödenmemesine neden olunmasıdır (Gökbel, 2011:31-37). Vergi ödemenin cebri bir eylem olması ve bunu ödemeyenlerden söz konusu vergi tutarının kamu gücü kullanılarak zorla alınacak olması yine de bunu ödeyecek olanların bu eylemi yerine getirmesini tam anlamıyla sağlamamakta, adına vergi kayıp ve kaçakları denilen sızıntıların yaşanmasını tam olarak engelleyememektedir. Bu kayıp ve kaçakların bir kısmı vergi yasalarını çok iyi bilen kişilerden kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, verginin ödenmesi için yasaların emrettiği işlem ve davranış şekillerini; bilgi noksanlığı, iş ve eylemlerin zaman alıcı olması, mevzuatın karışıklığı, vergi ödenmesi sırasında ortaya çıkan ilave masraflar gibi nedenlerle gerçekleştirmeyen

(4)

kimselerin varlığı da söz konusu vergi kayıp ve kaçaklarını artırmaktadır (Kahriman, 2016:230).

2. LİTERATÜR TARAMASI

Kaynak dağıtımında etkinliğin sağlanması, ekonomik büyüme ve istikrarın sağlanması ve gelir dağılımında adalet amaçlarına ulaşılabilmesi için vergilemeden geniş ölçüde yararlanılmaktadır. Gelir, harcama ve servet vergi ödeme gücünün üç önemli göstergesidir (Edizdoğan ve Çelikkaya, 2012:389). Vergiler mali ve mali olmayan amaçları ile siyasi, ekonomik, sosyal ve mali yapı üzerinde çok yönlü etkilere sahiptir. Devlet verginin mali amacı ile kamu giderlerinin finansmanı için gerekli olan gelirleri temin eder. Mali olmayan amaçlar ile gelirin yeniden dağılımı, ekonomik istikrarsızlıklarla mücadele, ekonomik büyüme ve kalkınma hedefi, eğitim, sağlık ve nüfus politikasına ilişkin hedefler gerçekleştirilir(Turhan, 1998:36). Vergilerin türleri, bileşimi ve milli gelirdeki payları sosyo-ekonomik yapıyı şekillendiren önemli dinamikler olarak ortaya çıkmaktadır. Sosyo-ekonomik yapının genel durumu da vergi

yapısını ve dolayısıyla vergi gelirlerini etkileyen temel değişkenler arasında değerlendirilmektedir. Vergi gelirlerini etkileyen birçok faktör bulunmaktadır. Her faktör her ülkede aynı derece de öneme sahip olmayabilir. Her ülkenin vergi sistemi farklı vergi kaynaklarına ağırlık vereceği gibi ekonomik gelişmişlik seviyesi ve devletin ihtiyaç duyduğu gelir miktarı da farklılık arz edebilir. Bazı ülkeler vergi kapasitesinin gelir vergisi düzenlemeleriyle nasıl artırılabileceğini ele alırken, bazı ülkeler ise üretimi artıracak vergisel düzenlemelerle kapasiteyi dolaylı yollardan artırmayı hedeflemiştir (Eroğlu, 2018:58). Serbest ticarete dayanan kapitalist toplumların gelişmesi ile vergi gelirleri kamu ekonomisi için önem kazanmaya başlamıştır. Tarım ekonomilerinde tarımsal ürünlerden alınan vergiler ağırlık taşırken, sanayileşme sürecinde farklı dönemlerde

farklı vergilerin önem kazandığı söylenebilir. Buna göre sanayileşmenin başlangıcında dolaylı vergiler, ileri aşamasında ise dolaysız vergiler ön plana çıkmıştır. Dolaysız vergiler kapsamında gelir ve kurumlar vergisinin en büyük gelir kaynağı olduğu görülmektedir. Toplumların gelişmesine bağlı olarak götürü vergilerden gerçek işlemlere dayanan vergilere, nesnel vergilerden paralı vergilere doğru bir gelişme görülmektedir. Bu süreçte tarımın ekonomideki payı azaldıkça arazi vergilerinin ve diğer tarım vergilerinin payı da azalır ve önce gelir sonra kurumlar vergisinin önemi artar. Dolaylı vergilerde de özel satış vergileri yerine geniş tabanlı genel satış vergileri önem kazanmaktadır. Bu bağlamda vergilerin milli gelirdeki payının iktisadi gelişme ile yakından ilgili olduğunu, iktisadi gelişme ile vergilerin milli gelirdeki payının arttığını söylemek mümkündür (Bulutoğlu, 2004:344). Vergi denetiminin olmayacağından emin olan mükellefler şüphesiz vergiye gönüllü uyum konusunda tam bir sorumluluk hissetmeyecektir. Vergi denetim unsurlarının sürekli belli bir kesime yönelik olarak gerçekleştirilmesi durumunda da vergi denetimine konu olan mükellefler vergiden kaçınmak için farklı yöntemler geliştirmeye girişeceklerdir. Bu yasadışı olan rüşvet olabileceği gibi vergi sığınaklarını kullanmak gibi yasal faktörlere başvurarak da gerçekleştirilebilir. Denetimle birlikte kayıt dışılığın azaltılması gerçek vergileme kapasitesinin belirlenmesine imkân verecek ve bu da vergisel sınırların genişlemesine yol açacaktır.

Vergi gelirlerini etkileyen faktörler ile ilgili literatürde çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Genellikle teorik değerlendirmede de gayrisafi yurtiçi hasılanın vergi gelirlerinin önemli bir belirleyicisi olduğu gayrisafi yurtiçi hasıla düzeyi yükseldikçe vergilenebilir tabanın genişlediği ve vergi gelirlerinin arttığı ortaya konulmaktadır (Ekici, 2009:205). Türkiye’de vergi gelirlerinin GSYİH’ya oranı, mevcut durum itibariyle sosyal güvenlik kesintileri hariç %20’ler civarındadır. Sosyal güvenlik

(5)

kesintileriyle beraber %25 civarına çıkmaktadır (Kesik vd., 2014:284).

Demircan (2003), vergi politikalarının gelir elde etme amacının dışında; gelir dağılımında adaletin sağlanması, kaynak tahsisinde etkinlik ve ekonomik büyüme ve kalkınma amaçlarının gerçekleştirilmesine de hizmet ettiğini, Türkiye Ekonomisi için, büyüme ve ekonomi politikaları arasında yakın bir ilişki olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca, ülke ekonomisinde büyüme ve kalkınmanın, yapılacak gelir vergisi indirimleri ile yakından bağlantılı olduğunu ifade etmiştir. Çalışmayı teşvik ederek, üretim ve milli gelirde artışa yol açan vergi indirimlerinin, doğrudan GSMH’ da artışa yol açacağını, bunun dışında ülkede siyasi ve ekonomik istikrar varsa, vergi idaresinde yeniden yapılanmaya dönük olarak yapılan değişimler ve vergisel teşvik mekanizmalarının da ekonomik büyüme ve kalkınma üzerinde pozitif etkileri bulunduğunu belirtmiştir.

Durkaya ve Ceylan (2006), Türkiye ekonomisi için vergi gelirleri ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkileri araştırmışlardır. Çalışmada, uzun dönem ilişkileri araştırmak amacıyla Engle-Granger koentegrasyon testi, kısa dönem ilişkileri araştırmak amacıyla hata düzeltme modeli ve Granger nedensellik testi kullanılmıştır. Elde edilen bulgular, dolaysız vergilerle ekonomik büyüme arasında çift yönlü nedensel ilişkinin varlığını göstermiştir. Diğer taraftan, dolaylı vergilerle ekonomik büyüme arasında nedensel bir ilişki tespit edilememiştir. Dolaysız vergiler olan kurumlar ve gelir vergisi oranlarının düşürülmesinin, vergilendirmenin büyüme üzerindeki olumsuz etkisini kısmen azaltacağı belirtilmiştir.

Ekici (2009), gelişmekte olan ülkelerde vergi gelirleri üzerinde belirleyiciliği olan temel değişkenlerin, vergi ahlakı ve vergi uyumu, vergi idaresinin etkinliği, vergi oranları, vergi gelirlerinin kompozisyonu, üretimde sektörlerin payları, enflasyon oranı, ekonomik büyüme oranı, kişi başına düşen gelir düzeyi, ülkenin dışa açılma

derecesi, toplam borç düzeyi olduğunu belirtmiştir. Ekonomik yapı ve yönetiminin kurumsallaştığı gelişmiş ülkelerde vergi gelir performansında istikrarın söz konusu olduğu, ekonomik büyüme dönemlerinde vergi gelirleri artarken ekonomik daralma dönemlerinde vergi gelirlerinin azaldığı ifade edilmiştir.

Gül ve Kenar (2009), vergi gelirleri ile ekonomik büyüme arasındaki ilişkiyi, Türkiye ve Avrupa Birliği üyesi olan 28 ülke verileriyle, 1980 – 2008 dönemi için, panel veri yöntemi ile incelemiştir. Analiz sonucunda, vergi gelirleri ile ekonomik büyüme arasında uzun dönemde eş-bütünleşme ilişkisinin var olduğu görülmüştür.

Dökmen (2012), yolsuzluklar ile vergi gelirleri arasındaki ilişkiyi, 25 OECD üyesi ülkenin 1984-2007 yılları arasındaki verileri temel alarak, sistem GMM yöntemiyle analiz etmiştir. Yapılan bu analizde, yolsuzluklarla farklı vergi türleri arasında negatif ve istatistiksel açıdan anlamlı ilişkiler bulunmuştur. Yolsuzlukların; vergi gelirlerini olumsuz yönde etkilediği, vergi tabanını daralttığı ve vergi matrahının olması gerekenden daha düşük düzeyde kalmasına neden olduğu bulgusuna ulaşılmıştır.

Bakırtaş (2012), yolsuzlukların toplam vergi gelirlerinde azalmaya sebebiyet verdiği, yolsuzluk düzeyinin azalmasıyla toplam vergi gelirlerinde artış sağlanmasının mümkün olabileceği yapılan analiz ile desteklenmiştir. Yolsuzluk sorununun, öncelikle ülkelerin kamu mali dengesinde sarsıcı etkiler meydana getirerek, özellikle kamu harcamalarını, gelir dağılımını, ekonomik istikrarı ve toplam vergi gelirlerini olumsuz yönde etkilediği belirtilmiştir.

Helhel ve Demir (2012), 1975-2011 dönemi dolaylı-dolaysız vergilerle ekonomik büyüme arasındaki ilişki Johansen eşbütünleşme - Granger nedensellik analizi ile incelenmiş, kısa dönemde bir nedensellik ilişkisinin olmadığını, ancak uzun dönemde değişkenler arasında bir eşbütünleşmenin olduğunu tespit

(6)

etmişlerdir. Son yıllarda dolaylı vergi oranlarının artmasına rağmen ekonomik büyüme üzerinde etkisinin zayıf olduğu, uzun dönemde dolaysız vergilerler ile ekonomik büyüme arasında olan ilişkinin zayıf olduğu belirtilmiştir.

Akbey (2014), 1995 yılından bu yana vergi müfettişi (2011 yılı öncesi adıyla vergi denetmeni) kadro sayısında görülen artışın vergi tahsilatına, kayıtdışılığın azaltılmasına ve vergilemede adalete olan etkileri ele almıştır. Buna göre, gerek vergi yükü gerekse genel bütçe gelirleri açısından bütçe vergi gelirlerinde artış görülmekle birlikte, bu artışın müfettiş sayısındaki değişimle bir ilişkisinin olmadığı ortaya çıkmıştır. Denetim elemanı sayısındaki artış, ekonomik krizlerin ve çıkarılan vergi aflarının da etkisiyle, arzu edilen sonuçları ortaya koyamadığını, vergisel denetimlerinde, vergilemede adalet açısından da önemli bir iyileşme sürecini beraberinde getirmediğini belirtmiştir. Şahin (2016), mükelleflerin vergiler karşısındaki tutum ve davranışlarının değişkenlik gösterdiği, mükelleflerin vergiye uyum davranışında bulunabildiği gibi, vergiden kaçınma veya vergi kaçırma fiillerini de sergileyebildiklerini ifade etmiştir. Bu davranışların hangi yönde gerçekleşeceği ise çeşitli faktörlere bağlıdır. Söz konusu faktörlerden bir kısmı demografik değişkenler ve vergi ahlakı gibi bireysel özelliklere dayanırken, bir kısmı ise vergi sistemi ve kamu yönetimi gibi dışsal etmenlerden kaynaklanmaktadır. Vergi mükelleflerinin vergiler karşısındaki tutum ve davranışlarının çok çeşitli faktörlerin etkisi altında olduğunu, mükelleflerin vergiye uyumunun tek bir faktörle açıklanamayacağını, ülkelerin sosyo-kültürel ve ekonomik yapısının da bu davranışı etkileyeceğini belirtmiştir. Özmen (2016), enflasyon, işsizlik, kişi başına düşen gelir, siyasi istikrar, ekonomik istikrar, yolsuzluk, kamu harcamaları ve ticaret serbestliği gibi değişkenlerin toplam vergi gelirleri üzerinde etkili olup olmadıklarını belirlemeye çalışmıştır. Analizlerden elde edilen bulgular,

oluşturulan modellerdeki değişkenlerin toplam vergi gelirleri üzerindeki beklenilen etkilerini gösterdiğine dair kanıtlar sunmaktadır. Bulguların ekonomik ve mali, sosyal ve siyasi değişkenlerin toplam vergi gelirleri üzerinde önemli ölçüde belirleyici role sahip olduğunu belirtmiştir.

Terzi ve Yurtkuran (2016), 1980-2013 dönemi yıllık veriler ile yapmış oldukları çalışmada VAR nedensellik analizlerine göre, dolaylı vergiler ile gayrisafi yurtiçi hasıla arasında çift yönlü, gayrisafi yurtiçi hasıladan doğrudan vergilere pozitif ve doğrudan vergilerden gayrisafi yurtiçi hasılaya negatif bir nedensellik ilişkisi olduğunu belirlemiştir. Vergi gelirlerinin GSYH üzerinde önemli rol oynadığı, vergi oranlarında, özellikle dolaysız vergi oranlarındaki indirimin GSYH’yi pozitif yönde etkileyeceği ve ekonomik büyümeyi hızlandıracağı ifade edilmiştir.

Eroğlu (2018), Türk Vergi Sisteminde vergi kapasitesini artıcı faktörlerin başında mevzuatın sadeleşmesi ve vergiye gönüllü uyumu artıracak uygulamaların geldiğini belirtmektedir. Vergi kayıp kaçaklarının en fazla olduğu alanlarda yoğunlaşmanın önemli faydaları olacağını, istisna ve muafiyetlerin çok olduğu vergilerde kaçakçılık az; vergi istisna ve muafiyetlerinin nispeten az olduğu vergilerde ise kaçakçılık fazla olduğunda, devlet bir yandan bilerek vergi gelirinden vazgeçmekte diğer yandan ise vergi kaçaklarıyla uğraşmak durumunda kalacağı ifade edilmiştir. Vergi kapasitesinin sadece üretimin, dış ticaretin ve turizmin geliştirilmesiyle artırılamayacağını, bunların yanında vergi bilinci ve ahlakının da olması gerektiği önerilmiştir.

3. VERİ VE YÖNTEM 3.1. Veri

Bağımlı değişken vergi gelirleri olup; bağımsız değişkenler sırasıyla gayrisafi yurtiçi hasıla, döviz kuru, yapılan iadeler, toplam mükellef sayısı, enflasyon oranı, ihracat miktarı ve incelenen mükellef sayısıdır. Vergi gelirleri, yapılan iadeler,

(7)

toplam mükellef sayısı ve incelenen mükellef sayısı verileri Gelir İdaresi Başkanlığı web sitesinden temin edilmiştir. Vergi gelirleri dolaylı ve dolaysız tüm vergilerin toplamı olarak hesaplanmıştır. Yapılan iadeler vergi mükelleflerine vergi kanunlarından belirtilen şartlar altında yapılan tüm iade miktarını (KDV iadeleri, gelir vergisi iadeleri, kurumlar vergisi iadeleri) kapsamaktadır. Toplam mükellef sayısı gelir vergisi mükellefleri (basit usul mükellefleri, gerçek usul mükellefleri, gayrimenkul sermaye iradi mükellefleri) toplamı ile tüzel kişi mükellefleri (kurumlar vergisi kanunundan belirtilen tüm mükellef çeşitleri) toplamından oluşmaktadır. İncelenen mükellef sayısı ise vergi müfettişleri ve incelemeye yetkili olanlar tarafından yapılan inceleme sayısını göstermektedir.

Gayrisafi yurtiçi hasıla, döviz kuru ve enflasyon oranı ve ihracat miktarı Türkiye İstatistik Kurumu web sitesinden temin edilmiştir. Gayrisafi yurtiçi hasıla cari fiyatlar ile 2009 bazlı olarak hesaplanmıştır. Bu veri seti, 2002-2016 dönemine ilişkin yıllık verileri içermektedir.

Modele dahil edilen değişkenlerin belirlenmesi aşamasında ülke nüfusu, gelir idaresi harcamaları, gelir idaresi başkanlığı insan kaynakları toplamı, denetim yapılan toplam mükellef sayısı, işsizlik oranları, gram altın fiyatları ve net asgari ücret serileri çoklu doğrusal regresyon modelini anlamsız kıldığı için çalışmaya dahil edilmemiştir.

Modelde kullanılan değişkenlerin elde edildikleri kaynak türleri ve bu değişkenlerin modelde kullanılan birim karşılıkları Tablo 1’de gösterilmiştir. Tablo 1: Değişkenlerin Tanımlanması (2002-2016)

Değişkenler Tanımı Kaynak

VG Toplam Vergi Gelirleri (Bin TL) http://www.gib.gov.tr/ GSYH Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (Milyon TL) http://www.tuik.gov.tr

TMS Toplam Mükellef Sayısı http://www.gib.gov.tr/

İMS İncelenen Mükellef Sayısı http://www.gib.gov.tr/ Yapılan İadeler (Bin TL) http://www.gib.gov.tr/

EO Enflasyon Oranı % http://www.tuik.gov.tr

DK Dolar Kuru http://www.tuik.gov.tr

İM İhracat Miktarı (Milyon $ ) http://www.tuik.gov.tr

Analizde kullanılan serilerin

2002-2016

periyoduna

ilişkin genel

eğilimlerini Tablo 2 yardımıyla

görmek mümkündür.

Tablo 2: Türkiye’de Vergi Gelirleri, Enflasyon Oranları, Gayrisafi Yurtiçi Hasıla, Döviz Kurları, İhracat Miktarı, İncelenen Mükellef Sayısı, Yapılan İadeler ve Toplam Mükellef Sayıları (2002-2016)

(8)

-20,000,000 -10,000,000 0 10,000,000 20,000,000 30,000,000 40,000,000 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 D2VG

5 10 15 20 25 30 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 EO

Vergi Gelirleri Enflasyon Oranı

-120,000 -80,000 -40,000 0 40,000 80,000 120,000 160,000 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 D2GSYH

-400 -300 -200 -100 0 100 200 300 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 D2DK

(9)

-40,000 -30,000 -20,000 -10,000 0 10,000 20,000 30,000 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 D1IM

-80,000 -60,000 -40,000 -20,000 0 20,000 40,000 60,000 80,000 100,000 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 D1IMS

İhracat Miktarı İncelenen Mükellef Sayısı

-6,000,000 -4,000,000 -2,000,000 0 2,000,000 4,000,000 6,000,000 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 D2YI

-300,000 -200,000 -100,000 0 100,000 200,000 300,000 02 03 04 05 06 07 08 09 10 11 12 13 14 15 16 D2TMS

(10)

3.2. Yöntem

Vergi gelirlerinin artırılması,

devlet-birey

arasında

vergilendirme

sürecinin her aşamasında karşılıklı

güven ve şeffaflığa dayanmaktadır.

Vergi gelirlerini belirleyen faktörler

verginin

tarh-tebliğ-tahakkuk

ve

ödeme aşamalarına göre ayrı ayrı

değerlendirilmelidir.

Dolayısıyla,

verginin tarh edilebilmesi için,

adına vergi düzenlenmesi gereken

vergi

mükellefinin

olması

gerekmektedir. Bu da çalışmamızda

toplam mükellef sayısı değişkeni

olarak yer almıştır. Bu bölümde,

vergi gelirlerine etkisi olduğu

düşünülen

değişkenlerin,

vergi

gelirleri üzerinde azaltıcı veya

artırıcı etkilerinin olup olmadığı test

edilmektedir. Modelde yer verilen

bağımsız değişkenlerin, Türkiye’nin

vergi

gelirlerini

hangi

ölçüde

etkilediği araştırılmıştır. Belirlenen

bağımsız değişkenlerin Türkiye’de

vergi gelirlerine olan etkileri, Çoklu

Doğrusal

Regresyon

Modeli

kurularak incelenmiştir. Gözlem

değerleri,

2012-2016

tarihleri

arasında yıllık zaman serisi olarak

ele alınmıştır. Türkiye’de

2012-2016 dönemleri için belirlenen

değişkenler ile vergi gelirleri

arasındaki

regresyon

ilişkisinin

belirlenebilmesi, istatistiki olarak

anlamlı ilişkilerin elde edilebilmesi

için analizi yapılan serilerin durağan

olması gerekmektedir.

Bu bölümde, çalışmada kullanılan

çoklu doğrusal regresyon analizi,

durağanlık

testi,

otokorelasyon

varsayımı,

heteroskedasite

varsayımı, hata terimlerinin normal

dağılım varsayımı ve çoklu doğrusal

bağlantı varsayımı teorik açıdan

tanıtılmakta, çalışmanın veri seti ve

modeli üzerinde durulmaktadır.

Ayrıca,

elde

edilen

bulgular

değerlendirilmektedir.

3.2.1. Çoklu Doğrusal Regresyon

Analizi

Ekonometrik araştırmalarda bağımlı

ve

bağımsız

değişkenlere

ait

verilerin

güvenilir kaynaklardan

doğru olarak toplanması ve analiz

verilerinin modele uygun olarak

hazırlanması tahminlerin tutarlılığını

etkilemektedir (Gujarati, 2003:636).

Çapraz- kesit ve zaman serisi

verilerinin yapısı, deneysel analiz

için verilerin kaynakları oldukça

önemlidir. Ekonometrik bir analizin

başarısı,

uygun

verilerin

bulunabilirliğine bağlıdır. Deneysel

analizde üç tür veri vardır: Zaman

serileri, çapraz-kesit ve birleştirilmiş

veriler.

Zaman

serileri

bir

değişkenin farklı zamanlarda aldığı

değerlere

ait

gözlemlerin

bir

kümesidir (Akın, 2009:230). Bu

çalışmada zaman serisi verileri

kullanılmıştır.

Çalışmada verilerin

analizi Çoklu Doğrusal Regresyon

Analizi

yöntemi

kullanılarak

gerçekleştirilmiştir.

Regresyon analizi iki ve daha çok

değişken

arasındaki

ilişkinin

incelenmesinde

kullanılır.

İki

değişken arasındaki ilişkiler basit

regresyon analizi,

ikiden fazla

değişken arasındaki ilişkiler ise

çoklu regresyon analizi olarak

adlandırılır. Değişkenler arasındaki

ilişkinin

şekli

sayısal

olarak

(11)

doğrusal olabileceği gibi doğrusal

olamayan şekillerde de olabilir

(Çakıcı vd., 2015:243).

Regresyon analizinde değişkenlerin

bağımlı değişken ve bağımsız

değişken(ler)

olarak

ayrılması

zorunludur.

Bağımlı

değişken,

bağımsız değişken(ler) tarafından

açıklanmaya çalışılan değişkendir.

Bağımlı değişken Y ve bağımsız

değişken(ler) de X ile gösterilir. Bir

bağımsız

değişkenli

doğrusal

regresyon modelini aşağıdaki gibi

ifade etmek mümkündür:

Y=β

0

1

X+ɛ

3.1

β

0

ve

β

1

modelin bilinmeyen

parametreleridir. ɛ hata terimi olup,

Y gözlenebilen bağımlı değişken ve

X gözlenebilen bağımsız değişken

değerleridir. i. birim için bağımlı

değişken ölçüm değeri

Y

𝑖

ve

bilinmeyen gerçek değer de

Y

𝑖

olmak üzere, hata terimi ɛ

𝑖

= Y

𝑖

– E

(Y

𝑖

) veya

ɛ

𝑖

=

Y

𝑖

𝜇

𝑖

olarak

tanımlanır. k sayıda bağımsız

değişkenin olduğu çoklu doğrusal

regresyon modeli aşağıdaki gibi

yazılabilir:

Y =

β

0

+

β

1

X

1

+

β

2

X

2

+……+

β

k

X

k

+

ɛ

3.2

Bu modelde Y bağımlı değişken,

X

1

,……, X

k

bağımsız değişkenler

ve β

0

, β

1

,….., β

k

bilinmeyen

parametrelerdir.

Modeldeki ɛ ise hata terimidir

(Ünver vd., 2011:303-339).

Basit doğrusal regresyon analizinde

elde edilen regresyon denkleminin

tahmin amaçlı kullanılabilmesi için

𝜀

𝑖

hakkında bazı varsayımlar

yapmak gerekir. Bu varsayımlar

şöyle özetlenebilir:

1. Sıfır ortalama. E(𝜀

𝑖

) = 0, tüm i’ ler

için

2. Sabit varyans. V(𝜀

𝑖

) = 𝜎

2

, tüm i’ ler

için

3. Bağımsızık. 𝜀

𝑖

ve ε

j

ler bağımsızdır,

Cov( 𝜀

𝑖

, 𝜀

𝑗

)= 0, tüm i ≠ j için

4.

X

j

nin bağımsızlığı.

𝜀

𝑖

ve

X

j

bağımsızdır, Cov(𝜀

𝑖

, X

j

)= 0, tüm i ve

j için

5. Normallik.

𝜀

𝑖

tüm i’ler için normal

olarak dağılır.

1, 2 ve 3 nolu varsayımlarla birlikte

ifade edilirse, ε

i

; sıfır ortalama ve

sabit varyansla bağımsız ve normal

olarak dağılır, ε

i

~ IN(0, 𝜎

2

) (Akın,

2009:228).

Çoklu

doğrusal

regresyon

analizinde ise yukarıda belirtilen

varsayımlara ek olarak değişkenler

arasında çoklu doğrusal bağlantının

olmaması gerekmektedir. Çoklu

doğrusal

bağlantının

olmaması

bağımlı

değişkenler

arasındaki

korelasyon katsayılarının sıfır veya

sıfıra çok yakın olması olarak ifade

edilmektedir

(Arı

ve

Önder,

2013:169).

Bu

varsayımlardan

birisinin sağlanamaması durumunda

En Küçük Kareler kestiricileri,

gözlemler

ve

ön

kestiriciler

üzerindeki

kararlı

ve

küçük

varyanslı

olma

özelliğini

kaybedecektir.

Elde

edilen

(12)

tutarsız olacaktır (Gürünlü Alma ve

Vupa, 2008:221).

3.2.1.1. Çoklu Doğrusal Regresyon

Analizi Avantajları

Çok değişkenli regresyon yöntemi

bağımlı değişken ile bağımsız

değişkenler

arasındaki

ilişkiyi

matematiksel modellerle açıklar.

Değişkenler arasındaki karmaşık

yapıyı tanımlar. Verileri özetleyip,

bağımsız değişkenler yardımıyla

bağımlı değişken değerini tahmin

eder.

Bağımsız

değişkenlerden

hangisi ya da hangilerinin bağımlı

değişken

değerini

daha

çok

etkilediğini

gösterir

(Karakul,

2018:64).

3.2.1.2. Çoklu Doğrusal Regresyon

Analizi Dezavantajları

Çoklu

doğrusal

regresyon

modellerinde parametre tahmini en

küçük kareler yöntemi ile yapılır. En

küçük kareler yöntemi, hatalar

kareler toplamını minimum yapan

parametre tahmincilerinin seçildiği

bir yöntemdir. Ancak en küçük

kareler yönteminin uygulanabilmesi

gerekli olan varsayımların yerine

getirilmiş olması gerekmektedir. Bu

varsayımlardan biri ya da bir kaçı

gerçekleşmediğinde elde edilen

kestirim sonuçlarının yanlı çıkması

kaçınılmazdır (Büyükuysal ve Öz,

2016:110).

Regresyon

analizi,

bağımlı

değişkenin iki yada ikiden daha

fazla düzey (polychotomous) içeren

kategorik

değişken

olması

durumunda normallik varsayımının

bozulması nedeniyle kullanılamaz.

Kategorik veriler için, uygun analiz

yöntemlerinin kullanılması gerekir.

Bağımlı

değişkenin

gözlenen

değerlerinin kategorik değil de

sürekli

olmasının

gerekliliği

doğrusal regresyon modellerinin

uygulanabilirliğini sınırlamaktadır

(Kaşko, 2007:2).

3.2.2. Durağanlık Testi

Zaman serisi verilerinin; zaman

boyunca

yatay

eksen

boyunca

dağılım göstermesi, belirli bir zaman

sürecinde sürekli bir artma veya

azalmanın olmaması, sabit ortalama,

varyans ve gecikme seviyesine bağlı

kovaryansa sahip olması durağanlık

olarak

adlandırılmaktadır.

Regresyon

denkleminde

değişkenlerden

herhangi

birisi

durağan olmadığında regresyon

teorisi bozulur. Değişkenler arasında

ekonometrik

olarak

anlamlı

ilişkilerin elde edilebilmesi için

analizi yapılan serilerin durağan

olması gerekmektedir. Genel olarak

bir serinin durağan olarak kabul

edilebilmesi için ortalamasının ve

varyansının sabit, kovaryansının ise

hesaplandığı zamana değil iki

zaman aralığındaki periyoda bağlı

olması gerekmektedir. Eğer seri

durağansa ortalaması ve varyansı

hangi dönemde ölçülürse ölçülsün

değişmemektedir.

(Gujarati,

2003:797).

Muhtemel bir sahte regresyon

ilişkisinden kaçınmak için öncelikle

bu değişkenlerin birim kök taşıyıp

taşımadıkları araştırılmalıdır. Birim

kök sınaması, Dickey ve Fuller

(1981) tarafından geliştirilmiştir.

Serilerin

durağanlık

dereceleri

(13)

(Augmented Dickey Fuller: ADF)

testiyle araştırılmış ve birim kök

testi yapılmıştır.

DF testi, üç regresyon denklemine

dayalı olarak yapılmaktadır.

Yalın Hali:

∆𝑌

𝑡

=𝛾𝑌

𝑡−1

+𝑢

𝑡

(1)

(3.3)

Sabit Terimli:

∆𝑌

𝑡

=𝛼

0

+𝛾𝑌

𝑡−1

+u (2)

(3.4)

Sabit Terimli ve Trendli:

∆𝑌

𝑡

=𝛼

0

+𝛼

1

+𝛾𝑌

𝑡−1

+𝑢

𝑡

(3)

(3.5)

Bu

testlerin

sonucunda

DF

istatistikleri

MacKinnon

kritik

değerleriyle karşılaştırılarak; sıfır

hipotezi (

𝐻

0

:

𝛾 = 0 ), alternatif

hipoteze karşı (

𝐻

1

:

𝛾 ≠ 0 ) test

edilmektedir. Sıfır hipotezi serinin

durağan olmama durumunu, yani

birim

köke

sahip

olduğunu,

alternatif hipotez ise serinin durağan

olduğunu ifade etmektedir (Dickey

ve Fuller, 1979: 74). Bu çalışmada,

serilerdeki

durağanlığın

belirlenmesinde her bir seri için

“Augmented Dickey Fuller: ADF”

test istatistiği kullanılmıştır.

3.2.3. Otokorelasyon Varsayımı

Regresyonun

temel

varsayımlarından biri hata terimleri

arasında ilişki olmamasıdır. Hata

terimleri arasında ilişki olması

otokorelasyonun olduğunu gösterir.

Çeşitli nedenler otokorelasyona yol

açabilir. Hatalı model seçilmesi ile

değişkenler

arasında

doğrusal

olmayan bir ilişkinin doğrusal kabul

edilmesi,

bağımlı

değişkeni

açıklama

gücüne

sahip

bazı

bağımsız

değişkenlerin

model

dışında bırakılması ve bağımsız

değişkenler arasında sıkı ilişki

olması bu nedenlere örnek olarak

gösterilebilir. Otokorelasyon olması

istatistiklerin standart hatalarının

büyük,

t

h

değerlerinin mutlak

değerce küçük çıkmasına yol açarak

yokluk

hipotezlerinin

reddini

zorlaştırır ( Ünver vd.,

2011:364-365).

3.2.4.

Heteroskedasite (Farklı

Varyanslılık ) Varsayımı

Heteroskedasite,

Gauss-Markov

hipotezinin ve Klasik ve En Küçük

Kareler

yönteminin

temel

varsayımlarından olan “hata terimi

bütün gözlemler için sabit varyanslı

E (𝜀

2

)=

𝜎

2

” olduğu varsayımından

yani homoskedasite durumundan

sapmaya verilen isimdir. Tanımlama

hatalarından, gerekli bir değişkenin

model dışında bırakılmasından,

modelin fonksiyonel yapısından,

veri toplama hatalarından ve bağımlı

değişkende

yapılan

ölçme

hatalarından

kaynaklanabilir

(Yerdelen Kaygın, 2013:77). Böyle

bir durumda tahmin sonuçları

sapmasız,

tutarlı

ve

doğrusal

özellikler

taşımasına

rağmen

etkinlik kaybolacaktır (Mercan vd.,

2011:38).

3.2.5.

Model Hata Terimlerinin

Normal Dağılım Varsayımı

Jarque-Bera

sınaması normal

dağılımdan ayrılmayı ölçmek için

kullanılan

normallik

testi

(14)

ekonometriciler tarafından çoklu

doğrusal

regresyon

kestirim

sonuçları elde edildikten sonra ele

geçen hataların normal dağılım

gösterip göstermediğini araştırmak

için kullanılır. İlk defa bu sınamayı

ortaya atan ekonometriciler olan

A.K.Bera ve C.M.Jarque adları ile

anılmaktadır.

Jarque ve Bera tarafından önerilen

Jarque-Bera (JB) test istatistiği;

𝐽𝐵 = 𝑛6(𝑆2+(𝐾−3)2

4 )

şeklindedir.

Burada n serbestlik derecesi, S

örnek çarpıklık

ölçüsü, K ise örnek basıklık ölçüsü

olmak üzere, S ve K değerleri; S=

µ3

𝜎3

ve K =

µ4

𝜎4

biçiminde elde edilir (Erdoğan,

2016:6).

3.2.6. Çoklu Doğrusal Bağlantı

Varsayımı

Serbest

değişkenler

arasında

doğrusal veya doğrusala yakın

ilişkilerin varlığı durumuna çoklu

doğrusal bağlılık adı verilir. Zaman

serileri

trend

etkisi

altında

kaldığından çoklu doğrusal bağlılığa

regresyon çözümlenmesinde bu

serilere dayanıldığında rastlanır.

Zaman serilerinde çoklu doğrusal

bağlantı durumunda; teorik açıdan

çok önemli olmayan bağımsız

değişkenler

model

dışında

bırakılabilir.

Ayrıca

benzer

özellikteki değişkenler tek bir

değişken

altında

birleştirilip,

örneklem hacmi büyük tutularak

çoklu doğrusal bağlantı sorunu

giderilebilir (Serper, 2004:324). Bu

çalışmada toplam mükellef sayısı

gelir vergisi mükellefleri toplamı ile

tüzel kişi mükellef toplamından

oluşturulmuştur.

3.3. Model

Türkiye’de

2002-2016

dönemlerinde vergi gelirlerine etkisi

olduğu düşünülen değişkenlerin,

vergi gelirleri üzerinde azaltıcı veya

arttırıcı bir ilişkinin olup olmadığı

Tablo 1’de ifade edilen çalışmanın

değişkenleri de dikkate alındığında,

aşağıdaki gibi bir Çoklu Doğrusal

Regresyon

Modeli

çerçevesinde

analiz edilmiştir. Çoklu doğrusal

regresyon

analizinde,

bağımlı

değişken olarak seçilen Vergi

Gelirlerinin

(VG);

bağımsız

değişken olarak belirlenen ve analiz

kapsamına alınan Gayrisafi Yurtiçi

Hasıla (GSYH), Toplam Mükellef

Sayısı (TMS), İncelenen Mükellef

Sayısı (İMS), Yapılan İadeler (Yİ),

Enflasyon Oranı (EO), Dolar Kuru

(DK) ve İhracat Miktarından (İM)

ne şekilde etkilendiği aşağıdaki

denklemde

gösterildiği

üzere

araştırılmıştır.

VG = 𝛽0+ 𝛽1𝐺𝑆𝑌𝐻 + 𝛽2 TMS + 𝛽3 EO +

𝛽4 DK +𝛽5 İM + 𝛽6 Yİ + 𝛽7 İM+ 𝜀

(3.6)

Yukarıdaki model, En Küçük

Kareler Modeli (OLS) ile tahmin

edilmiş,

verilerin

analizinde

(15)

4. BULGULAR

4.1. Tanımlayıcı İstatistikler

(3.6) Numaralı eşitlikle tanımlanan

vergi gelirlerine etki faktörleri

belirlemeye yönelik çoklu doğrusal

regresyon

analizinde

kullanılan

bağımlı ve bağımsız değişkenlerin

temel bazı tanımlayıcı istatistikleri

aşağıda verilmektedir. Tablo 3’de

Türkiye’de 2002-2016 dönemine

ilişkin analize dahil edilen serilere

ait aritmetik ortalama, standart

sapma ve diğer istatistikî değerler

ayrıntılı şekilde görülmektedir.

Tablo 3: Değişkenlere İlişkin Tanımlayıcı İstatistikler

VG GSYH TMS İMS EO DK İM Ortalama 247232819,00 1244485,27 4140667,40 73632,80 29265740,20 10,367 1741,87 109597,7 Medyan 196313308,00 999192,00 3903263,00 58676,00 24319881,00 8,500 1506,00 113883,0 Mod 65188479 359359 3561887 46678 5665750 6,2 1293 36059 Standart S. 142058991,59 695525,168 519068,202 31952,93 19593718,603 6,0473 520,557 40300,82 Çarpıklık ,663 ,676 ,740 1,433 ,870 2,759 1,618 -,546 Basıklık -,589 -,591 -1,007 1,382 -,012 8,069 1,870 -1,015 Açıklık 464419422 2249167 1531655 107203 66407712 23,5 1728 121551 Minimum 65188479 359359 3561887 46678 5665750 6,2 1293 36059 Maximum 529607901 2608526 5093542 153881 72073462 29,7 3021 157610 Gözlem S. 15 15 15 15 15 15 15 15

4.2. Durağanlık Testi Sonuçları

Sahte regresyon sorunu ile karşılaşmamak için her bir değişkenin durağan düzeyleri ile regresyon analizine katılması gerekir. Bu

bağlamda, değişkenlerin durağanlık testlerinin yapılması önem arz etmektedir. Her bir serinin durağanlığının analizinde kullanılan Augmented Dickey-Fuller Birim Kök test sonuçları, Tablo 4’te sunulmuştur. Tablo 4: Augmented Dickey-Fuller Birim Kök Test Sonuçları

VG t-

istatistiği Olasılık (p) değeri t-istatistiği Olasılık (p) değeri t-istatistiği Olasılık (p) değeri Augmented Dickey-Fuller test istatistiği 12,01623 0,9999 1,034951 0,9096 - 5,154327 0,0001 Test Kritik Değerleri

%1 -2,740613 I(0) -2,771926 I(1) -2,771926 I(2) %5 -1,968430 -1,974028 -1,197408 %10 -1,604392 -1,602922 -1,602922 GSYH t-istatistiği Olasılık (p) değeri

t-istatistiği Olasılık (p) değeri

t-istatistiği Olasılık (p) değeri Augmented Dickey-Fuller

test istatistiği 12,63308 0,9999 0,066483 0,6863 -4,807178 0,0002 Test Kritik Değerleri

%1 -2,740613 I(0) -2,745993 I(1) -2,771926 I(2) %5 -1,968430 -1,970978 -1,974028 %10 -1,604392 -1,603693 -1,602922 DK t-istatistiği Olasılık (p) değeri

t-istatistiği Olasılık (p) değeri

t-istatistiği Olasılık (p) değeri Augmented Dickey-Fuller

test istatistiği 2,909528 0,9973 -1,379461 0,1481 -5,390442 0,0001 Test Kritik Değerleri

%1 -2,740613 I(0) -2,754993 I(1) -2,771926 I(2) %5 -1,968430 -1,970978 -1,974028 %10 -1,604392 -1,603693 -1,602922

(16)

EO t-istatistiği Olasılık (p) değeri

t-istatistiği Olasılık (p) değeri

t-istatistiği Olasılık (p) değeri Augmented Dickey-Fuller

test istatistiği -3,777111 0,0011 -3,817065 0,0011 -4,681062 0,0002 Test Kritik Değerleri

%1 -2,740613 I(0) -2,754993 I(1) -2,771926 I(2) %5 -1,96843 -1,970978 -1,974028 %10 -1,604392 -1,603693 -1,602922 İM t-istatistiği Olasılık (p) değeri

t-istatistiği Olasılık (p) değeri

t-istatistiği Olasılık (p) değeri Augmented Dickey-Fuller

test istatistiği 1,106101 0,9208 -2,902318 0,0073 -5,218994 0,0001 Test Kritik Değerleri

%1 -2,740613 I(0) -2,754993 I(1) -2,771926 I(2) %5 -1,968430 -1,970978 -1,974028 %10 -1,604392 -1,603693 -1,606922 İMS t-istatistiği Olasılık (p) değeri

t-istatistiği Olasılık (p) değeri

t-istatistiği Olasılık (p) değeri Augmented Dickey-Fuller

test istatistiği -0,805986 0,3474 -7,494920 0,0000 -13,46597 0,0001 Test Kritik Değerleri

%1 -2,754993 I(0) -2,754993 I(1) -2,771926 I(2) %5 -1,970978 -1,970978 -1,974028 %10 -1,603693 -1,603693 -1,602922 t-istatistiği Olasılık (p) değeri

t-istatistiği Olasılık (p) değeri

t-istatistiği Olasılık (p) değeri Augmented Dickey-Fuller

test istatistiği 9,181943 1,0000 0,357960 0,7729 -4,279066 0,0005

Test Kritik Değerleri

%1 -2,740613 I(0) -2,754993 I(1) -2,771926 I(2) %5 -1,968430 -1,970978 -1,974028 %10 -1,604392 -1,603693 -1,602922 TMS t-istatistiği Olasılık (p) değeri t-istatistiği Olasılık (p) değeri t-istatistiği Olasılık (p) değeri Augmented Dickey-Fuller test istatistiği 4,038503 0,9997 -1,655503 0,0910 -5,195881 0,0001 Test Kritik Değerleri

%1 -2,740613 I(0) -2,754993 I(1) -2,792154 I(2) %5 -1,968430 -1,970978 -1,977738 %10 -1,604392 -1,603693 -1,602074

Bağımlı ve bağımsız değişkenlerde hipotezler aşağıdaki gibi kurulmuştur: 𝐻0: Seride bir birim kök vardır. 𝐻1: Seride bir birim kök yoktur.

Tablo 4’ te görülebileceği gibi analizde kullanılan VG, GSYH, DK, İM, İMS, Yİ, TMS değişkenlerinin hesaplanan p değerleri 0.05 kritik değerinden daha büyük oldukları için düzeyde durağan olmadıkları, sadece EO değişkeni için hesaplanan p

(17)

değeri 0.05 kritik değerinden küçük olduğunda düzeyde durağan olduğu görülmektedir. Dolayısıyla düzey değerde EO değişkeni için 𝐻1: Seride bir birim kök yoktur hipotezi kabul, diğer değişkenler için 𝐻0: Seride bir birim kök vardır hipotezi geçerli olmaktadır.

Tüm serilerin ikinci derece farklarının I(2) alınması sonucunda oluşan değerlendirme sonucunda modelde kullanılan tüm değişkenler için hesaplanan p değerleri 0.05 kritik değerinden daha küçük olduğundan, serilerin birim kök içerdiğini ifade eden 𝐻0 hipotezi reddedilmiştir. İkinci derece farkları alınan I(2) serilerde birim kök bulunmamaktadır.

4.3. Otokorelasyon Testi Sonucu

Regresyon analizlerinin temel varsayımlarından birisi farklı gözlemler için hata teriminin ardışık değerleri arasında ilişkinin (korelasyon) olmamasıdır. Eğer hata terimleri birbirleri ile ilişkili ise bu durum otokorelasyon ya da serisel korelasyon olarak adlandırılmaktadır (Korkmaz vd., 2010:100). Otokorelasyon tespiti için Breusch-Godfrey Serial Correlation LM Testi yapılacaktır. Hipotezler;

𝐻0 : Otokorelasyon yoktur 𝐻1 : Otokorelasyon vardır; şeklinde kurulur.

Tablo 5: Breusch-Godfrey Serial Correlation LM Test Sonuçları Breusch-Godfrey Serial Correlation LM Test:

F-statistic 0.711777 Prob. F(1,4) 0.4464 Obs*R-squared 1.963.825 Prob. Chi-Square(1) 0.1611 𝑅2 değeri 0.05 anlamlılık düzeyinde 1

gecikmeli 𝜒2 değeri 0.05 ten büyük olduğu için 𝐻0: Otokorelasyon yoktur hipotezi kabul edilir. Bunun tüm gecikme değerleri için ayrı ayrı hesaplanması gerekmektedir. Bunun yerine tüm gecikme değerleri için bir arada otokorelasyonun olmadığını

gösteren correlogram-Q istatistiği sonuçları aşağıda gösterilmiştir. Bu tabloya göre tüm gecikme değerleri için sonuçların 0.05’ ten büyük olduğu görülmektedir. Seriler arasında otokorelasyon veya serisel korelasyon bulunmamaktadır.

(18)

4.4. Heteroskedasite (Farklı Varyanslılık) Testi Sonucu

Çalışmada kurulan modelde farklı varyanslılık sorununun bulunup

bulunmadığı Breusch-Pagan-Godfrey LMh istatistiği ile test edilecektir. Hipotezler; 𝐻0 : Heteroskedasite yoktur 𝐻1 : Heteroskedasite vardır; şeklinde kurulur.

Tablo 7: Breusch-Pagan-Godfrey Heteroskedasite Test Sonuçları

Heteroskedasticity Test: Breusch-Pagan-Godfrey

F-statistic 1.098881 Prob. F(7,5) 0.4753

Obs*R-squared 7.878731 Prob. Chi-Square(7) 0.3434

R2 değeri 0.05 anlamlılık düzeyinde χ2 değeri 0.05 ten büyük olduğu için H0: Heteroskedasite yoktur hipotezi kabul edilir.

4.5. Model Hata Terimlerinin Normal Dağılım Testi Sonucu

Modeldeki hata terimlerinin normal dağılıp dağılmadığı Jarque-Bera testi ile ölçülecektir. Hipotezler;

𝐻0: Hata terimleri normal dağılmaktadır

𝐻1: Hata terimleri normal dağılmamaktadır; şeklinde kurulur. Yapılan test sonucunda Jarque – Bera test sonucu: 0.169800 , Jargue-Bera testi olasılık değeri (P) ise 0.918604 olarak bulunmuştur. Jarque-Bera test istatistiği 0.05 kritik değerinden büyük olduğu için

𝐻0: hipotezi kabul edilmiştir. Modeldeki hata terimleri normal dağılmaktadır (Türen vd., 2011:312).

4.6. Çoklu Doğrusal Bağlantı Test Sonuçları

Çoklu doğrusal bağlantı varlığının olup olmadığını test etmek için; Varyans Şişirme Faktörü (VIF: Variance Inflation Factor) değerlerine bakılmış ve Centered VIF değerleri Tablo 8’de verilmiştir. Çoklu doğrusal bağlantının olmaması için, modeldeki bağımsız değişkenlere ait tüm Centered VIF değerlerinin, kritik değer olan 10’un altında olması gerekir. Tüm Centered VIF değerleri 10’un altında olduğundan, modelde çoklu doğrusal bağlantı bulunmamaktadır (Erdoğan, 2016:5).

(19)

4.7. Çoklu Doğrusal Regresyon Analiz Testi Sonuçları

Çoklu Doğrusal Regresyon Modelinin OLS tahmin sonuçları Tablo 9’da gösterilmektedir. Sonuçları değerlendirmeye geçmeden önce çoklu doğrusal regresyon analizinde elde edilen regresyon denkleminin tahmin amaçlı kullanılabilmesi için 𝜀𝑖 hakkında belirlenen varsayımların test edildiği ve regresyon denkleminin tahminini etkileyecek olumsuz

bir sonuca rastlanmadığını belirtmek gerekir. Son olarak sıfır ortalama varsayımına bakmak için modelde yer alan değişkenlerin artıklarının ortalamasının sıfır olup olmadığını kontrol etmemiz gerekmektedir. Elde edilen sonuç (-0,00000000233) sıfıra eşit çıkmıştır. Bu aşamadan sonra çoklu doğrusal regresyon analizinin tahmin sonuçları değerlendirilebilir.

Tablo 9: Tahmin Edilen Modelin Sonuçları (Metod: OLS)

Değişkenler Katsayı Standart Hata t - istatistiği Olasılık (p) Değeri D2GSYH 3.300.067 5.161.208 6.393.982 0.0014 D2DK -41.364 15.760 -2.624.508 0.0468 D2YI 1.837.021 1.236.950 1.485.122 0.1976 D2TMS 2.992.589 2.534.424 1.180.777 0.2908 D2EO 860.032 1.074.704 0.800251 0.4599 D2IM -8.091.951 2.958.048 -3.114.627 0.0264 D2IMS -3.459.490 3.711.118 -0.932196 0.3940 CONS -3.181.314 2.785.646 -1.142.038 0.3052 𝑹𝟐 0.931391 Düzeltilmiş 𝑹𝟐 0.835337 D-W İstatistiği 1.365.065 F-İstatistiği 9.696.619 Olasılık ( F- istatistiği) 0.011820

Tablo 9’da düzeltilmiş 𝑅𝟐 değerinin 0.835 çıkması, bağımsız değişkenlerin bağımlı değişkendeki değişmelerin %83’ünü açıklayabildiğini; F istatistiği sonucu ise, modelin bir bütün olarak anlamlı olduğunu ifade etmektedir. Bulgular, gayrisafi yurtiçi hasıla değişkeninin vergi gelirleri üzerinde pozitif ve istatistiki olarak anlamlı bir etkiye sahip olduğunu, dolar kuru ve ihracat miktarı değişkenlerinin ise vergi gelirleri üzerinde negatif ve istatistikî olarak anlamlı bir etkiye sahip olduğunu göstermektedir. Yapılan iadeler, toplam mükellef sayısı ve enflasyon oranı değişkenlerinin vergi gelirleri üzerinde pozitif bir etkisi olmakla birlikte bu etki istatistikî olarak anlamlı

değildir. İncelene mükellef sayısı vergi gelirleri üzerinde negatif bir etkiye sahip olmakla birlikte bu etki istatistikî olarak anlamlı değildir.

Tahmin sonuçlarına göre, vergi gelirleri üzerinde en etkili değişken gayrisafi yurtiçi hasıla olup bu değişkeni sırasıyla yapılan iadeler, toplam mükellef sayısı ve enflasyon oranı izlemektedir. Dolar kuru, ihracat miktarı ve incelenen mükellef sayısı değişkenleri vergi gelirleri üzerinde negatif bir etkiye sahip olmaktadır.

Aşağıda modelin denklemi ve analiz sonucuna göre oluşan katsayılar ile model belirlenmiştir.

(20)

Tablo 10: Tahmin Edilen Modelin Çoklu Doğrusal Regresyon Denklemi

Tahmin Komutu

=========================

LS D2VG D2GSYH D2DK D2YI D2TMS D2EO D2IM D2IMS C Tahmin Denklemi

=========================

D2VG = C(1)*D2GSYH + C(2)*D2DK + C(3)*D2YI + C(4)*D2TMS + C(5)*D2EO + C(6)*D2IM + C(7)*D2IMS + C(8)

İkame Katsayıları

=========================

D2VG = 330.006733454*D2GSYH - 41363.9971471*D2DK + 1.83702142393*D2YI +

29.925888479*D2TMS + 860032.569219*D2EO - 809.195052489*D2IM - 34.5948951975*D2IMS - 3181314.46213

5. SONUÇ

Kaynağını anayasadan alan, kişilerden ve kuruluşlardan kanun yoluyla toplanan vergi, devlet ve diğer kamu kuruluşlarının, kamu hizmetlerinin finansmanını karşılamak üzere kullanılmaktadır. Vergiler gelir, servet ve harcamalar üzerinden alınmaktadır. Belirlenen kalkınma planları ve ekonomik büyüme modelleri ile uyumlu olarak vergi politikaları belirlenmektedir. Küreselleşen dünyada yabancı sermaye yatırımlarını daha cazip hale getirmek için ülkede uygulanacak vergi politikaları etkendir. Ülkemizde vergilendirme süreci, sistemi ve tekniği Hazine ve Maliye Bakanlığına bağlı Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından belirlenmektedir.

Bu çalışmada 2002-2016 dönemi için belirlenen faktörlerin Türkiye’de vergi gelirleri üzerindeki etkileri çoklu doğrusal regresyon modeli ile araştırılmıştır. Çalışmada verilerin durağanlığı Augmented Dickey-Fuller test istatistiği ile test edilmiş, kullanılmış olan serilerin ikincil farklarında durağan oldukları [I(2)] görülmüştür. Seriler arasındaki uzun dönemli ilişki Breusch-Godfrey Serial Correlation LM testi ile incelenmiş ve serilerin uzun dönemde otokorelasyon ilişkisine sahip olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Modelde farklı varyanslılık sorununun bulunup bulunmadığı Breusch-Pagan-Godfrey LMh istatistiği ile test edilmiş, farklı varyanslılık olmadığı görülmüştür. Ayrıca modelde hata terimlerinin normal dağıldığı ve bağımsız değişkenler arasında çoklu doğrusal bağlantı sorunu olmadığı gözlemlenmiştir.

Dolar kuru ve ihracat miktarı değişkenleri model de olarak anlamlı fakat negatif etkili olarak belirlenmiştir. Dolar kurunun belirlenen dönemler içinde artış eğilimi göstermesi vergi gelirleri üzerinde negatif bir etkiye sahip olmaktadır. İhracat miktarının zamanla azalması vergi gelirleri üzerinde negatif bir etki yaratmaktadır. Modelde gayrisafi yurtiçi hasıla pozitif ve anlamlı bir şekilde vergi gelirlerini artırmaktadır. Diğer değişkenlerin ise vergi gelirleri üzerinde anlamlı bir etkisi bulunmamaktadır. Ayrıca vergi gelirlerini etkileyen belirlenen değişkenler arasında olup Gelir İdaresi Başkanlığınca yapılan vergisel çalışmalar sürecinde oluşan yapılan iadeler, toplam mükellef sayısı ve incelenen mükellef sayısı değişkenleri modelde anlamlı bir etkiye sahip olmamaktadır. Sonuç olarak yapılan çalışmada, belirlenen değişkenler arasında vergi gelirlerini etkileyen tek pozitif ve anlamlı değişken gayrisafi yurtiçi hasıla olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenledir ki, vergi gelirlerini artırmak için öncellikle gayrisafi yurtiçi hasılayı artırmaya yönelik etkili eylem planları ve politikalar belirlenmeli ve geliştirilmelidir. Çalışmamız bir çok teorik değerlendirmede belirtilen gayrisafi yurtiçi hasılanın vergi gelirlerinin önemli bir belirleyicisi olduğu, gayrisafi yurtiçi hasıla düzeyi yükseldikçe vergilenebilir tabanın genişlediği ve vergi gelirlerinin arttığı görüşünü desteklemektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Doğu Türkistan, Anadolu'ya işte bu kadar inibatlıdır ve Anadolu üç kıtada dağınık bir şekilde bulunan Türklerin kalbidir. Fakat Çin, Doğu Türkistan'da milli ve

Ahmed Anzavur'un altm~~~ kadar `avenesiyle Gönen'in S~z~~ karyesi ci- vânnda oldu~u istihbar edilmesi üzerine mümâileyhe kar~~~ Gönen'deki ni- zamiye kuvvetiyle Kuvay-~~ Milliye

Bu iş başarılırsa şimdiye kadar yaptığımız kusurları bağışlatmış; bundan sonra yapılacak bütün dernekçe işler için yeter derece­ de yetki kazanmış

Bazı beyazlarda rastlanan ve AIDS’e karşı güçlü bir direnç sağlayan bir mütasyon, Arap- lar’daki bu düşük oranı açıklamak için kullanılabilir.. Söz

Büyük mistik’in dört mısraa sığdırdığı en basit bir fikrin nazmen kelime beke- lime ayni vezinle ifadesi imkân­ sız olduğu için ben manzum ter- cemeleri

Bu çalışmada uygulanan grupla öfke yönetimi eğitimi programı sonunda, deney grubu ve kontrol grubu karşılaştırıldığında, deney grubundaki öğrencilerin sürekli öfke,