Nâzım ile Piraye’nirı aşkları ve sevdaları...
Molan hayattır'
Nâzım Hikmet’in Piraye’ye
mektupları, bugüne dek ek
siksiz saklanışı ve
yayımlanışıyla da önemli.
Edebiyatımız ve toplumsal
yapımızın değerlendirilişi
bakımından önemli bu bel
geleri okura ulaştırmada
emeği geçen herkese, özellikle
Piraye’ye binlerce saygı.
SENNUR SEZER
N
âzım Hikmet’in Çankırı Hapishanesinden Mektuplar adlı uzunşiirinin, ikinci bölümünün bitiş dizeleri hep ürpertir beni: “Aslolan ha
yattır / Beni unutma H atçem ”. Bence
bir ayrılık sözüdür bu. Yaşamın dayattık larının, akışının yüreğin tüm sızılarına üstün geleceği gibi bir anlamı vardır. As lında Nâzım Hikmet, bu şiir boyunca ölüm/yaşam karşıtlığı, ölüm korkusu nun yersizliği temalarını işlemiştir. Ama bu dizelerde ölüm kadar kaçınılmaz bir ayrılığı duyarım ben. Acaba, Nâzım Hik met’in bu dizelerle seslendiği sevgilisinin “Hatice Piraye-Pirayende” diye de andı ğı Piraye Hanım oluşu. Nâzım ile Pira- ye aşkının Piraye Hanım için mutsuz
Nâzım Hikmet ile Piraye Mithat Pa$a köşkünün bahçesinde.
sonlanışı mı beni böyle düşündürür? Yoksa, Nâzım Hikm et’in “H atçem ” ses lenişindeki çok özel tınının verdiği hü zün mü? Belki de “aslolan hayattır” di zesinin kıldan ince, kılıçtan keskin ger çekliği. Hiç değilse, bunu söyleyen ozan doğrulamıştır bu dizeleri. Çağımızda, “öîıim acısı” da dahil her şeyin geçici ol duğunu daha önce de söylemiştir: “Ya şarsın karıcığım / kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda; / yaşarsın, kal bimin kızıl saçlı bacısı, / en fazla bir yıl sürer / yirminci asırlılarda / ölüm acısı.” Gençken, bu dizeler bana çok sevmek ten doğan sitemler gibi gelirdi. Yaşlan dıkça bu sitemin altında daha hoyrat bir şeyler duyumsuyorum. Has şiirler, her yaşta başka duygular verir okura. G ü nün ışıklarının gücü değiştikçe değişik ışıltılar ve renkler yansıtan kristaller gi bi.
Nâzım Hikm et’in şiirlerinin bir seve cen, bir hoyrat sesler kazanışında, kuş kusuz bu şiirlerin yazıldığı süreç ve or tamın da payı vardır. Bu pay için en iyi ipuçlarına, sonunda kavuştu Türk oku ru: Piraye’ye Mektuplar 1-2. Nâzım Hikm et’in Piraye Hanım ’a yazdığı 581 mektup kitaplaştı. Mektupları derleyip, basıma hazırlayan Memet Fuat, bir su nuyla mektuplar konusunda bilgi veri yor. Nâzım Hikmet ile Piraye Hanım ’ın sevdaları, evlilikleri ve ayrılışları konu sundaysa en geniş bilgi yine Memet Fu at’ın “Gölgede Kalan Yıllar” adlı anıla rında.
Hoyrat ve sevecen
Nâzım H ikm et’in 1933-1950 döne minde yazdığı şiirlerin, bir iki şiir dışın da, tek kadın kahramanı Piraye Hanım, Nâzım’ın mektuplarında onun gözüyle çizilir. Kimi zaman hoyrat sitemlerle, he men ardından sevecen ve utangaç özür dileyişlerle. Alıntılamak istediğim mek tup parçalarını, aynı dönemde yazılmış ya da benzer duyguları yansıtan şiirlerle desteklemeyi deneyeyim: “Dokuz aydır ben demirlerin arkasında ve sen hayatın içindesin... Ve Ve kımbilir bu böyle da ha ne kadar sürecek?.. Hayatın genç bir kadmdan istedikleri vardır... Ne yapa lım? Hayat ve tabiat bizden kuvvetli dir...” (11 Kânunievvel 1933, Bursa)
“Yaşarsın karıcığım, / kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda” (11.11.1933, Bursa).
“Bir de kimbilir / sevdiğin kadın seni sevmez olur / ufak iş deme / vemyeşil bir dal kırılmış gibi gelir / içerdeki adama” (1949)
“Şimdi, yüzüm hep kırmızı, gözlerim dolu, senin ve kendi kendimin karşısın da utancımdan yerin dibine geçmek is tiyorum. Belki kafalarımız çarpıştığı za man ben galip geliyorum. Fakat kalple rimiz çarpıştığı zaman daima yenilen be nim... Çünkü, Allah belasını versin, öy le ipe sapa gelmez, öyle münasebetsiz, öyle ölçüsüz seven bir kalbim var ki, onun deliliklerini idare etmek elimde de ğil... Bir tek kelime: Beni affet sevgili!” (21 Birincikânun 933, Bursa)
“Ve tıpkı o eski / acıklı hikâyelerdeki / yalnayak, karlı yollara düşmüş, yetim bir çocuk gibi bu yürek / mavi gözleri ıs lak / kırmızı küçük burnunu çekerek / senin bağrına sokulmak istiyor / Yüzü mü kızartmıyor benim / onun bu an / böyle zayıf / böyle hodbin / böyle sade ce insan / oluşu” (1938)
Nâzım Hikm et’in hırçınlığı da, özür dileyişi de Piraye Hanımı kıskanışıyla il gili: “Sevdiğim kadınları deli gibi kıskan dım ”. Nâzım’ın tutuklu oluşu, sevdiği kadının onu beklemeyeceği ya da
Soldan sağa:Samiye, Nâzım. Naci Sadullah,Şeyda Mithat Pa$a Köşkünün bahçesindeler. Yanda ise, Piraye hasta. Köşkün bahçesinde dinlenirken fotoğraf çektirmek İçin zorla kaldırmışlar.
tacağı korkusunu getirmektedir Bu kor kuyu geciken mektuplar, Piraye’nin bi rinden içtenlikle söz etmesi vb.de körük lemekte, kırıcı bir anlatım edinmektedir kimi zaman mektuplarında:
“Kızım!
Nihayet bir mektup göndermek lüt- funda bulundunuz... Teşekkür... Kime aşık olursan ol! Bir mahpusun dışardan aldığı kötü haberler arasında, karısının sevdalanması o kadar da mühim
değil-n
mış...
Bu kadar katı bir biçimde suçladığı Pi-raye’den bir sonraki mektubunda, ço cuksu bir coşkuyla özür diler:
“Biriciğim,
Beni bilirsin, lüzumundan fazla şairim. Her hadiseyi kafam yalnız şuurla değil, kalbim hisle de işler, yoğurur, ona en ak la hayale gelmez şekiller ve ölçüler verir... Bu benim en büyük kusurum, en büyük meziyetimdir... Ne haltedeyim! Yaradı lışım böyle... Hele senden ve sevdikle rimden uzak karanlık bir meçhulün için de olmak bende buFıassayı, bilhassa sa na ait olan meselelerde, marazi bir had de kadar çoğalttı...”
Duygusal bir savrulma gibi görünen bu iki ayrı tavır, yine Nâzım’ın satırlarıy la açıklanır:
“Bu iki mektupta çarpan tek bir insan kalbidir. Ve her ikisi de bir tek kalbin tek bir iştirak ve sevgisinin ayrı ayrı renkler de görünüşüdür. Ben bu mektupta sana ne kadar sevdalıysam ötekinde de öyley dim .”
Nâzım Hikmet, sevdalı olmayı insan olmanın bir parçası sayan şiirlerini yaşa mından damıtmıştır. Piraye’ye M ektup ları okuyan herkes, Tahir’le Zühre Me selesi şiirini anımsayacaklardır:
“Tahir olmak da ayıp değil Zühre ol mak da / hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil / bütün iş Tahir’le Zühre ola bilmekte / yani yürekte /... / Yani Tahir’i Zühre sevmeseydi artık / yahut hiç sev- meseydi / Tahir ne kaybederdi Tahirli- ğinden?”
Gerçi Tahir ile Zühre öyküsünde sev dasından cayan yoktur, ama Nâzım ile Piraye gerçeğinde bir “aldattım kadınla rımı” yaşanacaktır. Yasal olarak ayrıldık larında bile “İçimde ikinci bir insan gi bidir / seni sevmek saadeti” diye yaza caktır Nâzım Hikmet. “(...) şunu bil ki sen benim yeryüzünde bin bir çeşit bağ la sımsıkı bağlı olduğum biricik insansın, sana hayranım, sana minnetkârım ve se nin için her zaman gözümü kırpmadan ölebilirim. Senin benden ayrılmak iste men, ayrılman, bu bahiste hiçbir şeyi de
bu mektupları okuduktan sonra, kimi şi irlere daha başka yorumlar
getirebilece-senın adına yazıldığı için en sevdiğim şı- irimdir. Altı aya kadar bitireceğimi sanı yorum.” (19.2.942)
“Geçen, yani bundan evvelki m ektu bum da yolladığım şiiri aldın mı? İçinde Basri Şener ve Kambur Kerim diye iki in sanın hayatı yazılıydı. Bu iki adamdan birisini, Kam bur’u tanırsın, hani sana ipekle örülmüş iki çerçeve hediye etmiş ti. Bizim revirin hastabakıcısı, sahici ve yegane doktorudur. Bu iki adamın hayat larını merakla okuyacağını sanıyorum. Fikrini bildir bana.” (23.2.942) “M ektuplar”, bugün de de ğişmeyen bir başka gerçeğin de altını çiziyor, yazarları, gazeteci leri tutuklamak yetmez, onlara ayrıca ekonomik ambargolar da uygulamak gerekir. Bu am bar go, onun eski arkadaşlarının eliyle olursa daha da iyi:
“Muhsin benim şu tercüme piyesi oynamadı. Eh, dünya bu. Malum.”
Düşler ve gerçekler
Nâzım Hikmet’in mektupla rı, -ki 17 yıl boyunca yazılmıştır- Nâzım’ın yargılanması sürecini de, özlemlerini de sıkıntılarını da, şiirlerinin yazıldığı ortamı da yansıtması bakımından önemli bir belgesel. Nâzım H ik m et’in tutukluluk ortamında ta nıştığı ve gelişmelerine katkıda bulunduğu edebiyat ve sanat adamları konusunda da önemli ipuçları içeriyor. Ancak, bir ya zarın düşleri ve gerçekler konu sunda, (yargılanma, piyeslerin sahnelenmesi, para kazanılacak satışlar, dokumalar, yasal duru ma göre salıverilme tarihi ve ge nişleyen yargılama vb.) binlerce küçük ayrıntının oluşturduğu
Nâzım ve Piraye Samiye'nin oğlu Hikmet le birlikte. yapıyı da gözden kaçırmamak gını sanıyorum. Umegın M e m le k etim
den İnsan Manzaralarında yer alan şi
irlerden ikisinin ipuçları şu satırlarda: “Sana bundan birkaç gün önceki, ge-en haftanın üçüncü mektubunda, yine >ir yığın şiir yolladım. Basri Şener ile Kambur Kerim’in hayatları faslım. Al dın mı onları da, lütfen bildir. Benim bu yazı 12.000 mısra kadar tutacak. “Des tan”! da içine koyacağım. Onun için ri ca ederim bana postayla taahütlü olarak -evrakı mesalih, iş kâatları halinde verir sen daha ucuz olur- Destan’ı hemen yol la. Bu benim ilk büyük kitabım olacak ğiştiremez.”
Ne var ki “ Aslolan hayattır! ”
Para sorunları ve edebiyat tarihi
N âzım Hikmet’in Piraye Hanım ’a yaz dığı mektuplar, Nâzım’ın yargılanışın dan, para sorunlarına, gördüğü düşlere, aile kişilerine kadar başka ayrıntıları da içeriyor. Yaşamın akıp giden günleri “içerdeki adamın” hasreti kadar gerek sinimlerini de arttıracaktır: yatak, çama şır, ek para kazanabilmek için gereken iş lere malzeme. Kimi zaman iplik, kimi za man çevirisi yapılacak kitap. Ve bu ge reksinimler için Piraye’nin başvurması gereken yerlerin listesi...
Bu para sorunuyla ilgili bölümler, ede biyat ve tiyatro tarihimize de ışık tutacak niteliktedir. Nâzım’ın para kazanmak için yazdığı senaryolar, müzikal metinle ri, çeviriler için en iyi belgeler bu mek tuplar Ayrıca bu mektuplar, yurdumuz da bir yazarın, hele tutuklu olunca, telif lerini ne kadar zorlukla aldığının da önemli bir belgesi. Edebiyat tarihçileri mizin, “M ektuplari’a bir de bu gözle bakmaları gerekmekte.
Edebiyat tarihçilerimizin ve okurun
gerekli. Bu ayrıntılar, hapishane koşulla rıyla birleştiğinde, şairin erken ölümünü hazırlayan nedenleri de belirtiyor.
Nâzım’m kurduğu düşlerden biri, Pi- raye’den istediği üç çocuk: “Piraye, sen den arka arkaya olmasa da, kısa bir za manda 3 çocuk istiyorum. İkisi kız, biri erkek. Buna göre hazırlan şimdiden. Kız lardan biri sarı, öteki kızıl saçlı olacak. Erkeğin gözleri mavi, saçları kızıl ola cak. Yani erkek Memet’e benzeyecek bi raz. ” Tarihsiz bir mektup, bir yanıyla Nâ zım Piraye aşkına gölge düşürmeye çalı şanlara yanıt. Bir yanıyla da masalsı. Özellikle daha önce yazılmış ve kendini bir masal devine benzeten parçayla bir- Ieşince. Nâzım, Piraye’nin seslenişiyle ya da “yüreğinden koparıp verdiği iki kılı birbirine vuruşuyla ”, “yeri yarıp, gökyü zünü parçalayıp” ortaya çıkacak bir dev dir. Piraye de, masal padişahına, görü nüşleri önceden belirlenmiş (altm saçlı, gümüş perçemli vb.) çocuklar doğura cak kız.
Masalın gerçekleşeceği mekân, bir düz şiir biçiminde dile getirdir:
“Üç atölyede üç ocak kuracağız. Ama mutlaka kuracağız. Ocaklardan Dİr tane si, marangozhanedeki, tuğladan olacak. İkincisi, resim atölyesindeki beyaz mer merden ve şiir odasındaki senin saçların gibi güneşli Ural taşından. Sen maran gozhanedeki ocağın başına beyaz, keten ve çok kısa etekli bir entariyle oturacak sın. Koltuğunu ben kocaman iki şimşir kütüğünden oymuş olacağım. Resim atölyesinde kırmızı kadifeler giyeceksin ve koyu mavi maroken koltukta otura caksın. Maroken işini beceremediğim için, ayaklarının altına abanozdan oyma bir tabure yapacağım. Şiir odasında ga yet ince ipekliden ve çıplak tenine çok uzun, ama yerlerde sürünürcesine uzun etekli ve tek dikişli bir entari giyeceksin. Ayaklarında çorap olmayacak. Yüksek topuklu ve üzerleri eski Ântep işi sırma işlemeli kadife, mavi kadife terlikler b u lunacak. Yumuşak, çok geniş bir koltuk ta oturacaksın. Cıgara masanı ve kutunu ben yapacağım -çünkü yumuşak koltu ğu da yapamam, ama belki o zamana ka dar senin için döşemeciliği de öğreni rim- ve ara sıra o yeryüzünün en biçim li parmaklarını uzatıp benim senin için yaptığım cıgara masasından -bu masa gül ağacından ve kutu abanozdan olacak - bir cigara alacaksın.”
Çatlak tavanlar, çık çık bitmeyen mer divenler ve doğru dürüst kurulmayan, kurulsa da yanamayan sobalı bir evde yaşayan, siyatikli eşe, sevgiliye, arkada şa, altı yıldır kışları mangal ateşi bile gör meyen beton kutudan bu satırları yaza bilmek için nasıl bir ümit, nasıl bir düş gücü gerekir... Okuyanlar düşünsün.
Nâzım Hikmet’in Piraye’ye mektupla rı, bugüne dek eksiksiz saklanışı ve ya- yımlanışıyla da önemli. Edebiyatımız ve toplumsal yapımızın değerlendirilişi ba kımından önemli bu belgeleri okura ulaştırmada emeği geçen herkese, özel likle Piraye’ye binlerce saygı. ■
S A Y F A 6 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 4 3 1
Kişise! Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi