Sa^L.-- f/İH İctta M . i \
reSK İl TIH A m SA ve H.M.&JRI/SIJ BAŞKAN!
albayhüsamettînerturk
=
Wrde Qi'kasi
-101
— fa u n - SAMtB NAFİZ TANSLMI!» Mücadelede dini
sınılın
oynadığı
rol
Mütareke yıllan, Türkün muhte- bağlamak ve şayed bu tazyike rnu- lem tarihinde gizli kalmış bir çok kavemet edenler olursa onları birer kahramanlıkların sıralandığı seneler birer ayıklamak idi. Bir taraftan sa-* ... raydan, diğer taraftan Ingilizlerden vu>usu »e... v ı u t o i | ____ . _ yardım gören bu İngiliz Muhibler .Ohiii* ’sarıklısı, feslisi ile bu Millî cemiyetinde pek çok kimseler vardı Mücadeleye katılmış, herkes kendi ki bunlar, gizli teşkilâtımıza millî ’ cepheye hizmet etmekte ve başta Papas Fro olmak üzere bütün
hain-gş t ^ J 1 1 1 | 1J U i*** J * r — —
hâtıraları ne anlatmakla ve ne de leri aldatmakta idiler. yazmakla öğrenilir. Bilâkis cnu her
gün bir cepheden tetkik etn\ek, bir sız ve İngilizlere kırgmlığı müthişti. lahifesini çevirmek, burada gizli kal
f a m ı e b in i J ,C V U iııc a , t ,u ı u u u ö ^ f ,
mış kahramanları tanımak, ner Türke sebeble Millî Mücadeleye karşı pek düşen bir vazifedir. Ancak o zaman
muazzam tehlikelere, korkunç taz yiklere rağmen, şahlanmış bir mil letin efsaneleri gözden geçirilmiş o- lur. Bu gizli kalmış kahramanları, bugün artık âlemin nazarları önüne arzetmeği bir vazife telâkki ediyoruz. Mütareke y ı l l a r ı n ı n isimsiz kahra
manlar» içine başı sarıklı din ada.n- laruu, imam ve müezzinleri, kürsü vaizlerini, tekke mensublarını, med rese hocalarım da ithal etmek mec buriyetindeyiz. Bunlar dini mefkû- reler sevkile Milli Mücadelenin mu vaffakiyetine can ve gönülden ça lışmışlar, kavlen ve fi’len bu uğurda «İlerinden geleni yapmışlardır. Bil hassa aon Padişah ve Halife Sultan Vahideddinin itimadına mazlıar ol muş ve mütareke yıllarının meş’um baykuşu telâkki edilmiş Papa. F re nim- çevirdiği fırıldakları pes. guz,ei »niamış ve ona, onun tatbik ettiği metodlarla cevab vermiş olan bu din t j,^ ıi« n n ı burada ölmüşler ise rah metle, yaşıyorlar ise selametle an mak da bizlere düşen bir 'azifedir. Papa* Fro, Padişaha, gayed Dir (In giliz Muhibler) cemiyeti kurulur ve bilhassa sarık!» din adamları buraya ithal edilirse, İngiltereyi kazanman ha bil olacağım ve imzalanacak mu ahede de İngilteı;enin müzanereti sa yesinde şartların oldukça hafif k a leme alınacağım telkin etmiş, Os manlI İmparatorluğunun encam, In giliz mandası altında ve bütün isıânı âlemine hükmeden bir devlet olarak kalabileceğini anlatmıştı. Bu mak- sadla kurulmuş olan İngiliz Muhib ler Cemiyetinin riyasetine Said Molla getirilmiş, fakat perde arkasında en büyük rolü, Papas Fro almıştı. Pa pas çok cömerd idi. Zira sariettiği para, İngiliz Entellicens Servisinin mestur tahsisat» idi. Topkapı, Şeh remini fıkaralarına her hafta- bedava dağıtılan kurban etlerinin sayesinde. Türk milletini midesiie satın ala cağım zanneden bu zavallı Papazın döKtüğü paranın, cebinden ç-kınadı ğı malûmdu. Mahalle imalin arı, med rese ve tekke meşayihi bu bağış larla İngiliz Muhibler Cemiyetine sokulmak istiyeniyordu, Fransıziara gelince, onlar da mütareke ıcaoı iş gal ettikleri Adana, Kilis, Anteb ve Maraşta yerleşmek emelinde olduk ları halde İstanbul halkım ığıai et mek maksadiie (Fransız Muhibler) cemiyeti kurmuşlardı. Ve gizlice el altından Anadoluya gitmek ıstiyen zabitler» nakletmek üzere bir kru vazörün İstanbul limanında hazır bulunduğunu da etrafa yaymışlardı. Fakat İstanbulun temiz ve vatan perver halk», her iki muhibler cemi yetine de bir kıymet vermemiş, da ha doğrusu millî hislerini her türlü dostluklarının üstünde görmüştü. U tanbuldaki mahallât imamları, mü derrisler, kürsü şeyhleri, tarikatı bektaşiye babaları ve muhtelif turuku İlmiyeye mensub kimseler, zahiren
ıltalamağa var kuvvetleniş nıesa erini iarfetmışlerdi. Fakat Papas ro kısa zamanda bu sabotajı anla-n büyük gayeyi baltaladıklarını
İtalyanlara gelince, onların Fran-Her şeyden evvel aldatılmışlardı. Bu yumuşak, hattâ taraftar bir siyaset takib ediyorlardı. Onlar da (İtalyan Muhibler) cemiyetini kurmuşlardı.
Bu tarihi ve karanlık günlerden birinde göz doktoru Esad Paşayı zi yaret etmek maksadiie Cağaıoğlun- daki ikametgâhına uğramıştım. Te sadüfen orada devrin Sadrazam ve Harbiye Nazırı Müşir İzzet Paşa ile Balkan Harbinin meşhur şark ordu ları kumandanı Abdullah Paşayı bul muştum, Her ikisini tanıyordum. Onları selâmladıktan ve ellerini sık tıktan sonra oturmuştum. Dördümüz, zamanın müşkül şartlan üzerinde müdavelei efkâr ediyorduk. Esad Paşa, Ittihadcılarıı, yeni şeklinden, karakol teşkilâtından ve Kara Vasıf Beyin bu husustaki gayretlerinden ümidvar olmadığını söylüyordu. Pa şa, İtilâf devletlerinin pençesinden kurtulmanın mümkün olmadığını ilâve ediyordu. Herkesin noktai na- zan başka başka idi. Göz doktoru îjsad Paşaya göre Türkiye için ye gâne kurtuluş yolu Amerika man dasını kabul etmekti. Müşir İzzet Paşa. Sultan Vahideddinle hem fikir di. Ona göre, bizim kuvvede bağ lanacağımız yegâne devlet İngiltere idi. İngiliz Muhibler cemiyetini ko rumak ve bunu hedefine ulaştırmak lâzımdı. Abdullah Paşa ise Padişahın etrafında toplanmakla beraber Milli Mücadeleyi desteklemek lâzımdır diyordu. Onlar böyle konuşurken Müşir İzzet Paşa bana dönerek:
— Sen ne dersin Enverci?. demişti — Bendeniz şuna inanıyorum pa şam, Enver Paşa daha îstanbuldan hareket etmeden evvel bir gün, Top- kapı sarayında devletimizin has mi safiri bulunan Şeyh Sünusî hazret leri K ur’anı Kerimden bir âyeti tef sir ederek «şayed cihan harbinin ikin ci safhası tazelenirse, müsliimanlar için zafer mukadderdir!» sözünü söy lemişti. Bu âyeti kerimenin müjdesi tahakkuk edecektir. Eğer harbi taze lersek!...
Müşir İzzet Paşa gülmüş, Abdullah Paşa ise şunu sormuştu:
— Şimdi ne yapıyorsun Hüsa- meddiu?
— Teşkilâtı mahsusayı tasfiye edi yor, yeni teşekküllerle meşgul olu yorum.
O zaman Abdullah Paşa: — Aşkolsun koca asker, hâlâ uğ raşmaktan bıkmadın!...
Ben de kendilerine kurulmakta o- lan yeni cemiyetler ve gruplardan, bilhassa din sınıfının gayretlerinden, imamların, kürsü vaizlerinin, med rese hocalarının, tekke şeyhlerinin millî davaya gösterdikleri hassasiyet
ten bahsetmiştim.
Din sınıfı mensublarınm bu gay retleri Lozan sulhunun akdinden sonra da işe yaramıştı. B ü jü k Millet Meclisinin tecdidi sırasında birinci ve ikinci grup mücadelesi levam e- diyordu. İkinci grup mensublan Mustafa Kemal Paşaya cephe almış
~ ---— --- m u h a l i j \ . r i ı i c ı i r c f ş a y a c e y x i e 0 x 11119
glliz Muhibler Cemiyetin» intisab kimselerden mürekkebdl. Bunlar A- niş, fakat el altından bu cemiyeti nadolunun bazı mmtakalarında
yaşa-yan Yürüklere, Sofilere, bazı yer lerde Tahtacılar namı altındakilere, kızılbaşlara, bazı mıntakalarja Abdal ş, derhal Padişaha din adamları- namı verilen zümreler ki Ateviler-dir, bunlara istinad ediyorlardı. Bü-ına yakıla anlatmıştı. İşte » zaman tün bu gruplar o zamanlar Kırşehir ı din adamlarım bulup çıkarmak civarında ikamet eden Hacıbektaş m Yıldız sarayında gayet mahrem nahiyesinde yerleşmiş Çelebi Cema- r (İstihbarat şebekesi) kurulmuş leddin Efendiye bağlı idiler. Muma- ı bunun başına da Sultan Vahided- ileyh şahsan Hürriyet ve İtilâf fır- nin kayınbiraderleri olup resmi kasına intisab etmiş ve etrafına ka- 'ıtı müzikal hümayun kumandan» ı»babk bir zümre toplamışı». Bütün n Miralay Çerkeş Zeki Bey ge- etrafındakiler, Anadoluyu. İtilâf ilmiş, aynı zamanda yavelanı has j— ı_.-r_-ı_ , —
ızreti şehriyariden bulunması ve t» şahanenin karini hası olması ısebile Papas Fro’nun da itimadını ızanmışü.
Bu şebekenin gayesi şu idi. Ma ille imamlarile, müderrisleri, kür- şeyhlerini, bektaşi tarikati vesaır rikatl ilmiye münfesihlerini milli şkilâüardan uzaklaştırarak »araya
devletlerinden Mustafa Kemalin de ğil de Cemaleddin Efendinin kurta racağına inanmışlardı.
Bektaşiler ise İstanbul ve Anado- luda İttihad ve Terakki fırkasına mensubdular. Bunlar da daha ziyade İstanbulda toplanmışlar, Cemaleddin Efendi zümresine aksi cephe almış lardı. Meclisin yenileneceği sırada
— Arkası Sa. 5. Sü. 4 de —
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi