• Sonuç bulunamadı

2000'li yılların cumhurbaşkanı adayı Barış Manço:"Talk-Show seyirci önünde olur; diğerleri gevezeliktir"

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "2000'li yılların cumhurbaşkanı adayı Barış Manço:"Talk-Show seyirci önünde olur; diğerleri gevezeliktir""

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

bitecek

Uzun zamadır kendisine

gelen tekliflere olumsuz cevaplar veren Alev Tannan sonunda kasetçilere evet dedi. Gazinocuların gözdesi olan Alev Tarman şimdilik kendisine gelen gazino tekliflerine hep olumsuz cevaplar veriyor. Genç solist yeni yapacağı kasetin parçalarını seçtikten sonra önümüzdeki günlerde stüdyoya girecek. Selami Şahin ve Aysel Gürel’in yazdıkları parçaları okuyacak olan sanatçı üç yıldır özlediği hasretine kavuşacak.

Seı tip GÜCÜN

) 7 9 b

Bu akşam Ataköy M arina’da bir

konser verecek olan Barış Manço,

aynı zam anda evliliğinin 15. yılını kutluyor

Bugün Manço ailesinde iki heyecan birden yaşanıyor. Bu akşam Ataköy

marina’da konser vermeye hazırlanan Barış Manço, aynı zamanda 15. ev­ lilik yıldönümünü kutluyor. İki çocuk sahibi Manço’lar dedikodudan, eğlence­ den uzak, Moda’daki evlerinde sakin bir yaşamı tercih ediyorlar. Lale Manço, Barış Manço’nun en büyük yardımcısı. “7’den 77’ye" de Barış manço’nunsağ kolu olan Lale Manço, programın hazırlığından yapımına, organizasyon ve tüm koordine işlerinden sorumlu. Manço’lar konserden sonra ikinci balayı için Belçi­ ka'ya gidecekler. 15. yılın şerefine mutluluk fotoğrafı çektiren Barış ve Lale Man­ ço, çok sevdikleri bu fotoğrafı Melodi okurları için verdi.

(2)

adıköy, Mo-da’da apart- m a n l a r m arasında tek başına ayak­ ta duran _______ pembe bir köşk. Kapı­ da 56 model Rolls Köy­

ce. Evin için birbirin­

den değerli tablolar, antika eşyalarla dolu. Baktığınız her köşede ilginizi çekecek bir eş­ ya, bir nesne var. Salo­ nun diğer köşesinde kocaman, kuyruklu si­ yah bir piyano. Evet,

Barış Manço’nun Mo-

da’daki evindeyiz. Ka­ pıyı kendisi açıyor. Bu­ günlerde oldukça ka­ rarsız. TRT ile Kanal 6 arasında seçim yapma­ ya çalışıyor. Belki de söyleşimiz yayınlandı­ ğı gün, kararım vermiş olur. Sohbetimize yem yayın döneminde nere­ de ve ne yapacağım so­ rarak başlıyoruz...

“Şu anda kesin olan şey, Ekim ayında ek­ randa olacağım. TRT’de program sona erdiği için el sıkışıp ay­ rıldık ama TRT yetkili­ leri, ‘Bunu bitmiş ka­

bul etmiyoruz,’ diye­

rek arzularım belirtti­ ler. Ben ısrarla şunu söylüyorum: Bir; prog­ ramın olması için, baş­ ta halkın istemesi la­ zım, İkincisi; yayın ku­ rulunun istemesi,

üçüncüsü; onu yapan

teknik ekibin istemesi, son­ ra benim istemem, beşinci; bankamın istemesi lazım. Genelde özel televizyonlara transferler konusunda, bel­ ki de yanlış bilgi verildiği için, hep beşinci faktör öne çıkarılıyor, özel kanallar iki üç yıldır var. Bize de karın­ ca kararınca teklifte bulun­ dular. Ama bütün yaşamım boyunca biraz önce saydı­ ğım listeyi hiç ters yüz et­ mediğim için, hiçbirine sı­ cak bakmadım.”

-Bu durumda tercihiniz TRT oluyor.

“Birinci isteğim maksi- mal bir halkın istemesi. Şu anda maksimal halka, TRT ekranlarından ulaşılıyor. İkincisi, manevi doyuma ulaşmak istiyoruz. Bugüne kadar 169 program yaptık. Bu bir rekor. Daha bir Alla­ hın kulu çıkıp, da, TO daki­

kayı boşa geçirdin’ demedi.

Bu önemli. ”

-Yani...

“Biz TRT ve Kanal 6 ara­ sında görücüye çıkmış du­ rumdayız şu anda. İki taraf­ tan da arzular var, benim de iki tarafa karşı çok yatkın taraflarım var. Ben iki saat istiyorum. TRT 45 dakika ile sınırladı bizi. Sabah 45 dakika, akşam 75 dakika is­ tiyorum., aynı gün paslaş­ mak bir program. Kanal 6 kabul etti, şimdi TRT ’da kabul ettiğini söylüyor. Şimdi biz ortada kalıver- a il ç ”

-iki saatte neler var?

“Ben 4 yıldır yapmakta olduğum programın çok.sı­

' Bundan böyle her gezimize seyirciyi de

götüreceğiz. Programın yarışma bölümleri olacak. Kazananlar bizimle

beraber dünyayı gezecekler.

kışık olduğu kanaatinde­ yim. Çok ciddi konuklarım geliyor, ben ontilra 8 dakika ayırabiliyorum. 8 dakikaya bir Cumhurbaşkanını so­ kamıyorsunuz. Dünyanın en ünlü modacıları, futbol­ cuları, dünyaca ünlü sanat­ çılar, nobel kazanmış bü­ yük yazarlar geldi. Farkın­ daysanız son on haftadır ben şarkı söylemiyordum, kendi küplerimi kaldırdım. Yeni kasetim, yeni küple­ rim var ama bir yerden kes­ mem lazım. ‘Adam Olacak

Çocuk’ta başlangıçta çocuk­

lar tutuktu, şimdi alıştılar.”

- Geçtiğimiz haftalarda­ ki söyleşimizde Cem Özer sizin için, ‘esas talk-shown Barış Manço yapıyor* dedi. Ne dersiniz?

„ “Allah razı olsun, Cem

Özer’i yanaklanndan öpü­

yorum. Çok sevindim. Ben de dün Telerama’ya, ‘Bu­

gün Türkiye’de bir kişi ha­ riç -o da Cem Özer- talk- shovvcu yok.’ dedim. Be­

nimki tabii ki talk-show. Ben dört yıldır bunu yapıyo­ rum. Arada ciddi bir nüans farkı var, benimkiler ünsüz, Cem’inkiler ünlü. Ve ikisi de seyirci önünde yapılıyor. Talk-show seyirci önünde olur, diğerleri' gevezeliktir.

Orhan abiyi, Halit abiyi katmıyorum listeye. Herse-

yi onlaırian öğrendik. Onlar hakikaten kategori dışı.”

-Bu işi yıllardır yapmak istiyor gibisiniz...

“1970 senesinde Türki­

ye’ye özel televizyon stüd­

yosunu ilk ben getirdim. 22 sene ben bunu yapmak için beküyordum. O zaman için bir hayli büyük külfet, üç kamera, en iyi çekim cihaz­ ları, monitörler, resim seçi­ ciler. Tabii ki TRT ile muka­ yese edilmez. Türkiye’nin ilk özel televizyonunu Mo-

da’da kurdum. ” -Ne yapıyordunuz?

“Sadece kendimi hazırla­ dım. Kimseye bir şey yap­ madık, kendi küplerimizi hazırladık. Sonra miyadı ' doldu, satıldı gitti aletler. Küt diye bu işe girince yeni­ leri geldi.”

-O zamanlar başvuruda bulundunuz mu?

“74’ten 88’e kadar 14 se­ ne, çeşitü fasılalarla müra­ caat ettim. Kabul edilmedi. 86’de yarım ağız kabul etti­ ler, 26 hafta çocuklara yöne- ük ‘Barış Manço sîzlerle’ diye program yaptık. Be­ nim istediğim bu değil, ken­ dim program yapmak isti­ yorum, dedim. 1988’de start verdiler. 14 sene bekledim.”

- Size günümüzün Evliya Çelebi’sı diyorlar. Görme­ diğiniz ülke kaldı nu?

“Var tabii, en az bu kadar daha var. Koskoca Hindis­

tan, Çin, Orta Amerika, Kuzey Afrika, Avustralya.

Biter mi dünya.” ’

- Birçok kişi sizin

yeri-tirmeyecek, daha pasif ama daha saygın bir şeMlde hiz­ met vermek gibi bir aslan yatıyor yüreğimde.”

- Ne zaman?

“2002-2003 yıüan için dü­ şünüyorum. Nasıl televizyo­ na 20 sene önce başladıy- sam, bunda da erken başla­

olay yok. Cumhurbaşkanı biraz böyle şeyler gerektiri­ yor. Bu temel üzerinde tabii beraber gelen, uluslararası ilişkiler var. Dört yıldır baş­ ladım buna. Ayak basmadı­ ğım yer kalmayacak o gün geldiği zaman. O ülkenin önemli insanları ile

tanışı-‘ Barış d ive bir adam var, kafası var, çalışıyor, bir şevler üretiyor,,

ailesi var, dengeli, son yirmi sene vergi rekortmenliğini kimseye kaptırmamış, askerliğini doğru yapmış, gece hayatı vok, karıştığı bir

olay vok. Cumhurbaşkanı biraz böyle şevler gerektiriyor.”

nizde olmak istiyor. Herke­ sin hayalidir seyahat et­ mek.

“Bundan böyle her gezi­ mize seyirciyi de götürece­ ğiz. Onların özlemi olduğu­ nu ben de biliyorum. Eli­ mizdeki maddi imkanlarla bu kadarını yapıyorduk. Şimdi maddi imkanlarımız artınca, programın yarışma bölümleri olacak. Kazanan­ lar bizimle beraber dünyayı gezecekler.”

-Böylesine seyredilen bir programa imza atmanın sırrı nerde?

“Kafamın içinde. Asünda basın beni yıllarca kafamın dış görünüşüyle oyaladı. Düşünmediler ki, bu dış gö­ rünüşün altında bu adamın bir de iç dünyası var. Hala bana sizin yüzükleriniz var, bu saçlar kaç yıldır uzun di­ ye soruyorlar. Bu televizyon programı başlayınca halk o saçların altında kafanın içinde birşeylerin olduğunu gördü. Sadece şarkı söyle­ miyor, konuşuyor, konuş­ ması kafayla uğraştığını gösterir. Programın başarı­ sını bende değü, halkta ara­ mak lazım. Tabu ki o güç vardı ki, çıkü ortaya. Gel be­ raber sokağa çıkaüm, 10 métré yürüyeüm. Hiç­ bir allatan kuluna nasip olmayan bir sevgi göre­ ceksin. Tabii bu 30 se­ nelik bir kişilik kavgası. Önceleri şarta söyleyen, kendine özgü kıyafetle­ ri, takıları ile sınırlan­ mış bir adamdım ben.

Türk Pop Müzik sanat­

çısı, abuk sabuk tanım­ lamayla sıkışmış kal­ mıştım bir köşede. TRT zincirlerimi kırmama yardımcı oldu. İlerisi için ciddi düşüncelerim

var, Türkiye’nin gelece­

ği ile ilgili. ’

-Cumhurbaşkanlığı gibi.

“Evet, başka bir yer­ de hizmet vererek, yani bu kadar aktivite

gerek-dım. Yasalar elverirse, halk da isterse, şablon tutarsa, kısmetse olur.”

-Şimdiden hazırlıklara başladınız.

‘Tabu.”

-Neler yapıyorsunuz?

“Niye söyleyeyim, daha 8- 9 sene vakümiz var. Kendi­ mi geüştiriyorum. Kendim mükemmele giden yolu bulmaya çaüşıyorum. Çün­ kü bence o makam, herke­ sin gönül rahatüğıyla, ‘evet,

bu adam benim cumhur- başkanımdır’ diyebileceği

ve şefkatle, sempatiyle, hür­ metle bakabileceği makam­ dır. Öyle değil demiyorum, orda oturanlar da öyle değil­ dir demiyorum, çünkü za­ ten eskiyi ten­

kit ederek bir yere varm ak. m ümkün de­ ğil, ama ben kendimi böyle bir makama hazırlıyorum Ondan sonra göreceğiz ba­ kalım ne kadar beceririz. Ben y a p a c a ğ ı m a eminim.” -Farklı bir Cum hurbaş­ kanımız olur. “Denenebilir. Demokra­ siler bir deneme rejimidir. Bizde şimdiye kadar hep aynı tip Cumhurbaşkanla­

rı vardı, asker kökenli, ta­

yinle gelen. Çekoslavak- ya’da yazar Cumhurbaşka­ nı oldu, Amerika’da sinema oyuncusu. Bir insanın bir dönemde sanatla veya baş­ ka bir şeyle uğraşması, bu adamın değerinden ne gö­ türür, ne artırır. Sizi buraya getiren neden iyi şarta söy­ lemem değil, Barış diye bir adam var, kafası var, çalışı­ yor, bir şeyler üretiyor, aile­ si var, dengeü, son yirmi se­ ne vergi rekortmenliğini kimseye kaptırmamış, as- kerüğini doğru yapmış, ge­ ce hayatı yok, karıştığı bir

SS99

gırum, Lorduyla,

Baronuy--Bir kısmını programda izliyoruz.

“Bir kısmım izleyemiyor­ sunuz. Ağır kaçar diye ko- yamıyorduk. Onlara da ayıp oluyor. Dünyadaki bütün kraliyet aileleriyle temas haündeyiz. Türk inşam di­ ğer ülkeleri idare eden in­ sanları görsün istiyoruz. Bi­ zim konuklarımız genelde ünsüz ama ara sıra da feci ünlü konuklarımız var.”

-Televizyon seyrediyor musunuz?

“Benim televizyonum yok. Hiç olmadı, olmaya­ cak. Bizim eve televizyon şöyle girdi. Çocuklar doğdu,

nimeti burası, içinde ne görüyorsunuz hepsi. Kapıdaki Rolls-Royce da vardı. Televizyonla ben ne aldım? Bir iki tablo, belki.”

-Rolls Royce’dan

kimse de yok mu?

“Yok, dünyada da çok az var. Çünkü bu 65 model. Duyuyorum

Matild ablamızın da

varmış 7 milyar tiralık, bu da 4 milyar; Fakat bunlar yok zaten. Ben­ de 4 tane daha var. Kla­ sik arabaya meraklı­ yım. Koleksiyonum Belçika’da. Önümüz­ deki ay geüyorlar.”

-Güzel ve eski bir arabaya binmek nasıl bir şey? Ben olsam bir yere çarparım diye çok korkarım kullanırken.

“Başka bir türlü. O konuda haküsın ama bir de bir insan güzel- tikleri beraber yaşamak istiyor. Bütün bu etraf- dakilere bakarsan, ayıp­ tır söylemesi ama bura­ da milyarlar yatıyor. Bu milyarlarla çimento fab­ rikasının hisse senetleri atinırdı, o zaman ben ve karım kağıtlarla bera­ ber yaşardık, hayır. Biz bu dünyayı bugüne ge­ tiren insanların bizebı­ raktıkları ile beraber ya- i , şamak istiyoruz. Rolls-

Royce bir imaj. Bu oto- ;

“Hisse senedi alıp kağıtlarla yaşayabilirdim, ben antikayı

tercih ettim. Rolls-Royce otomobil, diğerleri araba. Bu otomobil yapılırken bir takım insanlar düşünülerek yapılıyor.

Ben o insanlardan bir tanesi olduğuma inandım.”

bir bakıcı abla geldi, hoş beş, bir saat geçti, kıvranı­ yor kız, televizyonu arıyor­ muş, ‘Köle İsaura’yı seyre­ decek. Git, komşuda seyret dedik. Sonra Lale, böyle ol- ıcak, televizyon alalım, Bir küçük televizyon aldık, üst kata koyduk.”

-Sevmiyor musunuz?

. “Bir kere vaktim yok. İkincisi seyredeceğim de ne yapacağım. Benim televiz­ yondan öğreneceğim bir şey yok ki, ben kendi tele­ vizyonuyla kavga veren bir insanım. Şu olur belki, ne olduğunu görüp te yapma­ mak. Onu da herkes biliyor, beni uyarırlar.”

-Çok kazandınız mı tele- viyondan?

“Hayır çok kazanmadım. O yüzden biraz enayi gözüyle bakıldığımın farkındayım açık ko­ nuşmak gerekirse.”

- Estağfurullah.

ay;

bir harf var. Ben en iyi işi yapayım derken bir hayli enayi duruma düştüğümün farkında­ yım. Çünkü an geüyor, kendinizden çok şey veriyorsunuz. Kuzey kutbuna gitmeyi bir de­ neyin yarın lütfen. Bir hesap çıkarın. 6 kişi gi­ deceğim deyin, 250 ki­ loluk aletle. Hiçbir uçak şirketi, THY dahil size indirim yapmıyor. Şakır şakır kilo başına para alıyorlar. Dört du­ var arasında program yaparak, bizim buçuk katı fazlası para alanlar var. Bu köşk ve içi, tele­ vizyon programı başla­ madan önce vardı.

Be-ıyce bir imaj, mobil, diğerleri araba. Bu otomobil yapılırken bir takım insanlar düşü­ nülerek yapıüyor. Ben o insanlardan bir tanesi olduğuma inandım. Şu piyano. AKM’deki piya­ nonun aynısı. Fabrika bunu yaparken Türki­ ye’ye 10 tane satacağını bitiyor, 1 l’nci ben olma­ lıyım. Hayata böyle bir optikle bakarsanız, .o za­ ten sizin oluyor, ilahi güçler de yardım edi­ yor.

-Antikacılar buna inanıyorlar, değil mi?

“Siz almaya hazırsı­ nız, sahibi o saat satma­ ya karar veriyor. Benim

Rolls-Royce’ı alışımın

öyle ilginç bir hikayesi var ki. Satmıyordu adam, 4 sene peşinde koştum. Genç bir arka­ daş, babasından ona kalmış, 20 yaşlarında çok güzel bir hanımı vardı. Migrenden muz- daripti, o gün yemekte beraberiz. Ben de baş ağrılarına karşın, panal- jin kullanırım. En ucuz, ama çok mucizevi bir ilaçtır, sahibi duysun, çok mutlu olsun. Ame­

rika’ya, Avrupa’ya bile

gönderiyorum. Kıza verdim, çekinerek aldı. Akşam telefon geldi, ye­ nisini istediler, bendeki bütün kutuları yolla­ dım. Karısının baş ağrı­ sını geçirdimdiye ara­ bayı bana sattı. ”

- Sizin çok hoş bir ev­ liliğiniz var. Geceleri gezen, tozan kişiler de­ ğilsiniz. Ortalıkta pek gözükmüyorsunuz...

“Gece hayatımız sıfır. Hiç yok yani. Nadiren, çok önemli bir şey olu­ yor da, gidiyoruz, sonra bir hafta Lale ile benim başımız ağrıyor. Gece­ lerden zevk almıyorum bir, gece hayatı bizde becerilemiyor iki. Gece hayatı demek inanıl­ maz bir gürültü demek. Şu teybi atin, adam başı 500 bin lira yemek

yem-—■''•••O*— _ v uuu umma

juuıunyuıu-“Doğru ama. En iyi Men lokantaların birine ile enayi arasında tek gidin, bütün gün açıkgür _

tutun, sonra dinleyin. Akıl almaz bir gürültü, çatal bıçak sesi, ne oldu­ ğu belli olmayan bir müzik, herhangi bir he- avy metal müziğinden daba rahatsız edici."

-Peki Cumhurbaş­ kanlığı gündeme geldi­ ğinde, gezmeniz gere­ kecek, yemekler...

“Çok da şart değil. Ben Bush’un, Mitte-

rand’m her yere gittiği­

ni zannetmiyorum. Gi­ denler çok meraklı ol­ duğu için gidiyorlar.

Cumhurbaşkanı’nın

bir temsil görevi vardır. Ben o asli görevi yapma uğruna yola çıkmış bu­ lunmaktayım. ”

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmada, Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araş- tırma Hastanesi YBÜ’de çalışan sağlık çalışanlarının HIV/ AIDS konusundaki bilgi ve tutumlarının

Toplum kökenli olguların %75’i deri ve yumuşak doku infeksiyonu olan hastalar olup bu oran sağlık bakımıyla ilişkili olgularda %37 olarak tes- pit edilmiştir.. “Asian

Bakteriyel, viral ve etken saptanamayan pnömoni grupları arasında balgam çıkarma, boğaz ağrısı, oskültasyon bulgusu ve kor- tikosteroid kullanımı gibi değişkenler

Ülkemizde sağlık çalışanlarının kızamık bağışıklığıyla ilgi- li çalışmalara bakıldığında, 2005 yılında, Ankara Numune Eği- tim Araştırma Hastanesi ve Sami

Pérez-Huertas ve arkadaşları (21)’nın alojenik HKHT yapılan 29 çocuk hastada yaptığı çalışmada 6 (%20) hastada nakilden medyan 24 gün sonra BKV’yle ilişkili

Sonuç olarak, sunduğumuz olguda olduğu gibi 60 yaş üzeri herpes zoster ophthalmicus saptanan hastalar santral sinir sistemi komplikasyonları açısından yakından izlenme- lidir..

animaloris’in etken olduğu ilk infektif endokardit olgusu olup, hayvan teması gibi bir risk faktörü de bulunmaması nedeniyle dikkat çekicidir..

In der Nacht darauf zog Sultan Abdülmecid mit einer grossen Zahl von Laternenträgern, die ihm den Weg erleuchteten, durch die Gärten des benach­ barten Çırağan