• Sonuç bulunamadı

Selim İleri, İstanbul'u yazdı:Oğlak Yayınları'nın yayımladığı 'Yıldızlar Altında İstanbul', yazarın kırkıncı kitabı!

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Selim İleri, İstanbul'u yazdı:Oğlak Yayınları'nın yayımladığı 'Yıldızlar Altında İstanbul', yazarın kırkıncı kitabı!"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SAYFA CUMHURİYET

14

KULTUR

İo,

Oğlak Yayınlan’mn yayımladığı ‘Yıldızlar Altında İstanbul’, yazarın kırkıncı kitabı!

Selim İleri,

İstanbullu

X ıldızlar Altında İstanbul izlenimler-duyumsayışlarla başlıyor, anılarla sürüyor ve okumalarla,

okuma notlarıyla noktalanıyor. Belki de yitirdiğimiz İstanbul’un intikamını almaya çalışıyorum.

Hem, yalnızca İstanbul da değil söz konusu olan. Dilinden davranışına, yaşama biçiminden

dinlediği müziğe, giyinişinden yürüyüşüne öylesi bir değişimden geçiyor ve öylesine bedbahtça

‘küçük Amerika’ olmaya kalkışıyoruz ki, kendi varlığım için, direnebilmek için yazıyorum...

Kültür Servisi - Selim İleri bu kez İstan­

bul’u yazdı. Oğlak Yayınlan arasında çıkan

Yıldızlar Altında İstanbul, Selim İleri imza­

sı taşıyan kırkıncı kitap. Yazarlık yaşamına 1967’de Yeni Ufuklar dergisinde başlayan Selim İleri ’yle Yıldızlar Altında İstanbul için söyleştik:

- Kırkıncı kitap. Neler duyumsuyorsunuz?

Karmakanşık şeyler. Bir mutluluk, bir kı- nklık. Bazı kitaplar için pişmanlık. Bazıla­ rından elbette sevinç duyuyorum, iyi ki yaz­ mışım diyorum. Daha çalışkan olabilirdim di­ yorum. Ne kadar çok yazmışım diyorum... İş­ te hepsi. Belki şöyle özetleyebilirim: En bü­ yük aşkım, yazmak olmuş. Tek arkadaşım, tek dostum; kimi dönemler için muhakkak ki öy­ le.

- İstanbul niçin ‘yıldızlar altında’?

Anlattığım İstanbul artık yok. Yıldızlara ka­ rışmış, gökyüzünün boşluklanna karışmış bir İstanbul bu. Ölü yıldız yansılarının İstan­ bul’u. Ben onu çocukluğumda yaşadım. Onun son dönemleriydi. Göçmek, ölmek üzereydi. .Ahşap mimarisinin büsbütün silinişine ta­ nıklık ettim. Evlerdeki eşya değişimine tanık­ lık ettim. Sözgelimi, taş tepsiyi eskiciye ver­ dik, yerine plastik bidon filan aldık.

- Kitapta yer alan yazılarınızda çevresel de­ ğişim üzerinde duruyorsunuz. İstanbul'un kendine özgü çiçeklerinin, bitki örtüsünün bi­ le değiştiğine değiniyorsunuz. Çevreci bir yak­ laşımınız var...

Bunu günün modasına uymak amacıyla yapmadım. İstanbul’un gerçekten kendine özgü çiçekleri vardı. Eski edebiyatımızda çi­ çek yazılan yazılırdı, bu soy yazılar yeni ede­ biyatımızın öncü yazarlannca da kaleme alın­ mıştır. Yakup Kadri’nin bir düzyazı şiiri Ab-

dülhak Şinasi'de bol bol çiçek, bitki betim­

lemesi, Refik Halid'in mevsimlere ve çiçek­ lere ayalmiş yazılan. Hemen hepsini okumu­ şumdur. Birer kılavuz oldular. Gözümüzün önünde yeşertisiz kalan İstanbul herhalde yazmaya zorladı. Çiçek ve yeşerti gözü ok­ şar, gönlü açar. Yokluğunu hiç olmazsa ya­ zıda çizide gidereyim dedim.

- Yıldızlar Altında İstanbul’un yazılarında geçmişe bağlılığınız bir kez daha vurgulanı­

yor. Selim İleri bugünün İstanbul’unu yaz­ mayacak mı?

Geçmişe bağlı mıyım? Geçmişi sadece ha­ tırlıyorum. Geçmişe bağlı olsam ne değişe­ cek, geçmişe bağlılığımla ben ne değiştire­ bileceğim? İstanbul, bugün, bir yağmacılık - gözü dönüklük - yırtıklık - köşeyi dönmeci­ lik kenti olmuştur. Ne imparatorluk başken­ tidir ne de cumhuriyet kültürünün izlerini ta­ şımaktadır. Korkunç acısıyla bir ‘açık şehir’ kimliğine yol alıyor. İnsan ilişkileri keder yüklü, mimarisi bir cinnet, gelir olanaklan iyi­

ce kıstmlmış... Böylesi bir ortamda, şehrin halkı bir uçtan bir uca kavrulup kalmışken, bir de bakıyorsunuz, Amerika ve İsviçre kö­ şeleri. Biraz Şikago, biraz Suudi Arabistan. Biraz Arjantin, biraz Londra-Paris. Bir genç çocuk gördüm, cilasız tahtadan sandığı sav­ rulmuş bir ayakkabı boyacısı, ağlıyordu. He­ men ardında çok pahalı bir İtalyan modacı­ sının markalı giyim satış yeri. İşte söyledim, fakat neyi değiştirebildim? İstanbul, bu! Ben geçmişi yazarken, yitirilmişi yazarken geç­ mişten kırpıntılan belki yaşatabilirim umu­

dunu taşıyorum. Bir kıvılcım, bazan yetebi­ lir...

- Yıldızlar Altında İstanbul üç bölümden olu­ şuyor. İstanbul’u mevsimleri ortasında anla­ tıyorsunuz. Sonra anımsadığınız kent. Son bölüm, “ İstanbul’u Okurken” başlığını taşı­ yor. İstanbul'u gerçekten okuyor muyuz? Okuyabiliyor muyuz?

Yıldızlar Altında İstanbul izlenimler-du- yumsayışlarla başlıyor, anılarla sürüyor ve dediğiniz gibi, okumalarla, okuma notlany- la noktalanıyor. İstanbul’u ‘meraklısı’

dışın-yazdı

da kimsenin okuduğunu sanmıyorum. Çelik

Gülersoy’un himmetiyle yayımlanmış çok

güzel İstanbul kitaplan yıllar yılı ‘alıcı’ bek­ ledi. Büyükşehir Belediyesi, A. Süheyl Ün-

ver’in toplu eserini bastı. Hani nerede baskı

üstüne baskılar, yirminci, otuzuncu basım şeritleri...

İstanbul ’u okumadığımız gibi, okuyabilme imkânlanmız da enikonu dar. Soğukçeşme So­ kağındaki İstanbul Kitaplığı’nda ciltlerce- cilt­ lerce İstanbul eseri görmüştüm. Yüzyıllar içinde yabancı seyyahların, tarihçilerin, araş- tırmacılann eserleri. Yüzde biri dilimize çev­ rilmemiş. Türk yazarlannm eserleri için de geçerli bu: Yayımlanmış, unutulmuş.

Bakın yeri geldi, sevgili gazetemizden ri­ ca etmek fırsatı doğdu: Cumhuriyet’in yayım­ ladığı nefis bir İstanbul kitabı vardır, Haluk

Şehsuvaroğlu’nun “Tarih Boyunca İstanbui”u.

Yayın tarihi elliler. Keşke yeniden bassa Cum­ huriyet.

- İstanbul'u yazarken, İstanbul konusunda düşünürken siz neyi amaçlıyorsunz. Yalnızca anı birikiminizi dile getirdiğiniz mi belirtilme­ li?

Bilmiyorum. Belki de yitirdiğimiz İstan­ bul’un intikamını almaya çalışıyorum. Hem, yalnızca İstanbul da değil söz konusu olan. Dilinden davranışına, yaşama biçiminden dinlediği müziğe, giyinişinden yürüyüşüne öy­ lesi bir değişimden geçiyor ve öylesine bed­ bahtça ‘küçük Amerika’ olmaya kalkışıyoruz ki, kendi varlığım için, direnebilmek için ya­ zıyorum...

Kitaptaki yazılann büyük çoğunluğu, ba­ zı eklemeler, çıkarmalar bir yana, Cumhuri­ yet’te yayımlandı ilk olarak. O yazılar için sev­ gili okurlar beni yalnız bırakmadılar, mektup yazdılar. Benim her yazım da bir mektup za­ ten. Yıldızlar Altında İstanbul’u, bu kenti çok sevmiş bir yazıcının bu kente bir mektu­ bu diye okuyabilirsiniz...

- Yeni çalışmanız var mı?

Yemek kültürümüz üzerine yazılar. Bir do­ lu yazı. Mutfağımızın konserve mısırsız sa­ lataları vardı. O mutfağı anlatmak istiyorum. Madam Anahit'in yemekleri, Neşecan Yen- ge’mizin Nemse böreği, ötekiler-ötekiler.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Oysa başka romanla­ rında aynı şey, bu kadar radikal biçimde söz konusu değil.. - Kimseye anlatamadım

Zaman geçtikçe ve başka tür feminizmleri keşfettikçe Duygu Asena ile feminizme yaklaşımım örtüşmemeye başladıysa da hep onun kadınların bugün

Koca Yaşar, seni elbette çok seven, yere göğe koya­ mayan çok sayıda dostların, milyonlarca okuyucun ve ardında koca bir halk var.. Ama gel gör ki onların

26 ve 28 ekim günleri İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası ile İs­ tanbul Devlet Opera ve Balesi Ko­ rosu, şef Rengim Gökmen yöne­ timinde Necil Kâzım Akses’in

ö lü m yıldönüm ünde, Nadir N adi’yi anm ak için, en güzel yöntem in, yazılarını yeniden gözden geçirm ek olduğunu düşünm üştüm ; günlerdir kitaplannın birini

Büyük bir Türk şairinin ürünleri içinde ve çağdaş şiirimizde yerini çoktan almış olan bu şiirle ilgili olarak birkaç gün önce “M illiyet” gazetesindeki

Azot %3,3: Proteinlerin yapıtaşları olan aminoasitlerin yapısında bulunur, aynı zamanda DNA’yı oluşturan nükleik asitlerin de önemli bir parçasıdır!. Özlem Ak

Bu dalga boyu, ışık tayfında kırmızı ve mavi tonların arasında kaldığı için tüm bu ışımaların birleşiminde Güneş beyaz görünür. Ancak bizle Güneş