Ankara Belediyesi, Mehmet Aklfin Ankarada oturduğu ve İstiklâl Marşım yazdığı evin bulunduğu sokağa şairin adını vermiş ve bu ismi taşıyan plâ ka güzel bir törenle buraya a- sılmış. Akifin hâtırasına bu su retle bağlılığımızı göstermek bir kadirşinaslık eseri olduğu için memnunlukla karşılanma 5a değer.
Şair Mehmet Akif, hakkın - da türlü hükümler veıiîen, fi kirler ileri sürülen bir şahsi yettir. Daha hayatta İken hay tanları kadar aleyhinde bıılu ■ nanlar da vardı. Esasen her sa •ıat adamı için sevilmek ve se vilmemek, lehinde ve aleyhin de bulunulmak mukadderdir, Her cemiyette zevkin ve an - (ayışın türlü seviyelere ve tür lü mikyaslara tabi bulunması nukadder alduğuna göre, se- -ılmek ve sevilmemek, beğe- ıilmek ve beğenilmemek her şairi bekliyen b!r ftkibettir. Bu âkibetten beşeriyetin büyük dehaları bile kurtulamamış - tır. Fuzullyl, sevenler kadar sevmiyenler de var dersek faz la mübalâğa etmiş «ayılama - vız. Shakespeare’in 'vrlarda:
İ ■
Bir tören
Mehmet Âkıfin en kuvvetli tarafı
beri kabul edilen dehası ya - nında, bu şairi mânâsız bulan ve eserlerini hicveden kitaplar da bir kütüphane teşkil edecek kadar çoktur.
Geçenlerde ölümünün yü - züncü yılı bütün düriyada a- nılan Goethe hakkında; Fran- sanm klâsik zevkini temsil e- den “Nouvelles Littéraires,, dergisinde, birçok değerli ya zılar ve anketler arasında, Goethe’ye tahammül edemedi ğini ifade eden bazı tanınmış fikir ve sanat adamlarının ya zılarını da okuduk.
Şu halde Mehmet Akifin de şair ve sanatkâr-tarafını be - :
ğenmlyen, sevmiyenlerin ara mızda bulunmasını pek tabii hattâ zaruri sayabiliriz. Hele Akif gibi içtimai dâvalar üze rinde durmuş bir şairin, fikir ce kanaat cephesinin muarız
l a r ı ‘arafından şiddetli bir h ü
-İstiklâl marşını yazan Akif için ikbal yolları,
refah kapıları açıktı. Fakat o, bütün bunları
hiçe saydı; inandığı, iman ettiği mefkûre
yolunda silik bir insan gibi yaşamayı tercih etti
SEDAT OKSAL
cuma maruz kalmasını yine fi kir bakımından tabiî saymak lâzım gelir.
Öyle sanıyorum ki, sanat - kâr Akife, şair Akife karşı ya pıla bilecek, yapılması nıüm - kün olan . tenkidlere mukabil; onda bâriz meziyet olarak gö ze çarpan, aslâ itiraz ve tevil götürmiyen bir cephe vardır ■' ki kadirşinas olanlar onun bu tarafını hiçbir- suretle küçtim- siyemez, ehemmiyetsiz göre - mez: Bu cepte, .Akifin kanaat
lerine samimiyetle bağlı oluşu, inandığı şeyi zamanın ve hâ - diselerin Ucalarına göre âyar- , lamak veya değiştirmek gibi küçüklüklere aslâ tenezzül et meyişi, kanaat ve şahsiyet sa hibi bir insan olarak celâdet ve temerrütle kendisini her va kit göstermiş olması şeklinde ifade edilebilir.
Mehmet Akifi ou bakımdan bir büyük adam, hattâ .bizim cemiyetimizde son zamanlara kadar pek sık tesadüf edilmi
>u:ı bir fikir ve içtihat kah - ramanı olarak göstermek müm kündür.
Ne gariptir ki, ideoloji ba - kınamdan, biribirinln tam zıd dı ve muarızı olan, ve biribiri- ne karşı pek ağır sözler söyle miş, yazılar yazmış olan iki şahsiyet, Tevfik Fikretle Meh- met Akif, seciyelerindeki bu bükülmez kudret, bu sarsıl - maz ve zayıflamaz vakar ile biriblrine en yakın iki fikir ve ideal adamı olarak tecelli et - mektedir.
Fikret, insanlık mefkûresi yolunda, şaşmak bilmiyen bir azim ve kanaatle çarpıştı. Lâ ik bir şairdi, din ile alâkalı gö zükmüyordu. - Bütün eserini, “Hak bellediği yolda,, tek ba - şına kalmak pahasına yarat - mıştı. Mehmet Akif, bütün in sanlığa şâmil, bir mefkûre ye rine dinî bîr inanca sahipti, O da kendi yolunda azimle
çar-sine sadık kaldı, hiyanet et - medi.
İstiklâl marşını yazan Akif için ikbal yolları, refah kapıla rı açıktı. Fakat o, bütün bun ları hiçe saydı; inandığı, iman ettiği mefkûre yolunda uzakta ve silik bir insan olarak yaşa mayı tercih etti, Fikret ve A- kif, bu iki zıt kutup, İş te bu rada, bu fikir ve kanaat sa - mimîliği, bu seciye sağlamlığı yolunda birleşiyorlar.
Ankara Belediyesi Akifi han gi cepheden takdir ederse et sin, onun bir kısım vatandaş lar için büyük bir şair veya fi kir adamı olmasına mukabil hepimiz için müşterek bir cep hesi var ki, daima hürmetle ve sevgiyle anılmasını temin ede cektir. Akif inanmasını bilen, inandığı şeye sadık kalmasın' bilen bir fikir ve içtihat ada mıydı. Onun şüphe ve tered düt edilemiyecek en kuvvetli tarafı da budur!