• Sonuç bulunamadı

Hanefî Fıkhında Fitne Gerekçesine Dayalı Hükümler ve İstihsân Delili ile İlişkisi / In Hanfi Fiqh, the Adjugments that Based on the Concept of Fitnah and its Relation with Istihsān

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hanefî Fıkhında Fitne Gerekçesine Dayalı Hükümler ve İstihsân Delili ile İlişkisi / In Hanfi Fiqh, the Adjugments that Based on the Concept of Fitnah and its Relation with Istihsān"

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)ARAŞTIRMA VE İNCELEME. Hanefî Fıkhında Fitne Gerekçesine Dayalı Hükümler ve İstihsân Delili ile İlişkisi. Yrd.Doç.Dr. Mehmet BİRSİNa a Muş Alparslan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Öğretim Üyesi. Geliş Tarihi/Received: 24.06.2010 Kabul Tarihi/Accepted: 10.11.2010. Yazışma Adresi/Correspondence: Yrd.Doç.Dr. Mehmet BİRSİN Muş Alparslan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği Öğretim Üyesi, Muş, TÜRKİYE/TURKEY mehmetbirsin@gmail.com. ÖZET Çalışmamızda fitne kavramının Hanefî fıkhındaki kullanımı ve hükümlerin kaynaklarıyla (deliller) ilişkisi tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla kavramın etimolojik değerlendirmesinin yanı sıra Hanefî fıkhındaki kullanımı gözden geçirilmiştir. İbadet, muamelat ve kadınlara özgü düzenlemelerde fitne kavramına dayanan hükümler incelenmiştir. Kavramın, Hanefî fıkhında genel ahlak ve sosyal/siyasal düzenin korunması amacını temsil ettiği görülmüştür. Bu haliyle kavramın irtibatlı olduğu düşünülen istihsân delili incelenmiş ve fitne gerekçesine dayalı hükümlerin istihsân ile verilen hükümler cinsinden olduğu değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Fıkıh; istihsân; fitne; kıyas. ABSTRACT The subject matter of the present study, to explore the use of concept of fitnah in the Hanafi fiqh and to determinate its relations with sources of provisions. For this purpose, in addition to etymological assessments of the concept of Fıtnah, its applications in Hanafi doctrine were also examined. The adjudications based on the concept of fitnah such as; worship, rules of law and the unique legal arrangements related to women were synchronized in this study too. It was explored that in Hanafi fiqh, the concept of Fıtnah stands for, to protect the public morality and the social/political order. İn this context, the proof of istihsān were also investigated, since it is related to the Fıtnah. Furthermore it was found out that the provisions based on avoidance of fitnah are one of the ways of adjudication with istihsān. Key Words: Fiqh; istihsān; fitnah; qiyās. Journal of Islamic Research 2011;22(1):55-70. Copyright © 2011 by İslâmi Araştırmalar. itne’ (çoğulu ‘fiten’), Arapça ‘f-t-n’ fiil kökünden türetilmiş bir mastar olup sözlüklerde ifade edilen ilk anlamı “imtihan etmek”dir.1 Ancak kelime, asıl olarak altın ve gümüşü cürufundan ayrıştırmak için ateşe atma fiilini tasvir etmektedir.2 Daha sonra kelime altın/gümüş-ateş ile fiilin muhatabı arasındaki ilişkinin farklı boyutlarını ifade etmek üzere, cezb etmek/olmak, denenmek/denemek, musibete düşmek/düşürülmek, işkenceye uğramak, ateşe atılmak, kargaşa ve savaş anlamlarını kazanmıştır.3 Bu anlam genişlemesinin kelimenin semantik gelişimine paralel olarak yüklendiği mecazi anlamlar sayesinde mümkün olduğu söylenebilir. Ateşe atılmak olgusu, kişinin iddia ve inançları karşısındaki tutumu bakımından ‘deneme/denenme/imtihan”, verdiği acı ve ızdırap bakımından “musibet”,. Journal of Islamic Research 2011;22(1). 55.

(2)  B C$, 9& BD DC  *!  ! 

(3)  +

(4) %   &.   

(5)  E

(6)  

(7) F  9-  

(8) , %        % 

(9)  " 

(10)   

(11)  %

(12)   HANEFÎ FIKHINDA FİTNE GEREKÇESİNE DAYALI HÜKÜMLER VE İSTİHSÂN DELİLİ İLE İLİŞKİSİ Mehmet BİRSİN 

(13)  + %   +"   

(14)  !  , fiziksel ve

(15) psi%+.  kolojik bas kı aracına dönüşmesi  - "  bakışeklin de nitelenmiştir. Buna paralel olarak Şafiî  

(16) / 

(17) , !

(18) /!!!

(19) , (

(20) , mından “işkence” anlamla rını

(21) ) 

(22) % 

(23)  kazanmış görünusulcüleri de istihsânı, “delil olmaksızın güzel gör %

(24) 

(25)   mek"! ( tedir. Kişinin

(26) - aklını ve muhakeme yeteneğini düğü ile hü    

(27)  %" % 

(28) !

(29) ! (küm  vermek”13 tarzında anlamış ve eleştirmesine yol açarak teslim alan her türlü alda tı-

(30) +

(31)  tiriye konu etmişlerdir. İbn Hazm (v.456/1063),

(32) ) %yi, % cı cazi- be so  nu ızdı rap ve +

(33)  azap olması bakı mın%+ F, dan istihsân, is tinbât ve re’y kavramlarının lafızları  F,  ( & E

(34) %    fitne kavramıy la ifade edilmiş tir. Bu neden le şeyfark lı olsa da anlamlarının tek olduğunu belirtmiş - *!

(35) % +

(36)  E - F 

(37)  

(38)  tan, 

(39) ".  (" 

(40) % " %

(41)   dinar/dirhem ve kadın için “el-fettân” ifadesi ve istihsânı “hüküm verenin şimdi ve sonuç olarak  

(42)  & &

(43) %+

(44)   

(45) "  

(46)   kullanılmıştır.4 Birden fazla kesimin karşılıklı olayararlı gördüğü şeyle hüküm vermesi”14 şeklinde D

(47)  E D 0F % rak ateşi harlandırması ise “kargaşa ve

(48)   savaş” an-   anlamıştır. İstihsân, kıyasın en dakik şeklidir tanı  

(49) %% E) %F

(50) 

(51) % lamlarını kazanmasına neden olmuştur. Bu nedenle mından yola çıkarak istihsânın kıyas olduğunun iti    E+ ".

(52)   . F #GHIJ KLHMN$  (  E % “beynehum fitnetun” ifadesi “aralarınraf edil diğini, kıyasın bâtıl oluşu nedeniyle  5.   da savaş bulunmaktadır” anlamını almıştır. istihsânın da bâtıl olduğunu belirtmiştir.15 Şâfiî’nin  ,%! % ,

(53)  C) %( 

(54) " istihsânın “zevke göre fetva vermek veya keyfiliKelime, Kur’an’da kargaşa ve savaş dışındaki 16 %

(55)  &diğer

(56)   O %"%O% + &   "%%" k” olduğu görüşünü onaylamıştır.17 Bütün bu eleş6 anlamlarıyla, sünnette ise, temel anlamları% )+ nın

(57) !%!

(58)  &

(59)  +   +! !!(!! + tiri  ler !! Hanefî fakihlerini istihsânın keyfilik yanı sıra, İslam toplumunda çeşitli dinî ve si

(60)  yasî 

(61)    ol ma dı ğı savunusu yapmaya itmiştir.18 İstihsânın sebeplerle ortaya çıkan sosyal kargaşa, anarşi     

(62)  %

(63)     

(64)    !!

(65)   delilsiz hüküm vermek değil daha güçlü delil ile ve iç savaş gibi müslüman toplumun birlik ve bü$ % %&  

(66) "  -          )   %"  hü küm vermek olduğu, dinin kolaylaştırıcı ve zatünlüğünü bozan her türlü yıkıcı faaliyet ifade et C     )%"   +   (   + 

(67)  

(68) 0  " ruretle ri göz önüne almayı emreden nasslarının bir mek için kullanılmıştır.7  (

(69) *   )*! - (!    

(70) " gereği olduğu ifade edilmiştir.19 Bu ça( lışmamız da fit ramının İslam fık (  ,   +ne kav )    +(( !%    Hanefî usulcüleri bu eleştirileri de dikkate alahın)   %  daki kullanımı ve hü !!

(71)   kümlerin kay  naklarıy%la! %%

(72)  .       " rak is tihsânın çeşitli tanımlarını yapmışlardır. Se(deliller) "   ilişkisi tespit edilmeye çalışılacak tır. Bu +  !!

(73)    (  

(74) % +

(75)   *

(76) . rahsî (v.483/1090), “Kitabu’l-İstihsân”’ın başında şekilde fitne gerekçesiyle verilen hükümlerin şer’i bunların bir kısmını nakletmektedir: “İstihsân, kıdelillerden hangisiyle irtibatlı olduğunu belirleme  C !!

(77)  % +0     %B C  C yası terk edip insanlar için en uygun olanı almakortaya çı

(78)  kacaktır. Zira @aşa ğıda verdiğimiz         imkânı #"$   &  tır.” “Hükümlerde kolaylığı talep etmektir.” örnek

(79)  lerde görülece+

(80)  ği üzere fitne  kavramı na daya+  *  "  (  

(81)      “Toleranslı olanı almak ve ondaki rahatı istemek  Q% !Flı  %  %       olarak birçok hüküm tesis   edildiği hal de, çoğu) & R? tir.” gibi tanımları naklettikten sonra istihsânın,   E+  " )!  )     kez bu gerek çenin)*

(82) F bağlandığı 

(83)  üst delil belir tilme%  %0, RR “kolaylık için zorluğu terk etmek” olduğu tanımı " 

(84) + miştir. Bu nedenle+ fitne ge    + rekçesine dayalı hüküm-  nı tercih etmiştir.20 İstihsân hakkında yapılan diğer lerin fıkıh usulü sistemindeki yerini tespit etmek, tanımlar ise şöyledir: “İstihsân, müçtehid tarafınbu hükümlerin yeniden değerlendirilmesi bakı dan düşü nülen/bilinen ancak ifadesi kendisine zor

(85)

(86) 0, ED DF,   

(87)  , #  T 9

(88)  9+ (U mın dan da 

(89) 

(90)  önem taşımak tadır. len delildir”21 “İstihsân, kıyasın gereğinden on"O, " RV?V/RA@V,W7/XRY>6 DP

(91)   O, S0  ;+CD.0%

(92)  ge 

(93)

(94) + İslam hu kuk çu la rı şer ’i hü küm le ri is tinbât D DF, 0 CD C ,  "U , # "$, %ZZV6 + U, ;+ CD1dan S

(95) 0 daha kuvvetli olan bir kıyasa dönmektir.”22 “İsO D %O,

(96) ,ED DF,0 ederken daha sonraları ‘şer’i0D0 deliller’ ola "U RZY>/RA>[,W/ZZVV rak da adtihsân, daha kuvvetli bir delil ile kıyası tahsis 8  

(97) 

(98)   , ED DF,   #  T 0 90 0UO$,. D0 CD\0

(99) ""  landırılan birçok delil (kaynak) kullanmışlardır. et mektir.”23D“İnsanların maslahatı için delilin hükX/RAAX,%[XZ6+ U,

(100) ED DF,W/ZZVV Mezheplerin ittifak ederek başvurdukları ya da bamün

(101)  den âdete dönmektir.”24 Kerhî (v.340/951), “ilk F,  W7/XRY>6 DP

(102)   O, 

(103) 

(104)  , ED DF,  %ZZV6 + U, zen öz veya adlandırma bakımından farklı değerhükümden dönmeyi gerektiren daha güçlü bir delendirmelere konu ettikleri deliller, “Fıkıh Usulü”

(105)  ,ED DF,%ZZV lil (vecih) nedeniyle, bir meselede benzerlerine ve

(106)  ,ED DF,%ZZV içerisinde asli ve tali deliller şeklinde gruplandırırilen hükümden başkasına dönmektir”25 şeklinde F,%[XZD[X>larak incelenmiştir.9 Sözcük olarak “bir şeyi güzel tanımlamaktadır. S % + 6RAAV%RVA 10 an la mı na ge len is tihsân, Ha ne fî usul cü gör me k”. , !

(107)

(108) ", D  + C D2-0"" CD. +0, D2+C C%D0% , % istihsân delilinin kullanım amacı Mebsût’ta leri tarafından rey izhar etmek için başvurulan bu gözetilerek yapılan tanımlarını ele alan Serahsî, # 

(109) , % #.  +%$RZZ@,%V> tali delillerden biridir.11 Usul’ünde ise, daha teknik değerlendirmeler yapİstihsân, reyi zabtu rapt altına alma çabası güden Şafiî (v.240/820) tarafından şârilik taslamak12. 56. makta ve Hanefî hukukçularının terminolojisinde istihsânın iki türü bulunduğunu kaydetmektedir.. Journal of Islamic Research 2011;22(1).

(110) XY        ) 

(111)    

(112) %  %0)       ) 

(113)   

(114) %  %0) %     - 

(115) %  %0,0 "%"!  " F X@ X@    

(116) ,  %+

(117)    !!

(118)  

(119)      !!

(120)  

(121)        

(122) ,  %+

(123) , ")     ) 

(124)    

(125) %  %0) X@XA   %  %0, " )"%  (   

(126)  )* "%C %  %0,   " )  (XA   

(127)  )*   !!  B    "%  !    !!

(128)  

(129)      

(130) ,  %+

(131)  İLİŞKİSİ Mehmet BİRSİN HANEFÎ FIKHINDA FİTNE GEREKÇESİNE DAYALI HÜKÜMLER VE İSTİHSÂN DELİLİ İLEXA    

(132)  0  "% " % !!

(133)    * !

(134)      

(135)  0  "% " !!

(136)   "%    "   * !

(137)   " )%  (    

(138)  )*  %  %0, "%  !! Z? Z?  1  + !

(139) ! " .

(140)   %  %. 

(141)   

(142)   !

(143) ! " .

(144)   %  %. 

(145)   

(146)    1  +  

(147) , "%  * !

(148)      

(149)  0  "% " % !!

(150)     baktığımızda eleştirilerin Hanefîlerin kavramı kulBunlardan biri, “şer’in reyimize bıraktığı şeyin takZR Z? * (%%,-

(151) 0  * (%%,-

(152) 0 . 

(153)  + 

(154)    1  +   dirinde içtihat ve galip rey   " "&%  %0"  

(155)

(156)   ile amel et !

(157) ! mek tir.”"  Bu-

(158)  lanım biçimi%  % ve    " "&%  %0"  

(159). şer’i hük mü tes pit yön

(160)  temleri nok

(161)   ""      + 

(162) "-(,% 

(163) . 

(164)   ""      + 

(165) "-(,% 

(166)  - -   * (%%,-

(167) 0     " "&%  %0"  

(168)

(169)  na örnek olarak fiili birleşme olmadan ve mehir tasında odaklandığı görülmektedir. “İstihsân, ilk *    ( ge  )+ %%  , 

(170)  % %C *    den( mey  )+ %%  , 

(171)    vet (liolan )+başka % 

(172)  dı ""  den  - 

(173)  + 

(174) "-(,% 

(175)  - takdir edilme dana gelen bo

(176)  şan ma da ka -% %C kı yasın reğin%   on dan da ha kuv -

(177) 0  , 

(178)       " nım, .

(179)  

(180) %  -

(181) 0 

(182)  

(183)    yu ran " âye.

(184)  

(185) %   (şeklin !    Ha    )+ %%  , 

(186)  

(187)  % %C %    na , fayda lanma lık (mut ’a)  verilme sini *    bu bir(

(188)  kı ya sa dön mek tir.” de ki  ta ne fîleZX ZX %  %0"&

(189)       +^+O,

(190) !-   %  %0"&

(191)       +^+O,

(192) !-    ( )!!      "devam et

(193)  

(194) %   tin bunun ölçüsünü “maruf bir fay-

(195) 0 dalan , malı

(196)  k” 

(197)  rin unu tarak yiye nin oru cuna mesi meZZseZZ ZX  %%,-

(198) 0 " "%+ - (+ 

(199)   %%,-

(200) 0 " "%+ - (+ 

(201)    %  %0"&

(202)       +^+O,

(203) !-    olarak tespit ettikten sonra, “bu, güzel davranan lesinde olduğu üzere, nass ile gelen hük münü ZZ %  %0  

(204)   (    

(205) %  %0 

(206)    al   "%  

(207) 

(208) .   "       "%   %%,-

(209) 0 " "%+ - (+ 

(210)   herke sin üzeri  ne bir yüküm lülüktü r”  (Baka(ra, dıkları zaman istihsân ettiklerini söyledikleri be 

(211) %  - 2

(212)  "& ". 

(213) %  - "&.      " + (

(214) .     %  %0  

(215)   (            "%  

(216) 

(217) + 2/236)   buyurma sıdır. Ayet2

(218)  te ifade edilen fayda lan -   lirtilerek eleştirilmiştir.34 “Kıyasın daha kuvvetli bir   

(219)  

(220) +

(221)   C !

(222) ! %& "*

(223)     

(224)  

(225) +

(226)   C !

(227) ! %& "*

(228)   %(. 

(229) %    - 2

(230)  "&.      " + malık (mut’a) kişinin elinin darlığına ve genişliğidelil ile tahsisi” şeklindeki tanım, Hanefîlerin bazen )*!

(231)   E%  %0,  "% )  (      . )*!

(232)   "% )  (        + + "% 

(233) +

(234)   C !

(235) ! %& "*

(236)   ne göre vacipE%  %0, kılınmış ve maruf şekil  

(237)  de tes piti şart  kıyastan bazen de kıyastan başkasından istihsân ile *

(238)  F    

(239) ,       *

(240)  F    

(241) ,       ""     

(242) .

(243) % )*!

(244)   E%  %0,  "% )  (     ""     koşulmuştur. Serahsî âyette ifade edilen marufun döndükleri ifade edilerek eleştirilmiştir.35 Kerhi’nin  (  !  , !

(245) !!  %  %0

(246) %  %  gü(zel !  , %% !

(247) !! 

(248)  %  %0 %*"   *

(249)  F 

(250) ,%%         

(251)  ""   “galip rey ile görülen (istihsân) şey”

(252) %  %  oldu ğu-    tanımı da umumun tahsisine yönelmeyi gerektirdiZV ZV +    .   

(253)    E."%      +     +    .   

(254)    E."%      +      %%F    

(255) 

(256) %  %   (  !  , %% !

(257) !!  

(258)  %  %0. nu belirtmiş ve hiç kimsenin istihsânın bu türüne ği, hâlbuki ZV istihsânın kıyastan istihsâna dönmeyi de    +  "%  +    "%  +% %  %    "%    "%    

(259)   +% %  %0    *!    +      E."%    +      % 26 itiraz etme+  diğini be lirtmiştir.+  ifadeZ>edi lerek eleştiril miştir.36

(260)

(261)   %%.  +  .  C 

(262) .   .   

(263)   "%    "%  +% %  %0.      

(264)  Z> .  C   

(265)   + 

(266) içer

(267) di ği  %%  "* 

(268) " )   ( Z> Serahsî, istihsânın diğer türünü    ise 0+ şöyle%  %0"% %  %0*

(269) "  (   . ta“İstihsân, müçtehid 

(270)  tarafından şünü  .  C Z[dü

(271) len/bi   %%  "*.   

(272)   0+ %  %0"% %  %0*

(273) "  (       

(274)   

(275) nımE%  %0, lamaktadır:

(276) !  “Üzerinde  iyice kafa 0+ yo rul ma dı E%  %0,  %  %0"% %  %0*

(277) "  (    . linen

(278) !  cak ifa % desi ken!!! /+  disine zor ge len de- #abcHd$ !!! /+  #abcHd$an -  %   ZY 37 ğında şüpheZYta 

(279) \ 0O abcHd 

(280) %  (

(281)    %  şıyan zâhir kıyasa muârız )   F gözüE%  %0, ken, !!! /+  #abcHd$ - )   F lil

(282) !  di 

(283) \ 0O abcHd 

(284) % . r” tanımı  Şevkânî tara fından kelime siZY fa kat ha di se nin ve ben zer le ri nin hük mü üze rin de "   

(285)  e)* ,abcHd% % + "  %  

(286) \ 0O abcHd 

(287) %  ( )   F "   

(288)  e)* ,abcHd% %  nin+ifa "  % 

(289) 

(290) %  de ettiği anlam çerçevesinden yola çı kılarak derin bir şekilde istidlâl edildikten son ra zâhir kı"   

(291)  e)* ,abcHd% % + "  %  eleştirilmiştir. Ona göre, dan kasıt subutiye  yastan daha kuvvetli olduğu ortaya çıkan delilX[ X[. %D  %O,%&'

(292)  #" ,77/RV@. %D  %O,%&'

(293)  #" ,77/RV@ ti ke sin leş miş an lam ise onun la amel vaciptir. İtti XY kıyasa dir.”27 ,Bu ikinci tanımda istihsân, X[zâhir XY. %D  %O,%&'

(294)  #" ,77/RV@. %D  %O %&'

(295)  #" ,77/RV@. %D  %O,%&'

(296)  #" ,77/RV@ fakla makbuldür. Şüphe duymak anlamında ise X@ li olan X@ XY kırı

(297) 0

(298) ,.

(299) 0 düşen gizli an cak tesi ri daha kuv vet + CD

(300) 0

(301) ,.

(302) 0 O 

(303)

(304) +9+ 

(305) 0 %DO0%O,/   

(306) +ayCD O 

(307)

(308) +9+ 

(309) 0 %DO0%O,/  CD.yal nız +CD. %D  %O ,%&'

(310)  #" ,77/RV@ ittifakla red de 

(311) #,0 dilmiş tir. Çünkü ca şüphe ve. 

(312) "" , D2+C CD`0, " RVXV/X??Z,77/RADX? delil haline gelCD`0, " mektedir. Bu durumdaX@is tihsân 

(313) "" , D2+C RVXV/X??Z,77/RADX? + CD giz

(314) 0

(315) ,.

(316) 0 O 

(317) 0 %DO0%O,/   

(318) # 38 XA “İnsan ların masihtimal ile hü 

(319)

(320) +9+ küm sabit olmaz.  %D  %O,%&'

(321)  #" ,77/R>?9"-+ D 0O,-

(322) ,7W/Z  %D  %O,%&'

(323)  #" ,77/R>?9"-+ D 0O,-

(324) ,7W/Z 

(325) "" , D2+C CD`0, " RVXV/X??Z,77/RADX? li de ol sa da ha kuv vet li de lil ile hü küm ver mek Z? Z? XA lahaP "9+ tı için deli +<

(326) +f%0, lin hükmün âde te dönmektir.”  %#'&

(327)  ' " 

(328) #  D ++U%O,;+  %#'&

(329)  ' " 

(330) #0 CD.den +CD

(331) "" , D 0O,-

(332) ,7W/Z tir.28 Daha P "9+ kuvvetli  +<

(333) +f%0, olma, deZ?li %D  %O,%&'

(334)  #" ,77/R>?9"-+ D lin D ++U%O,;+ tesiri 2+C CD`0, "U RVXR/X??R,%V?V 2+C CD`0, "U RVXR/X??R,%V?V şeklindeki ta nımı ise, eğer buâdet Hz. Peygamber  D ++U%O,;+ P "9+  +<

(335) +f%0, %#'&

(336)  ' " 

(337) #0 ZR bakı mındandır, açık veya gizli oluşuylaZRil D gili de 0O,-

(338) ,W7/V  D 0O,-

(339) ,W7/V 2+C CD`0, "U RVXR/X??R,%V?V zamanında sabit ise sünnet ile sabit olmuş demekZX ZX ZR ğildir.29 Bu tanıma göre istihsân, kıya sın iki tü rün %D  %O,%&'

(340)  #" ,77/R>?6 D 0O,-

(341) ,W7/YD@6  %D  %O,%&'

(342)  #" ,77/R>?6 D 0O,-

(343) ,W7/YD@6  D 0O,-

(344) ,W7/V tir. Eğer saha be dö%'

(345) , ne minde itiraza#  T konu^ olmadan ZZ ZZ ZX  + ^+O,. 

(346)

(347)  ;

(348) O, )

(349) &    

(350) $ 

(351) &   /  + ^+O,. 

(352)

(353)  ;

(354) O, )

(355) &    

(356) $ 

(357) &   /  den ‘hafi kıyas’ ile örtüşmektedir. Bu durumda  %D  %O,%&'

(358)  #" ,77/R>?6 D 0O,-

(359) ,W7/YD@6 ZZ sa bit ol muş ise icmâ ile sa bit ol muş de mek tir. Yok, 9

(360) 9+ 

(361) -U_9 

(362)

(363)  ,0 ^

(364) CD.. +,"0$RVX 9

(365) 9+ 

(366) -U_9 

(367)

(368)  ,0 ^

(369) CD.. +,"0$RVXZ/X??Z,7/ZYY  + zâhir kıyasa dayanan asıl hükümden ha fiZVkı^+O, yas ile 

(370)

(371)  ;

(372) O, )

(373) &    

(374) $ 

(375) &   /  % ZV  ;+  

(376) & CD % ", 'de 

(377)

(378)  9. D2""+,  ;+ CD % ", 

(379)

(380)  + 9 + D2""+, " 

(381) #, 0ol+ CD. +CD

(382) "" ,. D ne+,"0$RVXZ/X? eğer lil olu şu+ sabit ma yan baş^

(383) CD. ka 

(384) & bir şey de' - " 

(385) #, 9

(386) 9+ 

(387)

(388)  ,0 ulaşılan yeni hükmü ayırt etmek içinZVistihsân teri

(389) -U_9 2+C CD`0, " RV?Z/RA@Z,77/XA[ 39 2+C CD`0, " RV?Z/RA@Z,77/XA[  ;+ CD % ", + D2""+,  

(390) & niy 

(391)

(392)  le ise, ke+ sin9 olarak reddedilme si gerekir. ' " 

(393) #, 0 Z> kulla nılmıştır.30 Fakat bu tanım, kı yaZ> sın dıCD şın- % " 

(394) &,77/XA[ ;+ ;+miCD % " 

(395) &,77/XA[ 2+C CD`0, " RV?Z/RA@Z,77/XA[ Z[ Z[ İstihsânın tanımı üzerinde uzlaşılamamış olörne% ", 

(396) &,77/XA[ ğin nass, icmâ ve zaruret nedeZ>niy yapıCD lan ;+ % ", 

(397) &,77/XA[ ;+daCD ;+le CD % " 

(398) &,77/XA[ ZY ZY Z[ 31  D^

(399) O, (#&,7W/R[Z6 D\ 0O,(-

(400)  " ,77/X[?  D^

(401) O, (#&,7W/R[Z6 D\ 0O,(-

(402)  " ,77/X[? CD % ", 

(403) &,77/XA[ ması, esasında dini hükmün tespitinde reyin yeriistihsâna yer vermemektedir. Halbu;+ ki ki mi za ZY man unutarak yiyen oruçlunun orucu D^

(404) O, (#&,7W/R[Z6 D\ 0O,(-

(405)  " ,77/X[? nun bozulnin belirlenmesiyle ilişkili olduğu kadar, XA. mayacağı, selem ve icare akdinin caiz oluşu örneklerinde olduğu gibi nass ile, kimi zaman ıstısna’ akdinin sahih oluşunda olduğu gibi icmâ ile, kimi zaman da havuzların ve kuyuların temizlenmesinde olduğu üzere zaruret ile istihsân yapılmıştır.32 Bu nedenle İbn Âbidîn, müctehidin zihninin ulaştığı daha güçlü delilin nass, icmâ veya hafi kıyas olabileceğini belirtmektedir.33 İstihsân hakkındaki tanımların çokluğu ve neredeyse tamamının eleştiriye konu edilmesi dikkat çekicidir. Tanımlara yapılan eleştirilere yakından. Journal of Islamic Research 2011;22(1). Hanefîlerin istihsânın mahiyetini açık bir şekilde belirlemede sıkıntı yaşadıklarını da göstermektedir. İstihsânın mahiyetinin tam olarak açıklığa kavuşturulamamış olması, istihsânın, fıkıh usulünde bağımsız bir bahis olarak işlenmesinde dahi fayda bulunmadığının dillendirilmesi sonucuna götürmüştür. Bu görüşü savunan Şevkânî, “istihsân eğer önceki delillere raci ise, tekrar olur. Eğer onların dışında ise, şer’ ile bir ilgisi yoktur. Bu durumda bazen şeriatte olmayan bir şeyi; bazen de onun zıddıyla konuşmaktır.”40 demektedir. 57.

(406) Mehmet BİRSİN. HANEFÎ FIKHINDA FİTNE GEREKÇESİNE DAYALI HÜKÜMLER VE İSTİHSÂN DELİLİ İLE İLİŞKİSİ. tılığını gidermek için tali deliller ortaya çıkmıştır. İstihsânın mahiyeti hakkında, tanımlar üzeBunlardan biri olan istihsân, kıyasın bu daraltıcı rinden süren tartışmanın doğurduğu zihin karışıkdoğasını esnetme rolü üstlenmiştir. lığından sıyrılıp istihsân delilinin hangi ihtiyacı karşılamak veya hangi sorunu çözmek için ortaya Kıyas tikel bir meselede muayyen nasslara yaçıktığı üzerinde düşünülmesi zorunludur. Hz. Peypılan benzetme ile hüküm elde etmek iken İstihsân, gamber’in Muaz b. Cebel’i Yemen’e gönderirken belirli bir nasstan daha çok dinin genel ilkelerinden sonradan ortaya çıkan sorunlara nasıl çözüm üretealınan şer’i ‘asl’a dayanarak ve delillerin sonuçlarını ceği sorusuna Muaz’ın, kitap, sünnet ve rey şeklingözeterek hüküm vermektir.44 Şâtıbî, “müctehid, deki cevabı İslam hukukçuları tarafından genel bir mükellefin fiillerinin hükmü hususunda şârinin nâika

(407) bul""  ile akta%% rılmıştır.41"& Ancak da ha sonra ge  nel !!

(408)  de bi   dir. Şâri, sebepler yoluyla sonuçları (müsebbebât) 

(409) %    + 

(410) .

(411)  ha dis çi le rin özel de ise Şafiî usu lü nün be lir le yi ci koamaçladığına göre, müctehidin sonuçları dikkate al+%%  )      CB%C" numa ulaş masıyla  

(412)   birlikte bu VV soru\0 +O, nun cevaE

(413) !- , bı olan mak tan kaçınma imkânı yoktur.”45 ifadesiyle istihsâ )*.   !!

(414) 

(415) !   rey, kıyas la sınırlan dırıl% + &  mıştır. Ve" şer’i " hüküm nın şer’i bir delil olarak üstlendiği role dikkat çekmiş % %  0 0+ \0, %lerin  #

(416) !% ++ +0 $ V> kay% nakla rı kitap, sünnet,

(417)   icmâ ve kıyas şeklini alolmak tadır. en dikkat çekici tanımların

(418) !-    

(419)  

(420) 0 " Fİstihsânın 42  C+ !%  (   

(421) 

(422)  %  %0 mıştır. Kitap, sünnet ve icmânın sabit olduğu göz dan biri, “müçtehid tarafından düşünülen/bilinen 

(423) önü +, E

(424) !  !!! /+  #abcHd$ an - cak ifadesi kendisine zor gelen delildir”46 ne alın dığında, ye  ni sorunların çözümü kıyasa V[  )    F      2

(425)   D\ 0OC şeklinde olanıdır. Tanım hakkında eş-Şevkânî’nin terk edilmiş gözükmek tedir.  +& \0 +OC  (  

(426)  "  +    (

(427) , eleş%  %0 tirilerini bir yana bırakıp Şâtıbî’nin değerlenKıyas en genel şekliyle, asıl ve fer’ arasında or  (tak "

(428)  !!%  %0%

(429)  

(430) "" + dirmeleriyle buluşturduğumuzda, istihsânın neden illet yoluyla kurulan bağa dayanarak benzer %O CD +(

(431)  % "  

(432)   +(

(433)  ifadesi zor bir delil olduğu ortaya çıkmaktadır. meseleleri benzer hükümlerle nitelendirmektir.. ,

(434) %  ,   , "(  & )+ !

(435) ! % - Çün  kü )*.  istihsân somut ve muayyen bir delilden ziBurada merkez noktayı ‘illet’ oluşturmaktadır. Geç %0, !

(436) ! "(        " " 

(437)  ya de mekâsîdu’ş-şeri a bağlamı içerisine yerleşmekmişteki bir meselenin hükmü ortak illet yoluyla ye     

(438)  %  %0, ( 

(439) ""  + B%C +(

(440) " tedir. Bu bağlamla ilişkili olarak muteber görülen ni meseleye aktarılmakta veya yeni ortaya çıkan bir , !

(441)   ) 

(442)  #% $

(443)  "  

(444) %"   âdet,.   mas! lahat, zaruret, kolaylığı talep gibi hükmün meseleye aynı nedenle eski bir meselenin hükmü % )*.  *!

(445) 

(446) "*

(447)  sonucunu gözeten delillerle yapılan istihsânda, verilmektedir. Ortak illetlerin tespiti ve benzer me  %  %0 0

(448)

(449)   %% 

(450) (,    hük 

(451) %" mün dayanağını oluşturan teorik çerçeveyi iyi selelere benzer hükümlerin verilmesi şer’i hükmün -( %*"

(452)  ,      &

(453)    *! açık +  lamak diğerinden daha zordur. Bu durmda istespit yolu olarak kabul edilip, bu yöntemle tespit 

(454) "  

(455)  VY 9- 

(456) 

(457)   %     tihsân, doğ rudan muayyen bir ‘asl’a bağlanamayan edilen hükümlerin sonuçları göz ardı edildiğinde, 

(458)      %%"/%"% !  

(459)     problemlerin, nassların, tümden gelim (istikra) mesisteme uygun ancak maksada muhalif hükümlerle )   " "+ !!

(460)      to

(461)  duyla okun masıyla elde edilen külli ilkeler ve hükarşılaşmak mümkündür. İbnu’l-Mukaffa’ın Halife (   %*"

(462)         &

(463)      %%"/%"% kümlerin sonuçlarını gözeterek çözümleme Mansûr’a kazai problemlerin çözümü için katı kı %  %0      +  (  + ) 

(464) 

(465)   yön temidir yasta ısrarcı olmamayı öğütlerken ifade ettiği gibi,.    - (

(466)  *    )*! - ( !   +

(467) %   !

(468) ! Hanefî hukukçuları istihsânın âmmın tahsisi kıyası hiç terk etmezse çıkmaza düşer, "

(469) - müc +tehid, !!

(470)   +% *!!  E  F 

(471)  olmadığını, illetin ortadan kalkmasıyla hükmün de bil di ği ve gör dü ğü çir kin şey le amel et mek zo run.   ,-    ,

(472)          43 ortadan kalkacağını söylemişler, zaruret ve topluda kalır. %% Katı   kıyas uygu

(473)  laması bazen+(

(474)  nass, bazen    C !!

(475)  %    mun ortak örfüne başvurarak istihsân yaptıklarını icmâ, ba zen mas la hat, ba zen de za ru ret ler ile ça tı 

(476)  2&

(477)       -% % de etmişlerdir.47 Ancak çalışmamızın konusu şabi ( lir. Örneğin, ! 

(478)  akdin konusu+

(479)  nun belirlenmiş  "  % ol-  ifa

(480)  olan fitne kavramıyla ifade edilen, toplumun ahlaması gerektiği ve mevcut olmayanın (madumun)  -+  ) 

(481)   ki ve*   sosyal/siyasal düzenini korumak şeklinde satışının caiz olma dığı  ilkeleri ko nulup, sorunlar bu   )*

(482)   " (

(483)  açık la ya bileceğimiz gerekçeye dayalı olarak birçok il ke le re bağ lı ola rak ele alın dı ğın da, se lem, icâre, %!! - (   ,

(484) 

(485) ""))*! + - , hü küm ver dikleri halde çok az durumda bunun isna’ ve bel li bir ücret karşılı %&  ğı hamam lardan ya   ıstıs 

(486)  "!   

(487) .  + -   !

(488) . %% tihsân ol du ğunu söylemişlerdir. Bu nedenle toplurar lan ma gi bi me se le ler ana il key le ça tı şır. Bu me" , 

(489) ,   % !  %  "  %& 

(490)   

(491) !

(492) ! seleler tetkik edildiğinde görülür ki, bunların bir kısmına bizzat şâri farklı hükümler koymuştur. Kimi ise toplumun ortak uzlaşısıyla kıyastan farklı bir şekilde çözümlenmiştir. İşte bu noktada kıyasın ka-. mun ahlaki ve sosyal/siyasal düzenini korumanın istihsânın nedenlerinden biri olduğu belirginlik kazanmamıştır. Çalışmamızda aşağıda vereceğimiz örneklerde görüleceği üzere birçok meselenin hük-. 58. . + 

(493) + U%0, Di

(494) O Dj0 O,  # ' " 

(495) --',#  T+ 

(496) . Journal of Islamic Research 2011;22(1).

(497) HANEFÎ FIKHINDA FİTNE GEREKÇESİNE DAYALI HÜKÜMLER VE İSTİHSÂN DELİLİ İLE İLİŞKİSİ. mü tespit edilirken veya mevcut bir hükümden başkasına dönülürken “fitne” kavramına başvurulmuştur. İbadetler fıkhından, ceza hukukuna, medeni hukuktan vatandaşlık hukukuna kadar birçok alanda şer’i hüküm tesis edilirken kaçınmak bağlamında da olsa fitne kavramından yararlanılmıştır. Toplumu oluşturan kadın ve erkek cinsleri arasındaki ilişkinin ve kadının toplumsal hayattaki etkinliğini düzenleme bakımından ise fitne kavramının kullanım alanı dikkat çekici bir şekilde genişlemektedir.. Kavramın kullanın alanlarını görmek için Hanefî kaynaklarından aldığımız örnekler üzerinde incelememizi sürdüreceğiz. Bu şekilde, hem kavramın yaygınlık alanı görülebilecek, hem de hüküm bina edilirken kavrama yüklenen anlam tespit edilebilecektir. Hükme esas alınan anlamın tespitiyle, kavramın, Hanefî usulü içerisinde yerini tespit etmek de mümkün olacaktır.. FURÛ’ FIKIHTA FİTNE KAVRAMININ KULLANIMI. A. İBADETLER FIKHINDA FİTNE KAVRAMI. 1. Kur’an kıraatinde bulunurken secde âyetleri okunduğunda tilâvet secdesi yapmak Hanefîlere göre vacip, diğer mezheplere göre sünnettir.48 Secde âyetlerinin namazda okunması halinde tilâvet secdesinin yapılış şekli üzerinde ise farklı görüşler ortaya çıkmış olmakla birlikte, secde âyeti, rek’atın sonuna tesadüf ediyorsa namaz secdesiyle birlikte yerine getirilmiş olur. Secde âyetini okuduktan sonra kıraate devam edilecekse Hanefîlerden bir kısmı, rükû ve secde kavramlarında boyun eğme ve tevazu anlamlarının birleştiğinden hareketle kıyas yaparak rükûa eğilmeyi önermişlerdir.49 Ancak imamın tilâvet secdesi için doğrudan secdeye gitmesi gerektiğini söyleyen Hanefî fakihleri de bulunmaktadır.50 Bununla birlikte imamın gizli (hafi) kıraat yapılan namazda tilâvet secdesi gerektiren âyeti okuması ve akabinde secdeye gitmesinin cemaati, imamın yanılarak rükûu terk ettiği düşüncesine iterek karışıklık doğuracağı gerekçesiyle mekruh sayılmıştır.51 Mevsilî’nin “insanların şaşırmaması için” diye ifade ettiği gerekçeyi Serahsî, “eğer böyle yaparsa cemaat şaşırır ve imamın secdeyi rükûdan önceye alarak hata yaptığını Journal of Islamic Research 2011;22(1). Mehmet BİRSİN. zanneder. Bunda hiç gizli olmayan bir fitne vardır.”52 ifadesiyle gerekçeyi detaylandırarak fitne kavramına bağlamaktadır. Bu kullanımda fitne insanların yapılması gereken fiili doğru tespit imkânından haklı bir nedenle mahrum oluşlarının doğuracağı karışıklık, fitne kavramıyla ifade edilmiştir. Bu fitneden kaçınmak için normal şartlarda okunmasında hiçbir kerahet bulunmayan âyetlerin kıraatinden sakınmak gerektiği soncuna varılmıştır. Kaldı ki bu tercihi yapan Serahsî, Ebu Saîd elHudrî’den “Hz. Peygamber öğle namazında secde etti, biz onun secde sure[sindeki secde âyetini]53 okuduğunu zannettik.”54 rivayetini aktarmaktadır. Fıkıh usulü açısından dikkat çeken husus sıhhatini tartışma gereği duymadan aktardığı rivayetin doğurduğu hükümden fitne gerekçesiyle uzaklaşmış olduğudur.. 2. Zilhicce hilalinin görülememesi nedeniyle arife gününü tespitte karışıklık olması durumunu değerlendiren Serahsî, İmam Muhammed’den gelen şu rivayeti aktarmaktadır: “Arafat’ta vakfeye durup bayram yaptıktan sonra terviye günü vakfeye durdukları ortaya çıkarsa vakfeleri caiz olmaz. Eğer kurban bayramı günü vakfeye durdukları ortaya çıkarsa istihsâna dayalı olarak vakfeleri caizdir. Hâlbuki kıyasa göre caiz olmaz. Çünkü vakfe belli bir vakit ile kayıtlanmıştır, Cuma namazında olduğu gibi bu vakitten sonra caiz değildir. Fakat Hz. Peygamber’in “Arafat [vakfeniz] bildiğiniz gündür” hadisinden dolayı istihsân yoluyla caiz kabul edilir. Sonuç olarak hacılar vakfe yaptıktan sonra, şahitler daha önce hilali gördüklerine dair şahitlik yapmak için gelirlerse, yargıcın bu şahitliğe kulak vermemesi, insanların haccının tamam olduğunu söylemesi gerekir. Çünkü onların şahitliklerinde fitne arzusundan başka bir şey yoktur. Eğer şahitler Arife akşamının geç saatlerinde gelirlerse ve insanların fecirden önce Arafat’a çıkma imkânları bulunursa şahitliklerini kabul eder. İnsanların vaktinde vakfeye durmaları için Arafat’a çıkmalarını emreder. Eğer buna imkân yoksa, onların şahitliklerine kulak vermez. İnsanlar ikinci gün vakfeye dururlar.”55 Görüldüğü üzere Hanefîler haccın rükünlerinden biri olan vakfenin zamanı hakkında ortaya çıkan şahitliği, sorunun çözümüne katkısı bakımından değerlendirmekte59.

(498) Mehmet BİRSİN. HANEFÎ FIKHINDA FİTNE GEREKÇESİNE DAYALI HÜKÜMLER VE İSTİHSÂN DELİLİ İLE İLİŞKİSİ. dirler. Eğer vaktin tespiti sorunun çözümünde işlevsel bir niteliğe sahipse dikkate alınması gerektiği kanaatindedirler. İşlevsel niteliği yok ise, bu şahitliği, “fitne arzusu” olarak niteleyip reddetmekte ve açıkça bu hükmün kıyasa aykırı olup istihsâna dayandığını ifade etmektedirler. Diğer bir ifadeyle, fitneden kaçınmayı, istihsân yapmanın dayanaklarından biri haline getirmiş olmaktadırlar.. 3. Hanefîlere göre cuma namazının sıhhat şartlarından biri de devlet başkanın hazır bulunması veya iznidir. Hanefîler bu konudaki görüşlerini rivayet ettikleri birkaç hadisten almış56 gözükseler de, temelde dayandıkları asıl delil fitneden kaçınmadır. Cuma küçük mescitlerde değil, büyük kalabalıkların bir araya geldiği büyük ibadethanelerde kılınmaktadır. Bu yönüyle, özel ihtimamı gerektirmektedir. Serahsî’nin ifadeleriyle, “eğer cumanın edası için sultanın izni şart koşulmamış olsaydı, bu fitneye götürürdü. Kimi insanlar erken toplanarak kendilerine mahsus amaçları için namazı ikame eder, diğerleri ise namazı kaçırırlardı. Bunda fitne olduğu açıktır. Bu nedenle insanların yönetimi ve adaleti sağlama görevini üstlenen devlet başkanına (imam) bu iş tevdi edilmiştir. Çünkü bu, fitneyi teskin etmeye daha yakındır.”57 Hanefî hukukçularından Kâsanî de devlet başkanı izninin aranmaması halinde bunun fitneye sebebiyet vereceğini kaydettikten sonra nedenlerini sıralamaktadır. Ona göre Cuma namazı, büyük toplulukların bir araya geldiği bir ibadettir. Cuma namazını kıldırmak şeref telakki edildiği için liderlik eğilimi bulunanlar, bu şerefe nail olmak amacıyla rekabet içerisine gireceklerdir. Bu rekabet sert çekişme ve kavgalara yol açabilir. Sorunun çözümü için bu görev yöneticilere tevdi edilmiştir.58. Hanefîler, devlet başkanının veya onun yetkilendirdiği görevlinin kıldırmasını cumanın eda şartı kabul etmekteki ısrarlarına rağmen, fitne veya ölüm sebebiyle devlet başkanının bulunmaması durumunda ara çözümler aramışlardır. Hanefî fakihlerinden Kerhî cumayı kıldıracak bir kişi üzerinde birleşerek Cuma kılmakta bir beis olmadığı görüşünü ortaya koymuştur.59 Bu arayış fitneden kaçınmak için ileri sürdükleri şartın istihsâni oluşunun da işaretidir. Aslında Kerhi’nin ifade ettiği görüş, 60. sultan izni eda şartı kılınırken vazgeçilerek asıl hükme dönülmesidir. Çünkü fitneyi izale etmek için istihsânen konmuş bir şart, söz konusu nedenle ibadetin ikame edilmesine engel hale gelirse, artık bu şart ile gözetilen yarar ortadan kalkmış demektir. Bu durumda hükmün değişmesi kaçınılmazdır.. 4. Hanefîler genel olarak namazın rüknü türünden yapılan bir ilave, farzın tehiri, vacibin terki ve tehiri durumunda sehiv secdesi yapmayı vacip kabul ederler.60 İbn Âbidîn, bayram, Cuma, farz ve nafile namazlarda sehiv secdesi yapmanın hükmünün aynı olduğunu belirttikten sonra “muteahhir fakihlerce tercih edilen görüş ilk ikisinde (bayram ve Cuma) fitneyi savmak için sehiv secdesi yapılmamasıdır.” demektedir.61 Fitne nedeniyle vacip olan sehiv secdesini uygulamaktan vazgeçilmesi söz konusu gerekçenin hüküm tesisindeki etkisini göstermektedir. Çünkü fakih, cemaatin şaşırmasını ve doğacak karışıklığı önlemek (fitneden kaçınmak) için mevcut hükümden istihsân ile başkasına yönelmektedir. 5. Hanefîler, erkeğin, yanlarında erkek cemaat olmadan kadınlara mescitte imamlık yapmasında sakınca görmemektedirler. Bu hususta, Hz. Ömer’in Ramazan gecelerinde Süleyman b. Ebî Hasme’yi kadınlara namaz kıldırmak için görevlendirmesine dayanmaktadırlar. Konuyu ta’lil ederken ise, mescidin halvet mahalli olmadığını, erkeklerin orada kadınlarla birlikte olabileceğini ifade etmektedirler. Fakat mescid dışındaki ev ve ona benzer başka yerlerde yalnızca kadınlara namaz kıldırmayı ise mekruh kabul etmektedirler. Bu hususta Hz. Peygamber’den nakledilen kadınlar ile halvet halinde bulunmak ile ilgili genel hadislere dayanmaktadırlar.62 Bu hadislerin yanı sıra “kadınlarla yalnız kalmada fitne korkusunun” bulunduğuna işaret ederek görüşlerini fitne kavramına bağlamaktadırlar. Mescid dışında tamamen kadınlardan oluşan bir cemaate namaz kıldırmadaki kerahetin aşılması için kadınların mahremlerinden birinin bulunması gerekmektedir. Kerahetin bu yolla ortadan kalkacağı görüşü, Hz. Peygamber’in evlerinde kendilerine namaz kıldırdığını anlatan Hz. Enes’in devamla, “beni ve yetimi arkasında namaza durdurdu, annem Ummu Seleme de arkaJournal of Islamic Research 2011;22(1).

Referanslar

Benzer Belgeler

Bir uzman tarafından bir vericiden alınan ka- nın daha sonra hastaya verilmesi sırasında yapılan karmaşık işlemler yerine, bu cihaz sayesinde ameliyat sırasında sadece tek bir

 Nasr’a göre metnin kaynağının ilahı oluşu, içeriğinin olgusallığı.. ve onun beşeri kültüre aidiyeti ile

Fıkhi Ölçülülüğün İslâm’ın Doğru Algılanmasına Teorik Açıdan Katkısı Fıkhi ölçülülük, bireysel ve toplumsal boyutlarda kimi zaman fıkıh tarihi ve usulüne

Çek Cumhuriyeti FIAP MANSİYON EFIAP Belçika FIAP MANSİYON Belçika FIAP MANSİYON — FLOR HUYERS EFIAP Belçika BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ÖZEL ÖDÜLÜ JEAN

Paşaların ikisi de nargile tiryakisi oldukları, hele Abdi paşanın nargilesi hiç boş dur­ madığı için Ahmet Eyüp paşaya da bir nargile getirilir.. Tabiî,

 In all the dimensions of the scale (i.e., anxiety, richness, tolerance, threat, and discrimination), female students showed higher attitude scores (more positive

Görüldüğü üzere bu dönemde Hanefî mezhebinde usûl alanında telif çok olma- makla birlikte Üsmendî’nin Bezlü’n-nazar’ı ve Ahsîketî’nin el-Müntehab’ı gibi bazı

herhangi bir engelinin bulunup bulunmaması gibi meselelerde iki mezhep farklı görüşte olmuşlardır. 4) Kocanın karısına yaklaşmamaya dair yemin etmesi anlamına gelen