MEMO-ZİN HİKÂYESİ'NDE "YER" MOTİFİ
Ahmet TURAN
V--- --- _ _ _ _ _____________________ ________ _________________ )
D oğu vc G üneydoğu A nadolu'da y er leşik bulunan aşire tle rim iz ara sın d a p ek m eşhur olan ve ay rıca Kuzey Ira k ’la ve A z e rb a y c a n 'd a d a b ilin en "M em o -Z in H ikâyesi", d iğer adıyla "M em e A lan D es tanı", Türk kültürünün, T ürk m itolojisinin önem li unsurlarının izlerini taşım aktadır.
Bu izlerden, örneğin; silah üzerine and içm e, kuş şekline girm e, kan dam lasından çalının yeşerm esi, ağızdan alev çıkm ası, denizden al çıkm ası, saç kesm e, Hızır, y ı lan, yedi sayısı, üç sayısı gibi m otifleri, çcşilli y az ıla rım ız d a d etaylı olarak işle m iştik (
Bu yazım ızda ise, "yer" m otifini ele alacağız. "Y er” yahııl "loprak" m otifinin, anlam itibariyle kültürüm üzdeki konum u, M em o-Z in H ikâyesi’ndcki ile aynıdır. Bu h ikâyede, M cm o ile Z in ’in aşkları konu ediliyor ve olay C izre'de geçiyor. B ilindi ği gibi, C izre, Şırnak ilim izin bir ilçesidir. Birkaç yüzyıllık geçm işi bulunan söz ko nusu hikâyede geçen, örneğin; "yer y arıl
m ası",
"yedi kat y er" , "kara toprak"gibi k av ra m lar, T ürk m ito lo jisin d e var olan unsurlardır.
K onuya ilişkin olarak, hikâyede şu ifa delere yer verildiğini görm ekleyiz:
"M em o, her iki kardeşin üstlerine gel diğini görünce,
Ç eko'nun üç yıllık sözlüsü Zin'Ie yan- y ana oturm ak lan çok utanm ıştı.
İçinden belki on kez dem işti: 'K eşke
y er yarılsayd ı d a ben y ed in ci k ata g ö
m ülseydi m.'
Zin de K astel P ın a rı’ndan, G ül Su- yu'ndan döndü.
O da M em o kadar, bugün yaptık arın - dan pişm andı.
K ırk b ir cariy ey lc birlik te eve d ö n d ü , büyük bir utanç içinde, O da yer yarılsın ve yedi kat altın a göm ülsün islerdi, tüm bu cariyelerle birlikte.
T ek, kendisinin vc M em o'nun adının olum suz biçim de dile düştüğünü duym a- sa y d ı..."
Bu ifâdelerde, önem li m ito lo jik izler görm ekteyiz. T ürk m itolojisi konu su n d a bir otorite olan m erhum Prof. Dr. B ahaed din Ö gel, "yedi kat yer" in T ürk m ito lo jisindeki m evkiini d e incelem iştir. M er hum Ö gel, "Türk M itolojisi" isimli eserin de, konuya şöyle bir açıklık getirm ektedir:
"B alı T ü rk lerin e göre, y er y ed i kat idi. 'Y edi' rakam ı, Çin m ito lo jisin d e d c büyük bir önem taşırdı. F akat İran m ito lo jisin d e bu sayının d ah a orijinal özellikeri vardır. Bugün, İslâm iyet vc Iran kültürleri ile,tarih boy u n ca hiç bir ilgi k u rm am ış olan Batı Sibirya ve Fİn-U gor kavim lcrin- dc de, gök ve yer katlarının sayıları, ye- di'dir. Bu inanışın İran m itolojisi yolu ile O rla A sya’y a yayılıp yayılm adığını bilm i y oruz. B öyle bir tesir olsa bile, İslâ m i
yet'tcn vc hatla İsa'dan çok önceleri başla mış bulunm ası daha m uhtem eldi. Eski O r ta A sya ve A nadolu T ürkleri'nc göre yer, 'y ed i kal' idi. H u c c n d î de 'L c ta fc tn a - m e'sinde şöyle diyordu:
'Yarııikan Adem-ü hurü melekni. Tozaktan arş-ii kürsi vü felekııi, Tokuz cflâkni askar muallak, Yeti kat yem i hem kılgan mııtabbak!'
Y ani; 'A dem ile huri m eleken yaratan, göğü ve gök çarkını süsleyen, D okuz fe lek b u rçların ı hiç bir yere bağlam adan, boşlukta asan. Y edi kat yeri, hem yaratan vc hem debirinidiğeri üzerine dizen Tanrı!'
İslam iyet'in vc İran edebiyatının tesir leri, bu şiir üzerinde açık olarak görülür ler. Bunu inkâr etm eğe imkan yoktur. A n cak, 'dokuz burç veya felek* ile 'yedi kat
yer', İslâm iy et'le hiç bir ilgisi olm ayan,
S ib iry a T ü rk le ri'n iıı m ito lo jile rin d e dc vardır. D okuz gök, yedi kat yer* gibi d e yim ler, Sibirya Türk edebiyatında çok gö rülen sözlerdir.
K ırgızların da şöyle bir atasözleri var dır: 'C er kulağı ceti kal', yani, 'yerin k ula ğı yedi k attır’. K ırgızlar dem ek istiyorlar ki, ’yer gibi, kulağı da yedi kattır' ve 'her söylenen şey d uyulabilir'. A yrıca, D ünya bu sebepten dolay ıd ır ki, haberler ve y a yıntılarla doludur." (3)
Bir A ltay efsanesine göre dc; Y eraltı-
nın h akan ı, yedi kat yerin altında ya şa yan Ç ılan -M on gu s" idi. A ltay T ürkçe-
si'nde "çılan", "yılan" dem ekti,
"M em e A lan D cslam "nda; hem M e- m o 'n u n , hem d c Z in ’in My er y a rılm a s ı n d a n sözetm eleri düşündürücüdür.
Eski T ü ık lc r, m ezara "yerçün ", yani
" y erci" d e m işle rd i. " Y ere b atm ak " , "yere b at!" , yani "k aybolm ak ” , "yok ol!" sözeri de, hep bu büyük sonla ilgili
deyim lerdi. ^
G ünüm üz T ü rk ç esin d e de ben zer d e yim ler k u llanılm aktadır: "yere batasıca", "yerin d ib in e geçm ek", "yer y arılıp içine geçm ek (girm ek)", "yere batm ak", "yere geçm ek", "yerlere geçm ek" ^
Yerin yarılm ası veya çökm esi d ü şü n cesi, eski T ü rk ed eb iy atı ö rn ek le ri olan G öktürk / O rhon K ilabeleri'nde de yer al mıştır: "Ey T ür M illeti! G ö k y ık ılm asa , yer çökm ese, seni kim ortadan kaldırabilir?"
Bu sözlerden anlaşılıyor ki; göğü, yı- k ıla b ilc n b ir k ab u k gibi d ü şü n e n eski Türklcr, yerin de bir çatısı olduğuna inanı yorlar. En büyük felâket ve belki d c "kı yam et", göğün çökm esi, yıklm ası ve yerin de yarılm ası i d i . (7)
Bu m otif, bazı d estan larım ıza da geç m iştir. "S aluk B u ğ ra H an D e slam "n d a şöyle denilm ektedir:
"... B ir gece B uğra H an, am casını İs lâm dinine davet etti. A m cası kabul etm e di. B unun üzerine y er yarıldı ve y a n la n yere B uğra H an'ın am cası gö m ü lü p kay b o ld u ..." (8)
Y ine "ycr"le ilgili olarak, "M em e Alan D cstanı'ndan şu dizeleri da aktarıyoruz:
"D ediler: 'D ünyanın toprağı üçüm üzün başına olsun!'
Sıti, öne çıkıp dedi: T o p ra k başınıza...' Yedinci gün, Zin dc öldü, göçüp gitti. C izre halkı, büyük-küçiik, Zin'in ölüsü başında toplandılar.
Z in'in ölüsünü alıp g ö tü rd ü le r ta n ta nayla,
C izre’nin büyükleri, k odam anları b ir likte yürüdüler,
G ötürüp M c m o ’nun yanında bir türbe kazdılar.
Z in'in ölü sü n ü k ara top rağa koydu la r." (9)
"K ara toprak" deyim i, O sm a n lıla rc a
olduğu kadar, K ırgız Türkleri'nin edebiya tında ve Ç ağatay lehçesinde de çok yay g ın d ır. Ö /.bckler, b u n a "kara tofrak" derlerdi. Rengi kara olan topraklarla bera ber, m anevi anlam da toprağa ve "m ezar" a da böyle denirdi.
T ürk topluluklarının çoğu, "kara top
rak" sözü ile hem en "ö lü m ” ve "m ezar"ı
hatırlarlar. A nadolu'da, "toprak onun b a
şın a" b edduasıyla, ne dem ek istenildiği
biliniyor. Toprak, ölüm ün bir sem bolü g i bidir. Ö len bir dost için kullanılan, "top
rak salm ak " deyim i dc, T ürk kültür vc
aıı'ancsinin üzüntülü, fakat vefa hislerini c a n la rd ıra n güzel b ir h atırasıd ır. Ç oğu T ürk lehçelerinde "toprak salm ak" sözü, "ölen bir dostla vedalaşm ak" anlam ına g e lirdi. Ö len bir akraba veya dostum m ezarı nın b aşına gidip, birkaç kürek toprak at m ak!..
"K utadgu-B ilig"te de:
"İligl ig saray, ordu, karşı kodup, Y ağ yer töşenip, yaturlar küdüp" Y ani; "insanoğlu fânidir, süslü saray larını bırak ıp , k ara to p r a ğ a döşenerek yatacaktır" d e n iy o rd u .(10^
"K ara yer", "kara toprak" gibi d ey im lerin D ede K orkut D estanları'nda da çok sık kullanıldığını bilm ekteyiz.
A ynı duygu ve d üşünceler, T ürk halk ozanlarının şiirlerine de yansım ıştır.
Ünlü ozanım ız K aracaoğlan, bir şiirin de:
"Karac’oğlan der ki başa yazıldı Didem yaşı ceyhım oldu süzüldü
K efenim biçildi kabrim kazıldı
Mezarımın üstü karalandı gel."
derken, bir b aşk a şiirin d e dc, şöyle d e mektedir:
"Arap at üstünde kaldı postumuz İkrardan döndü mü ola dostumuz Yarın bir gün kara toprak üstümüz Çürüdür hey Benli Suna’m çürüdür."(l I)
16. Y ü zy ıld a y aşam ış halk o z a n la rı m ızdan P ir Sultan A bdal'ın seslenişi ise şöyledir:
"Eğer göğerüben bostan olursam Şu halkın diline destan olursam
Kara toprak senden üstün olursam
Ben dc bu yayladan Şah'a giderim."^ Aşık V eysel'in m eşhur "Toprak" şiirini ve özellikle bu şiirin süsü olan "benim sa dık yarim kara topraktır" dizesini, bilm e yenim iz yok gibidir.
NOTLAR
1. Ahmet Turan, Türk Kültürü Araştırmaları: Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Cilt: I, An kara 1991; Cilt: 2, Ankara 1992.
2. Destana Meme Alan (Çev. Baran), İstanbul 1978, s. 329.
3. Prof. Dr. Bahaeddin ögel, Türk Mitolojisi, Cilt: 2, İstanbul 1971, s. 337,338.
4. Prof. Dr. B. Ögel, a.g.e., s. 337. 5. Prof. Dr. B. Ögel, a.g.e., s. 318.
6. 1. Hilmi Soy kut. Türk Alalar Sözü Hâzine si, İstanbul 1974, s. 428, 429; Yusuf Ziya Bahadınlı, Türkçe Deyimler Sözlüğü. İs tanbul 1971, s. 106, 107.
7. Prof. Dr. B. Ögel, a.g.e., s. 324.
8. M. Necati Sepelçioğlu, Türk Destanları, İs tanbul 1972, s. 142.
9. Destana Meme Alan, s. 230, 382, 383. 10. Prof. Dr. Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Ta
rihine Giriş, I, Ankara 1978, s. 283. 11. Mustafa Necati Karaer, Karacaoğlan, İs
tanbul (tarihsiz), s. 149, 276.
12. Prof. Dr. İlhan Başgöz, izahlı Türk Halk Edebiyatı Antolojisi, İstanbul 1968, s. 35.