• Sonuç bulunamadı

Enerji piyasası reformları ve bu reformların elektrik enerjisi piyasası üzerine etkisi: Elektrik enerjisi üreten kuruluşlar üzerine bir uygulama

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Enerji piyasası reformları ve bu reformların elektrik enerjisi piyasası üzerine etkisi: Elektrik enerjisi üreten kuruluşlar üzerine bir uygulama"

Copied!
253
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNĐVERSĐTESĐ

SOSYAL BĐLĐMLER ENSTĐTÜSÜ

Đ

KTĐSAT ANABĐLĐM DALI

Đ

KTĐSAT BĐLĐM DALI

ENERJĐ PĐYASASI REFORMLARI ve BU

REFORMLARIN ELEKTRĐK ENERJĐSĐ PĐYASASI ÜZERĐNE

ETKĐSĐ: ELEKTRĐK ENERJĐSĐ ÜRETEN KURULUŞLAR

ÜZERĐNE BĐR UYGULAMA

Burcu GÜVENEK

DOKTORA TEZĐ

Danışman

Doç. Dr. Zeynep KARAÇOR

(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(8)
(9)
(10)
(11)
(12)

ĐÇĐNDEKĐLER

ĐÇĐNDEKĐLER………... i

TABLOLAR LĐSTESĐ. ……… vii

ŞEKĐLLER LĐSTESĐ……… x

KISALTMALAR LĐSTESĐ……….. xiii

ÖZET……… xvii

ABSTRACT……….. xviii

GĐRĐŞ……… 1

BĐRĐNCĐ BÖLÜM DEVLET MÜDAHALESĐ, DOĞAL MONOPOLLER ve DOĞAL MONOPOLLERĐN DÜZENLENMESĐ 1.1. PĐYASA EKONOMĐSĐ ve EKONOMĐK ETKĐNLĐK………. 6

1.1.1. Ekonomik Etkinlik………....………... 7

1.2. PĐYASA EKONOMĐSĐNĐN BAŞARISIZLIĞI ……….………... 9

1.2.1. Piyasa Aksaklıkları ………..………... 10

1.2.2. Dışsal Ekonomiler ………... 11

1.2.3. Bilgi Eksiklikleri (Asimetrik Enformasyon).………... 12

1.2.4. Kamusal Mallar ve Ahlaki Tehlike ……….………...…... 13

1.2.5. Rekabet Karşıtı Davranışlar ve Yıkıcı Fiyatlandırma………. 16

1.2.6. Beklenmeyen Karlar……….... 16

1.3.

DEVLET MÜDAHALESĐ……….………...

17

1.4. DOĞAL MONOPOLLER ………... 18

1.5. DOĞAL MONOPOLLERDEKĐ AKSAKLIKLARA ÇÖZÜM YOLLARI……… 23

1.5.1 Kamu Đşletmelerinin Faaliyet Göstermesi ….………. 23

1.5.2. Doğal Tekellerin Düzenlenmesi: Regülasyon ……… 24

1.5.2.1. Regülasyonun Tanımı ….………... 25

1.5.2.2. Regülasyonun Sebepleri……….. 28

(13)

1.5.2.2.2. Eksik Bilginin Telafi Edilmesi

Đhtiyacı……….…………..…... 29

1.5.2.2.3. Toplu Faaliyet Sorunu …………...……... 30

1.5.2.2.4. Dışsallıkların Dengelenmesi Đhtiyacı Ve Đşlem Maliyetlerinin Varlığının Pazarlığı Zorlaştırması ………... 30 1.5.2.3. Regülasyon Türleri ……….………. 30 1.5.2.3.1. Ekonomik Regülasyon………... 31 1.5.2.3.2. Sosyal Regülasyon……… 32 1.5.2.3.3. Đdari Regülasyon……….………. 33 1.5.2.4. Regülasyon Yöntemleri……….………... 33

1.5.2.4.1. Đç Karlılık Oranı Regülasyonu (Rate-Of-Return Regulatıon)……….………... 33 1.5.2.4.1.1. Avantajları……… 35

1.5.2.4.1.2. Dezavantajları……….. 36

1.5.2.4.2. Fiyat Tavanı Regülasyonu (Price-Cap Regulatıon/Retail Price Index-X(RPI-X))……... 39

1.5.2.4.2.1. Avantajları………... 41

1.5.2.4.2.2. Dezavantajları………. 43

1.5.2.4.3. Göreli Rekabet (Yardstick Competition)………. 45

1.5.2.4.3.1. Avantajları……….. 45

1.5.2.4.3.2. Dezavantajları………... 46

1.5.2.5. Regülasyon Sürecinde Karşı Karşıya Kalınan Temel Sorunlar………... 46 1.5.2.6. Regülasyona Alternatif Rekabetçi Çözüm Önerileri……….. 48

1.5.2.6.1. Demsetz Piyasaya Giriş Đçin Rekabet Teorisi (Franchising Modeli)………...

48

1.5.2.6.2. Yarışabilir Piyasalar (Contestable Markets)

Teorisi……… 51

1.5.2.6.3. Chamberlin’in Tekelci Rekabet Teorisi (Chamberlin’s

Monopolistic Competition)………... 54

(14)

ĐKĐNCĐ BÖLÜM

TÜRKĐYE ENERJĐ PĐYASALARI, TÜRKĐYE ELEKTRĐK ENERJĐSĐ PĐYASASI TARĐHĐ ve REFORM SÜRECĐ

2.1. TÜRKĐYE ENERJĐ PĐYASALARI 56

2.1.1. TÜRKĐYE’NĐN ENERJĐ KAYNAKLARI ve GENEL

DURUM………. 59 2.1.1.1. Linyit ……….. 59 2.1.1.2. Taşkömürü……….. 60 2.1.1.3. Hidroelektrik Enerji……… 61 2.1.1.4. Petrol……… 61 2.1.1.5. Doğalgaz………. 62 2.1.1.6. Nükleer Enerji………... 63 2.1.1.7. Güneş Enerjisi………. 63 2.1.1.8. Jeotermal Enerji………... 64 2.1.1.9. Rüzgar Enerjisi……… 64 2.1.1.10 Biokütle Enerjisi………. 65 2.2. TÜRKĐYE ELEKTRĐK ENERJĐSĐ SEKTÖRÜ………... 69 2.2.1.

TÜRKĐYE ELEKTRĐK ENERJĐSĐ SEKTÖRÜ TARĐHĐ Ve REFORM

SÜRECĐ………...

76 2.2.1.1. 1980 Öncesi Yaşanan Gelişmeler………... 76

2.2.1.2. 1980 Sonrası Özelleştirme Dönemi ve 3096 Sayılı Kanun ……… 78

2.2.1.2.1. Gelir Ortaklığı Senedi (GOS)……….. 80

2.2.1.2.2. Đşletme Hakkı Devri (ĐHD)……….. 80

2.2.1.2.3. Hisse Senedi (HS) ………... 82

2.2.1.3. 1990’LI YILLAR Ve 3996 SAYILI KANUN ……….. 83

2.2.1.3.1. Yap Đşlet Devret (YĐD) Modeli……… 84

(15)

2.2.1.3.1.2. YĐD Modelinin Avantajları ve Dezavantajları. 87 2.2.1.3.1.2.1. YĐD Modelinin Avantajları…... 88 2.2.1.3.1.2.2. YĐD Modelinin

Dezavantajları………... 89

2.2.1.3.1.3. YĐD Modelinin Đşleyiş Aşamaları ………. 90 2.2.1.3.1.3.1. Hazırlık ve Başvuru Aşaması... 90 2.2.1.3.1.3.2. Proje Teklifinin Seçimi

Aşaması……….... 91

2.2.1.3.1.3.3. Đşletme Aşaması………... 93 2.2.1.3.1.3.4. Devir Aşaması ………. 94 2.2.1.3.1.4. YĐD Modelinin Đşleyişi Đle Đlgili Sorunlar……. 94 2.2.1.3.1.4.1. Teknik Sorunlar……… 94 2.2.1.3.1.4.2. Ekonomik ve Mali Sorunlar…. 94 2.2.1.3.1.4.3. Kapsam Sorunları………. 95 2.2.1.3.2. Yap Đşlet (YĐ) MODELĐ………... 95 2.2.1.4. 4628 Sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ve EPDK’ nın

Kurulması………. 99

2.2.1.4.1. Elektrik Piyasası Dengeleme ve Uzlaştırma Piyasası

Dengeleme ve Uzlaştırma Yönetmeliği (DUY)………... 103

2.2.1.4.2. Elektrik Enerjisi Sektörü Reformu ve Özelleştirme Strateji Belgesi………..

108

2.2.1.4.3. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu

(EPDK)……….... 111

2.2.1.4.3.1. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun Görev ve Yetkileri………

111

2.2.1.4.3.2. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun

Teşkilat Yapısı………... 113

2.2.1.4.3.2.1. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu………...

113

2.2.1.4.3.2.2. Başkanlık………... 118 2.2.1.4.3.2.3. Hizmet Birimleri………... 119

(16)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

ENERJĐ PĐYASALARI REFORMLARI VE BU REFORMLARIN

ELEKTRĐK ENERJĐSĐ PĐYASASI ÜZERĐNE ETKĐSĐ: ELEKTRĐK

ENERJĐSĐ ÜRETEN KURULUŞLAR ÜZERĐNE BĐR UYGULAMA

3.1. Literatür……… 121

3.2. Verilerin Tanımlanması ve Ekonometrik Yöntem………... 129

3.2.1. Zaman Serilerinde Durağanlık………... 133 3.2.1.1. Zaman Serilerinde Durağanlığın Tespit Edilmesi………... 135 3.2.1.1.1. Görsel Birim Kök Sınaması……… 135

3.2.1.1.2. Đstatistiki Testlerle Birim Kök Sınaması………. 136

3.2.1.1.2.1. Dickey-Fuller Birim Kök Testi……… 137

3.2.1.1.2.2. Phillips-Perron Birim Kök Testi……….. 139

3.2.1.1.2.3. KPSS Birim Kök Testi………... 141 3.2.2. ARIMA Modeli (Autoregressive Integrated Moving Average Model / Ardışık Bağlanımlı Bütünleşik Hareketli Ortalama Modeli) ……….. 142 3.2.2.1. AR Süreci (Autoregressıve Processes/ Otoregresif Süreç)………. 143

3.2.2.2. MA Süreci (Moving Average Processes/ Hareketli Ortalama Süreci)…... 143

3.2.2.3. ARMA Süreci (Autoregressive Moving Average Processes)………... 144 3.2.2.4. ARIMA Süreci (Autoregressive Integrated Moving Average Processes/ Ardışık Bağlanımlı Bütünleşik Hareketli Ortalama Süreci)………... 144 3.2.3. Müdahale Analizi (Intervention Analysis/ Impact Assessment)………. 146

3.3. AMPRĐK BULGULAR VE YORUMLANMASI………. 148

(17)

3.3.2. EÜAŞ’nin Elektrik Üretimi………. 162

3.3.3. Ayrıcalıklı Şirketler Elektrik Üretimi……….. 175

3.3.4. Otoprodüktörlerin Elektrik Üretimi………. 184

GENEL DEĞERLENDĐRME ve SONUÇ ………... 198

(18)

TABLOLAR LĐSTESĐ

Tablo 2.1.Birincil Enerji Kaynakları Üretimi (1990-2006) (bin tep) ... 66

Tablo 2.2.Birincil Enerji Kaynakları Tüketimi (1990-2006) (bin tep) ... 67

Tablo 2.3.Enerji Talep, Üretim, Đthalat ve Đhracatının Gelişimi (Bin Tep) ... 68

Tablo 2.4.Nihai Enerji Tüketiminin Sektörel Dağılımı(Bin Tep) ... 69

Tablo 2.5.Türkiye Kurulu Gücünün Yıllar Đtibariyle Gelişimi (MW) (1965- 2007) ... 71

Tablo 2.6.Elektrik Enerjisi Kurulu Güç, Üretim, Tüketim, Đthalat ve Đhracatının Gelişimi... 73

Tablo 2.7.Türkiye Kurulu Güç ve Üretiminin Üretici Kuruluşlara Göre Dağılımı (Miktar Olarak) (2007) ... 74

Tablo 2.8.Türkiye Kurulu Güç ve Üretiminin Üretici Kuruluşlara Göre Dağılımı (Yüzde Olarak) (2007) ... 75

Tablo 2.9.4628 Sayılı Kanun Öncesi Elektrik Sektörü ... 99

Tablo 2.10.4628 Sayılı Kanun ile Planlanan Elektrik Sektörü... 102

Tablo 2.11.PMUM’a Kayıtlı Katılımcı Sayısı Gelişimi... 107

Tablo 3.1.Log(Toplam) Serisinin Düzeyler Cinsinden ADF Test Sonuçları ... 152

Tablo 3.2.dLog(Toplam) Serisinin Birinci Farklar Cinsinden ADF Test Sonuçları ... 152

(19)

Tablo 3.4.dLog(Toplam) Serisinin Birinci Farklar Cinsinden PP Test

Sonuçları ... 153

Tablo 3.5.Log(Toplam) Serisinin Düzeyler Cinsinden KPSS Test Sonuçları ... 154

Tablo 3.6.dLog(Toplam) Serisinin Birinci Farklar Cinsinden KPSS Test Sonuçları154 Tablo 3.7.Serinin ARIMA Modeli Sonuçları ... 156

Tablo 3.8. Müdahalelerin Etkisi ilave Edilmiş Nihai Modelin Đstatistiki Sonuçları ... 157

Tablo 3.9.ARIMA Polinomlarının Ters Köklerinin Tablo Gösterimi... 159

Tablo 3.10.Breusch-Godfrey LM Test (8) ... 161

Tablo 3.11.Log(EUAS) Serisinin Düzeyler Cinsinden ADF Test Sonuçları ... 164

Tablo 3.12.dLog(EUAS) Serisinin Birinci Farklar Cinsinden ADF Test Sonuçları ... 165

Tablo 3.13.Log(EUAS) Serisinin Düzeyler Cinsinden PP Test Sonuçları ... 166

Tablo 3.14.dLog(EUAS) Serisinin Birinci Farklar Cinsinden PP Test Sonuçları ... 166

Tablo 3.15.Log(EUAS) Serisinin Düzeyler Cinsinden KPSS Test Sonuçları ... 167

Tablo 3.16.dLog(EUAS) Serisinin Birinci Farklar Cinsinden KPSS Test Sonuçları167 Tablo 3.17.Serinin ARIMA Modeli Sonuçları ... 169

(20)

Tablo 3.18. Müdahalelerin Etkisi ilave Edilmiş Nihai Modelin Đstatistiki

Sonuçları170

Tablo 3.19.ARIMA Polinomlarının Ters Köklerinin Tablo Gösterimi... 172

Tablo 3.20.Breusch-Godfrey LM Test (8) ... 174

Tablo 3.21.Log(AYRICALIKLI) Serisinin Düzeyler Cinsinden ADF Test

Sonuçları ... 178

Tablo 3.22.Log(AYRICALIKLI) Serisinin Düzeyler Cinsinden PP Test

Sonuçları ... 178

Tablo 3.23.Log(AYRICALIKLI) Serisinin Düzeyler Cinsinden KPSS Test

Sonuçları

……… …….179

Tablo 3.24.Müdahalelerin Etkisi ilave Edilmiş Nihai Modelin Đstatistiki

Sonuçları ... 180

Tablo 3.25.ARIMA Polinomlarının Ters Köklerinin Tablo Gösterimi... 182

Tablo 3.26.Breusch-Godfrey LM Test (8) ... 184

Tablo 3.27.Log(OTOPRODUKTOR) Serisinin Düzeyler Cinsinden ADF

Test Sonuçları ... 187

Tablo 3.28.dLog(OTOPRODUKTOR) Serisinin Birinci Farklar Cinsinden

ADF Test Sonuçları ... 187

Tablo 3.29.Log(OTOPRODUKTOR) Serisinin Düzeyler Cinsinden PP Test

(21)

Tablo 3.30.dLog(OTOPRODUKTOR) Serisinin Birinci Farklar Cinsinden

PP Test Sonuçları ... 188

Tablo 3.31.Log(OTOPRODUKTOR) Serisinin Düzeyler Cinsinden KPSS

Test Sonuçları ... 189

Tablo 3.32.Müdahalelerin Etkisi ilave Edilmiş Nihai Modelin Đstatistiki

Sonuçları.192

Tablo 3.33.ARIMA Polinomlarının Ters Köklerinin Tablo Gösterimi... 194

Tablo 3.34.Breusch-Godfrey LM Test (8) ... 196

(22)

ŞEKĐLLER LĐSTESĐ

Şekil 1.1.Doğal Monopol ... 17

Şekil 1.2.Ortalama Maliyet Talep Đlişkisi ... 18

Şekil 1.3.Fiyat Tavanı Belirlenmesi Durumunda Firma Tercihi ... 35

Şekil 2.1.Türkiye Brüt Elektrik Enerjisi Üretiminde Taşkömürü ve Linyitin

Payının Yıllar Đtibariyle Gelişimi (%) (1970-2007) ... 60

Şekil 2.2.Türkiye Kurulu Gücünün Yıllar Đtibariyle Gelişimi (MW)

(1965-2007) ... 71

Şekil 2.3.Türkiye Elektrik Üretiminin Yıllar Đtibariyle Gelişimi (1991-2007) ... 72

Şekil 2.4.PMUM’a Kayıtlı Katılımcı Sayısı Gelişim Grafiği ... 107

Şekil 3.1.Müdahale Etkileri ... 147

Şekil 3.2.Toplam Serisinin Açıklayıcı Đstatistikleri ... 149

Şekil 3.3.Toplam Serisinin Zaman Yolu Grafiği ... 150

Şekil 3.4.Log(Toplam) Serisinin Zaman Yolu Grafiği ... 150

Şekil 3.5.Log(Toplam) Serisinin Kartezyen Grafiği ... 151

Şekil.3.6.dLog(Toplam) Serisinin Zaman Yolu Grafiği ... 155

Şekil 3.7.dLog(Toplam) Serisinin Kartezyen Grafiği ... 155

Şekil 3.8.ARIMA Polinomlarının Ters Köklerinin Birim Çember Gösterimi ... 159

(23)

Şekil 3.10.Müdahale Analizi Yapılan Log(Toplam) Serisinin Kartezyen

Grafiği ... 161

Şekil 3.11.EUAS Serisinin Açıklayıcı Đstatistikleri ... 162

Şekil 3.12.EUAS Serisinin Zaman Yolu Grafiği ... 163

Şekil 3.13.Log(EUAS) Serisinin Zaman Yolu Grafiği ... 163

Şekil 3.14.Log(EUAS) Serisinin Kartezyen Grafiği ... 164

Şekil 3.15.dLog(EUAS) Serisinin Zaman Yolu Grafiği ... 168

Şekil 3.16.dLog(EUAS) Serisinin Kartezyen Grafiği ... 168

Şekil 3.17.ARIMA Polinomlarının Ters Köklerinin Birim Çember Gösterimi ... 172

Şekil 3.18.ARIMA Polinomlarının Etki-Tepki Analizini Sonuçları ... 173

Şekil 3.19.Müdahale Analizi Yapılan Log(Toplam) Serisinin Kartezyen

Grafiği ... 174

Şekil 3.20.AYRICALIKLI Serisinin Açıklayıcı Đstatistikleri ... 175

Şekil 3.21.AYRICALIKLI Serisinin Zaman Yolu Grafiği... 176

Şekil 3.22.Log(AYRICALIKLI) Serisinin Zaman Yolu Grafiği ... 176

Şekil 3.23.Log(AYRICALIKLI) Serisinin Kartezyen Grafiği ... 177

Şekil 3.24.ARIMA Polinomlarının Ters Köklerinin Birim Çember Gösterimi ... 181

Şekil 3.25.ARIMA Polinomlarının Etki-Tepki Analizini Sonuçları ... 182

Şekil 3.26.Müdahale Analizi Yapılan Log(Toplam) Serisinin Kartezyen

(24)

Şekil 3.27.OTOPRODUKTOR Serisinin Açıklayıcı Đstatistikleri... 184

Şekil 3.28.OTOPRODUKTOR Serisinin Zaman Yolu Grafiği ... 185

Şekil 3.29.Log(OTOPRODUKTOR) Serisinin Zaman Yolu Grafiği ... 185

Şekil 3.30.Log(OTOPRODUKTOR) Serisinin Kartezyen Grafiği ... 186

Şekil 3.31 dLog(OTOPRODUKTOR) Serisinin Zaman Yolu Grafiği ... 190

Şekil 3.32.dLog(OTOPRODUKTOR) Serisinin Kartezyen Grafiği ... 190

Şekil 3.33.ARIMA Polinomlarının Ters Köklerinin Birim Çember Gösterimi ... 194

Şekil 3.34.ARIMA Polinomlarının Etki-Tepki Analizini Sonuçları ... 195

Şekil 3.35.Müdahale Analizi Yapılan Log(Toplam) Serisinin Kartezyen

(25)

KISALTMALAR LĐSTESĐ

AB Avrupa Birliği

ACF Auto Correlation Function

ADF Testi Augmented Dickey-Fuller /Genişletilmiş Dickey-Fuller Testi

ADÜAŞ Ankara Doğal Elektrik Üretim ve Ticaret Anonim Şirketi

AR Autoregressive/ Otoregresif

ARIMA Autoregressive Integrated Moving Average Model/ Ardışık Bağlanımlı Bütünleşik Hareketli Ortalama

BKK Bakanlar Kurulu Kararı

BOT Build-Operate-Transfer

BOTAŞ Boru Hatları Đle Petrol Taşıma Anonim Şirketi

BTep Bin Ton Eşdeğer Petrol

ÇEAŞ Çukurova Elektrik Anonim Şirketi

DEA Data Envelopment Analysis

DF Dickey-Fuller

DPT Devlet Planlama Teşkilatı

DSĐ Devlet Su Đşleri

(26)

EĐE Elektrik Đşleri Etüt Đdaresi Genel Müdürlüğü

EKĐ Ereğli Kömürleri Đşletmesi

EPDK Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu

EPK Enerji Piyasası Kanunu

ETKB Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı

EÜAŞ Elektrik Üretim Anonim Şirketi

GOS Gelir Ortaklığı Senedi

GWh Gigawatt-saat

HS Hisse Senedi

ĐHD Đşletme Hakkı Devri KDV Katma Değer Vergisi

KĐT Kamu Đktisadi Teşebbüsü

KPSS Kwiatkowski, Phillips, Schmidt ve Shin

MA Moving Average/ Hareketli Ortalama

MFB Maliyet Bazlı Fiyatlandırma

MKE Makine Kimya Endüstrisi Kurumu

MYTM Milli Yük Tevzii Merkezi

(27)

OECD Organisation for Economic Co-operation and Development (Đşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı)

ÖĐB Özelleştirme Đdaresi Başkanlığı

PMUM Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi

PP Phillips ve Peron

PYS Piyasa Yönetim Sistemi

R.G. Resmi Gazete

RPI-X Retail Price Index

SBDT Sıfır Bakiye Düzeltme Tutarı

SDF Sistem Dengesizlik Fiyatı

SEKA Selüloz ve Kağıt Sanayii Kurumu

SFA Stochastic Frontier Analysis

SÜŞ Serbest Üretim Şirketi

TCDD Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları

TCK Türkiye Cumhuriyeti Karayolları

TDK Türk Dil Kurumu

TEAŞ Türkiye Elektrik Üretim Đletim Anonim Şirketi

TEDAŞ Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi

(28)

TEK Türkiye Elektrik Kurumu

TETAŞ Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi

TKĐ Türkiye Kömür Đşletmeleri

Yap-Đşlet

YĐD Yap-Đşlet-Devret

YPK Yüksek Planlama Kurulu

(29)

GĐRĐŞ

Yaşam gereksinimlerinin karşılanması için insanlığın doğuşundan bu yana enerjiye ihtiyaç duyulmaktadır. Günümüzde gelişmekte olan ülkelerin kalkınma hamlelerini gerçekleştirebilmeleri ve gelişmiş ülkelerin büyümelerini sürdürebilmeleri için gerekli en önemli araçlardan biri haline gelmiştir. Bu sebeple 19.yy başlarından itibaren özellikle elektrik enerjisi üretim, iletim ve dağıtım olmak üzere tüm alt kollarıyla bütün dünya ülkelerinin üzerinde durduğu konuların başında gelmektedir.

Elektrik enerjisi piyasası su, doğal gaz, iletişim gibi piyasalara benzer şekilde bir takım sebeplere bağlı olarak doğal tekel özelliği göstermektedir. Bu sebeplerin başında, bu tip üretim dallarında mal ve hizmet üretiminde ölçeğe göre artan verim şartının geçerli olması ve bu sebeple piyasada birden fazla firmanın faaliyet göstermesinin tercih edilmemesi gelmektedir. Bu noktada serbest piyasa ekonomisinin ekonomik gücün tek bir elde toplanmasını engelleme ve böylece ekonomik etkinliği ve toplumsal refah maksimizasyonunu sağlama amacı geçersiz hale gelmektedir. Ancak yine de bu durum piyasayı doğal monopol haline bırakıp hiçbir müdahalede bulunmamak anlamına da gelmemektedir.

Doğal monopol piyasaları serbest piyasa özelliklerinin aksamasına sebep olmaktadır ve piyasa aksaklıkları olarak nitelendirilen bu olumsuzluklar kamu işletmelerinin faaliyet göstermesi ve bu piyasaların düzenleyici bir kurum tarafından düzenlenmesi gibi önlemlerle giderilmeye çalışılmaktadır. Günümüz ekonomik koşullarında devletin üzerindeki borç yükünün yeterince fazla olması ve gerekli ilave yatırımlara yeterince finansman sağlayamaması sebebiyle üretimin daha düşük maliyetle üretim yapabilecek firmalara devredilmesi ve bu firmaların düzenlemelerle denetlemesi ve desteklemesi daha etkin bir çözüm olarak görülmektedir.

Ülkemizde doğal monopol özelliği gösteren pek çok piyasa 1980’li yıllarda itibaren tüm dünyada benimsenen liberalleşme politikalarına bağlı olarak özelleştirme kapsamına alınmıştır. Bu sektörlerden birini oluşturan enerji

(30)

piyasalarında da benzer açılımlar yaşanmış piyasa kademe kademe rekabete açılarak yatırımların arttırılmasına çalışılmıştır. Enerji piyasalarının önemli bir kolunu oluşturan elektrik enerjisi piyasalarında atılan ilk önemli adım 1984 yılında Türkiye Elektrik Kurumunun (TEK) elektrik sektöründeki tekel konumunu sona erdiren 3096 sayılı Kanunla atılmıştır. Bu kanunla özel kesime Yap-Đşlet-Devret Modeli ile üretim tesisi kurmak veya mevcut üretim ve dağıtım tesislerini mülkiyeti TEK’de kalmak koşuluyla işletme hakkını devralma imkanı verilmiştir.

1990’lı yıllarda da piyasaların serbestleşmesi yolunda yeni düzenlemelere devam edilmiştir. Bu kapsamda 1993- 1994 döneminde TEK, üretim ve iletim piyasalarından sorumlu olan Türkiye Elektrik Üretim Đletim A.Ş. (TEAŞ) ve dağıtım piyasalarından sorumlu olan Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş. (TEDAŞ) olarak ikiye bölünmüştür. Aynı dönemde çıkarılan 3996 sayılı kanunla kamu kurum ve kuruluşlarınca (kamu iktisadi teşebbüsleri dahil) gerçekleştirilen, ileri teknoloji ve yüksek maddi kaynak gerektiren bazı yatırım ve hizmetlerin, yap-işlet-devret modeli çerçevesinde yaptırılmasına karar verilmiştir. Bu kanunun devamında çıkarılan Kanunlarla da yeni düzenlemelere devam edilmiş, piyasanın verimli bir şekilde işler hale getirilmesine çalışılmıştır.

Ancak 1990’lı yılların sonlarına gelindiğinde elektrik üretim şirketlerini bağlayan, hazine garantilerine dayalı, uzun dönemi kapsayan anlaşmaların sektörde sağlanmak istenen rekabet amacına uygun olmadığı noktasında eleştiriler gelmeye başlamıştır. Bu nedenle Avrupa Birliği enerji mevzuatına uyum ve liberal bir elektrik piyasasının kurulması ve işletilmesini amaçlayan elektrik piyasası reformu kapsamında 2001 yılı Mart ayında 4628 sayılı Enerji Piyasası Kanunu (EPK) yürürlüğe konulmuştur. Bu kanunla Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) kurulmuş, şeffaf ve adil bir piyasa yapısının oluşturulmasına ve bu piyasanın idari ve mali açıdan özerk bir kurum tarafından düzenlenmesi ve denetlenmesine karar verilmiştir.

(31)

Ülkemizde enerji piyasalarında 1980’lerden günümüze gerçekleştirilen ve özellikle son dönemlerde hız kazanan reform çalışmalarının elektrik enerjisi piyasaları üzerindeki etkisinin elektrik enerjisi üreten kuruluşlar bazında analiz edildiği bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır.

Çalışmanın birinci bölümünde öncelikle piyasa ekonomisi ve ekonomik etkinlik kavramına değinilecek, serbest piyasalarda ekonomik etkinliğin sağlanamadığı durumlar diğer bir değişle piyasanın başarısız olduğu durumlar incelenecektir. Devamında ise piyasa başarısızlığına çözüm olarak ileri sürülen devlet müdahalesi kavramı açıklanacaktır. Bu bölümde son olarak serbest piyasa koşullarının sağlanamadığı piyasalardan biri olan doğal monopol piyasaları ve işleyişi açıklanacak, bu tür piyasalarda ortaya çıkan aksaklıkların giderilmesi için öne sürülen seçenekler kamu işletmelerinin faaliyette bulunması ve regülasyonlar başlıkları altında ele alınacaktır.

Çalışmanın ikinci bölümünde Türkiye enerji piyasalarına geçilmiş, genel bir durum değerlendirilmesinin ardından Türkiye elektrik enerjisi piyasasının içinde bulunduğu durum rakam ve grafiklerle gözler önüne serilmiştir. Sonrasında ise analiz kısmına temel oluşturulması amacıyla Türkiye elektrik enerjisi tarihi Cumhuriyet öncesi dönemden günümüze özetlenmeye çalışılmış, piyasada uygulanmaya çalışılan reformlar açıklanmıştır.

Çalışmamızın analiz kısmını oluşturan son bölümde ise öncelikle enerji piyasası reformlarıyla ilgili olarak daha önce yapılan çalışmalar özetlenmiş devamında ise analizimizde kullanılacak ekonometrik yöntemler açıklanmıştır. Ardından Türkiye’ye ait toplam elektrik üretimi ve Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EUAŞ), ayrıcalıklı şirketler ve otoprodüktörlerden oluşan üç kuruluşun 1970- 2007 yılları arasında 37 yılı kapsayan üretim verileri bir takım istatistiki ve görsel testlerden geçirilerek analizde kullanılacak olan ARIMA Modeline uygun hale getirilmiştir. Sonrasında veriler kullanılarak oluşturulan modeller içerisinde en uygunu seçilerek müdahale analizine geçilmiştir. Bu aşamada modele kukla değişkenler ilave edilerek reformların etkisi sınanmıştır.

(32)

Türkiye’de bu konuda yapılan çalışmalar genellikle teorik çerçevede kalmış, ekonomik analiz boyutunda ise daha çok enerji ekonomik büyüme ilişkisi ve enerji talep tahminlerine yer verilmiştir. Halen devam etmekte olan ve önümüzdeki yıllarda da devam etmesi düşünülen enerji piyasası reformlarının ülke ekonomisinde ve kalkınmasında taşıdığı önem dikkate alınırsa reformların etkilerinin analiz edilmesinin de büyük fayda sağlaması beklenmektedir.

Bu analiz aynı zamanda enerji piyasası reformları anlamında gelecekte atılacak adımlar bakımından da bir yol gösterici niteliğinde olacaktır. Etkisi pozitif olan reformların daha da geliştirilerek devam ettirilmesine, etkisi negatif veya anlamsız olan reformlar üzerinde ihtiyaç duyulan düzenlemeler yapılarak ekonomiye fayda sağlar hale getirilmesi umut edilmektedir.

(33)

BÖLÜM 1

DEVLET MÜDAHALESĐ, DOĞAL MONOPOLLER ve DOĞAL MONOPOLLERĐN DÜZENLENMESĐ

“Rekabet tüketicileri monopol gücüne karşı korumanın tartışılmaz şekilde en etkin belki de nihai olarak tek aracıdır. Regülasyon özellikle monopolün kötü aşırılıklarını önleme aracıdır: Rekabetin yerine geçecek bir şey değildir. Rekabet ortaya çıkana kadar kaleyi savunma aracı değildir”(Littlechild, 1983: 7).

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çoğunda, piyasalarda ortaya çıkan aksaklıklar sebebiyle devlet belli piyasalara müdahale etmektedir. Devlet müdahalesi, 1970’li yılların sonlarına kadar çoğu ülkede bazı sektörlerin kamu tarafından tekel olarak işletilmesi olarak kendini göstermiştir. Ancak özellikle 1980’li yıllardan itibaren gelişme gösteren liberal politikalar ve özelleştirme uygulamalarıyla birlikte piyasaların rekabetçi bir yapıya kavuşturulması gerektiği ancak piyasa mekanizmasının yetersiz kaldığı belirli durumlarda devlet tarafından düzenlenmesinin mümkün olabileceği yönündeki görüşler ağırlık kazanmaya başlamıştır.

Bu bölümde öncelikle piyasa ekonomisi ve ekonomik etkinlik kavramına değinilecek, serbest piyasalarda ekonomik etkinliğin sağlanamadığı durumlar açıklanacaktır. Devamında ise piyasa başarısızlığına çözüm olarak ileri sürülen devlet müdahalesi kavramı ele alınacaktır. Bu bölümde son olarak serbest piyasa koşullarının sağlanamadığı piyasalardan biri olan doğal monopol piyasaları ve işleyişi açıklanacak, bu tür piyasalarda ortaya çıkan aksaklıkların giderilmesi için öne sürülen seçenekler incelenecektir.

(34)

1.1. PĐYASA EKONOMĐSĐ ve EKONOMĐK ETKĐNLĐK

Ekonomik sistemlerin tamamının cevap vermek zorunda olduğu üç temel soru bulunmaktadır. Bunlar; ne üretilecek, nasıl üretilecek ve nasıl bölüşülecek sorularıdır. Özellikle bölüşümün optimal biçimde sağlanması ekonomi biliminin temel amaçlarından biridir. Klasik iktisatçılara kaynakların optimal biçimde tahsisinin sağlanması ancak serbest piyasa koşullarında gerçekleştirilebilmektedir. Serbest piyasada alıcıların ve satıcıların verdikleri özgür kararlar ekonomideki kaynakların kullanımına yön vermekte, arz ve talep mekanizması aracılığıyla malın fiyatını belirlemektedir (Öz, 2008: 58).

Serbest (rekabetçi) piyasalar, çok sayıda alıcı ve satıcının serbestçe girip çıkabildiği, homojen malların üretildiği ve bütün bu işlemlerin açık bir şekilde gerçekleştirildiği piyasalardır. Bu tanıma göre serbest (rekabetçi) piyasalarda bulunması gereken şartlar şöyle sıralanabilir (Yiğitbaşı, 2001: 278):

1. Çok sayıda alıcı ve satıcının faaliyet göstermesi,

2. Alıcı ve satıcıların istedikleri her konuda tam bilgiye istedikleri zaman ulaşabilmeleri,

3. Alıcı ve satıcı istedikleri miktarda ürün alıp satabilmeleri,

4. Piyasada söz konusu olan ürünün homojen olması dolayısıyla diğerine tercih edilemiyor olması,

5. Piyasaya giriş ve çıkışın serbest olması gerekmektedir.

Adam Smith 1776’da yazdığı eseri Ulusların Zenginliği (Wealth of Nations) kitabında bireyler kendi faydalarını maksimize ederken görünmez bir el toplumsal refahı maksimize eder görüşünü savunmuştur. Smith’e göre insan sadece kendi faydasını düşünmekte ancak sonuçta dolaylı olarak toplumun faydasına bir faaliyette bulunmaktadır.

(35)

Peki, piyasa ekonomisi bu optimal kaynak tahsisinin sağlanması ve dolayısıyla toplumsal refahın maksimize edilmesi için yeterli midir? Diğer bir değişle serbest piyasa ekonomisi koşullarında ekonomik etkinlik sağlanabilmekte midir?

1.1.1. Ekonomik Etkinlik

Ekonomik etkinlik kaynak tahsisinin optimal biçimde sağlanması ve toplumsal refahın maksimize edilmesi anlamına gelmektedir. Bu tanım açılacak olursa; öncelikle kaynakların etkin bir şekilde tahsis edilerek üretimin yapılması daha sonra ise tüketimin ve bölüşümün etkin bir şekilde gerçekleştirilerek toplumsal refah maksimizasyonunun sağlanması gerekmektedir (Çakal, 1996: 5).

Bu tanımda yer alan kaynak tahsisinde etkinlik kavramı, malların ve hizmetlerin toplumsal refahı maksimum yapacak şekilde ve miktarda üretilmesi için ekonomide kıt bulunan üretim faktörlerinin optimal şekilde kullanılması anlamına gelmektedir (Dinler, 1996: 9) Başka bir değişle üretimde etkinliğin sağlanması olarak ifade edilebilen bu etkinlik, statik ve dinamik etkinlik olarak ikiye ayrılmaktadır. Statik etkinlik, tüketim tercihi ve teknolojik koşullar sabitken ulaşılan etkinliği gösterirken, dinamik etkinlik uzun dönemde tüketim tercihi ve teknolojik artların değişmesi dolayısıyla ulaşılan etkinliği ifade eder. Dolayısıyla dinamik etkinliğe göre geçmişte etkin olarak tanımlanan bir durum günümüz koşullarında etkin olarak nitelendirilemeyebilir (Savaş, 2000:30).

Tanımdaki diğer bir kavram olan tüketimde etkinlik ise, en az bir kişinin durumunu bozmadan başka bir kişinin durumunu iyileştirmenin mümkün olmadığı durumu ifade etmektedir (Türkay, 2002: 312).

Son olarak bölüşümde etkinlik, tüketim mallarının tüketiciler arasında, üretim faktörlerinin ise üreticiler arasında her iki tarafında faydasını maksimize edecek şekilde gerçekleştirilmesi anlamına gelmektedir (Savaş, 2000: 40).

(36)

Rekabetçi piyasaların hangi şartlarda ekonomik etkinlik sağlayacağı refah ekonomisini önemli bir teoremi olan Pareto Optimumu’na dayandırılmaktadır (Stiglitz, 1994: 79). Pareto optimumu, en az bir kişinin durumunu bozmadan başka bir kişinin durumunu iyileştirmenin mümkün olmadığı kısacası “birinci en iyi” durumu ifade etmektedir (Türkay, 2002: 312).

Đtalyan bir sosyolojist ve ekonomist olan Vilfredo Pareto’ya göre bir ekonomide tam rekabet şartları sürdüğü ve herhangi bir dışsallık ortaya çıkmadığı sürece bu durum devam eder. Brownstein’e göre ise bu konu marjinal maliyet fiyatlandırmasından tamamen farklı değerlendirilmelidir. Ekonomi teorisi bir kişinin marjinal maliyet ve marjinal kar eşitliğinin sağlandığı noktada karara varacağını öngörür. Ancak bu asla objektif olarak test edilemeyecek bir önermedir çünkü maliyetler sübjektiftir. Dolayısıyla tahminlerle karakterize edilen denge gerçek olmadığı sürece dünyanın nasıl bir yapı içinde olması gerektiğini söylemek de doğru olmaz. Ancak bütün bunlara rağmen, etkinlik konusunda Pareto Optimumundan yola çıkılarak çizilecek politik öneri inkar edilememektedir (Brownstein, 1980: 94).

Günümüzde halen piyasa ekonomisinin ve rekabetçi iktisadi girişimlerin yüksek derecede etkinlik sağlayacağı konusunda yaygın bir görüş birliği bulunmaktadır. Tekel karşıtı modern iktisatçılar bunu X etkinlik (X efficiency) kavramıyla açıklamaktadırlar. Bu kavram Amerikalı iktisatçı Harvey Leibenstein tarafından geliştirilmiştir. Leibenstein’e göre rekabetçi bir piyasada kaynaklar daha etkin kullanılmakta ve maliyetler minimize edilmeye çalışılmaktadır. Monopol piyasalarında ise bunun tersine böyle bir şey söz konusu değildir. Tek satıcı konumunda olan firma üzerinde maliyeti, rekabetçi piyasada olduğu kadar, minimize etmesi yönünde bir baskı bulunmamaktadır. Kısacası rekabetçi piyasalarda X-etkinlik, monopolcü piyasalarda ise X-etkinsizlik söz konusu olmaktadır (Aktan, 2003: 67).

Rekabetçi piyasalardaki firmalar, rakip firmalarla aynı fiyattan satış yapıp daha yüksek kar elde etmek için maliyetleri düşürmek zorundadır. Ancak rekabetçi bir yapıda bazen bu indirim bile kısa ömürlü olmaktadır. Rakiplerin fiyatları

(37)

düşürmesi ve fiyatları bu yeni maliyete göre ayarlamaları durumunda firmanın ayakta kalabilmesi maliyetlerini tekrar düşürebilmesine bağlıdır. Eğer firmanın maliyetleri düşürme veya bu şekilde varlığını sürdürme gücü bulunmuyorsa bu rakip firmalar tarafından hızlı bir şekilde kullanılmakta ve ilave kara dönüştürülmektedir. Yeni firmalar aynı ölçekte üretim için piyasaya girebilmekte, çok az düşük fiyat vererek tüm piyasaya hakim duruma gelebilmektedirler (Depoorter, 1999: 502). Dolayısıyla rekabet koşulları ekonomik etkinliğin artışına sebep olmaktadır.

Ancak bütün bunlara rağmen bir ekonomide piyasanın serbest işlemesinden söz ediliyorsa bu fonksiyonu çok iyi yerine getiriyor olması gerekmektedir. Örneğin yetkililerin çok sağlam bir duruşu olması, tam rekabet koşullarını bozacak düzenlemelerin hiçbir şekilde söz konusu olmamalıdır. Özel mülkiyet garanti altına alınmalı, malların birbiriyle rekabeti ve değiştirilmesinin önünde hiçbir engel bulunmamalı, firmaların iflası söz konusu olduğunda bunun piyasanın işleyişini etkilemeyecek iflas yasalarıyla kontrol altına alınmış olmalıdır (Isachse, 1995: 78). Bu verilen örneklere pek çok örnek ilave edilebilir. Ancak bu örneklerin çoğunun pratikte tam olarak sağlanması mümkün görünmemektedir. Đşte bu durum piyasa ekonomisinin her zaman iyi bir şekilde işleyemediğini ve bazı durumlarda başarısız olarak nitelendirilebileceğini göstermektedir.

1.2. PĐYASA EKONOMĐSĐNĐN BAŞARISIZLIĞI

Piyasa başarısızlığı, piyasanın “pareto optimal durumu” ya da “birinci en iyi kaynak tahsisini” başaramamasıdır. Pareto optimal durumun gerçekleşmesi için tam bilgi, hareket serbestisi gibi önemli bir takım tam rekabet koşullarının sağlanması gerekmektedir. Günümüz ekonomik koşullarında ise bu şartların gerçekleşmesini engelleyen pek çok etken bulunmaktadır.

Piyasa başarısızlıkları pratikte pek çok sebepten kaynaklanabilmektedir. Bu sebepler; piyasa aksaklıkları, dışsal ekonomiler, bilgi eksiklikleri (asimetrik enformasyon), kamusal mallar ve ahlaki tehlike, rekabet karşıtı davranışlar ve yıkıcı

(38)

fiyatlandırma ve beklenmeyen karlar olarak altı bölümde incelenebilir (United Nations, 2001: 42).

1.2 1.

Piyasa Aksaklıkları

Tam rekabet piyasasından ayrılarak aşırı kar etmek amacıyla monopol, doğal monopol ve oligopol gibi eksik rekabet piyasalarına geçilmesiyle arz miktarının azaltılması ve kaynak tahsisinde optimumdan uzaklaşılması sonucu israfa yol açılması piyasa aksaklıkları olarak nitelendirilmektedir (Akalın, 2002: 67).

Piyasadaki mevcut firma diğer firmaların piyasaya girişlerini engellemek suretiyle monopolün varlığına sebep olmaktadır. Piyasaya başka firmaların girişini engelleyen unsurlar giriş engelleri olarak nitelendirilir ve dört grupta ele alınır. Bunlar, teknolojik giriş engelleri olarak nitelendirilen, yakın ikamesi olmayan hammaddelerin kontrolü ve ölçek ekonomileri ve hukuki giriş engelleri olarak nitelendirilen patentler ve hükümet lisansları ve imtiyazlarıdır (Ünsal, 1998: 342).

Doğal monopoller ise ölçek ekonomilerinden kaynaklanan monopollerdir (Ünsal, 1998: 342). Doğal monopoller ölçek ekonomilerinin ölçekten kazançların çok fazla olduğu, ürünün topluma maliyetini basit bir üretici tarafından çıkarıldığı yerlerde ortaya çıkmaktadır. Genel olarak doğal monopoller önemli sabit maliyetleri olan gaz, elektrik, su ve tren yolu gibi endüstrilerde görülmektedir. Ancak pratikte doğal monopol örnekleri bulmak, tam rekabet örnekleri bulmaktan çok daha zordur. Bir endüstrinin belli bölümleri doğal monopol özellikleri taşısa bile diğer bölümleri rekabetçi endüstri özellikleri taşıyabilmektedir. Örneğin elektrik iletimini doğal monopoller sağlarken, üretimde ve kullanıcı ekipmanlarının sağlanmasında rekabetçi firmalar yer almaktadır (United Nations, 2001: 2).

Piyasa aksaklıklarına yol açan diğer bir piyasa türü olan oligopolde ise çok sayıda alıcı ancak az sayıda satıcı faaliyet göstermektedir. Bu sebeple satıcılar üretim miktarını ve fiyatını etkileme gücüne tamamen veya kısmen sahip olmaktadırlar. Satıcılar doğal monopol koşullarına benzer koşulları kendi aralarındaki açık veya

(39)

gizli anlaşmalarla yaratabilmektedirler (Yiğitbaşı ve Atabey, 2003: 388). Bu da piyasada ürün azlığına bağlı olarak ortaya çıkabilecek talep fazlasına, yüksek fiyatlara ve sonuç olarak toplumsal refah kaybına sebep olabilmektedir.

1.2.2. Dışsal Ekonomiler

Dışsal ekonomiler kavramı ilk defa Alfred Marshall tarafından ortaya konmuştur. Alfred Marshall Cambridge Okulu’nun temsilcilerinden olup Neo-Klasik Yaklaşımın en önemli iktisatçılarından biridir. Marshall’da dışsal ekonomiler, endüstri içinde firmaların üretim maliyetleri incelenirken artan getirileri açıklamak için kullanılmıştır. Marshall’a göre dışsal ekonomiler, endüstri içinde genel gelişme şartlarına bağlı olarak firmaların elde etmiş oldukları faydalardır. Marshall bu konuda dışsal ekonomileri firmalar arasında rekabet şartlarını bozup bozmama bakımından dikkate almaktadır. Eğer endüstri içinde meydana gelen dışsal ekonomiler firmalara farklı derecede fayda sağlıyorsa, bu durum rekabet şartlarını bozabilmektedir. Marshall bu konuda ortaya çıkan istifadelerin eşit bir şekilde dağıldığı ve dolayısıyla rekabet şartlarını bozmadığı sonucuna varmıştır (Aktan, 2006: 11).

Dışsallıklar negatif dışsallıklar ve pozitif dışsallıklar olmak üzere ikiye ayrılır. Pozitif dışsallıkların söz konusu olduğu durumlarda yüksek üretim ve fayda düzeyi, negatif dışsallıkların söz konusu olduğu durumlarda ise düşük üretim ve fayda düzeyi vardır (Akalın, 2002: 68).

Dışsal ekonomilerin olduğu piyasalarda ekonomik etkinliği arttırıcı çeşitli çözümler üretilmiştir. Bunlar negatif dışsallığın olduğu durumlarda miktar kısıtlamaları ve standartların geliştirilmesi, dışsal ekonomileri içsel ekonomi haline dönüştüren vergilerin konması, mülkiyet haklarının tesis edilmesi (alınıp satılabilen kirletme haklarını devlet tarafından satılması), sosyal yasaklar, para cezaları gibi düzenlemelerdir. Pozitif dışsal ekonomilerin olduğu durumlarda da yine mülkiyet haklarının tanımlanması ve tesis edilmesi ve sübvansiyon gibi araçlar kullanılmaktadır (Stiglitz, 1994: 266).

(40)

1.2.3.

Bilgi Eksiklikleri (Asimetrik Enformasyon)

Tam rekabet piyasalarının varsayımlarından birisi tam rekabetçi mal piyasasında kar maksimizasyonunu amaçlayan firmaların ve fayda maksimizasyonunu amaçlayan tüketicilerin bu amaçlara ulaşmak için gerekli bilgilere tam olarak sahip oldukları anlamına gelmektedir. Bu ise firmaların üretimin teknik koşulları (üretim fonksiyonu) ile girdi fiyatları ve malın piyasa fiyatına ilişkin bilgilere; tüketicilerin ise malın kalitesine ve piyasa fiyatına ilişkin bilgilere bedava olarak anında sahip olmalarını içermektedir (Ünsal, 1998: 288).

Ancak genellikle üreticiler mübadeleye konu olan malın nitelikleri hakkında tüketicilerden daha kapsamlı bilgiye sahiptir. Ayrıca bazı durumlarda üretici veya satıcının malın karakteristikleri hakkında sahip olduğu bilgiyi gizleme isteği olabilmektedir. Bu anlamda alıcı ve satıcıların malın karakteristikleri hakkındaki bilgilerinin farklılığı yani bilgi asimetrisi satıcıya pazar gücü sağlayarak piyasanın başarısız olmasına yol açmaktadır (Güneş, 2003).

Piyasada faaliyet gösteren bir takım firmaların oluşturduğu güveni kötüye kullanarak fayda sağlamak isteyenler her zaman çıkmaktır. Piyasalarda tüketici organizasyonları ve malların sertifikalandırılması gibi bilgi eksikliğini giderici bir takım çözümler bulunmaktadır. Bunun yanında firmalar mal ve hizmetlerin kalitesinden ödün vermeyerek piyasada güven yaratabilmektedir. Ancak bu çözümler piyasanın başarısızlığını azaltsa da tam olarak ortadan kaldıramamaktadır. Bu nedenle bilgi simetrisinin olmadığı piyasalarda devletin tüketiciyi düşük kaliteli mallara karşı korumaya yönelik standartlar oluşturması, üreticileri mal ve hizmetin karakteristik özellikleri ve tüketimden doğabilecek riskler hakkında tüketiciyi ilgilendirmekle yükümlü kılması veya tüketicileri bilgilendirecek bağımsız enformasyon piyasalarının oluşumunu desteklemesi gerekmektedir. Bu gibi durumlarda devletin müdahalesi bilgi akımını arttıracağından piyasada belirsizlik ortadan kalkacak ve tarafların faydasını müdahaleler gerçekleşecektir (Çakal, 1996: 9).

(41)

Ancak bilgi eksikliklerinin giderilmesi için yapılan bilgi açıklanması konusundaki yasal düzenlemelere çeşitli eleştiriler gelmektedir. Bu düzenlemelere karşı çıkanlar bunların gereksiz olduğunu; rekabetçi piyasanın ilgili bilgiyi açıklama konusunda firmaları özendireceğini savunmaktadırlar. Ayrıca tüketicilerin yasanın firmaları açıklamaya zorladığı bilgilere çok da duyarlı olmadıklarını ve bu düzenlemelerin hükümetlere ve firmalara önemli maliyetler yüklediğini ileri sürmektedirler. Buna karşılık düzenlemelerin gerekliliğini savunanlara göre uygulama güçlüklerine rağmen yasal düzenlemelerin önemli faydaları bulunmaktadır. Her şeyden önce bilgi kamusal bir maldır ve bu yönüyle ilave bir kişiye bilgi vermenin ek bir maliyeti bulunmamaktadır. Özel piyasa diğer kamusal mallarda olduğu gibi bilgiyi de yetersiz arz etmektedir. Bu bakımdan devletin yaptığı müdahalelerle bilgi akışını sağlaması gerekmektedir.

1.2.4.

Pür Kamusal Mallar ve Ahlaki Tehlike

Toplumsal açıdan önem taşıyan belirli mallar ve hizmetler devletten başka hiçbir kurum veya kuruluş tarafından üretilememe özelliği göstermektedir (Akdoğan, 1999: 38). Pür kamusal mallar olarak nitelendirilen bu mallar devlet müdahalelerinin önemli gerekçelerinden birisini oluşturmaktadır. Günümüzde önemli bir alanı kapsayan kamusal malların genel özellikleri şöyle sıralanmaktadır (Aktan, 2003: 19):

* Kamusal malların arzı siyasal talep tarafından düzenlenmektedir.

* Bu malların faydaları ve fiyatları tüketiciler arasında bölüştürülememektedir..

* Kamusal mallar dışlanamazlık ya da tüketimden mahrum bırakılamama özelliklerine sahiptir. Yani bireyler kamu malının tüketilmesinden kendi istekleri dahilinde bile dışlanamazlar.

* Kamusal malların tüketimi bireysel veya ortak olabilir.

(42)

* Đşletmenin üretim ölçeğinin değişmesi sonucu elde edilen içsel

ekonomiler özellikle elektrik, su, havagazı üretimi ve dağıtımı, telekomünikasyon hizmetleri, demiryolu hizmetleri, televizyon yayını vb. hizmetlerinde oldukça yaygındır.

* Kamusal mallarda bedavacı sorunu bulunmaktadır. Bu tür malların bir kısmı için bedel ödenmesi söz konusu değildir.

Adalet, emniyet savunma gibi hizmetleri içeren kamusal malların rekabette açılması söz konusu olmayacağından bunların kamu kurumları tarafından sağlanması gerekir. Ancak kamusal malların devletçe sağlanması malın üretimini de devletin üstlenmesini gerektirmez. Malın arzı için gerekli kaynaklar devlet tarafından sağlanıp üretim özel kesime devredilebilir (Çakal, 1996: 13).

Yukarıda açıkladığımız ve tam kamusal mallar alarak nitelendirilebilecek kamusal malların yanında “kamusal ara mallar” ve “yarı kamusal mallar” adı verilen başka tür kamusal mallar da bulunmaktadır. Kamusal ara mallar, devlet tarafından üretilen ve özel firmaların üretim faaliyetlerini gerçekleştirmek için kullandıkları mallardır. Đstatistiki bilgiler ve mesleki eğitim programları bu tür mallara örnektir (Savaş, 2000: 100).

Yarı kamusal mallar ise ne tam anlamıyla özel mal ne de tam anlamıyla kamusal mal özelliği gösterirler. Bu malların piyasa tarafından üretilmeleri mümkün olmakla beraber, toplum açısından taşıdıkları önem, üretildiklerinde topluma sağlayacakları fayda veya üretilmediklerinde topluma yükleyecekleri maliyetler nedeniyle devlet tarafından üretilmeleri daha avantajlı görülmektedir. Bu mallara örnek olarak, eğitim ve sağlık hizmetleri, parklar, dinlenme tesisleri, sosyal konutlar ve burslar verilebilir (Edizdoğan, 1991: 24).

Kamusal mallarda tüketicilerin tercihlerini doğru bildirmesi yönünde motivasyonlarının olmaması mal ve hizmetlerin optimal arzını güçleştirmektedir. Kamusal mallar tüketimden dışlanamama özelliği taşıdığı için tüketiciler, bu mallar ve hizmetler için bir bedel ödemeyecekse tercihini yüksek bildirmek, bedel

(43)

ödememek durumunda ise (vergilerle) tercihlerini düşük bildirmek istemektedirler (Edizdoğan, 1991: 24). Bu da ahlaki tehlike riskine sebep olmaktadır.

Ahlaki tehlike; riskli davranışlar içerisinde olan bazı birey ve kurumların aksine, bu riskli davranış sonucunda ortaya çıkan kötü sonuçların ve maliyetlerin tamamının ya da bir kısmının başka kişilerce üstlenilmesi durumudur (Wolf, 2002: 19). Yani, eylemi gerçekleştiren başka kişi ya da kurumlar, eylemin kötü sonuçlarına katlanan ise başka kişi ya da kurumlardır. Böyle bir durum ahlak dışı olarak kabul edildiğinden, bu tarz eylemlerin ahlaki tehlike yarattığı kabul edilmektedir.

Ahlaki tehlike, yukarıdaki tanımdan da anlaşılacağı gibi, sadece ekonomik bir olgu değildir. Ahlaki tehlike teriminin kökü sigorta endüstrisindedir. Krugman’ın bu konudaki bir örneği şöyledir: “yangın sigortası yapan sigortacılar, mülk sahiplerinin, özellikle kayıplara karşı bütünüyle sigortalandıklarında, imha edici yangınlar çıkarmak (kundakçılık) konusunda –özellikle değişen koşulların binalarının olası piyasa değerini sigorta kapsamının altına düşürmesi halinde- ilginç bir eğilim içine girdiklerini farketmişlerdir. Sonunda bu terim, işlerin kötü gitmesi halinde bedeli ödeyecek olan bir başkası ise, riski alacak kişinin, alacağı riskin ne kadar olacağına karar vermesi gereken her durum için kullanılmaya başlanmıştır” (Krugman, 2001: 69). Sigorta endüstrisinde yangın sigortası yanında bu probleminin en sık görüldüğü diğer çeşitler ise otomobil sigortası ve sağlık sigortasıdır.

Ekonomik açıdan bakıldığında ise ahlaki tehlike şu şekilde açıklanmaktadır: Bir borç veren, borç alan hakkındaki tüm bilgilere sahip olsa ve hatta ters seçimin etkilerini azaltıcı bir borç ya da tahvil anlaşması yapsa bile, bu riskini tamamen ortadan kaldıramaz. Borç alanın fonu aldıktan sonra, bu fonu belli bir amaca yönelik olarak kullanıp kullanılmayacağı daima bir şanstır. Ahlaki tehlike olarak bilinen bu durum, çoğunlukla, borç alanın bilgiyi gizlemek gibi bir dürtüsü olduğunda ya da borç verenin ilgisini çekmemenin bir yolunu bulduğunda ortaya çıkmaktadır. Yani ahlaki tehlike asimetrik bilgi nedeniyle meydana gelir: borç alınan fonun gerçekte nasıl kullanılacağı hakkında borç alanlar borç verenlerden daha çok şey bilir ve sonuç olarak sorunlar borç verenlerin maliyetlerini arttırır (Hubbard, 2000: 268).

(44)

1.2.5.

Rekabet Karşıtı Davranışlar ve Yıkıcı Fiyatlandırma

Yıkıcı fiyatlandırma genellikle piyasaya hakim durumda olan firmaların rakiplerini piyasanın dışına çıkarmak amacıyla satış fiyatlarını marjinal maliyetin (pratik nedenlerle ortalama değişken maliyet de kullanılmaktadır) altında uyguladıkları kasıtlı bir stratejidir. Yıkıcı fiyatlandırmayı uygulayan firma bir kere rakiplerini piyasa dışına çıkardıktan sonra ve/veya piyasaya yeni girenlere engel olduktan sonra fiyatları arttırarak daha yüksek miktarlarda karlar elde edebilmektedir (Emek, 2002: 40).

Yıkıcı fiyatlandırma genellikle ulusal rekabet kuralları ile yasaklanmıştır. Bunun yanında bu tür uygulamalar düzenleyici kurumlar aracılığıyla da engellenmektedir. Her iki durumda da düzenleyici kurumlar tarafından yıkıcı fiyatlandırma uygulamasının varlığı araştırılmalı ve tespit edilmesi durumunda durdurularak gerekli yaptırımlar uygulanmalıdır. Bir başka yaklaşım da fiyat düzenlemeleri ile bu tür uygulamaların ortaya çıkmasını engellemektir. Bu yaklaşıma örnek olarak ise toptan maliyetlere ispat zorunluluğu getirilmesi verilebilir (Güngör, 2003: 37).

1.2.6.

Beklenmeyen Karlar

Üretim kaynaklarını rakiplerinin sağlayamayacağı kadar ucuza maleden bir firma beklenmeyen bir kar veya ekonomik rant sağlayacaktır. Bu koşullar altında karları vergi ödeyenlere transfer etmek için veya tüketicilerin veya devletin bu beklenmeyen kardan pay almalarını sağlamak için bu tip piyasalara devlet veya başka bağımsız bir kurum tarafından müdahale edilmesi gerekmektedir (United Nations, 2001: 42).

Piyasa ekonomisinin tam ve etkin olarak işleyemediği durumlarda piyasa kendiliğinden dengeye gelememekte ve bir müdahaleye ihtiyaç göstermektedir. Bu müdahalenin kim tarafından ve nasıl gerçekleştirileceği ise halen cevabı bulunmamış bir soru niteliği taşımamaktadır. Ancak asıl önemli olan bu soruya müdahale

(45)

gerektiren piyasanın yapısına ve ülkenin içinde bulunduğu koşullara göre cevap verilmesidir.

1.3. DEVLET MÜDAHALESĐ

Piyasa mekanizması, birçok safhanın içiçe geçtiği ve yoğun ilişki içinde olduğu bir mekanizmadır. Böyle bir ifade ile modern ekonomilerde sektörler birbirlerinden girdi ve çıktı almak zorundadırlar. Bu mekanizma içinde ana sektörlerden birinde oluşacak ciddi bir problemin bütün ekonomiyi etkilemesi söz konusu olacaktır. Bu anlamda piyasaların Klasik Đktisat Teorisinde olduğu gibi kendiliğinden dengeye gelmesi mümkün değildir. Bu olgu Modern Đktisat Teorisinde piyasalara müdahaleyi doğurmuştur.

Devlet müdahalesinin ekonomi literatürüne girmesinde en büyük katkı John Maynard Keynes’e aittir. Keynes’e göre Adam Smith tarafından ortaya atılan tam istihdamın kendi kendine işleyen bir süreç olduğu ve tam istihdamın görünmez el tarafından daima sağlanacağı düşüncesi doğru değildir. Keynesyen düşünceye göre istihdam düzeyi toplumun tüketim ve yatırım miktarı toplamından oluşan etkin talep tarafından belirlenmektedir. Ve insanlar gelirlerinin tamamını tüketmezler. Ekonomi içinde mevcut bu tüketim ve yatırım düzeyi bir denge oluşturur. Fakat bu dengenin tam istihdam düzeyinde oluşması zorunlu değildir. Tam istihdamdan farklı noktalarda da gerçekleşebilecek olan bu denge düzeylerinden tam istihdamda sağlanacak denge düzeyine geçmek ekonominin kendiliğinden sağlayabileceği bir şey değildir. Bu ancak tüm ekonomiyi kapsayacak şekilde planlanmış müdahalelerle mümkün olmaktadır. Bu müdahaleyi yapacak olan ise devlettir.

Coşkun Can Aktan, devletin müdahalesini gerektiren ve büyümesine sebep olan etkenleri, ekonomik, siyasal ve sosyal olmak üzere üç kategoride incelemektedir. Ekonomik faktörler; tam ve yarı kamusal mal ve hizmetlere ihtiyaç duyulması, ölçek ekonomilerinin söz konusu olduğu, enerji, haberleşme gibi hizmetler, ekonomik krizler, enflasyon, özellikle az gelişmiş ülkelerde devletin ekonomik büyüme ve kalkınmaya destek vermesi, tam istihdamın sağlanması,

(46)

kaynakların etkin kullanımı ve dağılımı şeklinde sıralanabilir. Siyasal faktörler ise sıcak ve soğuk savaşlar, bürokrasinin bütçenin hacmini genişletmesi, siyasal süreçte siyasal aktörlerin kendi çıkarlarının peşinde koşması olarak sayılabilir. Sosyal faktörlere ise gelir dağılımı dengesizlikleri, geri kalmış bölgeler sorunu, sosyal güvenlik hizmetleri, teknolojik gelişme, terör, konut sorunu örnek verilebilir (Aktan, 1999: 29).

Devlet, adil bir toplum düzenini sağlamak, ekonominin sağlıklı bir biçimde işlemesini güvence altına almak için bizzat işletmeci olmayı da kapsayan biçimde ekonomiye müdahale etmektedir. Bu müdahaleler özellikle devletin bizzat işletmeci olması esas olarak temel endüstriler, alt yapı ve sosyal hizmetler alanlarında yoğunlaşmaktadır. Bu sektörlerin diğer sektörler ve özellikle imalat sanayi için yaşamsal bir önem taşıdığı açıktır. Çünkü özel imalat sanayi sektörü için hem üretim maliyetlerinin belirlenmesi açısından hem de toplam talep için sözü edilen kamu kesiminin büyüklüğü belirleyici öneme sahip gözükmektedir (Şaylan, 1994: 65).

Devletin bizzat işletmeci olarak faaliyet gösterdiği endüstrilerin bir özelliği de genelde rekabetçi monopol piyasaları, monopoller ve doğal monopoller olarak faaliyet göstermeleridir. Bu endüstrilerin yatırım maliyetlerinin yüksek olması, ölçek ve alan ekonomileri nedeniyle tek firma tarafından üretilmelerinin daha avantajlı olması gibi sebepler bu sektörlerin doğal monopoller olarak faaliyet göstermelerine sebep olmaktadır.

Telefon, elektrik, su gibi piyasalar genel olarak doğal monopole örnek olarak verilebilir. Bu endüstrilerde maliyetler küçük bir miktar üretim için oldukça fazladır. Dolayısıyla rekabet sosyal olarak istenmeyen bir şeydir. Çünkü fazla sayıda firmanın üretime katılması sermaye teçhizatının gereksiz artması anlamına gelmektedir (Depoorter, 1999: 498).

1.4. DOĞAL MONOPOLLER

Doğal monopoller, tekel piyasa yapısının özel bir durumunu oluşturmaktadır. Bazı üretim dallarında mal ve hizmet üretimi ölçeğe göre artan verim şartının geçerli

(47)

olması piyasada birden fazla firmanın faaliyet göstermesini dezavantajlı hale getirir. Dolayısıyla sektörde faaliyet gösteren tek firma kalır ve bu firma doğal monopol konumunda olur.

Klasik yaklaşıma göre, doğal monopoller, ölçek ekonomilerinin varlığı nedeniyle toplam piyasa talebini sadece bir firmanın iki ya da daha fazla firmadan daha düşük maliyetle karşılayabildiği piyasalar olarak tanımlanmakta (Sharkey, 1982: 73), kısacası doğal monopoller daha çok ölçek ekonomilerinin(economies of scale) ve alan (kapsam) ekonomilerinin (economies of scope) varlığına bağlanmaktadırlar.

Ölçek ekonomileri, çıktı miktarı arttıkça ortalama maliyetin düşmesi anlamına gelir. Dolayısıyla ölçek ekonomilerinin varlığı durumunda birden fazla firma yerine tek bir firma üretimi daha düşük maliyetle karşılayabiliyorsa bu durumda doğal tekeller oluşur.

Bir ürün çeşidinden fazla ürün çeşidi üretilmesi durumunda ise doğal monopol ölçek ekonomilerinden değil, alan ekonomilerinden kaynaklanır. Çok çeşitli malın olması durumunda edinilen teçhizat veya ortak olanaklar üretimin birlikte, ayrı ayrı yapılmasındansa, daha ucuza yapılmasına sebep olmaktadır (Train, 1997: 8). Kısacası birden fazla çeşit mal tek bir firma tarafından daha ucuza üretiliyorsa bu durumda alan ekonomileri ortaya çıkmaktadır.

Kenneth Train’e göre ölçek ekonomileri ve alan ekonomileri her durumda beraber ortaya çıkmayabilir. Örneğin A ve B iki malı I ve II firmaları üretiyor olsun. Söz konusu iki firma arasında pek çok çıktı birleşimi oluşturulabilir. Firma I bütün A malını ve firma II bütün B malını üretebilir. Veya her firma iki malı da yarı yarıya üretebilir. Burada alan ekonomileri ortaya çıkıyorsa maliyet etkindir denebilir ancak her mal için miktar ikiye bölündüğü için ölçek ekonomileri ortadan kalkabilir. Ya da bir firma 1/3 A malı, 2/3 B malı üretirken, diğeri 2/3 A malı, 1/3 B malı üretebilir. Ancak mutlak maliyet avantajı (subadditivity) sadece bir firma A malının veya B malının tamamı üretiyorsa söz konusu olur. Bu sebeple mutlak maliyet avantajı için

(48)

hem ölçek hem alan ekonomilerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir (Train, 1997: 11).

Doğal monopoller marjinal maliyet, marjinal hasılat eşitliğini sağlayarak karı maksimize etme amacı taşımaktadırlar. Toplam sabit maliyetler yüksek miktarda çıktıya bölüştürülürken ortalama toplam maliyetin düşmesi sağlanmaktadır (Fung ve Diğerleri, 2008).

Modern yaklaşım W. J. Baumol’ün doğal monopol tanımını benimsemektedir. Baumol doğal monopolü mutlak maliyet avantajı (subadditivity of cost function) ve sürdürülebilirlik (sustainability) kavramlarıyla açıklamıştır. Bir endüstride tek bir firma tüm piyasa talebini birden fazla firmanın sağlayabileceğinden daha düşük maliyetle sağlayabiliyorsa yani bütünün maliyeti bölümlerin maliyetinden daha düşükse bu piyasada mutlak maliyet avantajının varlığından söz edilebilir. Baumol’ün sürdürülebilirlik kavramına göre ise doğal monopol şartlarının söz konusu olması durumunda başka firmaların piyasaya girmesi veya diğer rakip firmaların piyasada kalmaları avantajlarına olmamaktadır (Baoumol, 1977: 810).

Şekil (1.1)’de doğal monopol piyasasının işleyişi talep, marjinal maliyet, ortalama maliyet ve uzun dönem ortalama maliyet eğrileri yardımıyla gösterilmektedir.

(49)

Şekil 1.1. Doğal Monopol

Kaynak: Depoorter, 1999: 500.

Şekilde MC marjinal maliyet eğrisini, AC ortalama maliyet eğrisini, LRAC uzun dönem ortalama maliyet eğrisini ve D ise topam talep eğrisini göstermekte, dikey eksende P ile gösterilen fiyat, yatay eksende ise Q ile gösterilen üretim miktarı yer almaktadır. Şekle göre piyasa yapısı toplam talebi tek bir firmaya, iki veya daha fazla firmaya nazaran, daha düşük maliyetle karşılama olanağı vermiştir. Piyasada dört firmanın faaliyet gösterdiği düşünülürse her firma marjinal hasılatını marjinal maliyete eşitlediği en uygun noktada üretim yapacaktır. Her firma 1000 br. mal üretecek toplam piyasa talep eğrisine göre denge b, fiyat Px noktasında gerçekleşecektir. Oysa tek firma durumunda firma 4000 br. Üretimi yalnız gerçekleştirecek maliyetler a noktasında dengeye gelecektir. Yani bir firma yerine dört firmanın üretim yapması üretim miktarını değiştirmeyecek ancak maliyetleri yükseltecektir.

Kenneth Train, Optimal Regulation, The Economic Theory of Natural Monopoly kitabında doğal monopol, doğal düopol ve rekabet piyasalarında ortalama maliyet talep ilişkisini incelemiştir. Şekil (1.2)’de sırasıyla ölçeğe göre artan getiri durumu, ölçeğe göre azalan getiri durumu, doğal düopol ve rekabet piyasası durumu gösterilmektedir.

(50)

Şekil 1.2. Ortalama Maliyet Talep Đlişkisi

Kaynak: Train, 1997: 7.

Şekil (1.2)’de (a) grafiğinde klasik durum gösterilmektedir. Tek firma her zaman daha düşük ortalama maliyetle üretilmektedir.

Grafik (b)’de Q0 noktasına kadar ölçeğe göre artan getiri, Q0 noktasından

sonra ölçeğe göre azalan getiri söz konusudur. Tek firma Q1 kadar çıktıyı AC1

maliyetle üretmektedir. Đki firma durumunda ise maliyet AC2’ye çıkmaktadır. Đki

firma piyasayı eşit olmayan bir şekilde bölerlerse ortalama maliyetleri farklılık göstermektedir ancak toplam maliyet tek firma durumuna göre mutlaka fazla olmaktadır.

Talebe bağlı olarak çıktı miktarının daha düşük olduğu durumlarda ise monopol şartları oluşmamaktadır. Grafik (c)’de gösterildiği gibi iki firma Q2 çıktısını

AC2 noktası kadar ortalama maliyetle (AC2’nin orta noktası kadar) üretir. Ancak tek

(51)

Rekabetçi piyasa ise ölçek ekonomilerinin tamamen ortadan kalktığı çıktı miktarlarında oluşmaktadır. Minimum maliyet ancak çok sayıda firmanın üretime katılmasıyla mümkün olmaktadır.

Doğal monopol özelliği gösteren piyasalar daha önce açıklandığı gibi serbest piyasa özelliklerinin aksamasına sebep olmaktadır. Doğal monopol koşullarının yarattığı piyasa aksaklıkları olarak nitelendirilen olumsuzluklar çeşitli önlemlerle giderilmeye çalışılmaktadır.

1.5. DOĞAL MONOPOLLERDEKĐ AKSAKLIKLARA ÇÖZÜM YOLLARI

Doğal monopol özelliği gösteren piyasalarda meydana gelen aksaklıkların giderilmesi için iki çözüm yöntemi bulunmaktadır. Bunlardan ilki piyasada kamu işletmesinin faaliyette bulunması, diğeri ise bu piyasaların düzenleyici bir kurum tarafından düzenlenmesidir.

1.5.1. Kamu Đşletmelerinin Faaliyet Göstermesi

Devletlerin mal ve hizmet üretiminde faaliyette bulunmasının ekonomik, siyasal ve toplumsal pek çok sebebi bulunmaktadır. Ekonomik olarak değerlendirildiğinde bu sebeplerin en başında doğal monopol özelliği gösteren piyasalardaki aksaklıkların devlet eliyle üretim yapılarak giderilmesi ihtiyacı gelmektedir. Ülkemizde devletin piyasalarda bizzat faaliyet göstermesi amacıyla kurulan bu kuruluşlar “Kamu Đktisadi Teşebbüsleri” olarak adlandırılmaktadır.

Kamu işletmelerinin faaliyet göstermesini piyasa aksaklıklarına çözüm olarak savunanlara göre düzenleyici kurumlar gibi dolaylı kontrol mekanizmalarının piyasaya tam anlamıyla hakim olmaları mümkün değildir. Firmalar düzenlenen faaliyetin çıkarlarına hizmet etmek konusunda düzenlemeyi yapan kurumdan çok daha fazla bilgiye sahiptir. Firmaların bu bilgi avantajını kullanmaları ise düzenlemelerin yetersiz olduğu veya açık verdiği noktalarda bunu kendi

(52)

avantajlarına kullanmalarına ve toplumsal refah kaybına yol açmaktadır. Bu sebeple en etkin çözüm devletin piyasada kamu işletmeleri şeklinde faaliyet göstermesidir.

Ancak devletin firma gibi bağımsız hareket etmesi de söz konusu değildir. Firmanın esas amacı kar iken devletin pek çok amacı bulunmaktadır ve bu amaçların hepsine ulaşmaya çalışmak devletin üretim kalitesini sağlamak amacından uzaklaşmasına sebep olur. Devletin öncelikli amacı kamusal çıkarlara hizmet etmek ve toplumun geneline yayılacak eşit hizmet sunmaktır.

Piyasaların düzenlenmesinin daha etkin çözüm yolu olduğunu savunanlar ise düzenlemelerin kamunun direk mülkiyet edinmesinden daha etkin ve tutarlı politikalar izlenmesine olanak verdiğini ileri sürmektedir (Stiglitz, 1994: 234). Devletin kamu işletmeleri olarak faaliyet gösterip mali yükünü arttırması yerine üretimi daha düşük maliyetle üretim yapabilecek firmalara devretmesi ve onu yapacağı düzenlemelerle denetlemesi ve desteklemesi daha etkin bir çözüm olarak ortaya konmaktadır.

1.5.2. Doğal Tekellerin Düzenlenmesi: Regülasyon

Gelişmekte olan ülkelerin hemen hemen hepsinde, gelişmiş ülkelerin ise pek çoğunda doğal monopol piyasalarındaki temel mal ve hizmetler devlet tarafından karşılanmaktadır.

Bu piyasalarda rekabetin yaratılması için doğal monopollerin dağıtılması (örneğin ulusal ve bölgesel monopolün küçük yerel monopollere ayrılması) söz konusu olabilir. Küçük doğal monopoller piyasalara önceden girişi büyük olanlara nazaran daha az mümkün kılarak rekabeti sağlayabilir. Bir yerine birden fazla operatör varsa daha fazla yenilik ve çok daha fazla operasyon farklılığı söz konusu olacaktır (Foster, 1992: 177).

Ancak rekabeti anlamlı bir şekilde genişletmek her zaman mümkün olmamaktadır. Öncelikle doğal monopol piyasalarında piyasa aksaklıklarının kalıcı olması sebebiyle doğal monopolleri bölmek umulanın aksine ekonomik etkinliği

(53)

azaltabilir. Bunun yanında sahip olduğu teknolojik özellikler sebebiyle pek çok doğal monopol piyasası bu tür bir bölünmeye uygun değildir. Bu sebeplerle doğal monopolün bölünmesi yerine bu piyasalarda piyasaya girişin kısıtlanması ve fiyatların düzenlenmesi (regülasyonu) pek çok iktisatçının fikir birliği sağladığı bir yol olmuştur (Çakal, 1996: 21).

1.5.2.1. Regülasyonun Tanımı

Genel olarak bakıldığında regülasyon kavramı, hukuk ve iktisat başta olmak üzere pek çok alanı ilgilendiren bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla her alanda çeşitli tanımlarına rastlanmaktadır. Örneğin hukuksal anlamda bakıldığında bazen sadece düzenleme, bazen sadece denetleme, bazen de düzenleme ve denetleme olarak tanımlanmaktadır (Ulusoy, 2001: 57).

Oysa iktisadi anlamda bakıldığında regülasyon, tipik düzenleme ve denetimden çok daha geniş bir faaliyet alanını içermektedir. Dolayısıyla düzenleme ve denetleme kavramları tek başına bu anlamları verememektedir. Geniş anlamda devletin belirli iktisadi ve sosyal hedeflere ulaşmak için iktisat politikası araçlarını kullanarak ekonomik düzenin işleyişine müdahalelerde bulunması, kurallar belirleyerek düzenlemeler yapması şeklinde tanımlanan regülasyon kavramı şu unsurları da içermektedir: (Knight, 2001: 104):

1. Kanunların uygulanmasına ilişkin rehberlik yapılması,

2. Yasakların ihlal edilmesi konusundaki şikayetlerin değerlendirilmesi,

3. Ciddi ve düzeltilemeyecek nitelikteki zararları engellemek amacıyla geçici tedbirler koyulması,

4. Verilen bir karara ilişkin bildirimlerin değerlendirilmesi,

5. Şikayet üzerine veya düzenleme kurumunun inisiyatifiyle soruşturma

yapılması, doküman ve bilgi sağlanması,

Şekil

Şekil 1.1.  Doğal Monopol
Şekil 1.2. Ortalama Maliyet Talep Đlişkisi
Şekil 1.3. Fiyat Tavanı Belirlenmesi Durumunda Firma Tercihi
Şekil 2.1. Türkiye Brüt Elektrik Enerjisi Üretiminde Taşkömürü ve Linyitin Payının Yıllar  Đtibariyle Gelişimi (%) (1970-2007)
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu tür rasyonel tipli denklemlerde dikkat edilmesi gereken önemli bir husus var. O da bulunan değerlerin paydayı sıfır yapıp yapmadığı. Çünkü paydayı

• Bir eşitsizliğin her iki tarafı aynı pozitif sayı ile çarpılır veya aynı negatif sayıya bölünürse eşitsizlik bozulmaz.. • Bir eşitsizliğin her iki tarafı

a) Elektrik üretim tesisinde kullanılan her bir aksam ve/veya bütünleştirici parça için ayrı ayrı düzenlenir. b) Her bir aksam ve/veya bütünleştirici parçaya ait fatura

ÖSYM 5m uzunluğundaki doğrusal bir yürüme mesafesini, Ka- der ile Kısmet adlı iki arkadaş adımlayarak bitirmeye çalışıyor. N Yürüme mesafesinde adımlama

Beklenen değer ve otokovaryans fonksiyonu zamana bağlı olmadığından bu model de durağandır.. Otokorelasyonların grafiklerine bakıldığında, fonksiyon değerleri

Sınıf Matematik Konu

[r]

Yukarıdaki tüm kelimeleri bulduktan sonra boşta kalan harfleri sırayla aşağıdaki