• Sonuç bulunamadı

32 ZİYAEDDİN FAHRİ FINDIKOĞLU

Belgede Namık Kemal (sayfa 86-93)

ğımu muhakem eye yarıyan şu satırlar alâka vericidir: «Zühuru mel­ huz olan fenalığın önünü almak için tayini cezada cemiyetin hak­ lı olduğunda söz yoktur. Bu hakka karşı cemiyetin iki vazifesi vardır k i asla hatırdan çıkarılmağa gelmez... Vazifenin birincisi tayini ce­ zada kaideten âdil ve hakkaniyetten ayrılmamak, yani cürüm ile ce­ zanın tenasübünü bilmek, İkincisi cezayı üzumu k a t’î üzerine tesis etm ektir. M ontesquieu «Ruhuşşerayi’» inde (her mücazat k at’iyyül luzum olmaya, zulüm dür) demiştir.» Daha sonra m uhtelif ceza naza- rıyelerine işaret edilmetedir: «Ötedenberi pek çok fakih ve hakim ­ ler, hukuku cezaiyeye bir takım esaslar gösterm işlerdir... Kimi h u ­ kuku cezaiye hakkı intikam dan neş’et eyler dedi. Kimisi hakkı taz­ mindir. zanneyledi. Bazıları m enfaati âmme olduğuna zahip oldu­ la r... Asrı sabıktanberi akıllara hayret verecek surette terakki e- den ulûm cedideye teşekkür olunur ki böyle sehviyat ve zanniyat üzerine mevzu olan kavaidi tamamen red ve cerh evlem istir [56]».

II. — Nuri Beyin doğrudan doğruya veya dolayısile hukukî olan neşriyatı : Gazetecilik K anun A hlâk M emuriyet 1870 harbinin sebebi' Askerlik r M edeniyet İhret, İbret, İbret, İbret, İbret, İbret, İbret, No. 1 No. 2 No. 3 No. 4 No. 5 No. 6 No. 8

N eşriyat arkadaşlığı ve m efkûre yoldaşlığı hususunda Nuri Beyin de Reşat Bey yanında m evki aldığım söylemeğe lüzum yoktur. Na­ m ık K em al ile A vrupada birlikte te tk ik atta bulunan N uri Beyin bu yazıları arasında «Kanun» başlığını taşıyan m akaleler M ontesquieu- nün kanunu trif edişinden m ülhem dir : «Ahlâk» serlevha olan do-

M agosa zind anınd a ik en bir va sıta ile m ek tu p laşm a su re tile ta ­ n ıd ığ ın ı v e cev a p a ld ığ ın ı şö y le an latıyor: «Bir gü n k a lem d e (h â­ r ic iy e d e ) v a zife m le m eşg u l b ulu nd u ğum sır a d a ... Sadak at g a z e te ­ s i sah ibi T ah sin E fe n d i... elim e g iz lic e bir m ek tu p tutuştu rd u. Ş a­ şırdım . A m an Yarabbi! K em al, o b ü yü k adam bana m ek tu p g ö n ­ d erm ek ten ez zü lü n d e b u lu n su n ha! B u n e şeref, bu n e m azhari­ y e t ... ilâh» M ektubun son cü m lesin d e K em al, g ıy a b î d ostuna şö y ­ le d iyor: «M utlak re sm in i isterim . A rş ile r i arş b izim d ir fe la h ı» [56] B k. H u k u k u Ceza, İb ret g azetesi, N . 1

layısile Avrupadaki ikametine işaret ederken «Türkistan» halkı­ nın seciyesi hakkkında bir ecnebinin mülâhazasm ı naklediyor: «Bir m illetin hal ve istikbali üzerine verdikleri hükm ü o m illetin yalnız ahvali maddiyesinden değil, en ziyade m aneviyatından istidlal eder­ ler. İşte bu cihetle Türkistanm âtisi em niyetli olduğunu iddia eden ukalâ pek çoktur.

Ezcümle birile bizzat bendeniz mübahase etmiştim. Şu surette ki Belçikada Liege civarında olan köylerin birinden gelirken dem iryol arabasında bir zata tesadüf ettim. Aramızda hiç âşmalık yok iken, yalnız bulunduğu için söze başladık. Şevki kelâm bizi Türkistanm o zamanki halini muhakemeye alkıştırdı. M utasarrıf olduğum acz iktizasından m ıdır nedir, ben bizim mehlekeye müteveccih olduğu­ m uzdan bahseyledim. O zat şu cevabı verdi: «Vakiâ siz şimdi zahir­ de baka ve ihtiyacınızı tem in edecek kudretlere malik değil görünü­ yorsunuz. Lâkin bir hâminiz var ki başkalarının kendi kudretlerini size dair m aksatlarını husule vasıta edebilmelerine m ânidir o da ahlâkınızdır.... [57]»

III — KÂNÎ PAŞAZADE RÎFAT BEY VE NAMIK KEMAL. Namık Kemal H ukuk M ektebi mevzuuna ait malzeme ara­ sında bu m ektebin ana fikirlerini tenkid eden ve yeni Osm anlılar züm­ resine mensup olan b ir üçüncü şahsiyet ile de karşılaşm aktayız: Kâni Paşazade R if’at. Anlaşıldığına göre R if’at Bey, 1862 tarihle­ rinde Namık K em al ile birlikte tercüm e odasına devam etmiş, sonra P etersburg sefaret kâtibi olmuşdur. A rada bir, Namık K emalden ev­ vel hukuk tahsili için P aris’e gitmiş (veya gönderilmiş) olan Rif’at Beyin, Pariste kendi elile yazdığı ve taş basması ili teksir ve neşret­ tiği H ukuku U m um iye adlı eser, Namık Kemal ve m ensupları ara­ sında alâka uyandırm ıştır.

R if’at Beyin «Hukuku Umumiye» si hangi fikirleri ihtiva ediyor, Namık Kemal buna karşı nasıl bir vaziyet alıyordu? Namık Kemal ve devrinin neşriyat ve telifatm a yakından vakıf olan bir m ütefekkiri­ mize bakılırsa Rif’at Bey, bu eserinde J. J. Rousseau’yu, ve onun «İç>- tim aî makale» sindeki prensipleri tenkid etm ektedir [58] Namık Ke-

[5 7 ] B k. A h lâk , İb ret g a zetesi, N . 3. M alûm old u ğu ü zere «T ürkistan», b irçok T an zim at m u h arrirleri arasında N am ık K e m a lin de, ark a­ d aşların ın da «Türkiye» m u k a b ilin d e k u lla n d ık la rı bir tabirdir. [58] B k. E m il T ercü m esi, İhsan T ercü m e M ecm uası, S a y ı 1,

84 ZİYAEDDİN FAHRİ FINDIKOĞLU

m alin Magosa’dan dostlarından birine yazdığı m ektupta sade ve lâ- ubali bir ifade ile «Kâni Paşazade R if’at (Hukuku umumiye) sini neş­ retm iş. Andan bir nüsha isterim. Çünkü Beyimizin ensesinde boza pişirm ek iktiza ediyor» demesine bakılırsa kendisinin ve kendisi ile birlikte hukukî neşriyatta bulunanların hukukî telâkkillrine zıt ve aykırı m uhteviyatı ihtiva eden bir eser olduğu anlaşılıyor [59] Ri- fat Beyin Rousseau’y u ne şekilde tenkid ettiği ve bu tenkidi yaparken ne derece şahsî olduğu, eğer herhangi bir A vrupalı hukukçudan m ül­ hem oldu ise 'bu ilhamın nereden geldiği, nihayet Namık Kemalin ne şekilde tenkid eylediği ayrıca tetkike değer bir mevzudur. Bizim kaydedeceğimiz nokta, Magosa’da bulunm asına rağmen hukukî te- lifata karşı m uhafaza eylemekte olduğu derin alâkadır. Yine bu a ra ­ dadır ki aynı dostundan Fransız tabiî hukukçularından Jouf froy'nın eserlerini talep ederken «elimde bir telif var. Anın için elzem. Topu iki cilttir, tstanbuldaki kitapçıların hepsinde bulunur.» demesi­ dir 1601.

Elimizde bulunm ıyan ve mevzuu şüphesiz hukuka taallûk eden bu telif m üsveddelerinin de bulunması hususunda «Türk H ukuk Ta­ rihinde Namık Kemal» mevzuunu tenvire hizmet edeceğini de kay­ detmek isteriz.

— .VIII. —

N e t i c e : D ü k n ü v e b u g ü n k ü T ü r k i y e k a r ş ı s ı n d a N a m ı k K e m a l

H akikatte »Namık Kemal H ukuk Mektebi», Öyle zannedildiği gibi birkaç kişinin Namık Kemalin siyasî ve hukukî ideolojisi uğrun­ da çalışmaları, yazm aları ile anlaşılmaz. Namık Kemal, Tanzimatm 1850 — 1877 devresi içinde filî olarak, 1877 — 1888 arasında ruhları teshir eden idealist şahsiyeti sayesinde uzaktan siyasî ve hukukî bir cihan görüşü yaratm ıştır. Bütün mesele, Namık Kemalin icra eyle­ diği geniş tesir etrafında toplanır. Bu ise bütün bir memlekltin ikti­ sadı ve İçtimaî yapısındaki tebeddül etrafında, bize göre gayet tabiî

çu n un k itab ın ı esas ittih az ed erek «H ukuku U m u m iye» isim li eser in i y a zd ığ ın ı sö ylü yor: Bk. İhsan, T anzim at, Y en i O sm anlIlar 1940, Sf. 812.

[59] B k. N am ık K em al, Yazan: Riza N ur, 1936 İsk en d eriye, Sf. 381. [60] Bk. Kz. Sf. 382

olarak ortaya çıkan yeni bir hukuk ideolojisi ile alâkadardır. [61]. O n d o k u z u n c u a s r ı n T ü r k i y e s i n d e , r e a l it e ile d ü ş ü n c e a r a s ı n d a k i k a r ş ı l ı k , lı m ü n a s e b e t l e r o l m a k s ı z ı n a n l a ş ı l m a s ı g ü ç b i r h u k u k i d e a l i z m i n i n t e t k i k k a l b u r u n d a n g e ç i r e c e k T ü r k m ü t e f e k k i r l e r i ^ o z a m a n b i z e h ü r r i y e t v e fert, çili a ş k ı ile y a n ı p t u t u ş a n ş a i r - h u k u k ç u N a m ı k K e m a l i n , n i h a y e t v o l k a ­ n i k b i r a r a z i n i n h ı ş m ı n ı o r t a y a ç ı k a r a n siv r i b i r t e p e n i n o y n a d ı ğ ı r o l ü n b i r b a ş k a ç e ş i d i n i o y n a m ı ş o l d u ğ u n u g ö s t e r e c e k l e r , h a t t â « t a b i a t » i n v o l ­ k a n i k s a h a s ı ile « c e m i y e t » i n v o l k a n i k s a h a s ı a r a s ı n d a b e l k i d e b i r d e v a m ­ lılık b u l u n d u ğ u n u i z a h a y a r ı y a c a k m o n i s t b i r f e l s e f e n i n ş a h i k a l a r ı n d a n b i z e g ö r d ü k l e r i n i a n l a t a c a k l a r d ı r .

Bu bakımdan 1840 - 1940 arasında yetişmiş, m emleket idaresine hareketlerile ve fikirlerde m üessir olmuş şahsiyetlere ait fikrî teşhis­ ler ve bu teşhisleri ihtiva eden m onografiler çok işe yarıyacaktır ka­ naatindeyiz. [62] Bize ilk K anun Esasiyi ihda eden müessir şahsiyet­ lerden biri olan Namık Kemalin aynı zamanda bugünkü K anunu Esa­ simizi de hazırlıyan ruhî ve fikrî âm iller üzerinde m üessir olduğu asla inkâr edilemez. İlmin ve felsefî tefekkürün verdireceği hüküm ­ lerin yokluğundan m ütevellit m ahrum yeti hiç değilse bir taraftan Namık Kemalin kendisini, diğer taraftan Namık Kemalin şahsiye­ tini ve zamanını iyi tanım anın m ahsulü olan «hads» ile hüküm veren edip ve şairlerin söylediklerde telâfi edelim.

[61] «H ukuku U m u m iye» form ü lü n ü n h u k u k ed eb iyatım ızd a N am ık K em ald en e v v e l k u lla n ılıp k u lla n ılm a d ığ ın ı b ilm iyoru z. H e rh a l­ de F ransızca «D roit public» in m u k ab ili olarak k u lla n ıla n b u terkip , N am k K em ald en son ra çik istim al olu nm uştu r. İk in ci M eşru tiyetin ilk ayların d a «H ukuku U m u m iye» isim li siy a s î bir gazeted e neşrolun m uştur. Bu gazeten in an cak b ir se n e d evam e t­ tiği v e 180 nüsha kadar intişar ey le d iğ in i zan n ed erim .

[62] F ilh a k ik a bu n ev id en b iy o g ra file r v e y a o to b iy o g ra filer N am ık K e m a l’in g en iş tesirin i gösterm ek için fa y d a lı olur. B urada y a l­ nız ik i ta n esin e işaret ed elim . Z iya G ök alp şö y le h ik â y e ed iyor: «Bir ak şam D iyarb ek ird e m ek te p ten e v e d önü nce b abam ı çok m ü teessir v e m ağm um buldum . B e n i görü n ce g el d ed i. S ana çok k ed erli b ir h aber verceğim . Çok a ğ lıyacak , çok m atem tu ta ca k ­ sın. Bugün se n in v e b ü tü n ark ad aşların için m atem gü nüdür. Ç ün­ kü sizin pek b iiyü k hocan ız, m ille tin en b ü y ü k ad am ı olan N a ­ m ık K em al v efa t etti. N am ık K em ali e ser ler d e , h attâ m em nu v e gayrı m atbu e se r le r d e tanırdım . F ak at b ö y le en b ü y ü k hoca v e en büyük adam olduğunu b ilm iyord u m . B abam bana onun m üca-

86 ZİYAEDDİN FAHRİ FINDIKOĞLU

Namık Kemal, K anunu Esasi Encümeninde birlikte çalıştıkları Ziya Paşa ile m üşterek bir resmin arkasına, Paşanın ölümünden son­ ra yazdığı bir şiirde bilhassa şöyle diyor:

Hem m uariz hem m uva fık idi Ziya ile Kem al Ş û ’lei berkıyyede m evcut iki ku vv et gibi! İttihad olmazsa hasıl noktai maksutda, Çeheler m akûs idi şu gördüğün suret gibi! İptihad ettikçe am m a başına zalimlerin Yıldırım lar yağdırırdık fikri hürriyet gibi!

Namık Kemali tanımış, onun inkılâpçı ruhiyle ruhlanm ak husu­ sunda m üstesna b irer psikoloğ oldukları şüphesiz olan Hâmid ve Sü- leyman Nazif ile birlikte tekrar edelim: «Edebiyat» a «hizmet» i «cengâverane» olan bu büyük idealist «müstebit» e «hak millet» i göstermemiş midir, [63]? O s m a n l I â l e m i n d e o s a h i b i h u r u ç idi M i l l e t , v a t a n m u h a b b e t i n i n b e l k i m u c i d i H ü r r i y e t i n m ü d a f i i y e k t a s ı h e r z a m a n H e m b i r d e h â i şiirü e d e p , h e m d e k a h r a m a n C e n g â v e r a n e d i r e d e b i y a t a h i z m e t i G ö s t e r d i m ü s t e b i d d e o e r h a k mi l leti!

h ed ele rin i, g a y eler in i, u ğrad ığı zü lü m leri g österd iği k ah ram an ca­ sın a m u k a v em etle ri m ü teessir v e m ahzun b ir lisa n la a n la ttı v e ded i ki: — İşte se n d e b u ad am ın ark asın dan g id ecek sin , o n u n g ib i vatan p erver, on u n kadar h ü rriyetp erver olacaksın!» B k . K ü çü k M ecm ua, D iyarb ek ir, 1922, S a y ı 17. 1936 da N a m ı k K e m a l

isim li, h er cih e tten alâk a v erici, fa y d a lı b ir eser n eşretm iş olan Dr. R iza N u r şö y le d iyor: «N am ık K em a l ilk d efa 16 y a ­ şın d a ik en Ç en g elk ö y ü n d e T ıb b iye İd ad isin d e ok ud um , m illi­ y e tç iliğ i öğrend im . O vak it içim den bir e lek tr ik ce re y a n ı g e ç ­ m iş v e bana m ille t se v g isi verm iştir. Bu d u y g u y u d istça se v d i­ ğ im m ille tin k im old uğu nu d üşündüm . G özüm ün ö n ü n d e T ü rk ü gördüm . B k. D r. Riza N ur : T ü rk -B irlik R evüsü; İsk en d eriy e, C. VI, Sf. 526

N ihayet açtığı «Hareketi fikriye beş sene soma m ütereddit, otuz sekiz sene sonra tam bir m eşrutiyetde, elli iki sene sonra cüm huriyet- te k arar kılmamış m ıdır? [641 .Kaldı ki Namık Kemal kendi tabirile« cümhur» yani cum huriyet meselesini daha 1868 de b ü tün vuzuhu ile kavram ış bir m ütefekkirdir. «Halkın hâkimiyeti» form ülünü ortaya attığı bir sırada bu form ülün «cumhuriyet» i ifade edebileceğini söy- ram ış bir m ütefekkirdir. «Halkın hâkimiyeti» form ülünü ortaya at­ tığı b ir sırada bu form ülün «cümhuriyet» i ifade edebileceğini söy- liyen birisine verdiği şu cevabı yine tek rar edelim:

— h H a l k ı n h â k i m i y e t e h a k k ı t a s d i k o l u n d u ğ u s u r e t t e C Ü M H U R y a p - m ı y a d a i s t i h k a k ı itiraf o l u n m a k l â z ı m g e l m e z m i , n e d e m e k ? O h a k k ı d ü n y a d a k i m i n k â r e d e b i l i r [ 6 5 ] ? »

Prof. Dr. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu

L64] B k. S ü ley m a n N azif, İki D ost, 1925, İstanb u l, S f. 34: «Bu h a rek e­ ti fik r iy e n in

[65] B k. H ü rriyet, N. 36. Londradan y ü k se len bu ses, ilâ v e ed elim ki, siy a sî m ü esseselerin ru h iyatı b akım ın dan çok e h e m m iy etli bazı m ü ta lea la rla itm am ed ilm ek ted ir. Ş ö y le k i N am ık K em al, «cüm ­ hur» gek lin in «h alkın h â k im iyeti» p ren sib in d en tab iî su rette çık ışım y a ln ız n azariyat itib arile k a b u l ed iyor. A m e lî b akım dan «cüm hur» u n «istik lâl» e, y a n i m odern ifad e ile d ik tatörlü ğe y o l a çtığ ın ı sö y lü y o r. B u hal, N am ık K e m a le gö re bir «k aidei tabiat» tır: «İşte bu k a id ei tabiat ik tizasm ca m ille ti islâ m iy e dahi E m ev i- y e n in zuhuru ile cü m h u riy etin i k ayb ed er etm ez Y e z i d gib i, H a c - c a c gib i za lem e m eyd an a g ele r e k b ir n ev i şe k li istik lâ le girm işti.» M ü tefek k irim izin d oğum un un yü zü n cü y tl d ön ü m ü n d e bu m uh a­ k em esin in d erin liğ in i, y irm in ci asır A vrü p asın ın siy a sî m ü e sse­ seler! k arşısın d a b ir daha gözön ü n e alıp d üşü nm ek fa y d a sız o l- m ıyacak tır. C ü m h u riyet h a k k ın d a k i hissî, nazarî v e f e ls e fî a lâ ­ kası, fa k a t bu alâ k a yan ın d a a m elî v e ta tb ik î b ak ım d an cü m hu - r iy e te karşı itim a tsızlığ ı, ne g ib i tesir le rin n eticesid ir, h an gi ec­ neb i m ü e llifle r in te lk in i ile v ü cu d e gelm iştir? B u nokta, «Türk H u ku k T arih in d e N a m ık K em al» m evzu u n u ayd ın latacak m e se ­ lelerd en b irin i te şk il etm ek ted ir.

E d itc u rs- Nicola Za aicheili, Bologna-Akademische Verlsgsgeaellechift m.b.H.Leipzig-

Ruiz Hermanos, Madrid-Buchandlung jD • Kon. Uug. Universitatadnickerei.ßudapest-

F. Rocge ' C. te, Lausanne - F, Mackado!* C. ia, Porto - The Maruzen Company, Tokyo. - G. E. Stochert, C., New York.

1941 35 ème A nnée

“ SCIENTIA,,

REVUE DE SYNTHESE SCIENTIFIQUE Paraissant mensuellement {en fascicules de

100 à 120 pages chacun)

C o m ité Directeur» • G B BONINO-F. BOTTAZZI-G. BRUNI-A- PALATINI-

F. SEVERi

Rédacteur eo Chef: Paolo Bouetti

E S T L’U N IQ U E R E V U E à diffusion vraiment mondiale,

EST L’UNIQUE REVUE a» synthèse et d’usificatio du savoir, traitatant par

ses article» le» problème» les plus nouveaux et les plu» fondamentaux de toutes le* branche» de la science: philosophie scientifique, histoire dea science», mathé­ matiques. astronomie, géologie, physique, chimie, science» biologique», phy­ siologie, psychologie, histoire des religion», anthropologie, linguistique; article« qui ont constitué parfois de véritables enquêtes, comme celles sur la contribution que les différents peuples ont apporté a» progrès des science»; sur ia question du déterminisme; sur les questions physique et chimiques les pins fondamentales et en particuliet sur la relativité, sur la physique de l’atome et des radiations ; sur le vitalisme.« Scientia » étudie ainsi tou» lea plus grands problèmes qui agitent le» milieux studieux et intellectuel* du monde ènij'er.

EST L’UNIQUE REVUE qui puisse se vanter de compter parmi sea collabora­ teur* le* savant» les plus illustres du monde entier,«Scientia» publie les article» dans h» langue de leur» Auteurs, A chaque fascicule est joint un S u p p l é m e n t contenant la ¡tac!uclion intégrale .italienne des articles quf »ont publiés dans le texte, en langue allamande, espagnole, ou anglaise, et en outre, les résumé* de ton* le» articles.cn trois langues différente» de celle de chaque article originale. (Demandez un fascicule d'essai ¡¡ratait auSecretia», Milano, en envoyant irais lires Hat. en un sen! timbre-poste de votre Pays. ' ü par titre de remboursement des frais de poste et d envoi).

ABONNEMENT: Lire» ital.180. - ; R, M. 30.—; S 11.50

H est accordé d® fortes réducton â ceux q a s ’ab onn en t pour plus d 'u n e an née

Adresser les demandes de renseignements directement à «SCIENTIA,,

Belgede Namık Kemal (sayfa 86-93)

Benzer Belgeler