• Sonuç bulunamadı

ZEYREK SEMTĐ-HAYDAR MAHALLESĐNĐN TARĐHÇESĐ ve FĐZĐKĐ

2.1. Coğrafi Konum

Zeyrek, sur içi Đstanbul’unun iki ilçesi olan Fatih ve Eminönü’nün Haliç kıyılarında yer alır. Bir başka deyişle, tarihi eski kentin dördüncü tepesinin kuzey doğu etekleri üzerindedir. Haliç sahillerinden başlayarak doğuda Atatürk Bulvarı, batıda Karadeniz Caddesi güneyde de Saraçhane ile çevrilidir(Fotoğraf 2.1).

Haliç’e paralel olarak uzanan ve Zeyrek’i çevreleyip Saraçhane’ye doğru çıkan kademeli yükseltiler ile semt kendini yüksekçe bir yerde belli etmektedir (Fotoğraf 2.2).

Fotoğraf 2.2. Zeyrek’in Atatürk Bulvarından Görünüşü 1970 (Ahunbay)

Semt, Đstanbul kentinin geçmişten günümüze kadar uzanan tarihi dokusunun içerisinde önemli bir bölgedir. Tepeden bakıldığında Haliç’in ve Boğaz’ın panoramik bir görüntüsünün çıkarıldığı Zeyrek semti dik merdivenleriyle, camileriyle, hamamlarıyla, türbeleriyle, parke taşlı yollarıyla ve cumbalı ahşap evleriyle ziyaretçilerine Đstanbul’un tarihini yaşatmaktadır(Sakaoğlu, 2003).

Zeyrek, Atatürk Bulvarı ve Haliç'ten başlayıp yükselen yamaçta, Atatürk Bulvarı tarafından yer yer 15 metreye ulaşan yüksek istinat duvarları ile Bizans döneminden bugüne kadar yapılmış çeşitli teraslamalar ve setler üzerine yerleşmiştir. Bölgeye özgün karakterini veren mimari dokunun ve yol strüktürünün oluşumunda topoğrafik özelliklerin ve eğimin belirleyici etkileri olmuştur. Topoğrafyaya bağlı olarak, yollar eğim çizgilerine paralel olarak veya setler arası bağlantıyı kuran dik yokuşlar biçiminde oluşmuştur (Önal, Karaman, 1994).

2.2. Zeyrek Semti, Haydar Mahallesi Tarihi

Fetihten Önce

Bizans'ın ilk dönemlerinde manastırların yer aldığı bir semt olarak tanınan Zeyrek, denizden uzak konumu ve yamaç yerleşimi olması nedeniyle, tarih boyunca konut yerleşim alanı ağırlıklı bir bölge olmuştur (Önal, Karaman, 1994).

Zeyrek’in fetihten sonraki dini merkez özelliği, Bizans döneminden kalma bir yerleşim şekli olmuştur. I. Constantinus tarafından yaptırılan ve imparatorların toprağa verildiği yer olan Havariyun Kilisesi’nin bulunduğu muhitin olduğu tahmin edilen bugünkü Fatih Külliyesi’nden başlayarak Haliç’e kadar devam eden yamaçlarda birçok kilise yapılmıştır. Yüksek setlere inşa edilen bu kiliselerle, bölge dini bir merkeze dönüşmüştür. Atatürk Bulvarı üzerindeki Pantokrator Kilisesi (Zeyrek Camii) ve Pantepoptes Kilisesi (Đmaret-i Atik Camii) fetih öncesi bölgenin önemli dini merkezlerini oluşturmuş, yakın çevresinde de yoğun iskân alanları meydanda getirmiştir.Bu yapılar halen mevcut olmakla beraber, bir zamanlar geniş birer alana yayılmış olduğu düşünülen manastırın öteki yapılarından günümüze hiçbir iz kalmamıştır. Ayrıca bazı belgelerde, bu yörede olduğu belirtilen "Üç Prenses Sarayı" ile diğer Bizans konakları da yok olmuştur (Önal, Karaman, 1994).

Bizans döneminde semtin sur içinde bir iskân merkezi oluşu, dönem konutlarının tuğladan ve dört kata kadar yapılmış olması zeyrekte de bu tür evlerin bulunmuş olabileceğini göstermektedir.

Fetihten Sonra

Đstanbul’u fethettikten sonra önde gelen sekiz kiliseyi camiye çeviren Fatih Sultan Mehmet, Bugün Sinan Ağa Mahallesi’nde, Unkapanı ile Saraçhane arasında bulunan Pantokrator Kilisesi’ni medreseye dönüştürerek Molla Mehmet Zeyrek Efendi’nin yönetimine vermiştir. Medresenin Đstanbul Üniversitesi’nin başlangıç tarihini oluşturduğu düşünülür. Molla Mehmet’e Farsça’da “anlayışlı, uyanık, zeki”

anlamlarına gelen “Zeyrek” lakabının, çocukluğunda hocası Hacı Bayram Veli tarafından verildiği söylenir. Daha öncesinde Bursa’da Sultan II. Murat medresesinde müderrislik görevinde bulunan Molla Zeyrek’in buraya atanmasıyla, bütün bir semt onun adıyla, “Zeyrek” olarak anılmıştır (Sakaoğlu, 2003).

Şehir, II. Mehmed (Fatih) tarafından düşürüldüğü zaman yerli halkın bir kısmı Ayasofya'ya sığınmış, bir kısmı deniz araçlarıyla Marmara'ya açılmış, bir kısmı da Galata'ya geçmiştir, Bundan dolayı Fatih Konstantinopolis'i bomboş bulmuştur (Oral,Seyhan,1994).

Yapılanma hareketinde Fatih ilk hareket olarak yurtlarından uzaklaşan Bizanslıların geri dönmesini, kalanların da yerlerinden ayrılmamalarını ister. Bundan sonra Anadolu ve Rumeli'deki bazı yerlerin bir kısım ahalisini (Türkler, Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler) buraya naklettirir. Kentteki evler onları ele geçirenlere veya dışarıdan gelenlere mülk olarak dağıtılır. Rum ahaliye, hatta sultanın hissesine düşen esirlere mahalleler, ordu mensuplarına ve tarikat ehline de evler ve manastırlar tahsis edilir. Fatih'ten sonra da Đstanbul'un göçler yoluyla nüfusunun çoğaltılması politikası devam ettirilir. Yerleştikleri mahallelere, bir kısmı bugüne kadar kalan, adlar veren bu iki grup Beyazıt ve Aksaray çevresine iskân edilmişlerdir. Fetihten sonra Konya ve Karaman'dan getirilen gruplar burada yerleştirilmişlerdir (Oral,Seyhan,1994).

Ayrıca Türk ve Müslümanların yoğun bir şekilde bulunacağı mahalleler oluşturmak için; Đstanbul’un fethine katılmış gazi kumandanlar, vezirler, devlet adamları ve şeyhlere yer gösterilmiş ve iskân etmeleri sağlanmıştır. Böylece farklı cemaat ve tarikatlara ait mahalleler oluşmuştur ( Tosun,1998).

Fethinden sonra Türk-Đslam yerleşiminin bir neticesi olan, dini yapılar etrafında meydana gelen yerleşim birimleri Đstanbul’da hızlı bir şekilde uygulanmaya başlanmıştır. Algılanması kolay olan tepelere yapılan irili ufaklı külliyeler ile oluşturulmuş büyük yerleşim merkezleri ile bunların arasındaki bağlantıyı güçlendiren dini yapılar ve mahallelerle Đstanbul kentsel örgütlenmesi oluşturulmuştur(Çelik, 1998). Zeyrek semtinin de içinde bulunduğu Süleymaniye

Camii, Fatih Camii, Şehzade Camii ve Yavuz Sultan Camii arasında kalan birçok mahalleye dini yapılar inşa edilmiş, bölge adeta müslüman yerleşmesi haline dönüşmüştür. Sonradan inşa edilen dini yapılarla beraber Pantepoptes ve Pantokrator kiliseleri de camiye çevrilmiştir. 16. yüzyılda bölge tamamen bir müslüman semti olarak görülmektedir (Fotoğraf 2.3).

Fotoğraf 2.3. Haliç ve Zeyrek’in Görünüşü 1893 (Đ.M.P.)

Kentin II. Beyazıt döneminde Müslüman yerleşmelerin (1481- 1512) Haliç yamaçlarında yoğunlaştığı bilinmektedir. 15. yüzyılın ikinci yarısında yapılan mescitlerin üçte birinden fazlası da, Fatih Külliyesi ve çevresinde inşa edilmiştir (Kuban, 1998).

Zeyrek’te ayrıca nüfusu artan halkın ihtiyaçlarının giderilmesi için çeşme, hamam, eğitim yapıları da eş zamanlı olarak yapılmaya başlanmıştır. Sayısı artan islami eserlere karşılık başka bir dine ait yapının inşa edilmemiş olması, ya da kullanılmaması, semtte çoğunlukla müslüman türklerin barındığını göstermektedir.

Şehrin birçok bölgesi fetihten önce ve sonra büyük yangın ve depremler yaşamıştır. Özellikle Bizans döneminde su yetersizliği ve itfaiye teşkilatının zayıf kalması neticesinde her büyük felaketten sonra şehir yeniden inşa edilmeye çalışılmıştır. Zeyrek bölgesi de bu yangınlardan kısmen etkilenmiştir. Bizans döneminde çok katlı tuğla yapıların, depremlerle kolayca yıkılıyor olması ve yeniden inşasının zorluğu, Osmanlı döneminde özellikle konutlarda ahşap kullanımını artırmıştır. Sokakların, daha çok haliç Marmara denizi doğrultusunda uzanan yapısı, çıkan yangınların rüzgârın etkisiyle kolayla iç bölgelere yayıldığı görülmüştür.

17. yüzyılda Haliç kıyılarında çıkan yangınlar, Zeyrek’e kadar ilerleyerek semtin büyük kısmına zarar vermiştir.1716 Cibali ve 1784 Fener yangını ile 5000’e yakın ev ile 2 Rum kilisesi tamamen yanarak semt yaşanmaz hale gelmiştir (Cezar, 1963) (Fotoğraf 2.4).

Semtin sosyal yapısı 19. yüzyıla kadar değişiklik göstermemiş, daha çok orta sınıfın yaşadığı semt konumunda olmuştur. Bitişik nizamlı yapı düzenleri devam ettirilmiş, azda olsa konak türü evler yapılmıştır.

Ahşap evlerin yangının yayılmasını hızlandırıcı etkisi 19. yüzyılda yeni arayışları beraberinde getirmiştir. Özellikle sıra evlerin bulunduğu Fatih semtinde, konutlar arası yangın duvarlarının yapılması, yangınları bölgesel hale getirmiştir. Yangın duvarları hemen hemen bütün bitişik nizamlı yapılarda kullanılırken, konak benzeri ayrık nizamlı yapılarda da görülme başlanmıştır.

Çok yoğun olmayan bir orta sınıf konut bölgesi olduğu anlaşılan yörede hizmet yapıları bile az sayıdadır; var olanlar da genellikle bölgenin kıyılarında yer almaktadır. Semtin güneyinde yer alan büyük Çinili Hamam, kuzeyindeki Haydarhane Hamamı, daha kuzeydeki Azebler Hamamı ve batısında bulunan, Fatih Külliyesi'ne bağlı ama 19, yy'da yıkılmış olan Çukur Hamam, bölgenin merkezinde yer almak yerine sınırlara yakın olmalarıyla semte diğer semtlerden farklı görünüm vermektedir (Önal, Karaman, 1994).

20. Yüzyılda Zeyrek Tarihi

20. yüzyılın başlarında bölgede çıkan sık yangınlar sonucu, semtin mimari ve sokak dokusunda değişiklikler meydana gelmiştir. Yeniden düzenlenen yangın bölgelerinde organik doku yerine dörtgen yapı adaları biçimi uygulanmıştır.

Fotoğraf 2.4. 1500 Binanın Tahrip Sebep Olan 1908 Ağustos Çırçır Yangını Sonrası Saraçhane, Haydar Mahallesi Civarı.

1908’deki Çırçır yangını ve 1918 yılındaki yangından sonra, ve fazla yoğunluğu içine alabilecek bir doku oluşmuştur. Ahşap yapılar yerlerini kargir binalara bırakmış, ahşap yapılar arasına yangın duvarları yapılmaya başlanmış. sokakların yeniden düzenlenmesi gündeme gelmiştir (Müller, Cramer, 1882).

1933 yılında Đstanbul’daki ilk doğru yapılaşma planı olan Pervitich planı çıkarılmıştır. Bu planda bölgede belirli sayıdaki konakla beraber eski evlerin yerini almaya başlayan sıra evlerin varlığı da görülmektedir (Harita 2.1.).

Fotoğraf 2.5. Zeyrek’te Sokak Dokusu (Balcı, 1997)

Yangınlar sonrasında sosyal yapısının giderek zayıfladığı, halkın fakirleştiği görülmektedir. Semt içlerindeki sokakların ve yolların özgün dokularının bozulmaları yanında, Atatürk Bulvarı’nın açılıp Haliç ile Aksaray’ın 1938’de birleştirilmesi, Süleymaniye ile Zeyrek’in arasındaki konut dokusunun tamamen tahrip olmasına neden olmuştur (Fotoğraf 2.6). Zeyrek’e çıkan ve araba geçemeyecek kadar dar olan sokaklar da bu çalışmaların sonrasında bozulmuştur. (Fotoğraf 2.5)Yüzyılın başlarında kargir yapıların çoğalmasını, 1950’lerde betonarme yapıların inşa edilmesi izlemiştir (Toksöz, Nurtaç,1995).

Fotoğraf 2.6. Atatürk Bulvarı ve Zeyrek 1970 (Ahunbay)

1975’de Đstanbul Teknik Üniversitesi çalışma grubu tarafından yapılan araştırma ve tespit çalışmaları sonrası, bölge koruma altına alınmış, yapılaşma yasaklanmıştır. Koruma Yüksek Kurulu çeşitli dönemlerde yapılan tespit çalışmaları ile birçok yapıyı tescillemiştir (Önal, Karaman, 1994).

1985 yılında, Tarihi Yarımada’daki diğer 3 alan ile birlikte (Sultanahmet Arkeolojik Park; 1.Derece Arkeolojik Sit Alanı ve Kentsel Arkeolojik Sit Alanı, Süleymaniye Camii ve Çevresi, Đstanbul Kara Surları) Zeyrek Kilise Camii ve

çevresi Dünya Miras Listesi’ne alınmıştır. Bunda en büyük etken bölgenin sahip olduğu sivil mimari örneklerinin yoğunluğu ve bölgedeki sosyal dokunun mümkün olduğunca korunmuş olmasıdır (Koruma Amaçlı Đmar P.).

Bölge özelliğini, geleneksel mimari karakterini bugüne kadar korumuş olmasından almaktadır. Çoğunlukla ahşap yapılardan oluşan mimari strüktürü, kuzey yönünde Çırçır semtini de kapsayarak Haliç'e kadar uzanmaktadır. Zeyrek’te bulunan ahşap konutların çoğu 1800–1840 arasında inşa edilmiş olan sıra evlerdir. Ortalama 50 m' taban alanına oturan, toplam brüt alanları 100–150 m' olan ve kat sayıları 2-3 arasında değişen bu sıra evlerin parsel genişliği 5-10 m uzunlukları arasında değişmektedir. Yaşama mekânları cadde tarafına bakan ve arka taraflarında küçük bahçelerin bulunduğu bu sıra evlerin ortak özellikleri, farklı genişlik ve yükseklikte cumbalara sahip olmalarıdır. 1930'lu yıllardan sonra Đstanbul'da, gerek ahşap malzeme azlığı, gerekse yangın talimatnameleri nedeniyle kâgir yapılar inşa edilmeye başlanmıştır. Yörede bu dönemden sonra inşa edilen konutların plan şemaları ve formları, malzeme ve yapım yönetiminin değişmesine rağmen, 1940'lı yılların sonuna kadar orijinalliğini ve diğer ahşap dokuya uyumunu korumuştur (Önal, Karaman, 1994). Bu evlerin, boyutları ve görünümleri, ev sahiplerinin maddi durumlarıyla ilişkilidir (Đşveren,1982).

Zeyrek Bölgesi’ndeki evler, sahiplerince, kırsal kesimden gelenlere terkedilmiş, imar planlarıyla yüksek katlı yapıların imarına izin verilmesi ve semtin karakteristik özelliği olan sıra evler dizilerinin 2. ve 3. sınıf tarihi eser kabulü, bölge dokusunu oldukça tahrip etmiştir (Eryurtlu, 1993)(Fotoğraf 2.7).

2.3. Fiziki Dokunun Özellikleri

2.3.1.Haydar Mahallesi Ulaşımı ve Topografik Yapısı

Haydar, on mahalleli Zeyrek Semti’nin kuzey yamaçlarının orta kısmında yer almaktadır. Mahallenin batı sınırından Karadeniz, ortasından Haydar ve doğusundan

Fotoğraf 2.7. Zeyrek-Haydar Mahallesi 2007 (Đ.M.P.)

Salih Paşa Caddesi geçmektedir. Tarihi dokunun daha yoğun bulunduğu mahallenin doğu kısmına, Haliç Köprüsü bitimine kadar uzanan Salih Paşa Caddesi’nden en kolay ulaşım sağlanmaktadır. Ayrıca mahalleye Haliç kıyılarından ve Atatürk Bulvarı’ndan dar ve ya kıvrımlı sokaklarla da ulaşılır.

Bölgenin topografyası, sıfır kotundaki Haliç kıyılarından başlayarak Fatih Külliyesine ( Fevzi Paşa Caddesi) kadar artan değerlere sahiptir. Mahallenin Haliç kıyısına yakın olan en kuzey ucunda yükseklik seviyesi 10 metre iken, güney sınırında 45 metre yükseklik değeri göstermektedir (Harita 2.2.). Kısa mesafede topografyanın farklı değerler göstermesi, anıtsal yapıların setler oluşturularak inşa edilmesine neden olmuştur. Bu özel durum ayrıca geleneksel sokak tipi olan çıkmaz sokakların oluşmasını da sağlamıştır. Çıkmaz sokaklar bazen konutlarla bitirilmiş

bazen de yüksek istinat duvarları oluşturulup alt seviyedeki sokaklara merdivenlerle ulaşımları sağlanmıştır.

Harita 2.2. Zeyrek Semti, Haydar Mahallesinin Topoğrafik Haritası

2.3.2. Bölgedeki Anıtsal Yapılar

Geleneksel ahşap konut mimarisi örneklerinin yanı sıra, bölgede anıt olma özelliğini taşıyan daha pek çok tarihi yapıt bulunmaktadır. Bunların bir kısmı hala ayaktayken, büyük bir kısmı da harap durumda ya da değişikliğe uğramış vaziyettedir (Harita 2.2).

Aşık Paşa Külliyesi: 16. yy Osmanlı eseri olan külliye mahallenin kuzey ucunda yer almaktadır. Sonradan camiye dönüştürülmüş bir mescit, günümüzde mevcut olmayan bir tekke, iki türbe, bir çeşme ve hazire bölümlerinden meydana gelen Aşık Paşa Külliyesi'nin kuruluş dönemi yeterince aydınlatılmış değildir. Külliyeye ilişkin kaynaklarda, inşa tarihi, banisinin kimliği, binaların geçmiş olduğu onarımların niteliği gibi önemli hususlar hakkında çelişkili ifadelere rastlanmaktadır.

Külliye Aşık Paşa Camii, Seyyit Velayet Tekkesi, Aşık Paşa Türbesi, çeşme ve hazireden müteşekkildir (Tanman, 1993).

Aşık Paşa Camii: külliyenin bir parçası olan caminin 16 yy da inşa edildiği varsayılmaktadır. Cami 12X12 metrelik bir alanı kaplar. Kare planlı bir harim ile üç birimli bir son cemaat yerinden meydana gelmektedir ( Đ.M.P.,2007).

Aşık Paşa Türbesi: 16. yüzyıl yapısı olan türbe külliyenin bünyesindedir. Aşıkpaşazade' nin kabrini barındıran yapı, farklı tarihlerde inşa edilmiş fakat sonradan birleştirilmiş oldukları anlaşılan kare planlı iki bölümden meydana gelmektedir ( Đ.M.P.,2007).

Salih Paşa Camii: 15. yüzyıl eseri mahallenin doğu yakasında bulunmaktadır. Cami dikdörtgen planlı olup son cemaat yeri yoktur. Caminin tek özelliği minarenin bir köşede olmayıp, kıble duvarına paralel orta yerinde bulunmasıdır ( Đ.M.P.,2007) (Fotoğraf 2.8).

Haydar Paşa Külliyesi: Sinan’ın mimarbaşı olduğu dönemde yapılmıştır. 1569 yapım tarihli külliye hamam, medrese ve çeşmeden meydana gelmektedir(Đ.M.P.,2007).

Haydar Paşa Medresesi: Banisi Haydar Paşa olan medrese 1569 yılında yapılmıştır. 1870’lerde hazırlanan Đstanbul Haritasına göre, medrese yerleşme düzeni u plan şeması izlenimi vermekteyse de kesin karar için veriler yetersizdir. 1933 yılı pervitich haritalarında avlunun iki kenarı boyunca uzanan hücre dizilerinden kuzey doğudaki kagirdir. Hücrelerin önünde klasik döneme uygun genişlikte bir revak yoktur; onun yerine dar, uzun bir koridor uzanmaktadır. Güneydoğuda dar bir avlu içinde helâlar olduğunu sandığımız küçük bir yapı vardır. Bugün medresenin yalnız dershanesi ayaktadır, hücreler yıkılmıştır. Dershanenin Osmanlı klasik dönemine özgün karakteri büyük ölçüde korunmuştur ( Đ.M.P.,2007) (Fotoğraf 2.9).

Fotoğraf 2.9. Haydar Paşa Medresesi 1940 (Đ.M.P.)

Haydar Hamamı: Mimar Sinan eseri olan hamam 1569 yılında Haydar Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan tuğla hatıllı olarak inşa edilen hamam, plan itibariyle, Ayasofya Meydanı'ndaki Haseki Hürrem Sultan Hamamı'na benzer, sırt sırta iki hamamdan oluşmaktadır ( Đ.M.P.,2007).

Đmaret-i Atik Camii: 11. yüzyıl Bizans eseri olan yapı, Anna Dalassena adına inşa edilmiştir.yapı kademeli ve derin yükseklik farklarından oluşan semtin teras özelliği gösteren orta kısımlarında yer almaktadır. Pantepoptes Manastırı’nın kilisesi olan yapı, Fetihten sonra mescide çevrilmiştir. Giriş hacminden sonra narteksi gelmektedir. Buradan da ana kubbeli hacme geçilir. Caminin orta kısmını örten kubbenin yükü, dört büyük kemerle dört payeye aktarılmaktadır. Ana kubbe yüksek bir kasnağın üzerine oturur ve pencerelerle aydınlık bir mekân oluşturur. Caminin cephesi iki sıra taş ve dört sıra tuğladan yapılmıştır.( Đ.M.P.,2007).

Tahir Ağa Tekkesi: Fatih Đlçesi'nde, Haydar Mahallesi'nde, Esrar Dede Sokağı üzerinde yer almaktadır. Kapıcıbaşı Seyyid Mehmed, Tahir Ağa (Ö.1781) tarafıdan 1760-61 'de yaptırılmış, zaman içinde geçirdiği onarımlara ve bazı değişikliklere rağmen özgün mimarisini büyük ölçüde günümüze kadar koruyabilmiştir. Tahir Ağa Tekkesi'nde, harem dairesi dışında kalan bütün diğer bölümlerin toplandığı ana bina,

avlulu-revaklı Osmanlı medreselerinin tasarım özelliklerine sahiptir. Ancak burada medreselerde gözlenen katı simetri terk edilerek, tarikat yapılarında sıkça karşılaşılan, fonksiyonun esas alındığı, asimetrik yerleşim düzeni uygulanmıştır (Tanman, 1993) (Çizim 2.1).

Bıçakcı Alaaddin Mescidi: Haydar Mahallesinin doğu yakasında, Bıçakçı Çeşme Sokağı üzerindedir. Banisi Bıçakçı Alaaddin olan camiinin vakfiyesi 1509 tarihlidir. 1893 yılındaki tadilatlarla bugünkü durumuna getirilmiştir. Küçük bir avludan girilen caminin oldukça kısa olan tek şerefeli minaresi, ahşap çatısı ve tuğla taş karışımı duvarları göze batan ilk özellikleridir (Naza, 1993).

Haydar Mahallesinde bulunan diğer dini yapılar ise Hacı Ferhat Ağa, Sinan Ağa, Divittar Keklik Mehmet Efendi Camileridir.

2.3.3. Tescil Durumu

1975 yılında Đstanbul Teknik Üniversitesi’nin Zeyrek’te yaptığı çalışmalar neticesinde Haydar Mahallesi konutları da koruma altına alınmıştır. Koruma Kurulu, değişik dönemlerde yaptığı çalışmalar ile konutları tescillemiştir. Bunlardan bir kısmı, tescil karar tarihlerinden önce bir kısmı da tescillendikten sonra yıkılmıştır. Çalışma alanı Haydar Mahallesinde analizi yapılan 141 konuttan 132 tanesinin 1987, 1979,1981, 1988, 1980, 1969, 1991 yıllarında koruma kurulu tarafından tescilleri yapılmıştır (Fotoğraf 2.10- 2.43). Farklı dönemlerde inşa edilen bu yapılar, dönemlerinin özelliklerini yansıttıkları için tescillenmişlerdir (Harita 2.3).

Koruma kurulu tarafından tescillenmiş yapıların dışında kalan 9 konut ise inşa edildikleri dönem, bulundurdukları mimari özellikler nedeniyle tescile önerilip analiz çalışmalarına dâhil edilmiştir. Tescile önerilen 2186 ada 3, 4, 9 ve 11 nolu parsellerde bulunan yapılar ahşap strüktüre sahiptir Bu yapılarda özgün cephe kaplamaları olan ahşap sadece arka bahçe cephelerinde korunmuştur. 2186 ada, 12 parsel ve 2188 ada 40, 80, 83 parsellerde bulunan yapılar ise özgün ahşap strüktür ve

kaplamaları günümüze kadar ulaşmıştır. 2186 ada 18 parseldeki yapı ise yığma olup tuğla cephe karakterine sahiptir.

2.3.4. Yapım Sistemleri

Haydar Mahallesi’nde bulunan sivil mimari örneklerinin çoğunda, bodrum katlarda kargir taş, normal katlarda ise ahşap karkas sistemi kullanılmıştır. Sistem detayı görülen örnekler, bir kısmında ahşap karkas boşlukları arası dolgusuz, diğer kısmı da tuğla dolguludur. Analizini yaptığımız yapıların bazılarının yapım sistemlerinde, bodrum ve normal katlarda taş-tuğla karkas olarak kullanılmıştır. Bunların dışında sayıları azda olsa betonarme karkas yapılarda mevcuttur (Harita 2.4).

Ahşap strüktüre sahip olan yapıların büyük bir kısmı taşıyıcı sistemlerindeki sorunlardan dolayı farklı malzemelerle desteklenerek özelliklerini kaybetmiştir. Bu tür yapılarda kolon, payanda ve kirişler en çok bozulan elemanlar olmuştur. Ahşap karkas sistemli yapılar 38 adetle en fazla 2188 adada yer almaktadır. Đncelediğimiz 141 konutun 116’sı kısmen bozulmuşta olsa ahşap strüktüre sahiptir (Tablo 2.1).

Kargir sistem 20 yüzyılın ilk çeyreğinden sonrası inşa edilen yapılarda tercih edilmiştir. Sistemde kullanılan taşıyıcı elemanlar kimi örneklerde cepheye yansıtılırken bazılarında ise üzerleri sıvanmış durumdadır. Haydar Mahallesinde 23 adet kargir olarak inşa edilmiş konut örneği bulunmaktadır. Bunlar 1007 ada 64, 65 parsel, 1017 ada 16, 17, 18 parsel, 2177 ada 6 parsel, 2181 ada 42 parsel, 2183 ada 4, 6, 15, 18 parsel, 2185 ada 15 parsel, 2186 ada 11, 18 parsel, 2188 ada 20, 54, 55, 56, 87a, 87b, 89 parsel, 2192 ada 12 parsel ve 2195 ada 31 parselde bulunan konutlardır.

Tescilli betonarme yapılar özgün taşıyıcılarını kaybetmelerine rağmen cephede karakterlerini devam ettirmişlerdir. 1007 ada 11, parsel ve 2183 ada 19 parselde toplam 2 tescilli betonarme karkas sivil mimari örneği bulunmaktadır,

Tablo 2.1. Haydar Mahallesi Sivil Mimari Örneği Konutlarının Taşıyıcı Sistem Analizi

Analizi yapılan konutların yüzde olarak dağılımı; Ahşap yapılar:118 adet, % 83

Kargir yapılar: 21 adet, % 16

Betonarme yapılar:2 adet, % 1, şeklindedir.

Benzer Belgeler