• Sonuç bulunamadı

Zerdüştî Metinler ve Semavi Dinlere Tesir

F. MAX MULLER TARAFINDAN YAYIMLANAN “DOĞUNUN KUTSAL KİTAPLARI” SERİSİ İÇİNDE

4. Zerdüştî Metinler ve Semavi Dinlere Tesir

Zerdüştî’lerce hepsi “Avesta” kadar önemli olan “Pehlevi Metinleri”, az bir kısmı M.Ö. ve arda kalan çoğu kısmı ise M.S. kaleme alınmış ve bir nevi Avesta’nın tefsiri sayılmışlardır. Genelde Hint metinlerinin de tesirinde yazılmış olan bu kitaplar88, aynı zamanda kendinden sonra gelen Tevrat’ın tefsirlerine, İncil’e ve büyük çoğunluk itibariyle de batı felsefesine ciddi anlamda etkileri olmuştur.89 Zerdüştîliğin en temel inancı olan Ahura Mazda “Vedalar”da geçen ve tanrıyı metheden “asuras” ile aynı olduğu gibi, yine Avesta’da geçen ve tanrının isimlerinden olan “daēuuas” ile “Vedalar”da geçen ve yine bir tanrı ismi olan “deva” muhteva ve şekil açısından aynı kelimelerdir.90

Alman filozof Karl Theodor Jaspers, Konfüçyüs, Buddha, Socrates, Zer- düşt ve Isaiah çağını “Axial Age” veya “Axial Period” olarak isimlendirir. Bu dönem, M.Ö. 800 ila 200 yılları arasını içerir ve çağının köhne düşünceleri ile hesaplaşan bir zemini oluşturur. Bu zaman aralığında gelen peygamber ve düşünürler, daha sonraki din ve düşüncelere etki etmişlerdir. Yani bir

86 Jackson, agm, vol. 1, p. 420. 87 Jackson, agm, vol. 1, p. 420.

88 Lloyrd R., “Zoroastianism and Its Probable Influence on Judaism and Christianity,” Jour-

nal of Religion & Psychical Research, Oct. 2000, vol. Issue 4, p. 184; François de Blois, “Dua-

lism in Iranian and Christian Traditions,” Journal of the Rolayl Asiatic Society, April 2000, vol. 10, no: 1, p. 3.

89 James Barr, “The Question of Religious Influence: The Case of Zoroastrianism, Judaism, and Christianity”, Journal of the American Academy of Religion, 1985, vol. 53, no: 2, pp. 201- 235.

nevi, bundan sonra gelen her filozof ve düşünür, onların ekseninde dolaş- mışlardır. Bu sebeple söz konusu periyoda “Axial Age” yani “Eksen Çağı” denmiştir. Bu zaman dilimi daha sonra İslam’ın doruğa ulaştırdığı ahlakî ve peygamberî bir tevhit çağına yerini bırakmıştır.91

Şii mezhebinin de bundan etkilendiği rahatlıkla söylenebilir. Bazı Şii müellifler, Sâsânî Devleti’nin Müslümanlar tarafından yıkılmasını hazme- demez ve bu konuda çok sert sözler sarf ederler. Meşhur Kerbela’lı Şii müel- lif Hasan el-İhkakî de (ö. 2000) bunlardan biridir ve bu konuda şöyle der:

“Roma ve İran İmparatorlukları’nın başına gelen felaketler Müslüman işgalcileri (!) ile Arapların yaptıkları yüzünden geldi. Bu dine girenler hiçbir zaman bu dine alışamadı. İslam ve Araplar onların kalplerine nefret ektiler. Bunun sebebi, hem Doğu’da hem de Batı’da İran’ın güzel şehirlerini ve kültürlü ülkelerini yıkan ve harap eden bedevi Arap fatihleri idi. Bu cinsel arzuların susuz kulları (!), iki imparatorluğun iffet ve onu- ru üzerine saldırılar düzenlediler.”92

İran Hz. Ömer zamanında fethedildiği için bu nefret doğrudan İslam’a ve azı müstesna bütün sahabeye oldu. Ayrıca, Mecusîlerin önemli din adamı sayılan Ebu Lu’lu’ el-Mecusî93 Hz. Ömer’i şehit etmişti. Onun kabri, gümüz- de İran’ın İsfahan Eyelat’ine bağlı Keşan ili, Firuzî caddesi üzerinde yer alır. İran Şiileri ona “Baba Şücauddin” (Dinin Cesur Adamı) derler. Ebu Lu’lu’a olan bu hürmet, onların Zerdüştîliğin tahrif edilmiş bir formu olan Mecusi- liğe ait sevdalarının sürdüğü izlenimi vermektedir.

Öte yandan Hz. Hüseyin son Sâsânî Kisrası III. Yezgerd’in94 (ö.651) kızı Şehriban95 ile evlenmişti. Sâsânî İmparatoru’nun kızı Şehriban ile Hz. Hüse- yin’in evlenmesi sonucu, artık Şehriban Kadim İran’ın yeni annesi olmuştu. Bu evlilik ilişkisi, bütün Müslümanlar tarafından olmasa bile, İran tarafın- dan Şia ile Mecusilik arası bir sağlam ilişki olarak kabul ediliyordu. İran,

91 Marshall G. S. “The Role of Islam in World History”, International Journal of Middle East

Studies, April 1970, vol. 1, no: 2, p. 107.

92 Mirza Hasan al Haieeri al-Ihqaqi, Risalatul Emaan, As Sadiq Library, Kuvait, p. 323.

93 Bu aynı zamanda, “Pīrūz Nahāvandi” ve Farsça یدنواهنُزوریپ‎ olarak bilinir. Hz. Ömer’i

şehit ettikten sonra Medine’de gömülmesine rağmen, İran’ın bu dine olan muhabbetinin kesilmediğinin bir kanıtı olarak, Kâşan şehrinde ona ait sembolik bir mezar yapılmıştır. 94 Bu kelime, “Yezdgerd” şeklinde telaffuz edildiği gibi, “Yezdegerd, Yezdiger veya Yezdi-

gerd” şeklinde de teleffuz edilir. Farsçası, درگدزی şeklindedir.

95 Hz. Hüseyin’in altı çocuğu vardı. Ali b. Hüseyin iki tane olup bunlardan Ali b. Hüseyin el-Ekber olanın annesi Şehriban (نابرهش) III. Yezgerd’in kızı idi. Bk. el-Meclisî, Biharü’l-

bundan sonra, Hz. Hüseyin’in soyuna, İran’ın asil kanı Şehriban ile yine İslam’ın asil kanı Hz. Hüseyin’den meydana gelmiş nesiller olarak baktı.96 İranlı Şiî müellif Muhammad Ali Mu’zi, hem de övünerek, “Zerdüştîliğin temel dini düşünceleri Şiizmin içine hatta en detaylı konularına bile girmiş- tir. İmam Hüseyin’in Sâsânî Kisrası III. Yezcerd’in kızı Şehriban ile evlenme- si Kadim İran’ın bir sembolü, kraliçesi ve annesi olmuştur. İşte bu akrabalık Şia ile Kadim Mecusilik arasında bir kardeşlik kurmuştur.” demiştir.97

Tarih seyri içinde Şia’nın İran’la daha kuvvetli hale gelmesi ve özellikle bu topraklarda kabul görmesi, bu iddiaları doğrular mahiyettedir. Zira Şiilik en büyük şöhretini İranlılar vasıtasıyla elde etmiştir. Bu nedenle, söz konusu ilişkiyi biraz daha ileri taşıyıp, Şiiliğin gayesinin Müslümanlığa karşı Zer- düştîlik’i (veya Mecusiliği) yaşatarak bu vesile ile müstakil bir İran İmpara- torluğu kurmak olduğu düşüncesini dile getirenler de olmuştur.98 Şia’nın, bazı yönleri ile İran milliyetçiliğinin din kalıbına girmiş bir şekli olduğunu çoğu İranlı yazar da kabul eder.99