• Sonuç bulunamadı

Zamanı Bir Nimet Olarak Farkedebilmek

Belgede Kur'an'da zaman kavramı ve "An" (sayfa 121-124)

D. An Kelimesinin Hikmet Boyutu

4. Zamanı Bir Nimet Olarak Farkedebilmek

An farkındalığının ve içgörüsünün gelişmesi insanın geçmişle ilgili hatıralarını veya geleceğe yönelik beklentilerini ve hayallerini bir tarafa atmasını gerektirmez. Bu ayrıca yanlış bir girişim olur. Geçmiş ve geleceği bir kenara atarak sadece bu anı yaşamayı amaç edinmiş “eyyamcı”, gününü gün eden insanlar, sorumluluk duyguları zayıf insanlar Kur’an nazarında şiddetle eleştirilmişlerdir. İnsanın zamanın getirdiklerinden etkilenerek geliştirdiği etki-tepki mekanizması ve bunun yanlışlığı Kur’an’ın pek çok yerinde eleştirilir.

ًَنوُكً رْشُيًْمُهًاَذ إًِّرَبْلاًىَل إًْمُهاَّجَنًاَّمَلَفً َنيِّدلاًُهَلً َني ص لْخُمًَ َّاللًّاُوَعَدً كْلُفْلاًي فًاوُب كَرًاَذ إَف

“Gemiye bindikleri zaman dini Allah’a has kılarak O’na dua ederler. Onları

kurtarıp karaya çıkardığı zaman ise bir de bakarsın ki, Allah’ a ortak koşuyorlar.”371

Kur’an bu davranışı bir sonraki ayette verilen nimetlere karşı bir nankörlük olarak değerlendirir. “Kendilerine verdiğimiz nimetlere nankörlük etsinler bir süre

daha faydalansınlar bakalım! İleride bilecekler.”372 diyerek gelecek zamanda

başlarına gelecekler konusunda uyarır. Kişinin elbette anlık başına gelen kötü durumlarda sığınabileceği bir sığınak araması kaçınılmaz bir durumdur. Ama bu tepkisel, reflekstif hareketin bilinçli olması ve o anda verilen sözlerin sonra unutulmaması Kur’an açısından çok önemli bir insani niteliktir. Kur’an felaket anlarında anlık duygularla yapılan münacatların samimiyetinin test edilme zamanının sonraki zaman süreçlerinde yapılacağını bu şekilde belirtir. Zor zamanlarda ihlasla Allah’a dua edenlerin, karaya çıktıklarında yani rahata kavuştuklarında şirke

370 Keyes, a.g.e., ss.41-45. 371 Ankebut 29/65. 372 Ankebut 29/66.

düşmeleri, kişinin düştüğü ikileme ve uçuruma çarpıcı bir örnektir. Eyyamcı kişiliklerin geliştirdiği bu karakter yapısı hem ihlası hem şirki daha doğrusu bunları çağrıştıran davranış kalıplarını aynı bünyede barındırabilmektedir. Böylece bu tipler anlık değişimlerinden kendilerine bir zarar gelmemesi veya bir menfaat elde edilmesi amacıyla bu kalıplardan dilediğine kolaylıkla geçiş yapabilmektedirler. Şiddetle eleştirilen bu eyyamcı davranışlara kapılmamak için geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zaman arasındaki bağlantıları koruyabilmek, bilincimizi bu bağlantılara göre eğitmemiz gerekmektedir. Yoksa geçmişte verilen sözleri unutan, gelecekte başımıza gelebilecek kötü durumları umursamamak, anı yaşamak veya anda kalmak değil ancak “anlık yaşamak” anlamına gelir ki, insanı birbirinden bağımsız yanlış davranışlara sürüklemesinden korkulur.

Katâde’den gelen bir rivayette bu ayetin tefsiri bağlamında, “Aslında

yaratılanların tümü Allah’ın, Rableri olduğunu kabul ederler. Fakat daha sonra şirke dalarlar.”373 ifadesi yer alır. Zaman içerisinde ortaya çıkan çok çeşitli durumlar

nedeniyle kişi tevhid inancından farklı şirk durum ve davranışlarına farkında olarak ya da olmayarak geçebilmektedir. Bu geçişler, sık sık inanç değiştirmeler, davranışlarda meydana gelen bocalamalar, kişisel zaman sürecine bütünsel olarak bakıldığında, kişinin sapmalarını bunların kişiyi düşürdüğü zor durumları ortaya koymaktadır. Nitekim Nisa Suresi’nde bu durum çok veciz biçimde dile getirilir:

ً لاي بَسًُهَلًَد جَتًنَلَفًُ اللًّ ل ل ْضُيًنَمَوًءلاُؤَهًىَل إًَلاَوًءلاُؤَهًىَل إًَلاًَك لَذً َنْيَبً َني بَذْبَذُّم

“Onlar küfür ile iman arasında bocalayıp dururlar. Ne bunlara ne de şunlara bağlanırlar. Allah, kimi saptırırsa ona asla bir çıkar yol bulamazsın.“374

Aslında kişinin düştüğü bu bocalama durumunun davranışlardan önce bilinç ve bilinçaltı düzleminde meydana geldiği sonra davranışlara yansıdığı anlaşılmaktadır. Zaman ve mekan algısında meydana gelen bilinçsel sapmalar, son aşamada davranışlara yansımakta ve bu sapmalar kişinin bocalamasına neden

373 Taberî, Câmiu’l-Beyân, XX / 60. 374 Nisa 4/143.

olmaktadır. Mücâhid bu duruma düşenlerin “münafıklar” olduğu ile ilgili bir rivayet aktarır.375 Mü’minlerin, Yahudilerin veya bir başka inanç grubunun düşmediği bu bocalamaya münafıkların düşmesi bir bocalama halidir. Kişinin bu bocalama haline düşmemesi ancak geçmiş, an ve gelecek zaman içerisinde yaptıklarının farkında olmasıyla mümkün olur. İbn Kesîr, münafıkların iman ile küfür arasında bocaladıklarını, mü’minlerle zahiren bir arada oldukları halde aslında batınen kafirlerle birlikte olduklarını belirtmektedir.376 Bu durum aslında anda kalamamanın en büyük belirtisidir. Bir münafık Rasulullah’ın huzurunda iken ve onun okuduğu Kur’an’ı zahiren duymasına rağmen, batınen (içsel olarak) o ortamda bulunmaması, okunan Kur’an’ın ona etki etmesine engel olmaktadır. Bilincin o anda orada olmaması, beyne iletilen anlık verilere rağmen bir çatışma durumunu ortaya çıkarmaktadır. Bu çatışma halinin sıklıkla meydana gelmesiyle oluşan insan tipinin “münafık” olarak isimlendirilmesi, bu eyleme de “nifak” denilmesi Kur’an’ın uyardığı ve uyarılarında öncelediği bir husustur. Aynı surenin 137. ayetinde zaman içerisinde meydana gelen bu geçiş durumları tevhid-şirk bağlamında vurgulanmaktadır:

ً لاي بَسًْمُهَي دْهَي لًَلاَوًْمُهَلًَرً فْغَي لًُ اللًّ نُكَيًْمَّلًا رْفُكًْاوُداَدْزاًَّمُثًْاوُرَفَكًَّمُثًْاوُنَمآًَّمُثًْاوُرَفَكًَّمُثًْاوُنَمآً َني ذَّلاً َّن إ

“İman edip sonra inkar eden, sonra inanıp tekrar inkar eden, sonra da

inkarlarında ileri gidenler var ya; Allah, onları bağışlayacak da değildir, doğru yola iletecek de değildir.”377

İnanç düzeyinde gerçekleşen bu geçiş durumları daha alt düzey davranışlarda sürekli gerçekleşmektedir. Kişinin anlık zaman süreçlerinde tutarlı davranışlar sergilemesi, geçmişi geleceğe bağlarken, an bağlantılarını doğru gerçekleştirmesi bu bocalamaları asgariye düşürecektir.

375 Mücâhid, Tefsîru Mücâhid, s.295.

376 Sabûnî, Muhammed Ali, Muhtasar Tefsîri İbn Kesîr, Dâru’l-Kur’âni’l-Kerîm, Beyrut, 1981, I, /

450.

Belgede Kur'an'da zaman kavramı ve "An" (sayfa 121-124)