• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.3. G EOMETRI B AŞARISINI E TKILEYEN F AKTÖRLER

2.4.2. Yurt Dışı Araştırmalar

Aiken ve Drager (1961) lise öğrencileriyle yürüttüğü çalışmalarında, tutumun matematik performansını yordamasını ölçmeyi amaçlamıştır. Sözel muhakeme ve sayısal yetenek, matematik performansını tahmin etmekte yordayıcı değişkenler olarak kullanılmıştır. Çoklu regresyon analizi sonucunda erkeklerin final notları, matematik tutum puanları ve sayısal yeteneği, kızların ise sayısal yetenekleri matematik başarılarını tahmin eden değişkenler olarak bulunmuştur.

Meece vd. (1990), iki farklı modeli test etmişlerdir. Bu modellerden birinde geçmiş matematik başarıları, matematik yeteneklerine ilişkin algıları, performans beklentileri, değer algılarının matematik kaygı düzeylerine etkisini belirlemektir. Araştırma 7-9. sınıflarda öğrenim gören 250 kişilik örneklem üzerinde

yürütülmüştür. İkinci modelde ise performansın, kendilerine ilişkin algılarının ve duyuşsal özelliklerinin öğrencilerin matematik başarılarına ve matematik derslerine katılamaya ilişkin niyetlerine etkisi araştırılmıştır. Araştırmanın bulguları, matematik kaygısının öğrencilerin matematik yeteneklerine ilişkin algıları, performans beklentileri ve değer algıları ile doğrudan ilişkili olduğunu göstermiştir. Öğrencilerin performans beklentileri, öğrencilerin önceki başarılarını yordarken, değer algıları da derse katılma niyetlerini yordamaktadır. Matematik kaygısının öğrencilerin sınıfları ve niyetleri üzerinde doğrudan etkiye sahip değildir.

Reynolds ve Walberg (1992) matematik başarısı ile matematik tutumu arasındaki ilişkiyi test eden bir model geliştirmişlerdir. 3116 genç üzerinde çalışılan araştırmanın sonuçlarına göre önceki matematik başarısı ve ev ortamı güçlü bir şekilde başarıyı etkilemiştir. Motivasyon, okul dışı okuma, bireysel çevre ve eğitsel uygulamaların da başarı üzerinde anlamlı etkilerinin olduğu belirlenmiştir. Önceki tutumlarının eğitimin kalitesi üzerinde doğrudan, motivasyon ve ev ortamı üzerinde dolaylı ve dikkate değer bir etkisi olmasına rağmen, en güçlü etkisi önceki tutumlar üzerinedir.

Tartre ve Fennema (1995), 6., 8., 10. ve 12. sınıflarda devam eden, seçilen bilişsel ve duyuşsal faktörlerin matematik başarısı ile ilişkisini açıklayan boylamsal bir çalışma yapmışlardır. Bilişsel faktörler, matematik başarısı, uzamsal görselleştirme, uzamsal yönelim ve sözel yetenek; duyuşsal faktörler ise matematik öğrenmeye yönelik güven, matematiğin yararı ile ilgili algıları, matematiğin bir erkek alanı olarak görülmesine ilişkin algıları, matematik öğrenirken öğretmenin etkililiği üzerine algıları olarak belirlenmiştir. Araştırmanın sonucunda cinsiyete göre matematik başarıları arasında anlamlı fark yalnızca 8. sınıflarda ortaya çıkmıştır. Uzamsal görselleştirmenin cinsiyete göre farklılaşmadığı görülmüştür. Duyuşsal özellikler açısından ise, matematiğin erkeklerin ilgi alanı olduğu ile ilgili yargıları; cinsiyete göre farklılık göstermektedir. Güven, sözel yetenek ve uzamsal görselleştirme hem erkek öğrencilerin hem de kız öğrencilerin matematik başarıları ile pozitif yönlü ilişki göstermektedir. Bu etkenler arasından matematik başarısına en etkili olanı güven değişkenidir. Erkekler ve kızlar için matematik başarısının en

tutarlı ve güçlü yordayıcısı önceki matematik başarılarıdır. Uzamsal yetenek her bir sınıf düzeyindeki erkek öğrenciler için matematik başarısını yordayıcı bir değişken olarak bulunamazken, kız öğrenciler için yalnız başına matematik başarısının yordayıcısıdır.

Leung ve Man (2005) araştırmalarında, öğretmen adaylarının duyuşsal özelliklerinin kendi arasındaki ilişkiyi ve matematik başarısına etkisini, yapısal eşitlik modeli kullanarak açığa çıkarmayı amaçlamaktadır. Araştırma Hong Kong Üniversitesi’ne giden 410 öğretmen adayına matematik self-concept, matematik öğretimine yönelik öz yeterlik, inanç ve matematik ve matematik eğitimine yönelik tutum, bilişsel aktivitelerin öğrenme sürecindeki etkileri sonradan matematik başarı çıktılarına etkileri test edilmiştir. Araştırmanın sonunda matematik öğretimine yönelik özyeterliğin duyuşsal özellikler, öğrenme yaklaşımları ve matematik başarısı arasında aracı değişken olarak rol oynadığını göstermiştir ve bu sonucu ifade eden bir modelin uyumu test edilmiştir.

Tolar (2007) araştırmasında, üniversite öğrencilerinin cebir başarısına etki eden bilişsel bir modeli test etmeyi amaçlamıştır. Cebir deneyimi, işleyen bellek, 3 boyutlu uzamsal yetenek ve işlem hızı gibi bilişsel faktörlerin cebir başarısına doğru ya da dolaylı etkileri yapısal eşitlik modeli ile sınanmıştır. Araştırmanın sonucunda, cebir deneyimi cebir başarısını direkt olarak en güçlü şekilde etkilediği; 3 boyutlu uzamsal yeteneğin cebir başarısı üzerinde etkisi varken işleyen belleğin etkisinin olmadığı görülmüştür. İşleyen bellek, işlem hızı ve 3 boyutlu uzamsal yetenek üzerinde direk bir etkiye sahiptir. 3 boyutlu uzamsal yetenek ve işleyen bellek cebir başarısını orta düzeyde etkilemektedir. Bu çalışma işlem yeteneğinin gelişimi süresince işleyen belleğin önemli bir etkisi olduğunu kanıtlar niteliktedir. İşleyen belleğin, 3 boyutlu uzamsal yetenek ve işleyen hızı üzerinden dolaylı olarak matematik başarısını etkilediği ortaya çıkmıştır.

Hahn (2008) araştırmasında Cebir I başarısına etki eden bilişsel ve duyuşsal faktörleri belirlemeye çalışmıştır. Bilişsel özellikler; öğrenme stilleri ve önceki sınıflardaki matematik notları, duyuşsal özellikler tutum ve özyeterlik ele alınarak, bunlar arasındaki ilişki yapısal eşitlik modeli ile sınanmıştır. Araştırma sonucunda,

Cebir I başarısı için öğrencilerin bilişsel faktörlerinden olan önceki matematik notları kadar, duyuşsal faktörler ve öğrenme stillerinin de eşit ölçüde önemli olduğu görülmüştür.

Walsh (2008) araştırmasında, hemşirelik bölümü öğrencilerinin matematik kaygısı, matematikle ilgili inançlar ve matematiğe yönelik özyeterliklerinin matematik performansı ile ilişkisini araştırmıştır. Araştırma bulgularına göre, öğrencilerde bazı matematik kaygılarının olduğu ve öğrencilerin matematiğe yönelik olumlu inançlara ve olumlu matematik özyeterliliğine sahip oldukları belirlenmiştir. Araştırmanın nitel verilerine göre, katılımcılar matematikte başarısız olmak konusunda endişelenmektedirler ve uygulamalar bu kaygıyı azaltmaya yardımcı olmaktadır.

Chiesi ve Primi (2010), bilişsel ve bilişsel olmayan faktörler arasındaki ilişkileri araştırarak, temel (başlangıç) istatistik dersindeki başarıyı belirleyen bir modeli test etmişlerdir. Floransa’da 487 psikoloji bölümü öğrencisi üzerinde yürütülen araştırmada, öğrencilere istatistiğe yönelik tutum ölçeği, istatistik kaygı ölçeği, uygulanmıştır. Öğrencilerin önceki başarı durumlarını belirlemek için, lisedeki matematik notlarından yararlanılmıştır. Araştırmanın bulgularına göre; öğrencilerin lisede kazandıkları bilgileri, başarıları üzerinde direk ve doğrudan bir etkiye sahiptir. İstatistiğe yönelik tutum başarıyı etkilemektedir. Öğrencilerden dersin başında elde edilen tutumların doğrudan matematik bilgisiyle ilişkili olduğu; dersin sonundaki öğrencilerin tutum puanlarına etki ettiği ve dolaylı olarak da başarıyı etkilemektedir. Matematik bilgisi ve dersin başlangıcındaki istatistik tutumları, istatistik kaygısını etkilemektedir. İstatistik kaygısı ise öğrencilerin ders sonundaki tutumlarını ve başarılarını etkilemektedir.

Hemmings vd. (2010), Avusturalya’da lise öğrencileri üzerinde yürüttükleri çalışmalarında, matematiğe yönelik tutum, yetenek ve matematik başarısı arasındaki ilişkileri tespit etmişlerdir. Aynı zamanda cinsiyetin bu değişkenler üzerine etkisi incelenmiştir. Araştırmanın sonuçları kızların matematiğe yönelik olumlu tutumlara sahip olduğunu ve öğrencilerin önceki matematik başarılarının ve matematiğe yönelik tutumlarının; matematik başarısının %69’unu açıkladığını göstermiştir. Bu

yordayıcı değişkenler kontrol altında tutulduğunda, cinsiyetin herhangi bir etkisinin olmadığı belirlenmiştir.

DyAvanceña (2013) öğrencilerin geometri performanslarına etki eden faktörleri belirlemeyi amaçlamıştır. Araştırmacı bu bağlamda, geometri başarısına etki eden faktörleri öğrenciler ile ilgili ve öğretmenler ile ilgili faktörler olarak iki gruba ayırmıştır. Öğrencilerle ilgili faktörler ilgi ve çalışma alışkanlıkları; öğretmenlerle ilgili faktörler ise öğretme becerilerinin iyi olaması ve eğitim materyallerinin kullanılması olarak sınıflandırılmıştır. Araştırma sonucunda, öğrencilerin ilgilerinin ve çalışma alışkanlıklarının geometri başarısına etki ederken; öğretmenler ile ilgili faktörlerin geometri performanslarını anlamlı derecede etkilemediği ortaya çıkmıştır.

Yurt içi ve yurt dışında yapılan araştırmalar incelendiğinde, öğrencilerin matematik ve geometriye yönelik başarılarının uzamsal görselleştirme becerileri, tutum, kaygı ve özyeterlik değişkenleri ile ilişkili olduğu görülmüştür. Ayrıca matematiğe yönelik tutum, matematiğe yönelik özyeterlik, matematik kaygısı, uzamsal görselleştirme becerileri ve matematik başarısı arasındaki ikili ilişkilerin herbirinin anlamlı olduğu araştırmalar sonucunda belirlenmiştir. İlgili literatür, matematik başarısını yordamada matematiğe yönelik tutum, matematiğe yönelik özyeterlik, matematik kaygısı, uzamsal görselleştirme becerilerinin doğrudan ve dolaylı etkilere sahip olduğunu da destekler niteliktedir. Bunun yanında matematiğin bir alt disiplini olan geometri başarısı ve geometri başarısına etkileyen duyuşsal özellikler ile uzamsal görselleştirme becerisinin hep birlikte ele alındığı araştırmaların sayısının oldukça sınırlı olduğu da görülmektedir.

Benzer Belgeler