• Sonuç bulunamadı

ÇİZELGE – 3.4 ÜLKELER BAZINDA DÜNYA ŞARAP ÜRETİMİ ŞAR.

30- YUNATÇILAR ŞARAPÇILIK

Yunatçılar şarapçılık Bozcaada’da üretim yapan bir şirkettir. Bozcaada’da 500 yıldır Türklerle Rumlar bir arada yaşamalarına rağmen, şarapçılık dinsel nedenlerden dolayı ağırlıklı olarak Rumların elinde idi. Yüzlerce yıllık bu geleneği 1925 yılında daha sonra Yunatçı soyadını alacak olan Haşim Bey bozmuş ve Panayı Dimo adlı bir Rumdan aldığı imalathanede şarap üretimine başlamıştır. 1929 yılında dünyada yaşanan ekonomik kriz adayı da etkilemiştir. Ellerindeki şarapları Unkapanı’nda bir depoda tutan Haşim Bey, elindeki şarapları kiliseye götürüp oraya satmıştır. Hazım Yunatçı da bir yeniliğe imza atarak, ürettiği şarapları fıçı yerine şişelerle satışa sunmuştur. Hazım Yunatçı’dan sonra şarapçılık bayrağı oğlu Orhan Yunatçı’ya geçmiştir. Orhan Yunatçı, aile geleneğini 1976 yılında oğlu Haşim Yunatçı’ya devretmiştir. Son zamanlarda tüm üretim tesislerini yenileyen ve aynı zamanda bir kimya mühendisi olan Haşim Yunatçı,

300 dönümlük kendi bağ alanlarında kendi üzümlerini yetiştirmektedirler. Ayrıca adada bir de tadım evi açan Yunatçılar şarapçılık, böylece turizme de hizmet vermektedir. Haşim Yunatçı Türkiye’de tüm şarapçılığın bölgesel olmasından yana olduğunu söylemekte, bu görüşünü şöyle ifade etmektedir; “Bozcaada’da Kuntra üzümü yetişiyorsa başka alternatifler denememek lazım. Kalecik Karası Ankara’nınsa Ankara’nındır. Öküzgözü, Elazığ’ın ise Elazığ’ındır. Bir üzümün nerede olacağını söylemek için en az on sene lazım. Ve bir de kendi değerlerimize sahip çıkmamız lazım.” Yunatçılar’ın ürünleri arasında Mistel Şarabı bölgenin özel üzümlerinden yapılmıştır ve sekiz yıl fıçılarda dinlendirilmiştir. Cabernet Sauvignon, yine bölgede yetişen üzümlerden yapılmış olan sek bir şaraptır. Vasilaki, bölgede yetişen vasilaki üzümlerinden yapılan bir şarap çeşididir. Kuntra şarabı yine kara sakız denilen bölge üzümünden üretilen bir şarap türüdür. Ayrıca Yunatçılar adı ile çıkarılan bölgesel üzümlerden yapılmış şarapları vardır.

Telefon: 0 286 697 80 55 Fax: 0 286 697 00 58

5.3. Sektörde Yaşanan Sorunlar

Sektörde karşılaşılan en büyük sorun, Özel Tüketim Vergisi (ÖTV)’nin % 63.3 gibi yüksek bir değer olarak belirlenmiş olmasıdır. Bu değere, % 18 Katma Değer Vergisi (KDV) de ilave edildiğinde, üreticilerin maliyetleri artmaktadır. Bu da kayıt dışı ekonomiyi teşvik etmekte ve faturasız işlem yapmayı arttırmaktadır. Bazı firmaların kayıt dışı ekonomide yer almasıyla, faturalı çalışan ve vergisini tam olarak ödeyen firmalar haksız rekabete uğramaktadır.

Türk şarapçılığının karşılaştığı önemli sorunlardan biri bağcılık ve şarapçılık ile ilgili kanunların, düzenlemelerin ve kurumların yetersizliğidir. Şarapçılığı ciddiye alan her ülkenin, hangi bölgede hangi üzümlerin yetişeceği, bağ kurma ve bakım yöntemleri, üretim usulleri, alkol derecesi, hektar başına verim, şarabın kimyasal analiz değerleri gibi pek çok unsuru detaylı olarak belirleyen bir “köken kontrollü adlandırma sistemi” (Appellation de’ Origine Controlee) mutlaka vardır. Türkiye’nin de ciddi bir şarap ülkesi olabilmesi için benzer bir uygulamaya geçmesi şarttır. Türkiye’de firmaların denetimi görevi, Tarım İl Müdürlüklerine verilmiştir. Denetim eksikliği ve denetime gereken önemin yeterince verilmemesinden dolayı, sektörde üretim gerekli standartlarda yapılamamakta, bu da sektörü olumsuz yönde etkilemektedir. Denetim konusu dünyadaki şarap sektöründe çok önemli olup, çeşitli komisyonlarca yürütülmektedir. Örneğin, Fransa’daki şarap sektöründe (özellikle şampanya) 20. yüzyılda yaşanan gelişmeler, teknik yenilikler ve teknoloji kullanımı yanında, aynı zamanda sektörün denetimine verilen önemden kaynaklanmıştır. Şampanya için denetim kuruluşu, “Comite Interprofessionel du Vin de Champagne” (CIVC) 1941 yılında bir yarı özel organizasyon olarak kurulmuştur. Bu organizasyonun giderlerinin karşılanması, hasat zamanı üzüm üreticilerinin ve ayrıca şampanya üreticilerinin sattığı şişe sayısına göre ödediği vergiler ile özel bazı vergilerden gerçekleştirilmektedir. CIVC üzüm üreticileri ve imalatçılar ile birlikte, çeşitli şarap satan acentalar, satış organizasyonları ve yardımcı sektörler ile birlikte çalışmaktadır. Aynı zamanda bu kuruluş devletin kontrolü altındadır ve kendisine regülasyona bağlı olarak güç verilmiştir. Özel sektör ve kamu sektörü arasında aracı bir pozisyondadır.

Bu kuruluşun temel görevleri aşağıdaki gibidir (Sharp ve Smith, 1990):

• Üzüm üreticileri ile bu üzümleri satın alanlar arasındaki ilişkileri düzenlemek (fiyatlarin belirlenmesi, hasatın dağıtılması, uygun pres ve saklama yerlerinin kurulması vb.)

• Üzüm yetiştirme ve şarapçılık tekniklerinin geliştirilmesi (araştırma ve deney, profesyonel eğitim, kalitenin gözlenmesi ve teşvik edilmesi vb.)

• Genel olarak şampanya pazarının korunması ve geliştirilmesi (dökümantasyon, pazar araştırmaları, imalat yerini gösteren belgelerin verilmesi, toplumun bilgilendirilmesi ve eğitilmesi, perakendecilerin eğitilmesi, halkla ilişkiler, ‘şampanya’ adını mahkemelerde korumak ve savunmak vb.)

Türkiye’de kaliteli üzüm bulma konusunda da büyük sıkıntı çekilmektedir. Bu da temel olarak şarap üreticisi ile bağ sahibinin farklı kişiler olmasından, bağcıların şaraplık üzüm üretimi konusunda yeterince eğitilmemesinden ve istikrarsız fiyat politikalarından kaynaklanmaktadır. Bağ sahipleri, ürettikleri üzümü kilo ile sattıkları için, verimi arttırmaya çalışmakta, şarap üreticileri ise üzümün kalitesine önem vermekte, ancak bunu kontrol edememektedir. Şaraplık üzüm yetiştiriciliğinin karlı olmadığı dönemlerde bağlar sökülerek, yerlerini mısır tarlaları ya da zeytinliklere bırakmaktadır. Bağların bir kısmı da halen floksera hastalığı etkisi altındadır.

Üretilen şaraplara da bazı ihlaller yapılmaktadır. Şarapları korumak amacı ile gereğinden fazla miktarda potasyum sorbat katılmaktadır. Maksimum 1000 ppm düzeyinde kullanılması gereken potasyum sorbat fazla kullanılınca insanlarda ishal nedeni olmaktadır. Aşırı kükürtdioksit kullanımı, şarabın aromasını bozmakta, baş ağrısına neden olmaktadır. Şaraplara kırmızı boya katılması, meşe tadı veren katkıların kullanılması, hatta beyaz şarapların kırmızıya dönüştürülüp satılması gibi aklı başında hiç bir üreticinin yapmayacağı davranışlar söylenti olarak ortalıkta dolaşmaktadır (Kılıç, 2002).

Sektörde yer alan firmaların bir çoğu mevsimlik işçi çalıştırmaktadır. Üretici firmaların küçük yerleşim birimlerinde olması, uzman işgücünün bulunması ve istihdam edilmesini zorlaştırmaktadır.

Bağcıların bilgi yetersizliği nedeniyle, bağlardaki üzümün asit ve şeker derecesi yeterli seviyeye ulaşmadan üzümün toplanması ve satılması gündeme gelmektedir. İyi kalite şarap üretimi için % 11.5 seviyesinde olması gereken şeker derecesi, bu nedenle yetersiz kalmakta ve üzümdeki şeker yeterli dereceye ulaşmadan hemen toplanmaktadır. Yetersiz şeker seviyesindeki üzüm ile yapılan şarap kalitesi bu nedenle düşük olmakta ve dayanma süresini azaltmaktadır.

Sektörde varolan firmalar genellikle babadan oğula geçen geleneksel bir yapıdadır. Bu firmalardan bazıları, daha profesyonel uygulamalar gerçekleştirmekle birlikte, firmaların birçoğu kendine özgü uygulamalara sahiptir. Bu nedenle, sektördeki bazı firmaların desteklediği kooperatifleşme hareketi gerçekleşememekte ve sektör bu küçük firmaların bağımsız uygulamalarıyla devam etmektedir. Sektörün bu yapıda küçük firmalardan oluşması ve bu firmaların finansal, teknolojik, yönetimsel vb yetersizlikleri sektörde olumsuz durumlar yaratmakta ve gelişimi engellemektedir.

Sektör için gerekli olan yan sanayi Türkiye’de olmayıp, dışarıya bağımlıdır. Bu da firmaların maliyetlerinin artmasına neden olmaktadır. Örneğin, şişeler sadece Şişecam’dan alınabilmekte veya yurt dışından ithal edilmektedir. Şişelerin ağzına takılan mantar için gerekli olan mantar ağacı Türkiye’de yetiştirilmediği için dışarıdan ithal edilmektedir. Mantar ağacı bütün sene boyunca nemli hava gereksinimi duyduğundan dolayı Turkiye’de yetiştirilememektedir. Yine, şişelerin ucuna geçirilen kapşon kağıdı da ithal edilmektedir.

Gittikçe artış eğilimi göstermesine rağmen şarap tüketimi henüz, rakı ve bira gibi diğer bazı alkollü içeceklere göre oldukça azdır. Bunun temel sebeplerinden biri de, tüketicilerin şarap ile ilgili bilgilerinin sınırlı olması ve tüketim alışkanlıklarıdır. Aynı zamanda restoran ve otellerde hizmet veren çalışanların da, şarabı yeterince iyi bilmediği ve müşterilerine önermekte yetersiz kaldıkları görülmektedir.