• Sonuç bulunamadı

Yunan Sitesi: Çatışma ve Birleşme

1.2. SİTE İLE TRAGEDYA İLİŞKİSİ

1.2.2. Yunan Sitesi: Çatışma ve Birleşme

Politika kelimesinin kendisinden türetildiği, “kent devlet” olarak da adlandırılan polis (site), Antik Yunan’ın en parlak döneminin toplumsal ve siyasal örgütlenme biçimidir. Her ne kadar polis kavramı yerine kent devlet kavramı kullanılsa da bu iki kavramı birbirine karıştırmamak gerekir. Çünkü “polis, tarihte görülen diğer kent devletlerinden, sosyo-ekonomik ve siyasal yapısı ve buna bağımlı olarak bağrında oluşan düşünce sistemleriyle de ayrılır” (Ağaoğulları, 2013: 12). Çünkü polis ya da site toplumsal ve siyasal koşulları, uygulamaları, davranış kalıplarını, düşünce yapılarını, belirleyerek siyasal toplum modellerinden çok daha kapsayıcı bir özellik gösterir.

Tarihsel olarak sitenin oluşmasında etkili olan en önemli faktör, ticaretle uğraşan tüccar sınıfın aristokratik yönetimi devirmesi olarak gösterilebilir. Thomson’a bu durumu şöyle ifade eder: “Eski Yunanistan’ın demokratik devrimiyle (eski Yunan’dan başka yerde olmamıştır bu) devlet gücünün toprak sahibi aristokrasiden yeni tüccar sınıfına geçişini kastediyoruz” (Thomson, 1997: 231). Dolayısıyla site sınıflar arasındaki mücadele sonucu oluşmuş siyasal bir örgütlenme biçimidir. Miken krallığının

29

yıkılmasından sonra başlayan süreçte -ki bazı tarihçiler bu süreci karanlık çağlar olarak da adlandırır- farklı toplumsal gruplar ya da sınıflar arasındaki mücadele önce toprağa bağlı aristokrasinin ya da oligarşinin sonra kısa bir süreliğine tiranlığın ve bu sürecin sonunda demokrasinin ortaya çıkmasına yol açmıştır.

Vernant’a göre Miken uygarlığının Dor istilasıyla yıkılmasıyla birlikte, Yunan dünyasında bir egemenlik bunalımı görülür. Farklı yönetim biçimlerinin ortaya çıkması bu egemenlik bunalımın bir sonucudur. Miken uygarlığı, toplumsal örgütlenmenin başında anax sıfatını taşıyan bir kralın bulunduğu, krallık erkinin askeri, ekonomik, dini olmak üzere toplumun bütün alanlarını yönettiği ve kontrol ettiği bir saray sistemidir. Bu saray sisteminde toplumun bütün katmanlarının, saraya bağlı teknik bir ekip tarafından sıkı bir şekilde denetlendiği görülür. “Saray örgütü yönetici, personeliyle, muhasebe teknik adamlarıyla, denetim adamlarıyla ve sosyal, ekonomik yaşamı sıkı sıkıya kurala bağlamasıyla, yapay bir nitelik taşır. Tüm sistem, yazı ve arşiv tutma üzerine kuruludur” (Vernant, 2013: 35).

Anax terimi, kralın krallığın sınırlarında bulunan herkes ve her şey üzerinde her an denetimde bulunabileceğine işaret eden, bu bakımdan kralın egemenlik yetkisini gösteren bir kavram olarak kullanılır. Buna karşılık “basileus” terimi, ise kırsal alanda hiyerarşik yapıyı ve tarım işlerini düzene koyan kişiler için kullanılır: “Tam olarak kendi sarayında kral değil, ama kırsal alanın sahibi, anax’ın bağımlı kişisi basit bir efendi” (Vernant, 2013: 33). Anax’ın en önemli özelliği, birbirine karşıt olan toplumsal grupları ve öğeleri birleştirerek, bu öğeler arasında ortaya çıkabilecek bir çatışmayı engellemesidir. Çünkü toplum içinde birbirine karşıt olan insan etkinlikleri, toplumsal öbekler her şeyin kendisine bağlı olduğu anax sıfatını taşıyan kralın kişiliğinde birleşmiş ve bütünleşmiştir.

Miken uygarlığının yıkılmasıyla bütün bir saray sistemi çöker ve bununla birlikte anax terimi de ortadan kalkar. Dolayısıyla bu söz konusu durum, kralın kişiliğinde birleşen karşıt toplumsal işlevler, rakip gruplar, ayrıcalıklı toplumsal sınıflardan yeni bir

30

düzenin nasıl kurulacağı sorusuna sebep olur. Bu, aynı zamanda Vernant’ın işaret ettiği egemenlik bunalımına da yol açar.

Yunan dünyası, Miken uygarlığı yıkıldıktan sonra ortaya çıkan soylular ile köylü toplulukları ve karşıt toplumsal öğeler arsındaki mücadeleler sürecinde daha önce krallığın yetkisinde olan iktidarın, yönetimin, yazının ve kültüre ait birçok öğenin giderek kamusallaştığı ve bununla bir dönüşüme girdiği bir sürece tanıklık eder. Bu süreçte anax teriminin ortadan kalkması, basileus teriminin ön plana çıkmasına ve buna bağlı olarak toprağa bağlı aristokratların toplumsal basamakların en üstüne yerleşmesine yol açar. Krallığa ait değerler önce krallığın yerini alan soylular tarafından sonra diğer toplum tabakaları tarafından kullanılır.

“Çatışma gücü-birleşme gücü, yani Eris-Philia: Karşıt ve tümleyici bu iki tanrısal antite, eski krallıkların yerini alan soylular dünyasında toplumsal yaşamın iki kutbunu belirler. Mücadele, yarışma ve rekabet değerlerinin teşvik edilmesi, bir ve aynı topluma bağlılık duygusunu, toplumsal birlik ve bir olma duygusunu birleştirir. Soylular gene’sini canlandıran agon anlayışı, her alanda kendini gösterir. Önce savaşta … Daha sonra din düzeyinde … Son olarak “ön hak”kın tüm alanları, aileler arasındaki ilişkileri yönetir, kendi başına bir agon’u oluşturur: Grupların karşı karşıya geldiği kodlanmış ve düzenlenmiş bir kavgadır bu; oyunlar sırasında atletleri birbiriyle çarpıştıran sınava benzer bir güç sınavı, gene’ler arasında vardır. Sonra politika agon biçimini alır: Söz yarışmaları, tartışma yeri agora olan kanıtlamalar mücadelesi, kamu meydanı ve bir pazar yeri olmadan önce, toplantı yeridir. Sözleriyle çarpışanlar, söylevleriyle karşı karşıya geliyorlar ve basamaklı bir toplum içinde, eşitler grubunu oluşturuyorlar” (Vernant, 2013: 45).

Çatışma gücü Eris, suç işleyeni cezalandıran özellikle de cinayeti işleyenin peşine takılan, öç tanrıçaları anlamına gelen “kimi zaman bir, kimi zaman çok kimi zaman da üç olarak gösterilen” Erinys’lerden gelir (Erhat, 2001: 104). Birleşme gücü olarak tanımlanan Philia ile Eris arasında sürekli bir mücadele vardır. Site yaşamını bu çatışma ve birleşme gücü arasındaki denge belirler. Eris rakip grupların ya da sınıfların çatışmasına yol açarken; philia insanları birbirlerine yakınlaştırıp sitenin birliğini sağlar. Başka bir ifadeyle Eris’le çatışan gruplar, Philia ile birleşirler. Site yaşamında ve Antik Yunan düşüncesinde çatışma, rekabet ve mücadelenin bu kadar önemli bir yer

31

tutmasının nedeni ise, çatışma gücünün sitede birlik duygusunu, harmoniyi uyandıracak güce sahip olduğunu düşünmeleriyle ilgilidir (Arıcı, 2008: 71-72). Toplumsal alanda rakip gruplar arasında yaşanan çatışma ve birleşme Anaksimandros ve Herakleitos’un kozmolojik söylemini de belirler.