• Sonuç bulunamadı

129ki yine Arapça bir bölümden sonra tercüme “Hak sübhanehu ve

ta‘ala kemal-i kudretinden Adem a.s.’ı qalk idüp yir yüzine qali- fe kıldı bin yıl ‘ömr sürüp…” şeklindeki bir cümle başlamaktadır. Eserin sonu eksiktir.

1.6.1.11. Ahmed b. Halîl –Manisa Müftüsü–,

Tercüme-i Nasîhatu’l-Mülûk

Ulaşılabilen nüshası Manisa İl Halk Kütüphanesi 598268 numa- rada bulunan ve “hamd-ı na-ma‘dud ve dürud-ı na-mahdud ol

aferinende-i zemin ü zaman ve ol qalık-ı ins ü can haΩretine olsun ki…” şeklindeki bir hamdele cümlesiyle başlayan bu tercümede,

mütercim bu hamdele ve salvele bölümünden sonra ismini zikre- dip kaynak metnin tercüme serüveni ve sebeb-i tercüme hakkında şu bilgileri vermektedir:

bu ‘abd-ı kalilü’l-biΩa‘a … Seyyid Ahmed b. Qalil el-müfti bi-Mağni- sa … hüccetü’l-İslam İmam Gazzali … haΩretleri lisan-ı Farisi üzre al-i Selçukdan Muhammed Şah içün Nasihatü’l-Müluk nam bir nasihat- name te’lif idüp ‘Irak u ‘Acemde bir müddet şöhret bulup niçe zaman müluk u sa’ir-i nas anun nasayih-i müfide ve meva‘iz-i ke™iresiyle inti- fa‘ iderler iken nef‘i daqi ziyade olsun diyü Ebü’l-Berekat el-Mübarek el-mülakkab bi-Şerefüddin b. Ebi’l-Fethün ‘ammisi Safiyüddin ‘Arabi lisan üzre tercüme idüp diyar-ı ‘Araba vü Ruma ol derece şöhret vir- miş ki Farisi lisan üzre te’lif olunan asıl nüsqayı diyar-ı Rumda görmiş kimseye tesadüf idemedim ve çok teftiş eyledüm bı fakire daqi rü’yet mukadder olmadı ‘Arabiye mütercem olan nüsqayı mücala‘a idüp derunında münderic olan fera’id ü feva’idi fi’l-cümle fehm olunduk- ça ek™er-i evkatda temenni ider idüm bu nüsqayı daqi lisan-ı Türki- ye tercüme olunsa diyar-ı Rumda nef‘i ‘am ve edna biΩa‘ası olan daqi fehm-i maksud u meram iderdi diyü da’ima qacır-ı fakiraneme qucur itdükçe ‘acaba bir tercümesi var mı diyü çok tetebbu‘ eyledüm bula- madum sonra esami-i kütübde göremedüm gerek ‘Arabi vü gerek Tür- kiye tercüme olmışdur diyü lakin bulmak ve görmek müyesser olmadı diger Tercüme-i Nasihatü’l-Müluk nam kitab gördüm mekur kitabun tercümesi degül bina’en ‘aleyh şey’-i vahidün müte‘addid tercümesi olmak feva’id-i müte‘addideyi mutaΩammın olur qülyasıyla her ne ka- dar tercümeye iktidarum vafi degül ise daqi bu qususda lucf-ı FeyyaΩ bu ‘abd-ı ahkere kafi olur zannıyla tercümeye şüru‘ olunup mahΩ-ı el- caf-ı rahmani ve ‘inayet-i Samedani ile tekmili müyesser olmışdur bi- 68 Her bir sayfasında 23 satırın bulunduğu 98 yapraktan oluşan bu nüsha 3

Zilhicce 1251/21 Mart 1836 tarihinde Abdurrahmân Muhyiddîn el-Erzin- cânî tarafından istinsah edilmiştir.

Dîvân 2011/2

130

hamdillah ve lucfihi tercüme qususında ‘ibarat-ı ‘Arabiyyenün ‘aynını tascir iltizam olunmayup nakl-ı medlul ile iktifa olundu ba-qusus bab-ı ehadi™-i şerifede varid olan tehdide bina’en ikr olunan ehadi™-i şeri- felerün ek™erisinün metn-i şerifi kıra’atde lisanı qacadan masun olsun diyü tahrir olmayup nakl bi’l-ma‘na tecviz olunduguna bina’en ma‘na- yı münifini beyan ile iktifa olunup nadiren metn-i hadi™-i şerif bi-‘ay- nihi tahrir olup mefhumı sonra beyan olmışdur kealik ayat-ı celile-i Kur’aniyyenün tevatüre mebni oldıgından edna tefekkür ile der-qacır olur diyü nazm-ı Kur’andan ek™erisi tahrir olunmayıp ma‘na-yı şerifi ve medlul-ı münifi takrir ü tahrir olmışdur bundan sonra tercümeden qaric bir şey’ün ‘ilavesi iltizam olmayup nadiren layıha vü saniha ta‘biri ile ba‘Ωı hikaye derc ü tahrir olundı ve iltizam-ı sec‘ ve ıscılahat-ı mün- şiyat daqi cayy olup cümlenün fehm idecegi ta‘bir-i celi ile iradı ifade olunup eshel vechile istifade olundukça bu fakir-i ke™irü’t-taksiri qayr ile yad itmeleri mütemenna vü müstercadur bu kitab-ı menafi‘-me’ab vülat ü kuΩat-ı evandan ehl-i insaf-ı bi-i‘tisaf olanlara ek™er-i evkatda mücala‘ası ehem-i mühimmatdan oldıgı gün gibi ‘ayan ve müstagnı ‘ani’l-beyandur…

Kendisini Manisa müftüsü olarak tanıtan mütercim hakkında temel biyografik kaynaklarda maalesef ki herhangi bir bilgiye rast- lanılmamıştır. Tercümesinin öyküsü ve tercümesinde uyguladığı strateji hakkında ayrıntılı bilgi vermesine karşın yaşadığı döneme veya tercümesini kaleme aldığı tarihe yönelik bir ipucu vermeyen Ahmed b. Halîl, öncelikle Gazzâlî’nin NM’sinin önemine değinip Irak ve Acem’de meşhur olduktan sonra Şerefüddîn b. Ebi’l-Feth lakaplı Ebü’l-Berekat el-Mübarek’in amcası Safiyüddin tarafın- dan Farsçadan Arapçaya tercüme edildiğini söyler. Bu tercümenin her tarafta meşhur olup Farsça asıllı nüshasının unutulduğunu ve diyâr-ı Rûm’da bunu gören birine rastlayamadığını söyleyen mü- tercim kendisinin de tüm aramalarına karşın bu asıl nüshaya ula- şamadığını ifade eder. Nihayet eseri Arapça nüshasından hareketle inceleyip kıymetini anlayan mütercim, uzun süre eseri Türkçeye tercüme etmeyi düşünürken, daha evvel yapılmış bir tercümesi var mı diye araştırmalar yaptığını ve bu meyanda esâmî-i kütübe baktığını ancak bir sonuca ulaşamadığını, Tercüme-i Nasîhatü’l-

Mülûk adlı bir eserle karşılaşmasına karşın tercümeyi incelediğin-

de eserin Gazzâlî’ye ait olmadığını fark ettiğini ifade eder. Nihayet “bir şeyin birkaç tercümesinin olmasında fayda olur” düşüncesiyle hareket eden mütercim Allah’ın yardımına sığınarak tercümeye başlayıp tamamladığını ifade eder. Yaptığı tercümenin sebebini bu şekilde anlatan Ahmed b. Halîl; tercümesinde kaynak metnin lafzı- na yer vermediği gibi, bu metinde yer alan hadis ve Kur’ân ayetleri-

Dîvân 2011/2

131