• Sonuç bulunamadı

2000 yılı, ihracat açısından zor bir yıl olmuştur. Bu yılda başta ham petrol olmak üzere enerji fiyatlarındaki yükselme ithalatın hızlanmasına neden olmuştur.

Bu dönemde uygulanan Ekonomik İstikrar Programının ilk yılında, enflasyon hedefine paralel olarak yürütülmekte olan “Yönlendirilmiş Sabit Kur” politikasında, gerçekleşen enflasyonun, önceden belirlenen kur artış oranından yüksek olmasına neden olmuş, ihracatın neredeyse yarısından fazlasının gerçekleştiği Avrupa Birliği ülkelerinin Euro’ya karşı Türk Lirası’nın reel olarak değer kazanması iç talebin çok canlı olması, gıda ve tekstil gibi Avrupa pazarına yönelik dış talebin azalması ve tarım ürünleri ihracatının gerilemesi ihracat artışını yavaşlatmıştır (Yıllık Rapor-2000:14-24).

Bu gelişmelerin sonucunda 2000 yılında ihracat azalmıştır. Bu yılda enflasyonda görülen katılığın istenilen ölçüde kırılamaması ve uygulanan kur politikası sonucunda TL’nin aşırı bir şekilde değerlenmesi ithal ürünlerin göreceli olarak ucuzlamasına yol açmış, bu dönemde yatırım teşvikleri ara ve yatırım malı ithalatını arttırmış ve ithalatta önemli miktarda artış yaşanmıştır.

2000 yılı Kasım ve 2001 yılı Şubat aylarında yaşanan mali krizlerin ardından

“Güçlü Ekonomiye Geçiş” programı uygulanmıştır. Programın temel amaçları; mali piyasada belirsizliğin azalması, faiz oranları ve döviz kurlarında istikrarın

sağlanması, iktisadi etkinlik sağlanarak yapısal reformların gerçekleştirilmesidir.

2000 yılı Kasım ayında yaşanan krizden sonra artan faiz oranları ve belirsizlik ortamı iç talebin ve üretimin düşmesine neden olmuştur. 2001 yılı Şubat ayı sonunda yaşanan ikinci kriz sonrası dalgalı kur rejimine geçilmesiyle birlikte bu eğilim artarak devam etmiştir. Bu dönemde faiz oranlarının artması ve TL’nin değer kaybı gibi gelişmeler dış ticaret üzerinde olumlu etkide bulunmuş, ihracat artmış ithalat ise hızlı bir şekilde daralmıştır (Yıllık Rapor, 2002:13-14).

2002 yılı başında ekonomik program 2002-2004 yıllarını kapsayacak şekilde revize edilmiştir. Ekonominin krizlere karşı dayanıklılığının arttırılması ve olası krizlere karşı kırılganlığının azaltılması temel ilkeler olarak benimsenmiştir. 2002 yılı içinde iç talep yetersizliği nedeniyle firmaların üretimlerini dış pazarlara

yönlendirmeleri ihracatın artmasına neden olmuştur. İhracattaki artış hammadde stoklarının yenilenmesi, ara malı ithalatını hızlandırmıştır. Üretimde görülen yüksek oranlı büyüme nedeniyle ithalat ihracata göre daha fazla artmış, dış ticaret açığı büyümüştür. 2003 yılında dolar-euro çapraz kurunda dolar aleyhinde bir değişme meydana gelmiştir. Cari işlemler dengesi üzerinde kurların bir miktar olumsuz sonuçları görülse de, turizm ve ihracat gelirlerinde 2003 yılında yüksek artış yaşanması ile cari işlemler açığı, ekonomik dengeler için tehlikeli olmayan bir seviyede gerçekleşmiştir (Ekonomik görünüm:www.foreigntrade.gov.tr).

Türkiye’nin dış piyasada rekabet gücü korunmuştur. Rekabet gücünün korunmasında en önemli etkenlerden biri işçi ücretlerinde görülen reel düşüş olmuştur. 2003 yılı değerlendirildiğinde hem ihracat hem de ithalat artmıştır. Bu artış eğilimi 2004 yılında devam etmiştir. 2005 yılı sonrasında uluslararası

piyasalarda başta enerji olmak üzere temel mal fiyatlarının yükselmesi, ekonomide canlanma, rekabet gücünde zayıflama ve uluslararası likidite bolluğunun

finansman imkânını arttırması ve 2007 yılı sonunda yaşanan küresel finansal kriz 2005-2010 yılları arasında cari açığın artmasına yol açtı

Tablo 11.13: 2000-2010 Yılları Arasında Dış Ticaret Değerleri

Dış Ticaret İhracatın

İthalatı

Dış Ticaret

İhracat İthalat Dengesi Karşılama Hacmi

Yıllar (Milyar $) (Milyar $) (Milyar $) Oranı (%) (Milyar $)

2000 27 774 906 54 502 821 -26 727 914 51 82 277 727

2001 31 334 216 41 399 083 -10 064 867 75,7 72 733 299

2002 36 059 089 51 553 797 -15 494 708 69,9 87 612 886

2003 47 252 836 69 339 692 -22 086 856 68,1 116 592 528

2004 63 167 153 97 539 766 -34 372 613 64,8 160 706 919

2005 73 476 408 116 774 151 -43 297 743 62,9 190 250 559

2006 85 534 676 139 576 174 -54 041 498 61,3 225 110 850

2007 107 271 750 170 062 715 -62 790 965 63,1 277 334 464

2008 132 027 196 201 963 574 -69 936 378 65,4 333 990 770

2009 102 142 613 140 928 421 -38 785 809 72,5 243 071 034

2010 113 883 219 185 544 332 -71.661.113 61,4 299 427 551

2000-2010 yılları arasında ihracat ve ithalat değerlerinde ciddi artışlar

görülmüştür. 2000 yılında 27,7 milyar $ olan ihracat 2008 yılında en yüksek seviye

2000-2010 yılları arasında ihracat ve ithalat değerlerinde

ciddi artışlar görülmüştür.

ye ulaşmış, 2010 yılında ise 113,8 milyar $’a yükselmiştir. Aynı dönemde ithalat değerleri 2000 yılında 54,5 milyar $ iken 2010 yılında 185,5 milyar $’a yükselmiştir.

İthalat, ihracata göre daha yüksek oranda atış göstermiştir. İhracatın ithalatı karşılama oranı ise 2000 yılında % 51,1 iken 2010 yılında % 65,4’e yükselmiştir. Dış ticaret hacmi ihracat ve ithalattaki artışa bağlı olarak 3 kattan fazla artış

göstermiştir.

Tablo 11.14: Ana Sektörlere Göre İhracat (1997-2003) (Milyon $) (www.dpt.gov.tr(05,08,2011), TURKSTAT.)

TOPLAM TOPLAM TOPLAM

İÇİNDEKİ İÇİNDEKİ İÇİNDEKİ

YILLAR TARIM % PAYI MADENCİ LİK

% PAYI SANAYİ % PAYI TOPLAM

2000 1.659 6 400 1,4 25.518 91,9 27.775

2001 1.976 6,3 349 1,1 28.826 92 31.334

2002 1.754 4,9 387 1,1 33.702 93,5 36.059

2003 2.121 4,5 469 1 44.378 93,9 47.253

2004 2.542 4 649 1 59.579 94,3 63.167

2005 3.329 4,5 810 1,1 68.813 93,7 73.476

2006 3.481 4,1 1.146 1,3 80.246 93,8 85.535

2007 3.725 3,5 1.661 1,5 101.082 94,2 107.272

2008 3.937 3 2.155 1,6 125.188 94,8 132.027

2009 4.347 4,3 1.683 1,6 95.449 93,4 102.143

2010 4.940 4,3 2.677 2,3 105.564 92,6 113.976

Tablodan da görüldüğü gibi tarım ürünlerinin toplam ihracat içindeki payı giderek azalan bir seyir göstermiştir. 2000 yılında tarımın toplam ihracat içindeki payı % 6 iken 2010 yılında ise % 4,3’e gerilemiştir.

Madencilik ürünleri ise 2000 yılında % 1,4 iken 2010 yılında % 2,3 ile son 10 yılın en yüksek seviyesine yükselmiştir. Sanayi ürünlerinin payı 2000 yılında

% 91,9 iken 2004, 2007 ve 2008 yıllarında en yüksek seviyeye ulaşmış, 2010 yılında ise bu pay % 92,6 olarak gerçekleşmiştir. Türkiye’nin 2000 sonrası ihracatında sektörel bazda tarımın payı giderek azalırken, madenciliğin ve sanayi ürünlerinin payı ise giderek artış göstermiştir.

Tablo 11.15: İthalatın Mal Gruplarına Göre Dağılımı YATIRIM MALLARI

ARA MALLARI

TÜKETİM MALLARI YILLAR Milyar $ pay(%) Milyar $ pay(%) Milyar $ pay(%)

2000 11.365 20,9 36.010 66,1 6.928 12,7

2001 6.940 16,8 30.301 73,2 3.813 9,2

2002 8.400 16,3 37.656 73 4.898 9,5

2003 11.326 16,3 49.735 71,7 7.813 11,3

2004 17.397 17,8 67.549 69,3 12.100 12,4 2005 20.363 17,4 81.868 70,1 13.975 12 2006 23.348 16,7 99.605 71,4 16.116 11,5 2007 27.054 15,9 123.640 72,7 18.694 11 2008 28.021 13,9 151.747 75,1 21.489 10,6 2009 21.463 15,2 99.510 70,6 19.290 13,7 2010 28.818 15,5 131.436 70,8 24.735 13,3

Türkiye’nin ithalatının 2000 sonrası mal grupları bazında önemli oranda arttığı görülmektedir. Yatırım malları ithalatının toplam ithalat içindeki payı 2000 yılında

% 20,9 iken 2010 yılında ise bu oran % 15,5 seviyelerine gerilemiştir. Ara malları ithalatı ise artış göstermiş, ara malları ithalatının toplam ithalat içindeki payı 2000 yılındaki payı % 66,1 iken 2008 yılında % 75,1 ile en yüksek seviyeye ulaşmış, 2010 yılında ise % 70,8 olmuştur. Tüketim mallarının 2000 yılında toplam ithalat içindeki payı % 12,7 iken, giderek artan bir trend göstermiş, 2010 yılında ise % 13,3 ile en yüksek seviyeye yükselmiştir.

Öz et

•Dünya ekonomisinde korumacı politikalar 1980’li yılların başında terk edilerek küreselleşme eğilimlerinin etkisiyle ülkeler dışa açık ekonomi politikaları izlenmeye başladılar. Türkiye’de küreselleşmenin etkisiyle bu dönüşüme ayak uydurarak dışa açık ekonomik model uygulamak için 24 Ocak 1980 yılında bir dizi ekonomik kararlar almıştır. Bu kararların uygulamaya başlamasıyla ithal ikameci

sanayileşme politikası yerine dışa dönük sanayileşme stratejisi izlenmiş; sabit kur rejimi yerine esnek kur uygulamasına gidilerek döviz fiyatlarının piyasada arz ve talebe göre belirlenmesi sağlanmıştır. Dengeli para ve döviz kuru politikası uygulanarak enflasyonu kontrol altında tutmak için talebi düşürücü politikalar uygulamaya sokulmuş, yine bu dönemde faizlerin serbest bırakılmasıyla mevduat ve kredi faizlerinde artışlar yaşanmış ve sabit sermaye yatırımları artan yüksek faiz karşısında önemli oranda azalma göstermiştir. Diğer taraftan dış ticaret rejiminin serbestleştirilmesi ve dış ticaret önünde engellerin büyük ölçüde kaldırılmasıyla birlikte dış ticaret açıkları daha da artmıştır. 1984 yılından itibaren döviz alım satımının serbestleştirilmesi sonucu konvertibl paraların ülke parasının yerini almasına ve yatırım aracı olarak kullanılmasına neden olmuştur. 1990’lı yıllarda da yüksek enflasyon ve tüketici fiyat artışları devam etmiş; bu dönemde cari ve sermaye hareketleri ile ilgili işlemler önemli ölçüde serbestleştirilmiştir. Diğer yandan kambiyo rejiminde serbestleştirme politikaları sonucu sermaye girişleri ve döviz rezervlerinin artması sağlanarak dış borç ödemelerinin belli ölçüde kolaylaştırılması sağlanmaya çalışılmıştır. 1993 yılından itibaren yaşanan aşırı talep artışı ve hızlanan enflasyon, tasarruf oranını iyice düşürmüştür. Ülkeye sıcak para girişini yavaşlatmak ve döviz fiyatlarını yükseltmek için faiz oranları

düşürülmesi sağlanmaya çalışılmıştır. Devletin iç borçlanma yerine dış borçlanmayı tercih etmesi piyasada TL bolluğu yaşanmasına neden olmuş, Merkez Bankasının TL/döviz dengesini sağlamada geç kalması TL’ye olan güvenin azalmasına ve ülkede birbirini takip eden 3 devalüasyonun yaşanmasına sebep olmuştur. 5 Nisan 1994’te Ekonomik İstikrar Kararlarının alınması sonucunda döviz fiyatlarında yükselişi durdurmak ve mali piyasalarda istikrarı sağlamak amacıyla faiz oranları yükseltilmiş; fiyat istikrarı sağlamak için de kamu mallarının fiyatlarında ayarlamaya gidilmiştir. Kamu bütçe dengesini sağlamak için bir dizi tedbirlerin alınması yanında ödemeler bilançosu açıklarını da azaltmak için gerçekçi kur politikası uygulamasına gidilmiştir. Alınan istikrar tedbirlerine rağmen tasarruf açığı devam etmiş; dış ticaret açığı büyürken dış finansmana ihtiyaç daha da artmış ve 1999 yılı sonunda kriz belirtilerinin ortaya çıkmasıyla IMF ile tekrar görüşmelere başlanmak zorunda kalınmıştır. Sonuçta, Kasım 2000 likidite ve Şubat 2001 finansal kriz yaşanmasıyla bu krizlerin sonucunda ekonomiyi yeniden düzenlemek amacıyla istikrar politikası uygulamasına gidilmiştir. Enflasyonu denetim altına almak ve makroekonomik dengeyi sağlamak için Merkez Bankası bağımsız olarak istikrarlı para politikası uygulamasına gitmiştir. Uygulanan istikrar politikalarının olumlu sonuç vermesiyle enflasyonla birlikte nominal ve reel faizde de düşüşler yaşanmış, bu durum başta reel piyasa olmak üzere finansal piyasaları da olumlu şekilde etkilemiştir. 2000-2007 yılları arasında ekonomide yüksek oranda büyüme sağlanmıştır. 2007 yılının ortalarından itibaren etkisini yoğun bir şekilde hissettiren küresel finansal kriz ekonomiyi durgunlaştırarak üretimin ve ekonominin büyüme hızının düşmesine yol açmıştır. Küresel finansal krizin etkilerini azaltmak için vergi indirimi uygulaması gibi genişletici maliye politikası uygulaması yanında, Merkez Bankası piyasayı rahatlatmak için para politikası araçlarını kullanarak genişletici para politikası uygulamasına gitmiştir. Bu uygulamalar sonucu üretimin daralması ve büyüme oranının negatif olması gibi krizin olumsuz etkileri sadece 2009 yılında görülmüş, 2010 yılından itibaren de üretimde ve büyüme oranında pozitif artışlar sağlanmıştır.

Değerlendirme sorularını sistemde ilgili ünite başlığı altında yer alan “bölüm sonu testi”

bölümünde etkileşimli olarak

cevaplayabilirsiniz.

Benzer Belgeler