• Sonuç bulunamadı

Öz yeterliliğin bireyler üzerinde çeşitli etkileri bulunmaktadır. Bu etkilere aşağıda değinilmektedir.

 Bilişsel etki,

 Güdülemeye (motivasyon) etkisi,  Stres ve kaygıya etkisi,

 Seçim sürecine etkisidir.

2.3.1 Bilişsel Etki

Biliş, dış uyarıların algılanması ve özümsenmesi işlemi olarak tanımlanmaktadır (Uçak ve

Güzeldere, 2006, s. 9). Bir kişinin kendisine, davranışına ve çevresindekilere ilişkin bildikleri şeyler olarak tanımlanan biliş, kelime anlamı olarak algılanan bilginin içsel sistemde nasıl işlediği ve bilginin birey tarafından kaydedilme şekliyle ilgilidir. Sosyal biliş, enformasyonların alınması, hatırlanması gibi bilgi işlem süreçlerini etkileyen faktörler bütününü ifade etmektedir (Tomak, 2011, s. 84).

Birçok eylemin ilk adımı düşüncedir. İnsanların kendi öz yeterlilikle ilgili düşünceleri ve inançları, yaptıkları eylemleri şekillendirir. Yüksek öz yeterlilik sahibi kişiler başarı yolunda ilerlerken, performansı olumlu yönde etkileyecek başarı senaryoları kurarlar. Kendi öz yeterliliğinden şüphe duyanlarsa başarısızlık senaryoları yaratıp performansın olumsuz yönde etkilenmesine neden olurlar. Kendinden şüphe duyma duygusuyla çatışırken başarmak zordur. Düşünmenin önemli bir fonksiyonu da insanlara, olayları tahmin etme ve hayatlarını etkileyen durumları kontrol etme yetisi kazandırmaktır. Bu tür beceriler etkili bir bilişsel süreç gerektirir. Bilişsel süreçte öz yeterlik inancı çeşitli şekillerde meydana gelmektedir. Belli bir amaç içeren birçok insan davranışı önseziyi de kapsayan hedeflerle şekillenir. Kişisel amaçlar belirlenirken yetenekleri açısından kişinin öz değerlendirme yapması önemlidir. Algılanan öz yeterlilik ne kadar güçlü olursa, kişiler kendilerine o kadar büyük hedef koyarlar (Bandura, 1994, s. 73; Zulkosky, 2009, s. 96).

2.3.2 Güdülemeye (Motivasyon) Etkisi

Güdüleme, bireylerin beklentilerini, ihtiyaçlarını amaçlarını kapsayan bir kavramdır.

Güdülemenin yöneltme, motivasyon, isteklendirme, teşvik etme gibi anlamları vardır (Kadı ve Selçuk, 2012, s. 24). Güdüleme bir bireyi, bir takım etkilere maruz bırakarak, onun bu etkiler olmadan önce göstereceği davranıştan başka bir biçimde hareket etmesini sağlamayı

ifade etmektedir. İşgören güdülemesi, işgörenleri çalışmaya isteklendirme ve verimli çalıştıkları takdirde kişisel ihtiyaçlarını en iyi şekilde tatmin edeceklerine inandırma sürecidir. İşgören güdülemesi, örgütsel amaçlara ulaşmak için yüksek düzeyde çaba sarf etmeye istekli olmayı gerektirmektedir. Ayrıca işgören güdülemesi, işgörenlerin bireysel ve grup ihtiyaçlarının tatmin edilebilmesine arabuluculuk etmektedir (Cabar ve Serinkan, 2010, s. 58).

Öz yeterliliğe duyulan inanç kendini düzenlemede ve motivasyonda anahtar rolü oynar.

İnsanlar kendilerini motive ederler ve düşünce güçleriyle hareketlerini yönlendirirler. İnançlarını ne yapabildikleri konusunda şekillendirirler. Davranışlarının sonuçlarını tahmin ederler. Kendilerine belirli hedefler koyarlar ve bunları gerçekleştirmek için davranışlarını planlarlar. Kişilerin davranışları; olaylar sonucu elde ettikleri sonuçlar, performansları, öz yeterliliğe olan inançları ve düşünceleri doğrultusunda şekillenir. Kendine güven her zaman doğru sonuca ulaşmada en önemli noktadır. Bunun için de kişinin kendisini olumlu yönde motive etmesi ancak olumlu düşünmesine bağlıdır. Olumsuz düşünceler ve beklentiler olumsuz sonuçlar doğurur. Kişinin kendisini belli bir konuda yetersiz hissetmesi, sonucu da olumsuz etkiler, istenilen sonuca ulaşamaz (Bandura, 1995, s. 6-8; Bandura 1999, s. 48-49).

Farklı teorilerin üretildiği üç farklı bilişsel motive edici unsur bulunmaktadır. Bunlar nedensellik yükleme, sonuç beklentileri ve bilinen hedeflerdir. Öz yeterlik bunların her birini yönetmektedir. Öz yeterlilik, nedensellik yüklemeyi etkiler. Kendilerini oldukça yeterli gören kişiler hatalarını harekete geçirecek davranışlarda bulunmazlar, ama düşük öz yeterlilikteki kişiler başarısızlıklarının nedeni olarak yetersizliklerini gösterirler. Nedensellik yükleme motivasyonu, performansı ve etkili reaksiyonları, inançlar ve yeterlilik doğrultusunda etkiler. Yapılan davranışın ya da aktivitenin sonunda ortaya çıkacak durumun beklentisi içerisinde olmak da motivasyonu etkiler. Bu da yine öz yeterlik tarafından etkilenir. İnsanlar, öz yeterliliğine inanıyorsa sonuç olarak da beklentilerine inanırlar (Bandura, 1994, s. 75; Schwarzer ve Renner, 2000, s. 488).

Şekil 2.1 Yeterlilik Beklentileri ve Sonuç Beklentileri Arasındaki Farkın Temsili Şeması Kaynak: Bandura, 1977, s. 193. Birey Sonuç beklentileri Yeterlilik beklentileri Sonuç Davranış

Bandura (1977), bireylerin herhangi bir davranışı yapmasında ve istediği sonucu elde etmesinde iki temel beklenti olan yeterlilik beklentisi ve sonuç beklentisinden söz etmiştir. Şekil 2.1’de görüldüğü gibi bu iki temel beklenti birbirinden farklı yapılardır. Sonuç beklentisi, bireyin, kesin sonuçlara öncülük eden belirli davranışları tahmin etmesi olarak tanımlanmaktadır. Yeterlilik beklentisi ise, bireyin, kesin sonuçları üretmek için gerekli olan davranışların başarılı bir şekilde yürütülmesine olan inancı olarak tanımlanmaktadır. Sonuç ve yeterlilik beklentileri farklılaşmaktadır. Çünkü, bireyler kesin sonuçları üretecek belirli eylemlerin etkisine inanabilirler ancak onları uygulama konusunda ciddi şüpheye düşerlerse bilgi gibi gerekli olan aktiviteler bireylerin davranışlarını etkilemez (Bandura, 1977, s. 193).

2.3.3 Stress ve Kaygıya Etkisi

İnsanların zorluklarla mücadele etme kapasitesi, motivasyon düzeyleri kadar zor durumlarda yaşadıkları stres ve depresyon durumlarını da etkiler (Bandura, 1989, s. 1177). Öz yeterlilik, stresi kontrol altına alarak endişe oluşumunu etki altına almada merkezi rol oynar. Engelleri kontrol edebileceğine inanan kişiler rahatsız edici durumları engelleyebilirler. Fakat başaramayacağına inananlar endişe oluşumunu kontrol edemezler. Çevrelerinin tehlikeyle dolu olduğunu düşünürler ve nadiren olan durumları bile büyüterek endişelerini arttırırlar. Bu yetersizlik düşünceleriyle kendilerini strese sokarak yapabilirliklerini de olumsuz yönde etkilerler. Öz yeterlilik, endişe kontrolü gibi kaçınma davranışını da düzenler. Öz yeterlilik duygusu ne kadar yüksek olursa, insanların zorlu faaliyetlerde risk alması da o kadar artar (Bandura, 1994, s. 76).

Endişe oluşumu sadece mücadeleci öz yeterliliğinden etkilenmez aynı zamanda, rahatsız eden düşünceleri kontrol etmek için öz yeterlilikten de etkilenir. Düşünce sürecini kontrol altına alan öz yeterlik, düşünceyle oluşan stres ve depresyonu düzenleyen önemli bir faktördür. Stres oluşumunu ortaya çıkaran tamamen rahatsız edici düşünceler değildir, algılanan yetersizlik de stres oluşumunun ana kaynağıdır. Mücadeleci öz yeterliliği ve düşünce kontrolü yeterliliğinin her ikisi de endişeyi azaltarak endişeyle hareket etmeyi engeller (Bandura, 1995, s. 8-10).

Düşük öz yeterlik duygusu endişe kadar depresyon oluşumuna da neden olur. Bunu değişik şekillerde gösterebilir. Örneğin, yetersiz istek depresyon oluşumuna etki eder. Duruma istekli olup güdülenmedikleri sürece, başaramayacaklarını düşünürler. Bu da öz yeterlilik duygusunun azlığından kaynaklanır. Diğer bir yol ise, sosyal öz yeterliliğin düşük olmasıdır.

Sosyal olarak kendilerini yetersiz gören kişiler, kendilerine model olacak insanlarla sosyal ilişkiler içine girmek isterler (Bandura, 1999, s. 51-52; Bandura, 1994, s. 76).

Stres oluşumunda biyolojik sistemler de etki eder. Güçsüz bir öz yeterlilik duygusu otonomik reaksiyonları harekete geçirir. Kişinin bağışıklık sistemi stresin oluşumunda oldukça etkili olabilir. Zayıf bir bağışıklık sistemine sahipse karşılaştığı herhangi bir durumda bağışıklık sistemi reaksiyon gösterebilir ve sağlığında bozukluklar oluşur. Yetersiz öz yeterlilik duygusunun sağlığa bu şekilde olumsuz etkisi de olduğu varsayılmıştır. Bu yüzden engellerle karşılaşılan mücadele isteyen durumlarda kişilerin biyolojik olarak zayıf kalması ve üzerine bir de stresin eklenmesi bu kişilerin yaşamında sağlık açısından da problemler oluşturabilir. Stres bir hastalık halini alabilir ve öz yeterliliğin zayıf olmasıyla meydana çıkan bu stres, beraberinde depresyonu da getirerek kişinin sağlığına zarar verebilir (Bandura, 1994, s. 76).

2.3.4 Seçim Sürecine Etkisi

Öz yeterlik kişilerin hayatı boyunca yaptığı bütün seçimlere etki eder. Kişinin kendisini iyi motive etmesi sonucu yaptığı seçimlerde ve bu seçimlerin süreçlerinde öz yeterliğe olan inancı onun daha iyi bir sonuca ulaşmasını sağlar. Kariyer, iş seçiminde de yine öz yeterlik inancı ve kendine güven, gelecekte elde edeceği sonuçlar açısından oldukça önemlidir. Öz yeterlikten yoksun ya da kendine güvensiz kişiler, seçimlerinde kararsız olduklarından kötü sonuca ulaşmada ya da sonuca giden süreçlerde bu yoksunluktan kaynaklı olumsuz motivasyon yüzünden istenilen sonucu elde edememe durumu yaşayabilirler. Bunun tam aksine sürecin başından sonuna kadar her adımında kendini olumlu yönde motive eden ve yeterli olduğunu düşünen kişiler olumlu sonuçlar elde ederler. Yapılan seçimlerde öz yeterlilik etkisi oldukça büyüktür (Bandura, 1994, s. 77).

Benzer Belgeler