• Sonuç bulunamadı

2.3. Öz Yeterlik

2.3.2. Öz yeterlik inancının kaynağı

Sosyal bilişsel kurama göre, bireylerin öz yeterlik inançları kişisel üstünlük (mastery) yaşantıları, model alma (modeling), etkileyici sosyal iletişim (social persuasion) ve duygusal ve psikolojik yapı olmak üzere dört farklı yolla elde edilen bilgiler tarafından şekillenir ve kuvvetlendirilir (Bandura 1995).

Güçlü bir yeterlik inancı oluşturmanın en etkili yolu bireyin kendi başarı ve deneyimleridir. Başarıya ilişkin yaşantılar öz yeterlik inancının gelişmesi ve kuvvetlenmesine yol açarken, başarısızlık bu inancı zayıflatır. Tekrarlanan başarısızlıklar ise yetersizlik inancını pekiştirir. Ancak, eğer birey güçlü bir yeterlik inancı geliştirebilmişse, o zaman başarısızlık yaşantıları yeterlik algıları üzerinde fazla tahrip edici olmaz. Kazanılan yeterlik inancı daha sonra bir alandan diğerine aktarılır ve böylece genel bir yeterlik inancı oluşturulmuş olur (Bandura 1995).

oluşturmaya çalışırlar. Wood ve Bandura’ya (1989) göre, etkili ve yetenekli modeller davranışlarıyla gözleyenlere değişik durum ve koşullarda karşılaşılan engellerin üstesinden gelmek için kullanılabilecek stratejiler hakkında bilgi sağlayarak, onların yeterlik inançlarının gelişmesine katkıda bulunabilirler. Model alma gelişi güzel gerçekleşmez. Đnsanlar daha çok kendilerine, kendi yeterlik algılarını destekleyici kişileri model alırlar. Model alınan kişi ile model alanın yaşı, cinsiyeti, kapasitesi ve diğer kişisel özelliklerinin benzer olduğu durumlarda model alma daha etkili olmaktadır.

Etkileyici sosyal iletişim yeterlik inancının gelişmesine katkıda bulunabilecek bilgilerin kazanıldığı diğer bir yoldur. Kendi yetenek ve yeterlikleri hakkında diğer insanlardan aldıkları olumlu ya da olumsuz geribildirimler bireylerin öz yeterlik inançlarının zayıflamasına ya da güçlenmesine yol açar. Bilgi kaynağının dürüst, uzman ve çekici olarak algılandığı durumlarda, alınan geribildirimlerin yeterlik inancı üzerindeki etkisi daha güçlü olur (Öcel 2002).

Son olarak kişinin yeterliği hakkında bir karara varması sırasında duygusal ve psikolojik yapısı da önemli bir rol oynar. Bandura’ya (1995) göre kişinin pozitif ya da negatif mizaçlı olması onun, sahip olduğu fiziksel ve duygusal tepkilerini nasıl yorumlayacağını belirler. Kişinin göstereceği performans düzeyi, algıladığı yeterlik kapasitesine, görevin algılanan güçlüğüne ve o andaki fiziksel ve duygusal durumuna göre değişmektedir.

Bandura’ya (1989) göre, yeterlik inancı dört farklı işlem aracılığıyla harekete geçirilir. Bunlar; bilişsel işlemler, güdüsel işlemler, duyuşsal (affective) işlemler ve seçme işlemleridir.

2.3.2.1. Bilişsel işlemler

Birçok insan davranışı amaçlıdır ve önceden düşünülmüştür. Kişi neler yapabileceğine dair bir takım inançlar oluşturur ve bu inançları doğrultusunda da kendisini o hedefe ulaşma konusunda güdüler (Bandura 1995). Đnsanlar zaman zaman gerekli beceriye sahip oldukları halde kariyerleriyle ilgili olarak kendilerini sınırlarlar. Bunun nedeni ise çoğu zaman güvenliksizliktir. Güçlü bir yeterlik algısı olan bireyler kendilerine yüksek hedefler koyarlar ve bu hedeflere bağlanırlar (Bandura 1989). Yeterlik inancı kişinin performansına ilişkin senaryoları da etkiler. Düşük öz yeterlik inancına sahip olan bireyler performanslarıyla ilgili olarak olumsuz senaryolar oluştururken, yüksek öz

oluşturmaktadırlar (Feltz ve Landers 1983). 2.3.2.2. Güdüsel işlemler

Yeterlik inancı kişinin güdülenme düzeyi ile ilgili olarak temel bir öneme sahiptir. Đnsanlar davranışta bulunmadan önce neleri yapabileceklerine dair kararlar vererek, kendilerini bu kararlarını gerçekleştirmek üzere güdülerler. Kendilerine hedefler koyarlar ve bu hedeflere ulaşmak için planlar yaparak çabalarının düzeyini başarılarına göre ayarlarlar. Kişinin öz yeterlik inancı onun başarma beklentisi ve güdülenme düzeyini belirleyerek, onun zorluklar karşısında ne kadar çaba harcayacağına dair bilgi verir (Bandura 1995). Güçlü bir yeterlik inancı olan bireyler başarı çabalarında ısrarlı olurken, düşük yeterlik inancı olan bireyler ise zorluklar karşısında çabalarını azaltırlar ya da çaba harcamaktan vazgeçerler.

Alden (1986) sosyal geri bildirimin bağlamında yeterlik inancıyla çelişen bir geribildirimin daha çok dışsal etmenlere, yeterlik inancıyla tutarlı bir geri bildirimin ise daha çok içsel etmenlere yükleneceğine işaret etmektedir.

Bir başarısızlığın çaba ya da beceri eksikliğine yüklenmesinin güdülenme açısından önemli doğurguları vardır. Çaba değişebilir (unstable) bir etmen olarak algılandığı için, bu etmene yapılan yüklemeler yeteri kadar çaba harcandığı taktirde başarılı olunabileceği yolunda bir beklentinin oluşmasına yol açar. Beceri ise değişim göstermeyen (stable) bir etmendir. Bu etmene yapılan bir yükleme çözümsüzlüğü de beraberinde getirmekte ve dolayısıyla güdülenme düzeyinde bir düşmeye yol açmaktadır (Weinberg 1985).

2.3.2.3. Duygusal işlemler

Yeterlik inancı kişinin potansiyel tehlikeleri algılamasına ve onları zihninde yorumlama şeklini de etkilemektedir (Bandura 1995). Çevrenin kontrol edilemez tehlikelerle dolu olduğuna inanan kişiler, çevrelerini tehlikeli ve korkutucu algılarlar. Bu kişiler, kendi eksiklerine yoğunlaşırlar, olma olasılığı düşük olan tehlikeli durumları gözlerinde büyütürler. Aynı çevresel stres yaratıcı koşullarda, bu koşulları kontrol edebileceğine inanan bireyler sakin, soğukkanlı kalabilirken, kişisel kontrolleri dışında olduğunu düşünen bireyler ise soğukkanlılığını koruyamazlar (Öcel 2002).

Öz yeterlik inancının bireyin tehdit edici durum ve olaylar karşısında verdiği tepkileri etkilemesinin yanı sıra, anlık duygu durumlar da öz yeterlik algısını etkileyebilmektedir.

Kavanagh ve Bover (1995) tarafından yapılan bir araştırmada deneklerden geçmişteki bir başarısızlık deneyimini hatırlamaları istenmiştir. Deneklerde mutluluk koşulunda öz yeterliğe ilişkin duyguların attığı, buna karşı üzüntü koşulunda ise öz yeterliğe ilişkin duyguların azaldığını gösteren bulgular elde edilmiştir

2.3.2.4. Seçme işlemi

Kişinin sahip olduğu yeterlik algısı birçok şeyi belirlediği gibi kişinin uygun çevresel koşulları seçme davranışını da belirlemektedir. Đnsanlar kapasitelerini aştığını düşündükleri aktivitelerden ve çevrelerden kaçınırlar, buna karşın üstesinden gelebilecekleri aktiviteleri ise tercih ederler. Düşük yeterlik algısına sahip olan kişiler zor görevlerden kaçınırlar, daha az isteklidirler ve koyulan hedeflere bağlılıkları güçlü değildir. Zor bir görevle karşılaştıkları zaman kendi kişisel yetersizlikleri üzerine odaklanırlar, görevi nasıl başaracaklarını düşünmek yerine olumsuz sonuçlara konsantre olurlar. Olası zorluklarla karşılaştıkları zaman çabuk pes ederler, yeterlik algıları zayıftır. Herhangi bir başarısızlık yaşantısından sonra yeterlik duygularını kazanmaları çok zor olur. Kendilerine olan güvenlerini kaybetmeleri için çok fazla başarısızlık yaşamaları gerekmez, kolayca strese ve depresyona maruz kalırlar. Buna karşın güçlü yeterlik algısına sahip olan bireyler, birçok şekilde kendi yeteneklerini geliştirirler. Kendi kapasitelerine güvenirler, meydan okuyucu zor görevleri tehlike olarak algılayıp kaçmak yerine bu görevleri üstlenirler. Öz yeterlilik algısı yüksek olan kişiler kendilerine iddialı hedefler koyarlar ve bu hedeflere odaklanırlar. Zor bir görevle karşılaştıklarında çabalarını davam ettirme süreleri daha uzundur. Başarısızlık yaşantısından sonra yeterlik duygularını çabucak geri kazanırlar. Ayrıca başarısızlıklarını çabalarının eksikliğine ya da kazanılabilir bilgi ve beceri eksikliğine yüklerler (Bandura 1995).

Benzer Belgeler