• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM:

2.1. YENİDEN BİÇİMLENEN SİYASİ KİMLİK

1980’de yaşanan askeri darbenin ardından Türkiye’de siyasal dengeler ciddi biçimde alt üst olmuş ve bu süreç sağ düşüncenin önünü açmıştır. Sağın bir parçası olan muhafazakarlık, politik olarak belirli bir sistem dahilinde ele alınamasa da yükselişe geçmiştir54. 80 sonrasında solun tasfiyesi yolunda çeşitli girişimler hükümetler tarafından bir iç politika olarak uygulanmıştır. Bu anlamda YÖK yasasına dayanılarak sol görüşlü öğretim üyeleri ile Türk-İslam Sentezi’nin onayladığı fikirlere sahip öğretim üyelerinin yer değiştirilmesi çabası güdülmüştür. Diğer bir ifade ile sol görüşlü öğretim üyeleri yasaklarla öğretim üyeliğinden uzaklaştırılmış, yerine muhafazakâr dünya görüşüne sahip öğretim üyeleri alınmıştır.

1980’li yıllar sonrasında din ve dinsel kurumlar, örgün ve yaygın eğitim, kitle iletişim araçları ve lümpenleştirilen kültür sağ düşüncenin ideolojik üstünlüğünü etkinleştiren ve yaygınlaştıran araçlar olmuştur. Bu çerçevede din, tarih, coğrafya, edebiyat, inkılap tarihi gibi derslerin ağırlıklı konuma getirilmesi ve felsefe, mantık gibi konuların eğitim sisteminin dışına atılması gibi eğitim politikaları örnek gösterilebilir. Din ve ahlak programlarının Türk İslam Sentezi doğrultusunda şekillendirilmesi sağ düşüncenin ideolojik üstünlüğüne katkı sağlamıştır55

.

80 sonrasında politik alanda meydana gelen ideolojik boşluğun disiplinli ve otoriter bir toplum oluşturma adına Türk İslam Sentezi anlayışı ile doldurulmak istenmesi somut planda bu ideoloji taraftarlarının üniversiteler, Milli Eğitim Bakanlığı, TRT, Türk Tarih Kurumu gibi önemli kurumlarda istihdam edilmelerine sebep olmuştur. Türk İslam Sentezi taraftarlarının Cumhuriyet’le birlikte girişilen Batılılaşma hareketini bütünüyle onaylamayıp, bu politikaların Türk’lerde milli bir kimliğin oluşmasına engel olarak görmeleri, örneğin Devlet Planlama Teşkilatı tarafından 1983’te yayımlanan Milli Kültür Özel İhtisas Komisyonu

54

Ferruh Özder, 1980 Sonrasında Türkiye’de Muhafazakar Kimliğin Gelişimi ve Siyasal Partiler, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir, 2006, s.125.

55 Tevfik Çavdar, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1950-1995), İmge Kitabevi Yayınları, Ankara, 1996, s.331-

Raporu’nda yıkılan milli ve ahlaki değerlerin dinle yeniden güçlendirilebileceği savı gibi pratik sonuçlar doğurmuştur56

.

12 Eylül 1980 darbesi sonrasında gençlik kuşakları, 1968 ve 1978 kuşaklarının aksine, ekonomik değerlere önem veren ve ideolojik inançların artık bireyleri bir yere götüremeyeceği görüşünü paylaşan apolitize edilmiş bir jenerasyondur57. Gerçekten de 80 darbesini hazırlayan çatışmaların üniversite çevrelerinde daha fazla kendini göstermesi nedeniyle aileler de çocuklarını politikadan uzak durmaları konusunda özellikle tembihlemişlerdir. O dönemlerden sonra politik alanda gençlik arasında hakim olan görüş

“sağa sola bulaşma”’dan bireysel özgürlükler çerçevesinde gelişmiştir.

Defne Doğan (2009) makalesinde 70-80 ve 2000’li yılların gençliğini karşılaştırmıştır. Doğan’ın makalesindeki karşılaştırmayı tablolaştırırsak her iki gençlik kuşağı arasındaki fark daha net anlaşılacaktır. Kanaatimizce Doğan’ın sadece politik alanda tespitleri değil diğer alanlardaki tespitleri de yerindedir.

Tablo 2.1: 1970-80 Gençliği ile 2000’li Yılların Gençliği58

1970-80 Gençliği 2000’li Yılların Gençliği

Politik: Kendini bir siyasi gruba ait

hissetmek isterdi. Sağcı-solcu veya bu fraksiyonlardan birine bağlıydı. Politik görüşleri kimliğinin önemli bir parçasıydı. İnançlarını geliştirmek ve karşıt grubu alt etmek için çok okurdu.

Apolitik: Günümüz Türkiye'sinde gençler

kimliklerini politik görüşlerde bulmuyor. Takım tutma veya sevdiği müzik türü bile kişilik belirlemede daha etkili. Daha az okuyan bir gençlik var.

Kitlesel: Yaşamı kalabalık grupların ortak

hareketlerine bağlı olarak şekillenirdi. Kendine ait zamanı kullanmak bu kuşak için adeta lükstü.

Bireysel: Gençler kendini bireysel

özgürlükleri ile tanımlıyor. Kitlesel davranış ve hareketlerden kaçıyor. Orada kendini kısıtlanmış hissediyor. Kendisi olmaya önem veriyor. Ana-baba ve kurumsal ilişkide özgürlük istiyor.

Fedakâr: Dava uğruna bireysel çıkarları

ikinci plana atmak, sağda ve soldaki bütün hareketler için istenen ve teşvik edilen bir duyguydu. Birçok genç bu yüzden kendi

Faydacı: Günümüz gençliği için kendi

bireysel çıkarı ve hesabı daha önemli. Olaylara ve ilişkilere faydacı bir yaklaşımı var. Kolay ve bol para kazanmak onun için

56 Doğan Duman, Demokrasi Sürecinde Türkiye’de İslamcılık, Dokuz Eylül Yayınları, 2. Baskı, İzmir, 1999,

s.259-261.

57

Fazilet Ahu Özmen, Politik Bir Gençlik Kuşağı: Post 80 Alevi Gençliği, Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, Cilt: 3, No:1, 2011, s.11.

58 Defne Doğan, Apolitik Hayat Oh Ne Rahat!, http://archive.ismmmo.org.tr/docs/YASAM/22yasam/24-

kişisel yaşamında ağır kayıplara uğradı ve

zarar gördü. çok önemli bir kriter. Ancak bu konuda asgari enerji harcamaktan yana.

Aşk: Politik kavgaların gölgesinde ve

eşliğinde yaşanan şiddetli bir duyguydu. Bu yüzden evlenen, birleşen veya kavga edip ayrılan çok genç insan vardı. Ölümüne aşkların, sevdaların insanlarıydı onlar. Cinsellik mahcup ve tutuk bir duyguydu.

Aşk: Değişen ilişkiler kuşağının çocuğu...

Ömür boyu aşklar onlara göre değil. Değişik tatları tatmak istiyorlar. Hızlı gelişen ve çabuk biten ilişkiler yaşıyorlar. Uzun vadeli bağlılık sözleri yerine, kısa süreli yoğunluk peşindeler. Cinsellik onlar için doğal bir şey.