• Sonuç bulunamadı

YENİ HÜMANİZMA VE ŞEY’LERİN MİTİK ROLÜ

Belgede Bakışma : Yapıt Okumaları (sayfa 137-142)

35/ “ÖLÜMÜN ZAFERİ”

36/ YENİ HÜMANİZMA VE ŞEY’LERİN MİTİK ROLÜ

Kavramsal sanatın ve özellikle de Arte Povera’nın öncü isimle-rinden Jannis Kounellis(1936-), sanat anlayışı ve zamanımızın siyasi gerçeklikleri içinde edindiği duruşuyla her zaman ilgimi çekmiş günümüz sanatçılarındandır. Perugia’da yaşadığım gerek öğrencilik, gerekse daha sonraki yıllarda birkaç kez birlikte çalıştığım bir sanatçı olduğu için, onu hem fikirleriyle hem de insan yönüyle tanıma fırsatı bulduğumdan yapıtlarına daha kolay yaklaşabileceğim bir sanatçıdır Kounellis. Hocam Bruno Cora’nın sanat yönetmeni ve küratörlüğünü yaptığı Perugia’daki “Opera Sanat Merkezi”nde etkinlik komitesinde görev yaptığım yıllarda (1989-1991) Kounellis’in kullandı-ğımız mekanda sergileyeceği enstallasyonu, asistanı olarak birlikte hazırlarken onu epey soru yağmuruna tutmuştum. Doğrusu ağzından laf almak oldukça zordu; çok az konuşu-yordu. Sonradan Cora’nın dediğine göre, iş yaparken aslında hiç konuşmazmış... “sana üç-beş cümle telaffuz etmişse şanslısın” demişti Cora.

Yemek esnasında daha dili çözük ve konuşkan olduğu için birçok konuyu masa muhabbetlerinde tartıştık. Bir de kitaplaşan tartışmalarımız (Pietro Vannucci Güzel Sanatlar Akademisi Yayınları 1990) var ki, orada bir çelişkisini yakala-dığımı sanarak ona yönelttiğim soruya karşılık bana “pazarlık yapma” ve “uzlaşma” arasındaki farkı anlatmıştı. Uzlaş-madan yana olmadığını ancak pazarlık yapma hakkını elden bırakmadan, ütopyalar adına üstesinden gelinmesi gereken mesafeleri kazanmaktan yana olduğunu söylüyordu. “İdeale her yakınlaşma çabası yaşamı anlamlı kılan kalkışmalardır” demeye gelen bu “pazarlık yapma” durumu, geri adım atmanın değil kazanım elde etmenin yordamına dönüşür. “Uzlaşma” ise, zaten geri adım atmanın gerekliliğini savunan acizane bir barınma iradesinin tercihi sayılır.

hiç farkına varmadan bir geyik muhabbetine dalabilirim; konumuza dönelim. 1966’da İtalya’da bir düzine İtalyan genç sanatçının gündeme getirdiği yeni sanat yapma düşüncesi “Arte Povera”, yine aynı yıllarda Germano Celant, Emilio Prini ve daha sonra Bruno Cora’nın kritik ve kuramsal metinleriyle ön plana çıkan Kavramsal Sanat’a daha politik bir boyut kazan-Resim: 39

dırmıştı. Sadece akademilerin eğitim yöntemlerine ve didaktik dayatmalarına karşı değil, aynı zamanda sanat mekanları ve sanat malzemelerinin kullanımı açısından oldukça radikal tavırlar alan Arte Povera’cılar, sanatın tüm araçsal, gereçsel ve mekansal gereksinimlerini geleneksel üretim koşullarından alıkoymak ve Avrupa-merkezci Rönesans hümanizmasından kopup yeni bir evren hümanizmasına geçmek tasası taşıyor-lardı. Bu eğilim aslında, Manyerist Modernizmden gerçek bir kopmayı gerçekleştirerek Eleştirel Marksist bir modernizme geçmenin istencini içeriyordu.

Artık galeri mekanları eskisi gibi kullanılmayacak, sanat-çılar da sanat yapıtı üretme araçları ve malzemeleri üreten tecimsel koşullar içine hiçbir şekilde sürüklenme-yeceklerdi. Özellikle endüstriyel kent bunalımını içeren bu eğilim, kendi dilini ve bedenini oluştururken yarar-landığı araç ve gereçler yine endüstri dünyasının ürettiği araç ve gereçlerdi. Gündelik yaşamdan arta kalan demir, ahşap, cam vb. malzemelerin ham olarak kullanılmasının yanında, Kounellis bir ilki gerçekleştirerek at ve papağan gibi hayvanları canlı olarak sergilemiştir. 1969’da on iki atla Galleria L’Attico’da gerçekleştirdiği gösteride galerinin mekansal olarak bir ağıla dönüşmesini sağlarken, bir sanat galerisine yabancı olanı içselleştirme eylemini de yerine getiriyordu. Sanat nesnesi olan atlar yaşayan bedenler olarak yaşam ısısı taşırken, dışkılarından çıkan koku sadece görselliği değil kokuyu da bir duyu unsuru olarak gündeme getiriyordu. Temsili sanat anlayışıyla efsanelerde rol kestirilen atların yeni bir varlık statüsü kazanarak ve sadece kendileri olarak tiyatral bir sunuma tabi tutulmaları, Arte Povera’nın demistifikasyona dayalı imge arayışlarının manifestosunu oluşturmuştu.

Ateşi, ateşin bıraktığı yanık izini, dumanın duvarda bıraktığı isi, sürekli yanan gaz tüpünün püskürttüğü ateşle birlikte çıkardığı sesi, giysileri, ayakkabıları eski

mobil-dilsel araçlar envanterine katan Kounellis’in eserleri kısa bir metin kapsamında ele alınamaz. Her bir eser kendi kritik metnini talep ettiğinden burada genel bir metin yazmak yerine bir tek eserini ele alarak onu kavramaya çalışalım: 1969 tarihli, bu yapıt (Resim: 39) Kounellis’in diğer yapıtları gibi isim taşımıyor. Yalıtım amaçlı kulla-nılan bakır bir levha, bu levhaya açılan iki ayrı delikten yüzeye sarkan ve tek kuyruk düzenine geçen bir kadın saçı örgüsü. Bakır levha, hassas bir insan (kadın) teninin yerine geçiyor. Parmak kirinin lekeler halinde yüzeyde bir varlık yazılımı olarak yer alması politik bir gösterge oluşturmanın ipuçlarını verir. Birer dokunma emaresi olan parmak izleri, aynı zamanda kişilik-kimlik kirlen-mesinin de bir okuma anahtarına dönüşüyor. Kadın yüzünün ideal güzellik ve cinsel kimlik göstergesi olarak kullanılmasını estetik bir seçenek olarak belirleyen klasik sanat anlayışına karşı kayıtsızlık ve umursuzluk içeren bu “anti portre”, Rönesans’ın simgesi haline gelen Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sının da imha edildiğinin imgesel tasarımıdır.

Bir Arte Povera yapıtının en önemli göstergesi de malze-menin kullanılış biçimidir. Hiçbir zaman, kullanılan malzeme kurgulanma dışında bir atölye işlemi görmez. Yani, kullanılan kimlikli malzeme ya da mekana yerleş-tirilen plastik şeyler herhangi bir estet dönüştürülme veya işlevsel nitelik kazandırılma işlemine tabi tutulmaz. Müdahale minimaldir çünkü gereçlendirilen yapıtın içerdiği anlam değil, eylemin kendisidir. Her malzeme, biçimlendirmenin dışında nasılsa öyle kullanılır. Bununla birlikte, bir malzemeye başka bir malzemenin görünümünü kazandırma çabası gösterilmez; yüzeysel estet müdaha-leler reddedilir. “Fakir Sanat” anlamına gelen Arte Povera atıl, pahasız malzemeleri bir araç olarak kullanarak resim, heykel ya da asamblaj yapma anlamına gelmez. Bir malze-menin bir yüzey ya da kütle içine yedirilerek kullanılması ya da bir kolaj şeklinde kullanılması Arte Povera’nın

kapsamına girmez; bunu başka sanat ekolleri yapar: Dada, Debris Art veya Trash Art gibi...

Arte Povera’nın kullanımında olan malzemeler “ready made” muamelesi de görmüyor. Her nesne veya malzeme kendi fiziki gerçekliğiyle –hiçbir metaforik evirilmeye maruz kalmadan– yapıtın modalitesini oluşturur: Her nesne bir kavramın karşı-lığıdır... bu durumda kavram kendi nesnesinin dili dışında bir anlam-kurgu müdahalesine yeltenmez. Kounellis, Arte Povera’nın sanat yapma düşüncesini karşılayan önemli eserlerin sahibidir.

Belgede Bakışma : Yapıt Okumaları (sayfa 137-142)