• Sonuç bulunamadı

5. YAZINSAL BĐR TÜR OLARAK KISA ÖYKÜ

5.2. Yazınsal Metinlerden Kısa Öykü

Kısa öykünün ilk örnekleri 19. yüzyılın başlarında “short story” adıyla en çok Amerika’da varlığını göstermiştir. “Amerikan öyküsünün ilk aşaması Irwing, Edgar Poe, Hawthorne, Bret Harte, Henry James, vb’nda gerçekleşmiştir. Bu yazarlarda öykü, biçem ve kuruluş değişikliğine uğramış ama her zaman için ‘yüce’, ciddi bir tür olarak varlığını korumuştur” (Todorov, 2005: 196). Bunun yanı sıra, Amerika’da Hemingway’ın de kısa öyküye katkıları oldukça önemlidir.

Kısa öykü için pek çok tanım yapılmıştır. Kısa öykü adından da anlaşılacağı üzere kısa bir yazınsal tür olmakla birlikte, tanımları konusunda çok sayıda görüş bulunmaktadır. Örneğin Bates, Kısa Öykü: Yazınsal Bir Tür Olarak adlı kitabında kısa öykü öncülerinin kısa öykü hakkındaki tanımlarına şu şekilde yer vermiştir:

Kimi zaman kısa öykünün babası olarak anılan Poe, ‘tüm kompozisyon içinde, gerek doğrudan, gerek dolaylı biçimde, daha önceden tasarlanmış tek bir sözcük bile bulunmamalıdır’ diye belirtmiştir. (…) John Hadfield’in kısa

öykü tanımı ise ‘uzun olmayan bir öykü’ biçimindeydi. Sir Hugh Walpole ise şu saptamada bulunmuştur: ‘Bir öykü, öykü olmalıdır, içinde beklenmeyen gelişmeler barındırmalı, gerilim yaratarak okuru bir düğüme göndermeli ve doyurucu bir çözüm sunmalıdır’. Jack London, kısa öykünün ‘kısa, öz, canlı ve ilginç’ olması gerektiğini bildirir. (Bates, 2001: 8-9).

Bu açıklamalara da dayanarak kısa öykünün düzenli dilbilgisi kurallarıyla yazılan, gerçek dünyada var olan, ama olduğu gibi aktarılmayan, az sayıda sözcükle yoğun anlamlar veren düzyazı şeklindeki yazınsal bir tür olduğu saptanabilir.

Kısa öyküye ait önemli sayılabilecek bir tanımı da ünlü Alman profesörlerinden biri olan Best, Handbuch literarischer Fachbegriffe: Definitionen und Beispiele başlıklı kitabında şöyle vermiştir:

Kurze mit Novelle, Skizze, Anekdote verwandte Erzählung, die geradlinig entwickelt, hartgefügt, punktuell-ausschnitthaft gedrängt, ein Geschehen schlaglichtartig der selbstverständlichen Alltäglichkeit enthebt und es, ohne es auszudeuten, als Ereignis geprägt in einem unerwarteten, unausweichlichen, pointierten Schluß wieder zurück in seinen gewohnten Rahmen sinken läßt (Best, 2004: 298).

Bu tanımdan, kısa öykünün novel, taslak ve fıkra gibi türlerle yakınlığı olan, etkileyici ve beklenmedik bir sonla biten kısa bir düzyazı türü olduğu anlaşılmaktadır.

Kısa öykünün en temel özelliği kısa olmasıdır. Kısa olması öykünün konu, zaman, kişi (karakter) sayısı, mekân gibi özelliklerini de etkilemiştir. Başka bir deyişle az sayıda sözcükle pek çok şey anlatılmıştır. Kısalığı yazınsal bir tür olarak değersiz olması anlamına gelmez. Aksine, bu türün kısa ama büyük emekler sonucu ortaya çıkan bir tür olduğu söylenebilir.

Kısa öyküde olay önceden başlamıştır. Okuyucular kısa öykünün ilk cümlesinde olayın çoktan başladığını anlarlar. Öykünün kısalığından dolayı çok az olay gelişir. Olay zaman zaman baştan sona doğru gittikçe yükselen bir grafik çizer ancak sonuç yine açık bırakılarak, okuyucunun sonuç için yorum yapması, hayal gücünü, yaratıcılığını kullanması sağlanır. Olaylar günlük hayata ait çeşitli konulardan oluşur.

Kısa öyküde kişiler, olaylar gibi günlük hayattan seçilmiş sıradan insanlardır. Bir ya da iki ana karakter vardır ve olay bunların etrafında döner. Kişilerin çoğu kez isimleri yerine dış görünümleri ile anlatılmaları ilginçtir.

Olay, az sayıda mekânda, hatta çoğu zaman tek bir mekânda gerçekleşir. Yani mekânın değişmezliği söz konusudur. Olay aynı yerde başlar, gelişir ve biter. Mekânın neresi olduğu genellikle öykünün başlangıcında verilir. Bu mekânlar, yıkıntıların olduğu yerler, park, bir ev, sokak, hastane, nezarethane, mutfak vb. olabilir.

Kısa öykülerde genel olarak bir anlatıcı (Erzähler) vardır. Okuyucular o anlatıcı tarafından olaydan haberdar olurlar. Anlatım genellikle “Er/Sie-Erzähler” (“O”) veya “Ich- Erzähler” (“Ben”) şekillerinde gerçekleşir. Bu anlatım şekilleriyle öykü içerisinde monologlara, iç monologlara ve diyaloglara yer verilir.

Kısa öyküde yalın bir dil kullanılmaktadır. Zaten öykünün karakterleri sıradan ve günlük hayattan seçilmiş kişiler olduğu için, onlardan karmaşık cümleler kurmaları beklenemez. Cümleler kolayca anlaşılabilen, karmaşık olmayan bir yapıdan oluşmuşlardır.

Kısa öykülerin en önemli özelliklerinden birisi de başlıklarıdır. Kısa öykünün başlığı, doğrudan kısa öykü hakkında bilgi verir. “Başlıklar çoğunlukla manyetik bir güce sahip gibidir. Bu manyetik güç okuyucuyu metne çeker. Başlık bir eşya, konu, hikâyenin bir anahtar sözcüğü, bir mekân veya zaman betimlemesi de olabilir” (Öztürk ve Kuru, 2007: 107).

Kısa öykü, en parlak dönemini Đkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşadığı için, konuları genel olarak savaş dönemi sonrasını ele alır. O dönemde yaşayan savaş mağduru insanların çektikleri açlık, yokluk, ölüm, korku, gelecek endişesi gibi sıkıntılar bu dönem kısa öykülerinin temel konularıdır. Genel olarak konular günlük hayattan seçilmiştir.

Kısa öykünün kısa zamanda okunan bir tür olmasında yazılı medyanın katkısı yadsınamaz. Đnsanlar gittikçe hızlanan yaşam temposunda roman gibi uzun türleri okumaya fırsat bulamadıklarından dolayı ve kısa öykülerin hem kısa olmalarından hem de gazete dergi gibi yazılı yayımlardan bu türe ulaşmaları kolay olduğundan kısa öyküye ilgi göstermişlerdir.

Benzer Belgeler