• Sonuç bulunamadı

3. EĞİTİM KURUMLARI, DÜZEYLERİ VE DURUML ARI

3.8. YAYGIN EĞİTİM

3.8.3. Yaygın Eğitim Açısından Değerlendirme

Türkiye’de yaygın eğitim kurumlarına daha çok örgün eğitimde başarılı olamayan kişilerin meslek sahibi olabilmek amacıyla başvurdukları görülmektedir. Afganistan’da ise yaygın eğitim kurumlarının çalışmaları çoğunlukla kişilere okuma yazma öğretilmesi üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bununla birlikte meslek kazandırmaya yönelik eğitim veren kurumların sayısı günden güne artmaktadır. Yaygın eğitim kurumlarının çalışmalarının farklı alanlarda yoğunlaşması ülkelerin ülkesel ihtiyaç ve beklentilerinin farklı olmasından kaynaklanmaktadır.

Türkiye için yaygın eğitim ağırlıklı olarak Milli Eğitim Bakanlığı’nın sorumluluğunda yürütülmektedir. Afganistan için yaygın eğitimde Eğitim Bakanlığı’nın

rolü daha sınırlıdır. Afganistan için ekonomik güç kimdeyse kontrol ve uyg ulama yetkisi de o kurumda olmaktadır. Yaygın eğitimin kontrol ve koordinasyonu Afganistan için bir problemdir. Çünkü yaygın eğitim faaliyetleri çok farklı kurum ve kuruluşlar tarafından yapılmakta ve bu faaliyetlerin gerçek amacı tam olarak bilinememekted ir.

Türkiye için iş kollarının ve ekonominin ihtiyaç duyduğu kalifiye eleman yaygın eğitim kurumlarında yetiştirilememektedir. Kalifiye eleman eksikliği ülkemiz için ekonomik kalkınmanın önündeki temel bir engeldir. Bu sorunun çözümüne katkı sağlamak amacıyla yaygın eğitim kurumlarının programları gözden geçirilmeli, programlar geliştirilmeli ve yaygınlaştırılmalıdır.

4.1. Türkiye’de Öğretmen

Öğretmenlik, devletin eğitim, öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini üzer ine alan özel bir ihtisas mesleği olarak tanımlanmıştır. Öğretmenler bu görevlerini Türk Milli Eğitiminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak yerine getirmekle görevlendirilmişlerdir. Öğretmenlik mesleğine hazırlığın genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon ile sağlanacağı Milli Eğitim Temel Kanun u ile belirlenmiştir (MEB, 2008b: Md.43).

4.1.1. Öğretmen Yetiştirme Sistemi

Türkiye’nin öğretmen yetiştirme alanında oldukça zengin bir tecrübesi vardır. Çünkü Türkiye, örgün eğitim tarihi boyunca kendi eğitim kurumlarını kuran ve bunlara kendisi öğretmen yetiştiren bir ülkedir. Tarihsel süreç içerisinde Osmanlı devrinin başlangıcında uzun yıllar medrese mezunları, öğretmenlik yapmışlardır. Ancak giderek öğretimin çeşitlenmesi ve yeni okulla r açılması, bu kaynağın yetersiz olduğunu göstermiş ve bu amaçla yeni açılan rüştiyelere, öğretmen yetiştirmek üzere, 16 Mart 1848’de Darülmuallimin adıyla, bir öğretmen okulu açılmıştır. Bu açılış dolayısıyla günümüz Türkiye’sinde “16 Mart Öğretmen Okulla rının Kuruluş Yıldönümü” olarak kutlanmaktadır. 1981 yılında çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu gereği daha önce Millî Eğitim Bakanlığı ve Üniversitelere bağlı olarak faaliyet gösteren öğretmen yetiştiren yüksekokul, enstitü, akademi ve fakülteler, 20 Temmuz 1982’de Yükseköğretim Kurulu (YÖK) çatısı altında üniversiteler bünyesinde toplanmıştır. 1989–1990 öğretim yılından itibaren öğretmen yetiştiren bütün yükseköğretim kurumlarının öğretim süresi en az dört yıllık lisans düzeyine çıkarılmıştır.

Eğitim Bakanlığı, yasal metinlerde, öğretmenliği bir “uzmanlık” mesleği olarak tanımlamış, fakat doğru olan bu görüş kâğıt üzerinde kalmış, Bakanlık bu mesleğin “uzmanlık” değil , “herkesin yapabileceği bir iş” olduğunu gösteren politikalar izlemiştir. Böylece, ilköğretimde öğretmenlerin geldiği kaynak sayısı 2000’li yıllarda 433’e ulaşmıştır (Akyüz, 2003: 64).

Öğretmen yetiştirme uygulamalarımızda, 1996 yılına kadar toplumun gereksinimi olan ve öğretmenden toplumun beklentilerine uygun “her şeyi bilen öğretm en”’i yetiştirme amaçlanmaktaydı. 1923’ten beri yetiştirmeye çalıştığımız öğretmenlerden toplumsal kalkınma doğrultusunda toplumun itici gücü olmaları beklenmiştir. Öğretmenlerden yetiştirmeye çalıştığı öğrencilerin ve içinde bulunduğu çevrenin ekonomik, s iyasal, hukuksal, sağlık, beslenme, psikolojik alanlarındaki gereksinimlerine cevap vermesi beklenmiştir. Bu beklentinin eğitimin toplumdaki işlevlerinden ve ülkenin gelişmişlik düzeyinden kaynaklandığı görülmektedir. Kısaca öğretmenden beklenen rol “her ş eyi bilen kişi” olması olmuştur (Üstüner, 2004).

Ülke gereksinimi doğrultusunda Eğitim Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu (YÖK) iş birliğinde, 1998–1999 eğitim-öğretim yılından itibaren öğretmen yetiştiren yüksek öğretim kurumlarında yeniden bir yapılanmay a gidilmiştir. Bu süreçte yeniden yapılandırılma gerekçesi belirtilirken geçmiş dönemlerdeki öğretmen yetiştirme programlarındaki eksiklik ve aksaklıklar dile getirilmiş ve bu yapılandırmanın çağın ihtiyaçlarına cevap vermek için artık zorunlu olduğuna dik kat çekilmiştir. 1997 yılından itibaren uygulamaya konulan öğretmen yetiştirme modeli, öğretmenlik mesleğini “öğretim teknisyenliği” olarak yeniden düzenlemeyi amaçlamıştır (Üstüner, 2004).

Bu yapılanma ile;

- İlköğretim alanlarına sınıf ve branş öğretm eni yetiştiren programlar 4 yıllık lisans, - İlköğretim ve orta öğretime ortak branş öğretmeni yetiştiren programlar (Resim -iş, Müzik, Beden Eğitimi, Yabancı Dil) ile meslekî ve teknik eğitim kurumları meslek dersleri öğretmenliği programları dört yıllık lisans,

- Eğitim fakülteleri bünyesindeki orta öğretim alan öğretmenliği ile ilgili programlar 3,5+1,5=5 yıllık tezsiz yüksek lisans,

- Orta öğretim kurumlarına alan öğretmeni yetiştiren Edebiyat, Fen, Fen -Edebiyat Fakülteleri, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, İlahiyat Fakülteleri ile Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu programları ise 4+1,5=5,5 yıllık tezsiz yüksek lisans düzeyine getirilmiştir.

Yeniden yapılanma ile ilköğretim kurumları öğretmenliklerine yan alan zorunluluğu getirilmiştir. Türk Eğit im Sistemine öğretmen yetiştiren kurumların tamamı üniversite yapısı içine alınmış olup; eğitim, meslekî eğitim, teknik eğitim, fen, edebiyat fakülteleri ile beden eğitimi ve spor yüksek okulları adı altında gruplanmıştır. Yeni öğretmen yetiştirme

sisteminin uygulamaya girdiği 1998–1999 eğitim-öğretim yılından itibaren orta öğretim branş öğretmenliğine yönelik Pedagojik Formasyon Programı durdurulmuştur. Sınıf Öğretmenliği Bölümü mezunlarının ihtiyacı karşılaması nedeniyle 2001 -2002 eğitim- öğretim yılı başından itibaren Sınıf Öğretmenliği Sertifika Programı uygulamasına son verilmiştir. Üniversitelerin ilgili Eğitim Fakültelerinde sadece İngilizce Öğretmenliği Sertifika Programı sürdürülmektedir. Bu programa İngilizce öğretim yapan tüm lisans mezunları ile İngilizce öğretmenliğine kaynak olan bölümlerin mezunları başvurabilmektedir. Bu safhadan sonra öğretmen yetiştirmede geleceğe dönük yönelimler de; eğitim fakültelerinin sayısının arttırılması, mesleki ve teknik eğitim kurumlarının arttırılması, yeni yöntem ve tekniklerin kullanılması, öğreticilerin sosyal statülerinin yükseltilmesi şeklindeki beklentiler ön plana çıkmıştır (Semerci, 2004: 261-262).

4.1.2. Öğretmenlerin İstihdamı

Öğretmen adaylarında genel kültür, özel alan eğitimi ve pedagojik formasyon bakımından aranacak nitelikler Milli Eğitim Bakanlığınca belirlenmektedir. Öğretmenler, öğretmen yetiştiren yükseköğretim kurumlarından ve bunlara denkliği kabul edilen yurtdışı yükseköğretim kurumlarından mezun olanlar arasından, Milli Eğitim Bakanlığınca seçilerek atandırılması sağlanmaktadır (MEB, 2008 b: Md.43). Bu seçim Milli eğitim Bakanlığınca belirlenen bölümlerden mezun olan öğretmen adaylarının, Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda aldıkları notlar kriter alınarak yapılmaktadır. Genel kültür, genel yetene k ve eğitim bilimleri alanlarını kapsayan çoktan seçmeli bir sınav olan KPSS sınavı, ÖSYM tarafından yapılmaktadır.

Yapılan düzenlemeler neticesinde, öğretmen olarak atanacakların mezun oldukları yüksek eğitim programlarını Talim ve Terbiye kurulunca belir lenmiştir. Öğretmenler bu kurul tarafından alınmış olan kararlar doğrultusunda yüksek öğretim programlarından lisans düzeyinde mezun olanlar arasından seçilmektedir. Öğretmen olarak atandırılacak olanlarda, devlet memuru olarak atandırılacak bir adaydan is tenilen genel şartların yanında aşağıdaki özelliklerde aranmaktadır (MEB, 2006: 6).

- Mezun olduğu yüksek öğretim programının atanacağı alana uygun olması,

- Sağlık durumunun Türkiye’nin her bölge ve iklim koşullarında görev yapmasına engel teşkil etmemesi,

- Başvuru tarihi itibarıyla 40 yaşından gün almamış olması,

- İlgili mevzuata göre yapılacak sınavda istenilen düzeyde başarılı olması gibi özel şartlar aranmaktadır.

4.1.3. Öğretmenlerin Hizmet İçi Eğitimi

Milli Eğitim Bakanlığı’na bakanlık kadrolarında çalışm akta olan öğretmenlerin işte verimliliklerini arttırmak, bilgi ve görgülerini yenilemek, yeni durumlara uyumlarını ve üst görevlere intibaklarını sağlamak amacıyla hizmet içi eğitim faaliyetleri icra edilmektedir. Hizmet İçi Eğitim Daire Başkanlığı Milli E ğitim Bakanlığında bu işlerden sorumlu olan birimdir. Bu birim ilk olarak 1960 yılında kurulmuş olmasına rağmen Bakanlık içindeki bağlantıları ve ismi son olarak 1982 yılında değiştirilerek bugünkü şekli almıştır. Bu daire bakanlık personelinin yurt içinde ve yurt dışında hizmet içi eğitim yoluyla ve diğer usullerle yetiştirilmesiyle ilgili bütün görev ve hizmetleri yapmakla görevlendirilmiştir. Ayrıca diğer kurum ve kuruluşların hizmet içi eğitim merkezlerinin faaliyet ve hizmetlerinin düzenlenmesini yönle ndirmek ve yardımcı olmaktan da sorumludur. 1993 yılında yayınlanan bir Bakanlık genelgesi ile valiliklere mahalli olarak kendi illerinde görevli öğretmen ve diğer personelin hizmet içi eğitimlerini planlama ve uygulama yetki ve sorumluluğu verilmiştir (ME B, 2006: 6).

Hizmet içi eğitimlere katılmak, eğitim faaliyetlerinin amaç ve özelliğine göre isteğe bağlı veya zorunlu olarak ayrı ayrı belirlenmektedir. Ancak her hizmeti eğitime katılan personele ilgili mevzuata göre değerlendirme puanı verilmektedir. Baz ı durumlarda öğretmenlerin hizmet içi eğitim görmeleri emsallerine göre nakil ve atama işlerinde emsallerine göre avantaj sağlamaktadır.

Benzer Belgeler