• Sonuç bulunamadı

Bu bölümde kültürel üretim alanı ile siyasi iktidar alanı arasındaki ilişkiler ele alınacaktır. Sansür ve saray özellikle 19. yüzyılın son çeyreğinde birbirinden ayrı düşünülemeyecek bir organik ilişkiler bütünün ögeleridir ve aslında kültürel üretim alanını çoğu zaman doğrudan doğruya etkilemekte ve şekillendirmektedir. Genel olarak sansüre “izin vermedikleri” üzerinden bir eleştiri getirilse de aslında “izin verilmeyenler” kümesi, neye izin verildiği sorusu ve izinlerin elde edilme mekanizmaları kültürel üretim alanındaki aktörlerin stratejilerini görmemiz açısından verimli ipuçları sunmaktadır. Bu bölümde kültürel üretim alanı ile siyasi iktidar alanı arasındaki etkileşim üç kategoride incelenecektir. İlk olarak siyasi iktidarın genel olarak yayıncılık dünyasını nasıl

desteklediğinden ve hamilik rolünden, ardından uyguladığı sansürün çeviri edebiyatta biçim ve içerik üstündeki etkisinden, son olarak da sansürleme / yasaklama

uygulamalarına karşı yayıncıların geliştirdiği stratejilerden bahsedilecektir. 19. yüzyıl Osmanlı sınırlarında genel olarak matbaanın gelişimine tanıklık

ettiğimiz bir dönem olmakla birlikte, asıl vurgunun 1870’ler sonrasına yapılması gerektiği anlaşılmaktadır. Günil Ayaydın-Cebe’nin doktora çalışmasında yer alan “İstanbul’da Türkçe Edebiyat Yapıtları Basan İlk Elli Matbaa Tablosu” bu konuda daha net bir fikir vermektedir. Tabloda yer alan 50 matbaadan dokuzu ilk baskısını 1800-1850 yılları arasında yaparken 1851-1869 tarihleri arasında bunlara on iki yeni matbaa eklenmiş, 1870-1900 arasında bu sayıya yirmi sekiz yeni matbaa daha katılmıştır. Ders kitaplarının basımının yeni kurulan özel matbaalar için önemli bir saik olduğu anlaşılmakla birlikte,

Osmanlı devletinin ya da belki daha özel olarak Abdülhamid yönetiminin matbaalara ve yayıncılara desteğinden de bahsetmek gerekir. Bu destek, yayıncılık faaliyetlerinin hem teknik açıdan iyileştirilmesini hem de sürdürülebilmesini mümkün kılmıştır. Dolayısıyla Saray, yayın dünyasının gelişmesine destek vermek suretiyle dolaylı olarak çevirilerin artışında da rol oynamıştır. Benedict Anderson, Imagined Communities’de (Hayali

Cemaatler) ulus-devletin inşası için gerekli olan standart dilin tektipleştirici aygıtı olarak hizmet eden matbaadan söz ederken çok benzer bir amaç ulus-devletin bir adım öncesinde Abdülhamid tarafından güdülmüştür. Abdülhamid için basın ve matbaa, önemi kavranmış bir propaganda aracıdır ve istenilen tebaanın oluşturulmasının hizmetinde kullanılmalıdır. Yönetimi sırasında hem yurt içinde hem de yurt dışında bu aracı kendi lehine kullanabilmek için elinden geleni yapmıştır. Bu yardımların bir

kısmının matbaaların teknik açıdan geliştirilmesi şeklinde yapıldığı, bir kısmının ise yazar ve yayıncılara / matbaacılara düzenli maaş ya da ihsanlar verilmek şeklinde uygulandığı anlaşılmaktadır.

Süreli yayınların ve matbaaların baskı kalitesi açısından iyileştirilmesi konusunda verdiği desteklerin en önemlisi bu alanla ilgili teknik malzemeden alınan verginin kaldırılmasıdır. Ali Birinci, “Osmanbey ve Matbaası: Ser-kurenâ Osman Bey’in Hikâyesine ve Matbaa-i Osmaniye’nin Tarihçesine Medhal”de II. Abdülhamid’in gazetelerin ve matbaaların gelişebilmesi için “Avrupa’dan gelen makine ve kağıt ile mürekkep dâhil her türlü malzeme” için gümrük vergisini kaldırdığını yazar (14). Trabzon’daki ilk kitapçı olan ve yayıncılık da yapan Hamdi Efendi’nin daha önce İstanbul’dan getirdiği kağıdı Belçika’dan 60 paraya getirtmeye başlamasında bu uygulamanın bir etkisi olsa gerektir (Hamamioğlu 110). Matbaanın teknik açıdan desteklenmesine bir örnek, II. Abdülhamid’in çok sevdiği serkurenası Osman Bey’in matbaasını 1881’den sonra Avrupa’dan ve özellikle Almanya’dan getirdiği makine, alet,

edevat ile güçlendirmesidir (9). Osman Bey için “Avrupa’dan gelen makine ve kağıt ile mürekkep dahil her türlü malzeme, diğer matbaalara tanındığı şekilde, herhangi bir gümrük vergisi verilmeksizin temin edilmişti[r]” (14).

İkinci örnek Ahmet İhsan Tokgöz’ün Matbuat Hatıralarım’da anlattığı üzere saraya çağrılarak gazetesi için destek verileceğinin kendisine bildirilmesidir. Ahmet İhsan, “Servet-i Fünûn’un Tercüme-i Hâlinden”de dergide basılan Kız Kulesi fotoğrafı

Abdülhamid’in hoşuna gittiği dergiyi desteklemeye karar verdiği söyler (9). Saray ziyareti sırasında Ahmet İhsan Tokgöz’den matbaasının Osmanlı Devletine yakışır şekilde bir derece daha iyileştirilmesi için yapılması gerekenleri bir rapor halinde sunması istenir. Ahmet İhsan, Fransa’dan bir hakkak getirilmesini ister. Nitekim Ahmet İhsan’ın isteği doğrultusunda Fransa’dan maaşı Saray tarafından ödenmek üzere bir hakkak getirilir. Bu kişi aynı zamanda Sanayi-i Nefise Mektebi’nde de öğretmenlik yapmak üzere

görevlendirilir (63-64).

Ebüzziya Tevfik’in matbaasının da saray tarafından desteklendiği görülmektedir. Özgür Türesay, “II. Abdülhamid Dönemi Yayımcılığı, Matbaa-i Ebüzziya ve Bastığı Kitaplar” başlıklı yazısında teknoloji açısından bu matbaanın son derece gelişmiş olduğunu ifade eder, dolayısıyla Almanya’dan ithal edilen makinelerle kurulan matbaa önemli bir sermaye gerektirmektedir. Ebüzziya’nın mal varlığı yetmese de kullandığı kredi vs. kendi konumunda birinin karşılayabileceği tutarlardır. Ayrıca matbaanın kurulum aşamasında Sultan Abdülhamid’in de yardımda bulunduğu anlaşılmaktadır ancak miktarı belli değildir (14).

Bu dönemde Osmanlı matbaalarının teknik açıdan son derece gelişmiş oldukları, yurtdışında da dikkat çektikleri anlaşılmaktadır. Necip Asım, Kitap’ta matbaanın asıl gelişiminin II. Abdülhamid zamanında yaşandığını söyleyerek “Padişah sayesinde vücut bulan Osmanlı matbaalarının basmaları, hatta Avrupa’da bile takdir ve sahipleri

madalyalara nail olmuştur” der (169). Ahmet İhsan’ın çıkardığı Servet-i Fünun’a Chicago Sergisi, “diploma” ile “madalya” vermiş; Paris’te çıkan Basın Yıllığı, Servet-i Fünun’un bir sayfasını tıpkıbasım olarak yayımlamış ve yayın ekibini de beğendiğini yazmıştır (74). Özgür Türesay, Ebüzziya matbaasının yurtdışında nişanlar aldığını yazmaktadır (22). Ermeni matbaacılardan Garabet Keşişyan da yurtdışından nişanları olan bir matbaacıdır. Teotig’in Baskı ve Harf: Ermeni Matbaacılık Tarihi’ne göre Garabet Keşişyan’ın Chicago Fuarı’ndan altın madalyası, Japon Mikadosu’ndan Doğan Güneş Nişanı, Sırp Kralı’ndan 1. Derece Rakova, Osmanlı Devleti’nden Mecidiye ve Osmaniye nişanları vardır (137).

Saray’ın 19. yüzyılda yayıncıları destekleme yöntemlerinden bir diğeri de doğrudan para yardımında bulunmaktır. Bu yardım gazeteye, matbaacıya ödenek bağlanması şeklinde olabildiği gibi, Saray taraftarı gazetecilere aylık bağlanması şeklinde de olabilir. Münir Süleyman Çapanoğlu, Basın Tarihine Dair Bilgiler ve Hatıralar’da, Niyazi Ahmed Banoğlu’nun elindeki yayımlanmamış belgelere dayandırarak 19. yüzyılda Abdülhamid’den maddi yardım görmeyen gazete olmadığını ifade eder. Bu belgelere göre “İstanbul’da çıkan yabancı dilde gazeteler dâhil Fransa’da, İngiltere’de, Almanya’da ve İtalya’da çıkan gazeteler de Sultan Abdülhamid’den aylık al[maktadır]” (49). Uygur Kocabaşoğlu, İki Arada Bir Derede kitabında yer alan “Sansür!” başlıklı yazısında II. Abdülhamid döneminde ağır baskıya rağmen gazete ve gazetecilerin buna

direnmemelerinin, susmayı tercih etmelerinin nedeni olarak Saray’dan aldıkları yardımları gösterir (39). Server İskit, Türkiyede Matbuat İdareleri ve Politikaları’nda süreli basının kendi uyguladığı yasaklar ve sansürler nedeniyle fazla satış yapamayacağını bilen

Abdülhamid’in “aynı zamanda bu sadakatlarını da nazarı itibara alarak gerek gazete sahiplerine ve gerekse belli başlı bazı muharrirlere muayyen ihsanlar ve maaşlar” verdiğini not eder (100).