• Sonuç bulunamadı

3.4 ENDÜSTRİ-İÇİ TİCARETİN ÖLÇÜLMESİ

3.4.4 Yatay ve Dikey Endüstri-içi Ticaret

1990’lı yıllardan itibaren endüstri içi ticaret yatay ve dikey endüstri-içi ticaret olmak üzere 2 türde ele alınmaya başlanmıştır. Yatay endüstri içi ticaret; aynı sektördeki ve aynı üretim aşamasındaki malların eşanlı ihraç ve ithal edilmesi anlamına gelen ve “mal çeşitlendirmesi” temeline dayanan EİT türüdür. Hem teorik hem de uygulamalı çalışmalarda en fazla incelenen EİT türü yatay EİT’dir. Dikey endüstri içi ticaret ise; aynı sektörde olan fakat farklı üretim aşamalarında bulunan malların eşanlı ihraç ve ithalidir. Bu türden EİT’ye temel olan gelişmeler, üretim sürecinin bölümlere ayrılabilmesi ve yerel avantajlardan faydalanma olanaklarının geliştiği globalleşme sürecinin oluşabilmesidir. Dikey EİT’nin gelişmesinin en önemli sebebi çokuluslu şirketlerin üretim sürecini farklı ülkelere bölmesidir. Bu

türü en iyi temsil edebilecek örnek bilgisayardır. Endüstri-içi ticaret, yatay ve dikey endüstri-içi ticaret olarak gruplandırılırken ürün farklılaştırması ölçüt olarak kullanılmaktadır. Yatay olarak farklılaşmış ürünler, yatay endüstri-içi ticaretin, dikey olarak farklılaşmış ürünler ise, dikey endüstri-içi ticaretin konusunu oluşturmaktadır. Yatay ve dikey urun farklılaşması ayırımı yapılırken kullanılan iki yöntem vardır. Bu yöntemlerden birincisi, malların kalitelerine göre sınıflandırılmasıdır. Bu yöntemde mallar ayni kalitede olanlar ve farklı kalitede olanlar şeklinde iki grupta toplanmaktadır. İkinci yöntemde ise, nihai malların yatay endüstri-içi ticarete yol açtıkları, bir malın üretiminde kullanılan ara mallarının ise dikey endüstri-içi ticarete yol açtıkları kabul edilmektedir. Bir malın nihai mal mı? Yoksa ara mal mı? Olduğu kesin olarak bilinmediği için ikinci yöntem analizlerde kullanılmamaktadır.

Ülkeler arasında gerçekleşen endüstri-içi ticareti yatay ve dikey olarak ayrıştırıp ölçebilmek için belirli bir ürün grubu içerisindeki mal sepetinin ortalama fiyatını ifade eden ihracat ve ithalat birim değerler indeksi kullanılmaktadır. Her bir ürün için birim değer yaklaşımının tercih edilmesi birim fiyatın kalite düzeyini yansıttığına inanılmasıdır (Greenaway, Hine ve Milner, 1995, s.1508). İhracat ve ithalatın birim değerleri ise, toplam ihracat ya da ithalat değerinin ton ya da adet olarak gerçekleşen miktarlarına bölünmesiyle bulunurlar. Birim değer endeksleri, aynı mal sepetinde yer alan malların ortalama fiyatlarını vermektedir. Birim değer endeksleri kullanılmasının nedeni, fiyatların kalitenin bir göstergesi olduğu düşüncesidir (Stiglitz, 1987:2). Başka bir ifadeyle, daha yüksek fiyatlı malların düşük fiyatlı mallara göre daha kaliteli olduğu düşünülmektedir. Birim değerler karsılaştırılırken % 15’lik bir aralık içinde analiz yapılmasının nedeni; ulaştırma ve navlun maliyetlerinin malın fiyatının % 15’ini geçmeyeceğinin varsayılmasıdır. Bazı çalışmalarda % 15’lik aralıkta bulunan değerleri test etmek üzere % 25,%35 ve % 45 gibi farklı aralıklar belirlenmiştir. İthalat ve ihracat birim değerleri, ton başına, kilogram basına, metrekare basına vb. şekillerde hesaplanmaktadır. Birim değerlerin hesaplanmasında bazı sorunlar söz konusu olabilir. Ağır metalden üretilmiş yüksek kaliteli bir makine için hesaplanan birim değeri, hafif bir metalden yapılan düşük kaliteli makine için hesaplanandan daha düşük olacaktır. Çünkü ihracat (ithalat) birim değerinin hesaplanması toplam ihracat (ithalat) değerinin toplam ihracat

(ithalat) miktarına bölünmesinden ibarettir. Dolayısıyla birim değerin kalitedeki farklılığı yansıtması beklenemez. Endüstri-içi ticaret, ülkeler arasında yatay ve dikey olarak gerçekleşen endüstri-içi ticaretin toplamından oluşmaktadır.

3.5 ENDÜSTRİ-İÇİ TİCARETİ BELİRLEYEN DEĞİŞKENLER İÇİN HİPOTEZLER

Bu konuda ampirik çalışma (Greenaway, Milner, 1989:46) neticesinde geleneksel gerçekler olarak nitelendirilebilecek hipotezler oluşturulmuştur. Bu hipotezler:

Endüstri-içi ticaret, kişi başına düşen gelir düzeyi arttıkça artmaktadır.

Kişi başına düşen gelir arttıkça endüstri-içi ticaretin payı artacaktır. Çünkü gelir düzeyi artan tüketiciler tüketimlerini daha iyi ve daha kaliteli mallara kaydıracaklar ya da tüketimlerini daha çeşitli malları içerecek şekilde genişleteceklerdir. Başka bir ifadeyle endüstri-içi ticaretle kişi başına düşen gelir arasında pozitif yönlü bir ilişki vardır. Ülkeler fert basına düşen gelir seviyesi ve gelir dağılımı açısından birbirlerine ne kadar yakınsalar aralarındaki ticaret de o denli yoğun olacaktır. Ülke öncelikle çoğunluk tarafından talep edilen malları üretip ihraç edecek, azınlığın talep ettiği malları ise ithal edecektir.

Ülkelerin gelişmişlik düzeyi arttıkça endüstri-içi ticaretin payı artmaktadır

Bu hipotezi test etmek amacıyla genelde gelişmişlik seviyesini temsilen kişi başına gelir değişkeni kullanılmakta ve bu değişken ile EİT seviyesi arasında pozitif yönlü bir ilişkinin olduğu beklenmektedir. Kişi başına düşen GSYİH değişkeni hem arz hem de talep yönlü boyutu ölçme bakımından bir karışıklık göstermektedir. Çünkü kimi araştırmacılar bu değişkeni faktör donanımı için bir gösterge olarak da kullanmaktadırlar. Bu uygulamanın arkasında yatan düşünce, gelişmiş bir ülkede yenilik yapma ve bu bağlamda farklılaştırılmış mal üretme yeteneğinin daha yüksek olması ve bu ülkelerin önemli ölçüde ölçek ekonomilerden yararlanmaya olanak sağlayan farklılaştırılmış talep yapılarına sahip olmalarıdır. Fakat bu amaç için

sermaye/emek oranını kullanmanın daha uygun olduğuna ilişkin bir genel eğilim belirmiştir. Fakat sermaye verisinin birçok gelişmekte olan ülke için sağlıklı bir şekilde elde edilememesi nedeniyle, üretimde sermaye yoğunluğunun bir göstergesi olarak kişi başına düşen GSYİH değişkeni hâlâ kullanılmaktadır. Özellikle Maddison’un (1994) kişi başına düşen gelir ile sermaye stoku arasında açık bir pozitif bir ilişki bulması, bu uygulamalara destek sağlamaktadır (Maddison, 1994: 45-48’den aktaran Şimşek, 2008: 308).

Sonuç olarak kişi başına düşen gelir düzeyi bakımından + (pozitif) yönlü olması beklenilmektedir. Kişi başına düşen gelir düzeyi farklılıkları bakımından ise – (negatif) olması beklenilmektedir. Balassa (1986), Helpman (1987) ve Bergstrand (1990) da yaptıkları çalışmada beklenen sonuca ulaşmışlardır.

Ekonominin dışa açıklığı arttıkça endüstri-içi ticaret artmaktadır.

Ticarette korumacılık azaldıkça ekonominin dışa açıklığı artar. Modelde ekonominin dışa açıklığı kişi başına gelir ve nüfus ile kişi başına ticaret ile ifade edilmektedir. Başka vekil değişken olarak da ülkenin GSYİH’sı içinde toplam ticaret hacminin payı olarak belirtilen açıklık endeksidir. Sonucun tarife dışı engellerin varlığı bakımından negatif (-) olması beklenilmektedir.

Ülkeler arasındaki mesafe arttıkça, endüstri-içi ticaret azalmaktadır.

Uzaklık hipotezi ile ilgili olarak çeşitli vekil değişkenler kullanılmaktadır. Bunlardan ticaret yapan ülkelerin fiziksel uzaklığı vekil değişkeni en çok kullanılanlardandır. Fiziksel uzaklık arttıkça ulaştırma maliyetlerinin de artacağı beklenildiğinden bu vekil değişkenin beklenen işareti negatiftir. Sonucun iki ülke arasındaki mesafe bakımından negatif (-), ortak sınır bakımından pozitif (+) olması beklenilmektedir.

Ülkelerin piyasa büyüklükleri arttıkça, endüstri-içi ticaret artar.

Ülkelerin piyasa büyüklükleri ile endüstri-içi ticaret arasında pozitif yönlü bir ilişki vardır. Yurt içi piyasasının büyük olması ülkelere içsel ve dışsal ölçek

ekonomiler yardımıyla üretimde artan getiriden yararlanma imkânı yaratacaktır. Ölçek ekonomilerinin ortaya çıkabilmesi için üretimin büyük hacimlerde yapılması gerekir. GSYİH değişkeni, ülkelerin piyasa büyüklüklerini ifade etmek için kullanılmaktadır. Sonuç; ülkenin GSMH’sı bakımından ilişkinin + (pozitif) olması beklenilmektedir. Ülkeler arasındaki GSMH farkı bakımından ise ilişkinin – (negatif) olması beklenilmektedir. Balassa (1986), Helpman (1987), Bergstrand (1990) ve Hummels-Levinshon (1995)’de yaptıkları çalışmada beklenen sonuca olumlu yönde ulaşmışlardır.

Ticaret dengesizlikleri arttıkça endüstri-içi ticaret azalmaktadır.

Standard Grubel-Lloyd endeksi kullanıldığında modele, mevcut ticaret dengesizliklerini ifade etmesi açısından vekil değişken de eklenmiştir.

3.6 ENDÜSTRİ-İÇİ TİCARET İLE İLGİLİ YAPILAN ÇALIŞMALAR