• Sonuç bulunamadı

Yargıtay Kararları

YARGITAY KARARI

Davacı işçi Tarsus, Yenice’de davalıya ait işletmede çalışırken Adana’ya nakledildiğini, ancak harcırahının ödenmediğini ileri sürerek anılan isteğinin hüküm altına alınmasını istemiştir.

Davalı vekili ise davacının sürekli görev yolluğunu evini taşımadığı halde taşımış gibi göstererek gerçek dışı beyanla aldığının tespit edilmesi üzerine haksız aldığı harcırahı iade ettiğini davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece Harcırah Kanunu’nda işçinin görev yerine taşınmayarak eski ikametgahından yeni işyerine gidiş geliş yapmasının yasak olduğu yolunda bir hüküm bulunmadığı, iki yer arasında 26 km bulunduğu, işçinin mesai saatinde hazır olmaması halinde disiplin hükümleri gereği yaptırım yetkisinin bulunduğu böylelikle ödenen harcırahın geri talep edilmesinin yasal dayanağının bulunmadığı belirtilerek istek hüküm altına alınmıştır.

10. Dönem Toplu İş Sözleşmesinin 110. maddesinde geçici ve sürekli görev yolluklarının Bütçe Kanunu ve Harcırah Kanunu hükümlerine göre ödeneceği düzenlenmiştir.

Harcırah Kanunu 5. maddesinde harcırah "yol masrafı, yevmiye, aile masrafı ve yer değiştirme masrafını ihtiva eder. İlgili, bu Kanun hükümlerine göre bunlardan birine, birkaçına veya tamamına müstehak olabilir." şeklinde tanımlanmıştır. Söz konusu maddede harcırahın unsurları sayılmış ve ilgililerin bu Kanun hükümlerine göre bunlardan birine, birkaçına veya tamamına müstehak olabilecekleri açıklanmıştır.

Dosya içeriğine göre davacı işçi Yenice/TARSUS'da çalışırken naklen Adana’ya atanmıştır. Davacının yeni görev yerine evini ve ailesini götürmediği sabit olup mahkemenin de kabulündedir.

Danıştay 5. Dairesinin 19/11/1998 gün 95/4056 E 98/2720 K sayılı kararında özetle görev yaptığı ile evini, eş ve çocuklarını götürmeyip gidiş geliş yapan memura aile ve yer değiştirme masrafı verilemeyeceği ancak yol ve yevmiye ödenmesi gerekeceği, yine Danıştay 5. Daire’nin 1987/437 E 1987/2082 K sayılı kararında “Harcırah Kanunu hükümlerine göre naklen atananların yol masrafı, yevmiye, aile masrafı ve yer değiştirme masrafına birlikte hak kazanabilmesi için eş ve çocuklarının da kamu görevlisinin naklen atandığı yere gitmeleri zorunludur.... eş ve çocuklar nedeniyle yolluk ödenebilmesi için bunların herhangi bir zamanda kamu görevlisinin yeni görev yerine gitmiş olmaları yeterlidir” denilmiştir.

Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacı, eş ve iki çocuğu için yol masrafı, yevmiye, yer değiştirme ve aile masrafı hesaplanmıştır.

Davacı öncelikle ailesini yeni atandığı yere götürmediğine göre onlar yönünden harcırah hesabı yapılması ve hüküm altına alınması hatalıdır.

Yukarıda belirtilen açıklama ve Danıştay kararları karşısında naklen atandığı Adana iline evini ve ailesini götürmeden gidiş-geliş yapan davacı için Harcırah Kanunu 5. maddesi uyarınca sadece kendisine ait yol masrafı ve yevmiyesinin ödenmesi gerekmektedir.

Mahkemece hatalı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.

Bu nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine atfen düzenlediği tebliğname yerinde görülmekle Adana 2. İş Mahkemesi'nin 16/7/2007 tarih ve 2004/1610 esas, 2007/1145 karar sayılı kararının sonucu etkili olmamak üzere HUMK.nun 427/6. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 11/11/2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

[R.G. 06 Ocak 2011 – 27807]

—— • ——

Yargıtay 18. Hukuk Dairesinden:

Esas No : 2010/11236 Karar No : 2010/15315

YARGITAY İLAMI

Davacı Hüseyin Bıyıklı’ya velayeten annesi Rabia Bıyıklı ile davalı Nüfus Müdürlüğü arasındaki davada Tarsus 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ve Yargıtay’ca incelenmeksizin kesinleşmiş bulunan 15/10/2008 günlü ve 2007/429 E.-2008/128 K. sayılı kararın yürürlükteki hukuka aykırı olduğu savıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23/9/2010 gün ve Hukuk-2010/204510 sayılı yazısıyla kanun yararına temyiz edilerek bozulması istenilmiş olmakla, dosyadaki tüm kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

YARGITAY KARARI

Davacı Rabia Bıyıklı tarafından Nüfus Müdürlüğü aleyhine vekil aracılığıyla açılan davada davacının, velayeti kendisine verilen küçük oğlunun isminin değiştirilmesini talep ettiği, mahkemece davanın kabulüne karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olan isim değişikliği davasının vekil aracılığı ile açılabilmesi için vekile verilen vekaletnamede özel yetki olması gerektiği halde, genel vekaletname ile açılmış davada, avukata dava konusu işle ilgili özel yetkiyi içeren vekaletnamesini ibraz etmesi için belli bir süre tanınması, bu süre içerisinde vekil vekaletnamesini getirmediği ya da asil bir dilekçe ile veya bizzat duruşmaya gelerek özel yetkisi bulunmayan vekilin açmış olduğu davaya ve yapılan işlere icazet verdiğini bildirmediği takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, bundan zühul ile davaya bakılıp esas hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

Bu itibarla yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.’nun 427. maddesi gereğince sonuca etkili olmamak kaydıyla kanun yararına BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 30/11/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Yargıtay 18. Hukuk Dairesinden:

Esas No : 2010/11238 Karar No : 2010/15317

YARGITAY İLAMI

Davacı Haşim Aktoprak ile davalı Nüfus Müdürlüğü arasındaki davada Ulubey Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ve Yargıtay’ca incelenmeksizin kesinleşmiş bulunan 2/8/2007

günlü ve 2007/87-2007/143 sayılı kararın yürürlükteki hukuka aykırı olduğu savıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23/9/2010 gün ve Hukuk-2010/204512 sayılı yazılarıyla kanun yararına temyiz edilerek bozulması istenilmiş olmakla, dosyadaki tüm kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

YARGITAY KARARI

Davacı dava dilekçesinde nüfus kaydında 26/5/1975 olan doğum tarihindeki doğum yılının 1976 olarak düzeltilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinde, davada yasal hasım olan Nüfus Müdürlüğü’nün yokluğunda yargılama yapılıp karar verildiği görülmüştür.

5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36/1-a maddesinde “Nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davaları, düzeltmeyi isteyen şahıslar ile ilgili resmi dairenin göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet Savcıları tarafından yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır. Kayıt düzeltme davaları Cumhuriyet Savcısı ve Nüfus Müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru huzuru ile görülür ve karara bağlanır” hükmü yer almaktadır.

Mahkemenin oluşuna ilişkin bu kanun hükmü dikkate alınmadan davanın Nüfus İdaresi temsilcisinin yokluğunda karara bağlanması usul ve yasaya aykırıdır.

Bu itibarla yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.’nun 427. maddesi gereğince sonuca etkili olmamak kaydıyla kanun yararına BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 30/11/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

—— • ——

Yargıtay 18. Hukuk Dairesinden:

Esas No : 2010/11241 Karar No : 2010/15319

YARGITAY İLAMI

Tavşanlı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 31/1/2001 gün ve 2002/62-2 no.lu davanamesi ile Hikmet Taku’nun doğum tarihinin düzeltilmesi için açılan dava hakkında Tavşanlı Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 12/12/2002 günlü ve 2002/94 Esas, 2002/1135 Karar sayılı kararın temyiz edilmemekle kesinleşmesi ve yürürlükteki kanuna aykırı olduğu savıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23/9/2010 gün ve Hukuk-2010/204517 sayılı yazısıyla kanun yararına temyiz edilerek bozulması istenilmiş olmakla, dosyadaki tüm kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

YARGITAY KARARI

Tavşanlı Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 31/1/2002 gün ve 2002/62-2 no.lu davanamesiyle açılan davada Hikmet Taku’nun yaşının düzeltilmesinin talep edildiği, mahkemece davanın kabulüne, adı geçenin nüfus kütüğünde 15/7/1994 olan doğum tarihinin 15/7/1992 olarak düzeltilmesine karar verildiği ve hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.

29/4/2006 tarih ve 26153 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Yasası’nın “Nüfus davaları” kenar başlığını taşıyan 36 ncı maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde; “Aynı konuya ilişkin olarak nüfus kaydının düzeltilmesi davası ancak bir kere açılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.

5490 sayılı Yasanın anılan hükmü uyarınca bir kişinin doğum tarihine ilişkin kaydın ancak bir kez düzeltilebileceği gözönünde bulundurularak, daha önce doğum tarihi 15/7/1994 iken İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 9/7/2002 tarih ve 2001/492 Esas, 2002/346 Karar sayılı, 27/8/2002 tarihinde kesinleşen kararıyla 15/7/1990 olarak düzeltilmiş olan davacının doğum tarihinin ikinci kez 15/7/1992 olarak düzeltilmesine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.

Bu itibarla yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.’nun 427. maddesi gereğince sonuca etkili olmamak kaydıyla kanun yararına BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 30/11/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

[R.G. 13 Ocak 2011 – 27814]

—— • ——

Yargıtay 18. Hukuk Dairesinden:

Esas No : 2010/11697 Karar No : 2010/16123

YARGITAY İLAMI

Davacı Lütfi Doğan Toker ile davalı Nüfus Müdürlüğü arasındaki davada İstanbul 3.

Asliye Hukuk Mahkemesince verilen ve Yargıtay'ca incelenmeksizin kesinleşmiş bulunan 10/11/2009 günlü ve 2009/579-2009/193 sayılı kararın yürürlükteki hukuka aykırı olduğu savıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14/10/2010 gün ve Hukuk-2010/230358 sayılı yazısıyla kanun yararına temyiz edilerek bozulması istenilmiş olmakla, dosyadaki tüm kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

YARGITAY KARARI

Davada, davacı Lütfi Doğan Toker, kendi adına aldığı nüfus kaydında ana adının Saliha olduğunu, 1981 yılında ölen annesine ait nüfus kaydında ise ana adının idari kayıt düzeltme ile Salih olarak değiştirildiğini, davalı idarenin herhangi bir gerekçe göstermeksizin yaptığı ve hatalı olan bu değişikliğin resmi evrak ve kayıtlar arasında çelişki meydana getirdiğini belirterek, nüfus kayıtlarındaki ana adının Saliha olarak düzeltilmesini istediği, anılan Mahkemenin 7/5/2009 tarih ve 2009/77 Esas, 2009/173 Karar sayılı hükmü ile dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verildiği, davaya İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/174 Esas sayılı dosyasında devam edilerek 4/11/2009 tarihinde davanın kabulüne karar verildiği, İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararıyla kapatılması üzerine gerekçeli kararın İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/579 Esas ve 2009/193 Karar sayılı dosyası üzerinden yazıldığı, hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Davacının dava tarihinde İstanbul İli, Beşiktaş İlçesi Levent Mahallesinde nüfusa kayıtlı olduğu, bu nüfus kaydında ana adının "Saliha" olarak yazıldığı, kararda ise davacının Ankara İli, Altındağ İlçesi, Sakarya Mahallesi, Cilt No: 78, Hane No:1220'de bulunan kapalı nüfus kaydındaki "Salih" olan ana adının Saliha olarak düzeltilmesine karar verildiği anlaşılmıştır.

1- İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesince 4/11/2009 tarihinde karar verildiği, kısa kararın açıklandığı adı geçen Mahkemenin kapatılması üzerine 12/11/2009 tarihinde tutanakla dava dosyalarının İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesine devredildiği anlaşıldığına göre devirden önce karara çıkan dava dosyasının 4/11/2009 tarihi itibarıyla henüz devredilmediği göz önünde tutularak İstanbul 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/174 Esas sayısı ile 4/11/2009 karar tarihinde karar numarası verilerek gerekçeli kararın yazılması gerekirken İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin esasına kayıt edilip buradan karar numarası verilip 10/11/2009 tarihi karar tarihi olarak gerekçeli kararda belirtilmek suretiyle Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 381., 388. ve 389. maddelerine aykırı şekilde karar verilmesi,

2- 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Yasası'nın 14. maddesinde; "Nüfus kaydının kapatılması; ölüm, gaiplik, Türk vatandaşlığının kaybı, evlenme, boşanma, evlat edinilme, soybağının düzeltilmesi veya reddi gibi olaylar nedeniyle bir kaydın üzerinde işlem yapılamaz

hale getirilmesidir. Kaydın kapatılmasına ilişkin sebep ortadan kalktığında veya kaydın yeniden açılmasını gerektirecek yeni bir sebep ortaya çıktığında kayıt yeniden açılır. Kaydın açılmasından sonra kişisel durumda meydana gelmiş olan olaylar kişinin kaydına işlenir."

hükmü yer almaktadır. Davacının düzeltilmesini istediği annesinin adı kapalı kayıt olan Ankara'daki nüfus kaydında yazılı olan adı olup kapalı kayıt üzerinde herhangi bir düzeltme yapılamayacağından bu yöndeki istemin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu gibi karar verilmesi,

Usul ve yasaya aykırıdır.

Bu itibarla yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.’nun 427. maddesi gereğince sonuca etkili olmamak kaydıyla kanun yararına BOZULMASINA ve gereği yapılmak üzere kararın bir örneği ile dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 14/12/2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

[R.G. 18 Ocak 2011 – 27819]

—— • ——

Yargıtay 2. Hukuk Dairesinden:

Esas No : 2009/16481 Karar No : 2010/19524

YARGITAY İLAMI