• Sonuç bulunamadı

1.Hükümsüzlük Davası

B. Yargıtay’ ın Uygulaması

SMK öncesi 556 Sayılı KHK’ da ki bu konudaki boşluk durumunda yukarıda bahsettiğimiz doktrindeki görüşler yanında Yargıtay’ da verdiği kararlarda tanınmış marka statüsünde olmayan markaların sahipleri tarafından açılacak hükümsüzlük davaları için de, tanınmış marka sahipleri açısından öngörülen 5 yıllık sürenin uygulanmasını kabul etmiştir414. Yargıtay bir başka kararında tanınmış markalar ile diğer markalara karşı hükümsüzlük davası açma süresinin markanın tescilinden itibaren 5 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğunu kabul etmiştir415.

Yargıtay 2007/11-974 E. Ve 2007/968 K. sayılı Genel Kurul Kararında şu sorulara cevap vermiştir416;

• Markanın hükümsüzlüğünün davalarının açılması, -KHK m.42/1-a’ da tanınmış markalar açısından öngörülen beş yıllık süre dışında- bir süreye tabi tutulmuş mudur?

• Böyle bir sürenin varlığı halinde bu süre hak düşürücü bir süre mi yoksa zamanaşımı süresi midir?

• Bu sürenin başlangıcı için markanın tescil tarihi mi yoksa başvuru tarihi mi esastır?

• Bu süre KHK m.42’ de ki bütün hükümsüzlük hallerine dayalı olarak açılan davalarda uygulanmalı mıdır?

Yargıtay Genel Kurulu bu kararında417;

• KHK m.42’ ye dayalı hükümsüzlük davasının markanın tescil tarihinden itibaren beş yıllık süre içinde açması gerektiğini,

• Söz konusu bu sürenin hak düşürücü bir süre olduğunu,

408Naklen, DOĞAN, s.145

409YASAMAN, s.394

410DOĞAN, s.145

411Naklen, DOĞAN, s.145

412Naklen, DOĞAN, s.145

413GÜNEŞ, s.435

414BİLGİLİ(Sultanahmet Halk Köftecisi Kararı), s.9

415YARGITAY 11. HD. ,20.04.2016 T. ,2015/15395 E. ,2016/4387 K.(Naklen, DOĞAN, s.145)

416BOZBEL, s.142

417BOZBEL, s.146

55

• Bu sürenin başlangıcında da başvuru tarihi değil; tescil tarihi esas alınacağını belirtmiştir.

Yargıtay Genel Kurulu kararında beş yıllık sürenin uygulanması açısından hükümsüzlük sebepleri bakımından herhangi bir ayrım yapmamıştır418. Yani, hükümsüzlük davası hangi, hükümsüzlük sebeplerinin hangisinden dolayı açılırsa açılsın, hükümsüzlüğü istenen markanın tescilinden itibaren beş yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekmektedir. Ancak Yargıtay daha sonrasında beş yıllık hak düşürücü sürenin bütün hükümsüzlük hallerine uygulanıp uygulanmayacağı noktasında, bu sürenin kullanılmama nedenine dayalı hükümsüzlük halleri için geçerli olmayacağı kanaatine varmıştır419. Çünkü beş yıllık hak düşürücü sürenin kullanılmama nedenine dayalı davalara da uygulanması, tescilden itibaren markanın beş yıl geçtikten sonra; artık markanın kullanılma yükümlülüğünün fiili olarak kalkması anlamına gelmesi demektir420. Dolayısıyla mahkemeye göre bu halde markanın, davanın açıldığı tarihten itibaren geriye doğru beş yıl içinde kullanılmaması veya beş yıl boyunca ara verilmesi davanın açılabilmesi açısından yeterlidir421.

Yine Yargıtay ‘’MERİNOS’’ kararında422; marka üzerinde üstün ve öncelikli hak sahibi olduğunu ileri sürenlerin açacakları marka terkini davaları için 556 Sayılı KHK’ da dava açma olanağı tanınmasına rağmen bu davanın hangi sürede açılacağı hususunda bir düzenleme getirilmemiş ise de, yine anılan KHK m.42 Paris Sözleşmesine göre tanınmış sayılan marka sahiplerinin hükümsüzlük davasını tescil tarihinden beş yıl içinde gerekeceği belirtilmiş, dava açma hakkının sınırsız sürede kullanılmasının da yasanın ruhu ve hukuk mantığıyla bağdaşmayacağı gözetilerek beş yıllık sürenin en azından diğer markalar yönünden açılacak davalar için de uygulanarak yasal boşluğun doldurulması Dairemizce uygun görülmüştür.’’

Hükümsüzlük davalarının süresiyle ilgili olarak ortaya çıkan diğer bir sorun ise, tescilli marka sahibinin, markasının aynısının veya benzerinin başkası tarafından tescil ettirilmesine rağmen sessiz kalması halinde eski (önceki) marka sahibinin yeni marka sahibine karşı hükümsüzlük davası açması hakkını yitirmesine, ne kadarlık bir sürenin uygulanacağıyla ilgilidir423. Bu konuda Yargıtay kesin bir süre benimsemeyip TMK m.2 kuralını esas almakta ve eski marka sahibi açısından hükümsüzlük davası açma hakkının kaybına dair süreyi somut olayın özelliklerine göre saptamaktadır424. Buna göre de süre 8 yıl da olabilir 3-5 yılda olabilir. Yargıtay 11. HD. , 02.10,2012 T. , 2011/7104 E. , 2012/14860 K. sayılı kararında sessiz kalma yoluyla hak kaybı savunmasını, mahkemenin re’ sen dikkate alacağı türden bir savunma olarak nitelendirmektedir425.

418BOZBEL, s.146

419BOZBEL, s.148

420BOZBEL, s.148

421BOZBEL, s.148

422YARGITAY 11. HD. ,08.04.2002 T. , 2001/10860 E. , 2002/3275 K. (Naklen, YASAMAN, s.392)

423BİLGİLİ(Sultanahmet Köftecisi), s.11

424BİLGİLİ(Sultanahmet Köftecisi), s.11

425GÜNEŞ, s.436

56

Kötü niyetle tescillenen marka, tescilinden itibaren beş yıl geçmiş olmasına rağmen süreye bağlı olmadan dava edilebilecektir; ancak dava hakkının makul, gereken sürede kullanılmamasına bağlı sonuçlar doğabilir426.

‘’Hükümsüzlük Davasının Beş Yıl Süreyle Sınırlandırılması’’ kapsamında açıkladığımız doktrin ve Yargıtay kararları ışığında tanınmış markalar dışındaki markalar için SMK’ da açıkça bir hak düşürücü veya zamanaşımı süresi olmasa da kıyas yoluyla tanınmış markalar için öngörülen beş yıllık hükümsüzlük davası süresinin bu tür markalar için de uygulanması yoluna gidildiği ve kabul edildiği görülmektedir. Ancak SMK ‘ da sayılan mutlak ret nedenleri re’ sen gözetilen, kamu menfaatine ilişkin ve kamu düzenini ilgilendiren sebeplerdir. Misal marka olamayacak işaretler SMK m.5/1-a’ da düzenlenmiştir. Marka olamayacak işaretler her nasıl olduysa marka olarak tescil edilmişse korumadan faydalanacaktır ve sicilden terkin edilmediği müddetçe de koruma devam edecektir. İşte bu durumda kanaatimizce hükümsüzlük davasının beş yıllık bir süreye bağlanması doğru olmayacaktır. Çünkü bu durumda beş yıllık bir sürenin geçmesinden sonra dava açılmaz ise eğer işe marka olamayacak işaretler, ‘’marka olabilecek işaretler’’ niteliğine kavuşacaktır.

Mutlak ret nedenleri başlığı altında düzenlenen bütün nedenler kamu menfaatini ilişkin olup kamu düzenini ilgilendirdiğinden dolayı kanaatimizce bu sebeplere dayalı olarak açılacak hükümsüzlük davalarında herhangi bir süreye tabi olmadan hükümsüzlük davasının açılabilmesi gereklidir.

426GÜNEŞ, s.436

57

SONUÇ

İki ana bölümde yapmış olduğumuz açıklamalarımız ve kararlar ışığında;

1. Hukukumuzda bir işaretin marka olarak kullanılması için tescil edilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak bu kanunun markalara tanıdığı korumadan kural olarak istifade edebilmek için işaretin marka olarak tescil edilmesi gerekmektedir.Markalar yasal mevzuatımızda tanımlanmamıştır.Ancak hangi işaretlerin marka olabileceği örnek kabilinde gösterilmiştir.

2. Marka hukukumuza göre bir işaretin marka olarak kabul edilebilmesi için SMK m.4'te düzenlendiği üzere ayırt edici olması, marka sahibine sağlanan koruma konusunu açık ve kesin şekilde anlaşılmasını sağlayacak şekilde sicilde gösterilebilir olması gerekmektedir.

3. SMK m.3'te belirtilen kişiler bu nitelikteki marka başvurularını Kurum’ a yaparak markalaşma sürecini başlatırlar. Bu başvuruların yapılmasından sonra marka başvuruları öncelikle SMK m.15 kapsamında şekli olarak değerlendirilir. Şekli eksikliğin bulunması halinde bu eksikliğin giderilmesi için iki aylık süre verilir. Bu süreler içerisinde eksiklikleri giderilmeyen başvurular işlemden kaldırılırken, şekli yönden eksikliğin bulunmaması halinde marka başvuruları Kurum tarafından mutlak ret nedenleri kapsamında incelenir.

4. Mutlak ret nedenleri bakımından inceleme yapılırken her bir nedenin olup olmadığı ayrıca değerlendirilir. Mutlak ret nedenleri SMK m.5'te düzenlenmiştir.Mutlak ret nedenleri sınırlı sayıda bulunan, kamu düzenine ilişkin olan, kamu menfaatini koruyan,haksız rekabeti önleyen, resen dikkate alınan, herkesçe ileri sürülebilen varlığı halinde marka başvurusunun tesciline engel olan, tescil edilmesi halinde de hükümsüzlüğü sonucunu doğuran nedenler olarak kabul edilmektedir.

5. SMK m. 5/1-a “ 4. Madde kapsamında marka olamayacak işaretler” marka olarak tescil edilemeyeceği mülga 556 sayılı KHK m. 6 ile paralel şekilde düzenlenmişse de;

SMK m.5/1-b kapsamında “herhangi bir ayırt ediciliğe sahip olmayan işaretler ”in marka olarak tescil edilemeyeceği 556 sayılı KHK’ dan farklı olarak düzenlenmiştir.

Bu kapsamda herhangi bir ayırt edicilik barındırmayan işaretler marka tescilinde mutlak ret sebebidir. Markaların tescil edilmesi bakımından ayırt edici olmaları çok önemli olduğundan bu madde ile soyut ayırt ediciliği olmayan bir diğer ifadeyle tek başlarına ayırt ediciliği bulunmayan işaretlerin tescil edilmesi engellenmeye çalışılmıştır.

6. İkinci mutlak ret nedeni, tescil edilmek istenen mal veya hizmetler yönünden ayırt edici niteliği olmayan ve bu nedenle de tüketiciler tarafından marka olarak algılanmayan işaretlerdir.Bu işaretler tek başlarına ayırt edici nitelikte olan bir diğer

58

ifadeyle soyut ayırt edici olan ancak tescil edilmek istenen mal veya hizmetle birlikte herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretlerdir.

7. Üçüncü mutlak ret nedeni mal veya hizmetler bakımından tanımlayıcı olan, herkesi kullanımına açık tutulması gereken ve hiç kimsenin tekeline verilemeyecek işaretlerdir.Markalar esas unsur, yan unsur ve tali unsurlardan oluşabilir. Markaların karşılaştırmasında esas unsur önemli olduğundan tanımlayıcı nitelikteki işaretlerin markanın yan unsurunda yer almasına engel bulunmamaktadır.

8. Dördüncü mutlak ret nedeni,tescil edilmiş veya daha önce tescil başvuruda bulunulan marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerdir.Bu mutlak ret nedeni ile önceki marka sahibi korunmaktadır.

9. Beşinci mutlak ret nedeni ortak kullanıma ait olan ticaret alanında herkes tarafından kullanılan belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları birbirinden ayırmaya çalışan işaretlerdir. Bu işaretleri münhasır ya da esas unsur olarak içeren marka başvuruları kabul edilmezken, tali unsur olarak içeren marka başvuruları kabul edilebilir.

10. Altıncı mutlak ret nedeni, malın şeklini veya mala asli değerini veren şekli münhasır unsur olarak içeren işaretlerdir.Bu unsurların tali unsur olarak marka başvurusunda bulunmasına engel bulunmamaktadır. Bu mutlak ret nedeni üç boyutlu şekillere ilişkin getirilen özel bir mutlak ret nedenidir.Burada amaç ürünlerin şekilleri üzerinde tekel hakkının verilmesini engelleyerek bu ürünlerin geliştirilmesini sağlamaktır.

11. Yedinci mutlak ret nedeni, mal veya hizmetin niteliğini,kalitesi, coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretlerdir. Bu işaretlerin yanıltıcı olup olmadığı ortalama algılama seviyesine sahip tüketiciler dikkate alınarak belirlenmelidir.Bu nedenler sınırlı sayıda değil örnek niteliğindedir.

12. Sekizinci mutlak ret nedeni,Paris Sözleşmesinin 2'nci mükerrer 6'ncımaddesine göre reddedilecek işaretlerdir.Bu işaretler yetkili makamlardan izin alınması halinde marka başvurusuna konu işarette kullanılabilir. Aksi halde marka başvuruları reddedilir.

13. Dokuzuncu mutlak ret nedeni, Paris Sözleşmesinin 2'nci mükerrer 6'ncı maddesi kapsamı dışında kalan ancak kamuyu ilgilendiren halka mal olmuş işaretlerdir. Bu işaretler toplumun ortak kültür mirasıdır.Marka başvurularının esas ve tali unsurlarında yer almamalıdır.

14. Onuncu neden dini değerleri veya sembolleri içeren işaretlerdir. Bu işaretlere de marka başvurusunda asli veya tali unsuru olarak Bu madde ile dini sembollerin ticari çıkar için kullanılmaları önlenmeye çalışılmıştır.

59

15. On birinci neden kamu düzenine veya genel ahlaka aykırı işaretlerdir.

16. On ikinci neden, bu düzenleme ile müstakil bir sınaî mülkiyet hakkı olan coğrafi işaretlerin korunması amaçlanmıştır.

17. Nispi tescil engelleri SMK m. 6’da düzenlenmiştir. Bu nedenler ilgililer tarafından markanın bültende yayınlanmasından sonra ileri sürülebilir. Bu nedenler bir işaretin üzerinde, üçüncü bir kişinin herhangi bir sebebe dayanarak hakkı mevcut olduğundan, ilgili işaretin tescilinin mümkün olmadığı halleri içermektedir.

18. Birinci neden en sık rastlanan nispi ret nedeni olan sonraki tarihli olan benzer marka başvurularına ilişkindir. Karıştırma ihtimalinin incelenebilmesi için öncelikle temelde iki adet markanın bulunması gerekir ve bu markaların/başvuruların mal ve hizmetlerin de aynı veya benzer olması gerekir. İşte durum böyle olunca tescil edilmiş veya başvurusu daha önce yapılmış markanın tarihsel önceliği dikkate alınıp sonraki marka başvurusu reddedilir. Fiili karıştırmanın kanıtlanması şart değildir.

19. İkinci neden gerçek marka sahibine, temsilci veya vekillerin yapmış olduğu aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaret başvurularına, haksız tescile itiraz etme yetkisi verir. Marka sahibi ile markayı kendi adına tescil ettiren arasındaki ilişki vekâlet sözleşmesinden, tek satıcılık veya hizmet sözleşmesinden kaynaklanabilir. Geçerli veya haklı bir neden olmadığı müddetçe, marka sahibiyle sözleşme yapılmış olmadıkça ticari vekil veya temsilcinin marka başvurusu yapması, tescil elde etmesi kötü niyetli kabul edilir.

20. Üçüncü neden istenmişse rüçhan veya başvuru tarihinden önce, tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan başka bir işaretin sahibinin itirazının tescile engel olması mümkündür. Burada tekrar işaret veya marka ile ilgili tarihsel olarak önceliğin değerlendirilmesi söz konusudur. Marka üzerinde öncelik sağlamaya elverişli olabilecek işaretin, marka gibi kullanılması ve aynı zamanda hakkın ileri sürüleceği rakip markası veya marka başvurusu ile aynı veya benzer sınıf mallar alanında kullanılmış olmasına bakılacaktır.

21. Dördüncü neden Paris sözleşmesini,n 1. Mükerrer 6.maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal ve hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir. Tanınmış markanın ne olduğu veya tanınmışlık düzeyine ulaşmış markanın üzerinde net bir tanım olmamakla birlikte bu konuda WIPO tarafından benimsenmiş ve Yargıtay’ ca da uygulanan belli kriterler vardır.

22. Beşinci neden tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin

60

zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir.

23. Altıncı neden marka başvurusu, kişi ismi, görselini; başkasına ait ticaret unvanı, telif hakkı konusu işaret veya eseri; patent, tasarım, faydalı model gibi fikri veya sınaî hakları içerdiğinde, itiraz edildiği takdirde tescili yapılmaz veya yapılan bir tescil varsa ortada bu gerekçelerle dava konusu edilir.

24. Yedinci neden ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir. Marka 10 yıllık sürelerle yenileme şartına bağlı olarak canlı kalmakta, hüküm ifade etmektedir.

Süresinde yenilenmemiş ortak ve garanti markası sahipleri, hakkın sona erdiği tarihten itibaren üç yıl süreyle itiraz hakkına sahiptir.

25. Sekizinci neden markayı yenilemeyi ihmal edenlerin son çaresi olarak geçerlilik süresinin bitmesinden itibaren iki yıllık süreyle başkalarının, aynı veya benzer işaretin aynı veya benzer mallarda alınması girişimlerine engel olabilme hakkı olarak düzenlenmiştir. Bu itiraz sebebi markanın eski sahibince kullanılabilecektir.

26. Dokuzuncu ve son neden olarak SMK m. 6/9 kapsamındaki düzenleme ile kötü niyet nispi ret nedenleri arasına eklenmiş ve marka tescil başvurularının itiraz ile reddedileceği hükme bağlanmış ve önceki kanunun yarattığı eksiklikler giderilmiştir.

27. Yargıtay’ a göre marka hükümsüzlük davaları bakımından süre hususunda hükümsüzlük davasının markanın tescil tarihinden itibaren beş yıllık süre içinde açması gerektiğini, söz konusu bu sürenin hak düşürücü bir süre olduğunu, bu sürenin başlangıcında da başvuru tarihi değil; tescil tarihi esas alınacağını belirtmiştir.

28. Yargıtay’ ın hükümsüzlük sebeplerinden bağımsız olarak- kullanmama nedenine dayalı haller hariç olmak üzere-bütün hükümsüzlük davalarında beş yıllık hak düşürücü sürenin uygulanacağını savunmak hukuken doğru değildir.

61

KAYNAKÇA

BAHADIR, Zeynep, Markanın Hükümsüzlüğü ve İptali, Turhan Kitabevi,