• Sonuç bulunamadı

30 3.7.2 Yapısı Bakımından Sözler:

3.7.3. Görevleri Bakımından Sözler: 1 Adlar:

3.7.3.5.5. Yardımcı Eylemler:

Ad ve ad soylu sözcüklerin eylem olarak kullanılmasını olanaklı kılan ve birleşik eylem meydana getiren sözcüklerdir. Türkçede genellikle “etmek, olmak, eylemek, kılmak, buyurmak” sözcükleri yardımcı eylem olarak kullanılmaktadır. Ancak “vermek, yapmak, kalmak” gibi eylemler de yardımcı eylem olarak kullanılabilmektedir. Ad ve ad soylu sözcüklerin eylem olarak kullanılmasını sağlaması bakımından “ekeylem”e benzerlik gösterir.

Belirli anlamı olan bir eylem kök veya gövdesinin, oldukça değişik ilişkilerle anlam genişlemesine uğratılarak kullanılması, o eylemin yardımcı eylem olarak kullanımıdır. Bütün yardımcı eylem kök ve gövdeleri her şeyden önce belirli eylemlerin adları olarak asıl eylemlerdir. Onların yardımcı eylem olarak kullanılmaları neden-sonuç, parça-bütün, benzerlik-aykırılık gibi ilişkilerle komşu bilgilerin alanına taşarak anlam genişlemesine uğramalarıyla mümkün olabilmektedir (Karaağaç,2013:859).

3.7.3.6. Edatlar:

Kendi başlarına bir anlamı olmayan ve cümle içerisinde diğer sözcüklerle çeşitli yönlerden ilişkiler kurarak anlam kazanan sözcüklerdir.

Edat terimi, bugünkü Türk dilciliğinde, çekimlik bağlı birimlerin ekleşmemiş olanları için kullanılmaktadır. Osmanlı dilcilik geleneğinde edat terimi, bütün yapım ekleri, çekim ekleri ile bugün edat olarak bildiğimiz çekim, bağlama ve ünlem edatları gibi ekleşmemiş bağlı birimler için kullanılır ve tek başına anlamı ve kullanımı olmayan; ancak söz kök ve gövdelerinden sonra gelerek yeni sözler türeten veya bu sözlerin bir araya gelişini sağlayan dil birimi diye tanımlanırdı. Bu yüzden de eski

39

çalışmalarda edat terimi, yapımlık ya da çekimlik ve ekleşmiş ya da ekleşmemiş bütün bağlı biçim birimleri için kullanılırdı. Bugünkü anlamıyla edatlar, dilde bağımsız olarak var olamayan yani kendi başlarına değil söz, söz öbeği ve cümle gibi dil birimlerini bir araya getiren, onları çekime sokan veya söz cümleler kuran dil birimleridir. Başka bir deyişle edatlar, ortaya çıkabilmeleri için bir başka varlığa veya eyleme gerek duyan bilgilerin adlarıdır. Bu yüzden, tek başına kullanılamazlar (Karaağaç,2013:351-352).

Türkçede belli başlı edatlar şunlardır: ile, gibi, göre, için, kadar, -den beri, dek, değin, denli, rağmen, karşın, -den önce, -den sonra, -den yana, üzere, -den başka, -den dolayı, -den ötürü, -a doğru, değil, mi…

3.7.3.7. Bağlaçlar:

Sözleri, söz öbeklerini veya cümleleri bir araya getirmeye yarayan çekimlik bağlı birimlerdir, bağlama edatlarıdır. Bu dil ögelerini bir araya getiriş, sıralayıcı veya açıklayıcı biçimlerdeki bağlamalardır (Karaağaç,2013:172).

Bağlaçlar; eş görevli sözcükler, eş görevli ögeleri, tamlamaları ve cümleleri bağlayan sözcüklerdir. Buradan da anlaşılacağı gibi cümle bağlayan bağlaçlar ve eş görevli öge, sözcük bağlayan bağlaçlar olmak üzere iki ana gruptan bahsedebiliriz. Türkçedeki belli başlı bağlaçlar şunlardır: ve, veya, ile, ya da, de, da, dahi, bile, ki, ama, fakat, lâkin, yalnız, ancak, oysa, oysaki, meğer, meğerse, meğerki, çünkü, zira, üstelik, hatta, yani, yoksa, hem, hem…hem de, hem…hem, gerek…gerek, ister…ister, ha…ha, kâh…kâh, ne…ne…

3.7.3.8. Ünlemler:

Ünlemler, değişik ortamlarda çıkarılan insan seslerinden ibarettir ve değişik duyguları anlatmaya yarar. Birçoğu, anlatım gücünü kendi ses yapılarından alır; fakat aralarında belirli bir duyguyu seslenme yoluyla anlatmak yanında, kendilrine özgü anlama sahip olanlar da vardır (Karaağaç,2013:827).

Sözlü iletişimde bolca ve rahatça kullanılabilen ünlemler, yazılı kullanım için noktalama işaretlerinden destek alır. Yazıda tek kullanılıyorsa kendisinden sonra, bir sözle birlikte kullanılıyorsa o sözden sonra ünlem işareti (!) konur (Karaağaç,2013:827).

40 3.7.3.9. İkilemeler:

Anlatımı güçlendirme gibi çok önemli bir amacı olan söz öbeğidir. İkilemeler iki sözcükten oluşan ve ayrı yazılan kalıp sözlerdir. Bu kalıp sözler, cümlede kullanılışına göre ad, sıfat ve zarf gibi çeşitli görevler üstlenir.

Bir varlığı veya bir eylemi karşılamak üzere eş görevli iki sözün oluşturduğu söz öbeğidir. Biçim ve anlam bakımından birbiriyle bağlantılı ve aynı türden olan iki veya daha çok sözün bir araya gelerek oluşturdukları yapı, yineleme öbeği olarak bilinir. Türkçede yinelemeler, iki sözle yapılır; ancak az da olsa üçlü ve dörtlü yinelemeler vardır (Karaağaç,2013:486).

İkileme, Türkçemizin en önemli zenginliklerinden biridir. Bu zenginlik, yüzyıllar boyunca, halk dilinin sıradan bir anlatım özelliği olarak görülmüş, dolayısıyla da yazı dilinde bu olanaklardan yeterince yararlanılmamıştır. Bu süreçte ikilemelere ancak halk şiirinde başvurulduğunu görüyoruz. Halk şiirimizde kavram zenginliğinin, anlam yoğunluğunun sağlanmasında önemli bir yeri olan ikilemelerin, ses güzelliğinin sağlanmasında da en az ölçü, uyak kadar önemli bir yerinin olduğunu söyleyebiliriz (Bilgin,2006:67).

İkilemelerin cümlede kullanım biçimlerine göre görev aldığını belirtmiştik. Örneğin “kara kara” ikilemesi cümledeki yerine göre ad, sıfat ve zarf görevi üstlenebilir :

Çocuğun gözleri kara karaydı. (İkileme ad görevinde) Çocuğun kara kara gözleri vardı. (İkileme sıfat görevinde) Çocuk kara kara düşünüyordu. (İkileme zarf görevinde)

İkilemeler, çeşitli şekillerde karşımıza çıkabilir. Aynı sözcüğün yinelenmesiyle, eşanlamlı sözcüklerin yinelenmesiyle, yakın anlamlı sözcüklerin yinelenmesiyle, karşıt anlamlı sözcüklerin yinelenmesiyle, bir anlamlı öteki anlamsız sözcüklerin yinelenmesiyle, iki anlamsız sözcüğün yinelenmesiyle, oluşur. Ayrıca ikilemede, ikinci sözcüğün başına “m” harfinin gelmiş olduğu ikilemeler de vardır:

Aynı Sözcüklerle: güzel güzel, ayrı ayrı, şırıl şırıl, boy boy, renk renk… Eşanlamlı Sözcüklerle: fakir fukara, kılık kıyafet, ses seda, akıllı uslu… Yakın Anlamlı Sözcükle: toz toprak, yara bere, doğru dürüst, açık saçık…

41

Zıt Anlamlı Sözcüklerle: dost düşman, aşağı yukarı, gece gündüz… Anlamlı-Anlamsız Sözcüklerle: eski püskü, eğri büğrü, yırtık pırtık… İki Anlamsız Sözcükle: abuk sabuk, abur cubur, ıvır zıvır, süklüm püklüm… İkinci Sözcüğün Başına “m” Getirerek: konu monu, gazete mazete…

3.7.3.10. Deyimler:

Deyim, kalıp sözlerin en yaygın olan türüdür. Anlamı, ögelerinin anlamlarıyla ilgili olmayan kalıp sözler, deyim diye adlandırılır. Bir başka ifadeyle, bireysel ve nedenli olan bir söz dizimi biriminin genelleşip yaygınlaşarak nedenliliğini yitirmesiyle ortaya çıkan ve tek bir sözlük birimi gibi algılanan söz öbeğine deyim denir. Deyimler, öteki kalıp sözler gibi söz dizimi kaynaklı sözlük birimleridir (Karaağaç,2013:271).

Bir dilin söz varlığının en önemli ögeleri arasında yer alan deyimler, o dili konuşan toplumun maddi ve manevi kültürünü, algılama, anlatım ve imgelem gücünü, nükte eğilimini, bütünüyle ortaya koyan sözlerdir (Aksan,2011c:96). Düşünülenin söze dönüştürülmesi ve söylenen kalıpların amaçlanandan farklı olması bakımından deyimler, dilin ilginç bir yönünü ortaya koymakta, konuşma ya da yazma sırasında zihinde kalıp olarak yerleşmiş birimlerin de kullanıldığını göstermektedir (Aksan,2011b:81).

Deyimler, genellikle mecaz anlamlı olup deyimin içinde yer alan sözlükler, temel anlamlarıyla bir ilişki içinde değildir. İstisnaî bir iki örneği geçmeyen, temel anlamını taşıyan deyimlerin dışında gerçek anlamını yitirmiştir. Tıpkı diğer kalıp sözler gibi parçalanamayan veya herhangi bir sözcüğü değiştirilemeyen deyimler, bütün sözcükleriyle birlikte tek bir anlamı ifade eder.

Deyimler, etkili anlatmanın bir yoludur. Tıpkı ikilemede olduğu gibi anlatımı etkili kılmak, anlatıma sanatlı bir söyleyiş kazandırmak temel amaçtır ki taşıdığı kinâye buna çok müsaittir. Türk dili bu konuda oldukça zengin bir dildir: dört gözle beklemek, devede kulak olmak, pire için yorgan yakmak, leb demeden leblebiyi anlamak, damarına basmak, hafife almak, akla karayı seçmek, küplere binmek, göze girmek, gözden düşmek, abayı yakmak, mercimeği fırına vermek, sudan çıkmış balığa dönmek, tefe koymak, bal alacak çiçeği bilmek, pabucu dama atılmak, ateş bacayı sardı, eşekten düşmüş karpuza dönmek, saman altından su yürütmek, karda yürüyüp

42

izini belli etmemek, pişmiş aşa su katmak, havanda su dövmek, yükte hafif pahada ağır olmak, burnunun direği sızlamak, burnunun direği kırılmak…

Benzer Belgeler