• Sonuç bulunamadı

YAPILAN NANKÖRLÜĞÜ AFFETMEZ. DEPREM, İNSANLIĞIN GELECEĞİNE İLİŞKİN ÇOK CİDDİ BİR UYARIDIR

TOPRAKLARIMIZI YOK EDERKEN YAŞANACAK AÇLIĞIN SONU, ÖLÜMDÜR. ÖNLEMSİZ DEPREMLER İLE ERKENDEN ÖLMESİN İNSANLIK. HEP BİRLİKTE İNSANLIĞI DOYASIYA VE MUTLU YAŞAYALIM.

“Depreme dayanıklı yerleşim alanları ve yapılar tasarlamanın, üretmenin, deprem hasarları ve can kayıplarının azaltılmasının bilinen tek yolu, mühendis, mimar ve şehir plancılığı hizmetlerinin eksiksiz bir şekilde uygulanmasıdır”

4 Kasım 2020

İnsanlar, yerleşik düzene geç-tiğinden beri, bulundukları coğ-rafyada beslenme ile yerleşme sorununu birlikte önemsemişler ve yaptıkları yanlışlardan olabil-diğince ders alarak yaşadıkları mekan ile beslendikleri mekan sorunlarını geliştirdikleri bilime de inanarak çözmeye çalışmış-lardır. Anadolu’nun geçmişten bugüne kadar yüksek yerlere kurulu yerleşimleri ve ovalardaki korudukları tarım alanları bu ter-cihe şahittir, her türlü yerleşime zemin olan toprak üzerinde çıkar hırsının insan aklının önüne geç-tiği vakte kadar, her coğrafyada, bu coğrafyada da. Sorun, çıkar hırsı ve rant ile artarak büyüdü, büyüyor maalesef, büyümemeli.

Ülkemizde geçmişten geleceğe depremler coğrafyasında yaşı-yoruz, çok acılar çektik. Bilimsel uyarıları önemsemedik. Israrla sürdürülen kişisel ve çıkarcı yan-lış politikalarla daha çok acılar yaşamaya gebeyiz. Oysa, dün-ya sürekli değişirken dün-yaşanan olağan deprem kaynaklı acıları önlemek ya da en aza indirmek, istersek önlemek mümkün.

Depremler, bu dünyada ve her coğrafyada ve bu coğrafyada hep oldu ve hep olacak. Ranta dayalı çıkarcı politikalarla ülkeyi yönetenlerin yanlış tercihleri ile bizler gibi meslek odalarının bi-limsel açıklamalarını yok sayan

tercihleri yüzünden, acılar tarihi-ni yetarihi-nileyerek ve yineleyerek ya-şıyoruz yine, yaşamayalım artık.

Yaşanan acılar ve tarih ve ge-lecek ve yaşanacak acılar.

Marmara 1999 depremi, dahil.

Verimli tarım arazilerindeki fay hatlarını imar plan değişikliği için çıkar/rant uğruna oylayarak değiştirdiğini sananlarca, tarla-larını mezara dönüştürüp kendi kaderleriyle baş başa bırakarak insanları öldüren düzen, bu dü-zen değişmeli.

En son 30 Ekim 2020 tarihinde, saat 14.51’de, İzmir Seferihisar Körfezi açıklarında, Kandilli Ra-sathanesi verilerine göre 6.9, yönlendiren TV’lere göre 6.6, dış bilimsel kaynaklara göre 7.0 bü-yüklüğünde bir deprem yaşandı.

Şekile, büyüklüğe ve afet bölgesi ilan ölçütlerine takılmadan, acı-larımıza baktık, acımızı yaşadık.

Yine ölüm, yine acı, yine topra-ğı ve tarım arazilerini önemse-meden verilen imar izinleri, yine geçmişten geleceğe önceden alınmayan derslerden uzak son-radan kurtarılan insan mucize-leri ile mutluluk arayışları, asıl sorunları ve somut çözümleri ko-nuşmaktan uzaklaşıyoruz yine.

Oysa mutluluk, beton yığınları arasında yaşamakla değil, do-ğaya dönüş ve toprağa saygı ile yitiren tüm yurttaşlarımızın acı-sını yaşıyoruz. An itibarıyla 114 can kaybı, 1035 yaralı, ülkemiz üzgün, ülkemiz insanı yinelenen soruna ve nedense sıra gelme-yen bu konudaki çözümsüzlüğe kızgın. Kurtarma çalışmalarına fedakarca gönüllü katılanlara ve sağlık personelimize minnetimiz sonsuz, derdimiz en az kayıp ile bu yaramızı da birlikte aşmak.

Yaşamını kaybedenlerin ruhları şâd olsun, ailelerine baş sağlığı ve sabır, yaralılara acil şifa dili-yoruz. Ülkemiz artık depremleri ölümsüz yaşamalı, en az ölümlü, mümkün mü, istenirse mümkün.

Merkezi yönetimden yerel yö-netime her ölçekte yapılan ve onaylanan imar planlarının afet riskine göre hazırlanması için ön koşul, yer seçimi. Yer seçi-minde, öncelik zemin, zeminde öncelik, toprak. Toprak ve topra-ğın özelliklerini jeolojik oluşumu dahil bilmemiz, toprağı bilimsel olarak tanımamız mümkün mü, mümkün. Detaylı toprak etüt ve haritalamaya dayalı, artık öte-lenmemesi gereken ve kamu tarafından yenilerek yapılması gereken güncel toprak ve arazi sınıflandırması, arazi yetenek sı-nıflandırmasına uygun arazi kul-lanımına büyük ovalarımız dahil istinasız yasal koruma, Bölge Planı dahil her ölçek planda ve

imar planında mutlaka uyulması gereken verimli topraklarımızı koşulsuz koruyan ülke ve yerel imar planlarına zorunlu altlık olacak Arazi Kullanım Planlaması. Uygun kullanımlara göre yer seçimi mutlak zorunluluk, mümkün mü, istenirse mümkün.

Jeofizikten jeolojiye, mimarlıktan inşaat mühendisliğine, şehir plancılarından ziraat mühendislerine, çö-züm; uygun zemin/yer seçimi, doğru tasarım ve uygun proje, doğru uygulama, öncesi ve sonrasında sürekli sıkı denetim. Olabilir mi, istenirse olur.

İzmir ili Bayraklı ilçesi özelinde yaşanan deprem katliamının sanıkları arasında, oradaki o toprağın yan-lış kullanımına izin verenler var. Düne kadar sebze meyve üretenlerin arazilerine dünden bugüne koca-man kocakoca-man rant binaları dikenlerin büyük günahı var, ayrımsız.

Gediz nehrinin eski yatağından oluşan alüvyon dolgulu yumuşak zeminli bölgeye denetimsiz ve deprem kurallarına aykırı yapılaşmaya izin verilmemesi gerekirdi. Ülkemizin diğer verimli tarım arazileri de imara açılmasın, salondaki oylarla, çıkarsal.

2 Kasım 2020 tarihli “TMMOB İzmir Depremi İlk Gözlem Raporu”nda belirtildiği gibi; “Depreme dayanıklı yerleşim alanları ve yapılar tasarlamanın, üretmenin, deprem hasarları ve can kayıplarının azaltılmasının bilinen tek yolu, mühendis, mimar ve şehir plancılığı hizmetlerinin eksiksiz bir şekilde uygulanmasıdır.”

İnsan doğayı dizginlese de tutsak edemez, doğa özel mülke dönüşmez, doğa özgürdür, doğa kendine yapılan ihaneti affetmez, öcünü alır bir şekilde. İnsana her daim sadık olan toprak kendine yapılan nankörlüklere kızgın, toprağı tanımak gerekli önce, insanların geçmişten gelen yer seçimi tercihlerini, insanın sınırsız hırsını ve rant arzusunu, ve sonra mimari tasarımı ve inşaatı ve denetimi. Doğa uyarıyor insanlığı deprem ile sel ile çığ ile heyelan ile, dur ve düşün diyor insanlığa, duralım artık.

Tarım arazileri insanı ve insanlığı doyurur, öldürmez. Tarım arazilerimizi öldürerek geleceğimiz yok et-meyelim, aç kalmayalım, göz göre göre ölmeyelim depremlerde de. Depremlere karşı da ön koşul,

“toprak ana”mızı korumak. Toprağı koruyalım, insanlığı koruyalım, gereksiz yerlere yapılan binalar za-mansız mezarımız olmasın artık. Mümkün mü, mümkün.

Baki Remzi SUİÇMEZ

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı

(Yönetim Kurulu Adına)

“TARIM VE MÜHENDİSLİK” DERGİSİ