• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL ÇERÇEVE ve İLGİLİ ARAŞTIRMALAR

2.1. Kavramsal Çerçeve

2.1.3. Yapılandırmacı yaklaşım

Yapılandırmacılık/Yapısalcılık/Oluşturmacılık (Constructivism) kişilerin bilgiyi ve bilgiyi sunma biçimlerini kendi deneyim ve düşüncelerine dayandırarak oluşturmasıdır (Akınoğlu, 2015: 152).

Yapılandırmacılık üzerinde etkili olan varoluşçulukta birey kendi bilgisini kendisi oluşturur ve bu bilgi onun için önemlidir. Bireyler kendileri için anlamlı olan gerçekleri kendileri oluştururlar. İnsan değerlerini kendisi oluşturduğu için özgürdür ve yaptıklarının sorumluluğunu alır. Bu yüzden varoluşçuluk felsefesinin yapılandırmacı yaklaşımı etkilediği söylenebilir (Sönmez, 1996). Yapılandırmacı kuram, 18. yy. filozofu olan Vico’nun “Biri bir şeyin parçalarını biliyorsa, o şeyi biliyordur” söylemine kadar giden; daha sonra Kant’ın, “Birey bilgiyi pasif olarak değil, etkin olarak alır, önceki bildiğiyle karşılaştırır ve yorumlar (Glasersfeld, 1998)” ifadesiyle devam eden felsefi ve sosyolojik köklere dayanmaktadır (Kanlı, 2009). Şimşek (2004) ise yapılandırmacı yaklaşımın, Jerome Bruner tarafından 1960’lı yıllarda eğitim gündemine getirilmesine rağmen, yapılandırmacılığın felsefi kökeninin günümüzden iki bin yıl öncesine, Sokrates’e kadar uzandığını belirtmektedir (Şimşek, 2004: 117). Immanual Kant, John Dewey, Lev Vygostsky, Howard Gardner, Jean Piaget ve Jerome Bruner gibi bilim adamlarının çalışmaları yapılandırmacılığın şekillenmesine öncülük etmiş, Ernst von Glasersfeld, H. R. Maturana, Heinz von Foerster, P. Watzlawick ve F. J. Varela gibi bilim adamları yapılandırmacılığın günümüzdeki çağdaş temsilcileri olmuşlardır (Arslan, 2007).

Bilgi ve öğrenme ile ilgili bir anlayış, felsefi bir yaklaşım olarak görülen yapılandırmacılık, birçok kurama dayalı olarak, öğretim için yol gösterici ilkeler sunmaktadır. Yapılandırmacı yaklaşım, davranışçı yaklaşıma karşı bir bakış açısı ortaya koymaktadır. Bu sebeple yapılandırmacı yaklaşıma dayalı öğrenme ortamı, öğretmen ve öğrenci rolleri davranışçı yaklaşımdan farklı özellikler taşımaktadır (Oğuz, 2011: 344).

Akınoğlu (2015)’na göre yapılandırmacı yaklaşımın olumlu yönleri şunlardır: 1. Öğrenci bilgiyi kendi ön bilgilerine dayanarak yapılandırdığı için öğrenme kalıcı ve anlamlı olur. 2. Öğrenciler yeni edindikleri bilgileri kolayca başka durumlara uygulayabilirler. 3. Öğrenciler yeni bilgi edinmeleri gerektiğinde istedikleri bilgiye kolayca ulaşabilirler. 4. Öğrenciler kendi öğrenmelerinden sorumludur. 5. Öğrenme sırasında öğrencilerde eleştirel ve yaratıcı düşünme, problem çözme gibi yetenekleri gelişir. 6. Birçok gerçeklikle ilgilenmek zorunda olduğu için öğrenci gerçek hayatta karşısına çıkabilecek sorunlarla daha kolay başa çıkabilir. 7. Yapılan grup çalışmaları sayesinde öğrencilerin iletişim becerileri gelişir. 8. Öğrenciler konulara farklı bakış açılarından bakabilmeye başlarlar. 9. Öğrencilerin yüksek düzey bilişsel yetenekleri bu yaklaşım sayesinde gelişir (Akınoğlu, 2015: 156-157).

Akınoğlu (2015) yapılandırmacı yaklaşımın bu olumlu özelliklerinin yanı sıra bazı sınırlılıkları üzerinde de durmuştur. Bu sınırlılıklar şunlardır: 1. Ders öncesinde hazırlık aşaması ve süreç oldukça zaman almaktadır. 2. Bilginin oluşturulması oldukça özneldir. Başka bir deyişle var olan bilgi ile algılanan bilgi birbirlerinden oldukça farklı olabilir. 3. Öğrencilerin ne kadar öğrendiklerini değerlendirmek oldukça zor bir süreçtir. 4. Öğrencinin ve öğretmenin elinde yeterli materyal ve kaynak olmalıdır. 5. Öğrenciler belli konuları öğrenmek için belli bir olgunluk seviyesine ulaşmaları gerekmektedir. 6. Öğrencilerin meraklarını uyandıracak ve zihinsel dengesizlik yaratacak ilginç problemler yaratmak oldukça zordur. 7. Öğrenciler hangi noktaların önemli olduğunu anlamak konusunda güçlük yaşamaktadırlar. 8. Kalabalık olan 40-60 kişilik sınıflarda bu yaklaşımı gerçekleştirebilmek oldukça zordur (Akınoğlu, 2015: 157).

Yapılandırmacı yaklaşım teorileri üç gruba ayrılabilir:

1. Bilişsel Yapılandırmacılık: Piaget’in bilişsel gelişim kuramı bilişsel

yapılandırmacılığın temel dayanağıdır. Dolayısıyla bilginin oluşumu da bu kurama göre açıklanmaktadır (Piburn ve Baker, 1997). Piaget, insanların doğuştan getirdikleri iki temel eğilim olduğunu belirtir. Bunlar örgütleme ve uyum sağlamadır. Örgütleme, süreçleri sistematik ve tutarlı sistemler haline getirme, koordinasyon sağlama, fikir ve eylemleri birleştirme eğilimidir. Uyum sağlama ise, çevreye uyum sağlamayı ifade etmektedir (Bacanlı, 2006).

Aydın (2007)’a göre bilişsel yapılandırmacı öğrenme kuramının temel sayıltıları şunlardır (Akt; Dilaver ve Tay, 2011: 102):

1. İnsan zihni ve biyolojik organizmalar benzer biçimde işler. Çünkü her ikisi de sürekli çevreyle etkileşim içerisinde organize olmuş sistemlerdir.

2. Bilgi, bireyin çevreyle etkileşiminden doğar ve birey tarafından, bilişsel yapıları aracılığıyla yapılandırır.

3. Bilişsel gelişim, özde düşünsel-mantıksal gelişimi ifade eder ve çocukluktan erişkinliğe doğru gidildikçe mantıksal düşünme ağır basar.

4. Mantıksal düşünme yeteneği, akran ve öğretmen ile etkileşimle desteklenerek fiziksel nesnelerin deneyimlenmesini sağlar.

5. Öğrenme, bireyin zihninde gerçekleşen bireysel-bilişsel yapılardan etkilenen bir süreçtir ve öğrenmede, özümleme, uyumlulaştırma ve dengeleme önemli bir rol oynar.

2. Sosyal Yapılandırmacılık: Sosyal yapılandırmacılık, Vygotsky’in sosyal

öğrenme kuramını temel alır ve bu kuramda öğrenme sosyal etkileşim içerisinde gerçekleşir (Dilaver ve Tay, 2011: 102). Vygotsky’e göre öğrenme, Piaget’in belirttiği gibi sadece kişinin kendi başına gerçekleştirdiği bir süreç değildir. Bu süreç içinde sosyal etkileşim ve dil gelişimi de önemli yer tutar (Özden, 2005). Vygotsky’nin yakınsal gelişim alanı (The Zone of Proxsımal Devoplopment) kavramı sosyal yapılandırmacılıkta öğrencinin bilgiyi yapılandırmasında önemli bir yer tutmaktadır (Dilaver ve Tay, 2011: 103).

Aydın (2007)’a göre sosyal yapılandırmacı öğrenme kuramının temel sayıltıları şunlardır (Akt; Dilaver ve Tay, 2011: 104):

1. İnsanın bilişsel etkinlikleri şu temeller üzerinde yapılanır: a. İnsan zihninin doğası. b. İnsanın biyolojik yapısı, kültürel, tarihsel ve psikolojik gelişimi. c. İnsanda ortaya çıkan psikolojik süreçler. d. İnsanda ortaya çıkan dinamik psikolojik süreçlerin deneysel yöntemlerle araştırılması.

2. Bilgi, toplumsal-kültürel bir bağlamda inşa edilir.

3. Dilsel-sembol sistemleri, eylemsel olarak çevreye uyum sürecinde insanlar tarafından geliştirilmiştir.

Matthews (1998)’e göre sosyal yapılandırmacılık, fikirlerin geliştirilmesi ve ispatlanması için grubun (ortalama bir sınıf ya da daha geniş bir kültür olabilir) önemi üzerinde durur. Bu fikrin kaynağı ise Vygotsky’nin dil bilimi ve dil edinimi çalışmalarıdır (Akt; Kanlı, 2009).

3. Radikal Yapılandırmacılık: Ernst von Glasersfeld radikal yapılandırmacılığın

öncüsü olarak kabul edilir. Von Glasersfeld (1995), bilginin pasif kalarak değil, bireyin kendisi tarafından aktif olarak oluşturulduğunu ve bu oluşturulma sürecinde bireyin çevresiyle olan sosyal etkileşiminin öğrenmede önemli rol oynadığını belirtmiştir. Bu bağlamda kavranacak bilginin bireyin zihinsel süreçleri ile ilişkili olduğunu ifade etmiştir (Akt; Dilaver ve Tay, 2011: 105).

Aydın (2007)’a göre radikal yapılandırmacı öğrenme kuramının temel sayıltıları şunlardır (Akt; Dilaver ve Tay, 2011: 105):

1. Nesnel gerçeklik vardır.

2. Bilgi, bireysel olarak elde edilir ve birey kendi bilişsel yapılarını kullanarak kendince bilgiyi inşa eder.

3. Bilgi, belli bir perspektifin ürünüdür ve görecelidir.

4. Bireyin nesneler dünyasına ilişkin inancı biriciktir ve diğeriyle karşılaştırılamaz.

Radikal yapılandırmacılık, çocukların kendi dünyalarındaki etkinliklerinden doğan bireysel, kişisel ve zihinsel yapılanma süreçleri olarak değerlendirilen öğrenmelerinin yarattığı yapılandırmacılık türüdür (Kanlı, 2009).

Temelde bilginin öğrenci tarafından yapılandırılması gerektiği tezine dayanan ve eğitim sistemleri üzerinde son derece etkili olan yapılandırmacılığın farklı türleri bulunmaktadır. Doğal olarak bu türlerin eğitim ortamlarına yansımaları da farklı olabilmektedir.

Benzer Belgeler