• Sonuç bulunamadı

2. KURAMSAL TEMELLER VE ÖNCEKİ ARAŞTIRMALAR

2.1. KURAMSAL TEMELLER

2.1.2. Yapılandırıcı Yaklaşım (Constructivism)

Yapılandırıcı yaklaşım bilginin doğasını ve bilginin nasıl öğrenildiğine yönelik olarak ortaya atılmış ve temelleri çok eskilere dayanan bilimsel bilgi teorisidir (Köseoğlu ve Tümay, 2013; Orlick ve diğ., 1998). Yapılandırıcı yaklaşıma göre bilgi bir bireyden diğerine doğrudan aktarılmaz. Öğrenen kişi eski bilgilerini kullanarak yeni bilgiyi aktif olarak yeniden yapılandırır. Diğer bir ifadeyle bilgi pasif olarak ya da kişisel çaba olmaksızın inşa edilemez (Aydın ve Durmuş, 2006). Yapılandırıcı yaklaşıma göre yeni bilgiler bireylerin daha önceden edinmiş olduğu anlayışlara bağlanarak mantıklı tutulur. Bu anlamda yapılandırıcı yaklaşım öğretmeni merkezine almış geleneksel eğitimden farklı bir anlayışı savunmaktadır. Yapılandırıcı yaklaşım yirminci yüzyılın ikinci yarısı içinde gelişmiştir (Orlick vd., 1998). Yapılandırıcı yaklaşıma göre öğrenme sadece bilgi edinme olmayıp yeni bir anlayış oluşturma sürecidir. Yapılandırıcı yaklaşım ile her bireyin yeni öğrendiği bilgileri kullanarak mevcut bilgilerini değiştirecekleri, böylece bilgiyi kendilerinin yapılandıracakları bireysel bir süreç olduğu savunulur (Henson, 2003; Limon, 2001; Sherman, 2000).

Yapılandırıcı yaklaşımda öğrenme aşağıda ifade edilen aşamalardan oluşur (Orlick vd., 1998):

Önceki deneyim

Yapılandırıcı yaklaşımın temelini öğrencilerin getirdiği bilgi ve inançlar oluşturur. Öğrenme öğrencinin önceki bilgi birikimine ve kurduğu bağlantılara dayanır.

Anlamın kişisel inşası

Yapılandırıcı yaklaşımın bir temeli de öğrencilerin öğrendiklerini kendilerinin yapılandırmasıdır. Yapılandırıcı yaklaşım, öğrencilerin aktif olmalarını sağlar. Ezberleme yöntemi ile çelişen yapılandırıcı yaklaşımda, öğrenciler yeni bilgilerini yapılandırırken kendi ezberleme stratejilerini kullanabilirler.

Bağlamsal ve paylaşımlı öğrenme

Yapılandırıcı yaklaşım soyut sunumlardan ziyade somut deneyimlerin önemine vurgu yapar. Bununla beraber öğrenciler deneyimlerini birbirleri ile paylaşarak bilgilerini derinleştirirler.

Öğretmen ve öğrenciler için değişen roller

Yapılandırıcı yaklaşımda öğrenciler ve öğretmenler birbirlerinden öğrenirler. Öğretmen tek otorite olarak algılanan değildir. Öğretmen öğrenmeyi kolaylaştıran, rehberlik eden, bilgilerin öğrenciler tarafından inşa edilmesine destek olan kişidir (Plourde ve Alawiye, 2003; Sherman, 2000).

Yapılandırıcı yaklaşımda bilginin nasıl oluşturulduğu konusunda iki temel görüş vardır (Köseoğlu ve Kavak, 2001). Bunlar bilişsel yapılandırıcılık (cognitive constructivism) ve sosyal yapılandırcılıktır (social constructivism). Bilişsel yapılandırcılık Piaget’in öğrenme teorisine dayanır. Piaget (1970)’e göre bilgi bir yerlerde keşfedilmeyi bekler ve keşfetme bireyin merak duygusuyla ve çevresiyle etkileşimi sayesinde gerçekleşir (Llewllyn, 2002). Piaget kişinin tutarsız bir olay ile karşılaştığı zaman içten gelen bir dürtüyle, olan şey ile olacağını düşündüğü şey arasındaki bağlantıyı kurmak istediğini dile getirir. Bu bilişsel dengesizlik, bilişsel dengeye ya da öz düzenlemeye dönüşür (Piaget, 1964). Bu durum bilişsel yapılandırıcılığın başlangıç noktası olarak görülür. Piaget’in öğrenme teorisi; şema, özümleme, uyma, dengeleme kavramları ile açıklanmaktadır (Özden, 2002). Bireyin önceki yaşantılarından oluşan bilişsel yapıları vardır ve yeni karşılaştığı olaylara bu bilişsel yapıları ile yaklaşır. Yeni olayları var olan bilişsel yapılarını kullanarak anlamaya çalıştığından var olan bilişsel yapıları yeni olayları algılamalarında etkilidir. Diğer bir ifadeyle birey karşılaştığı yeni bir bilgiyi öncelikle zihninde var olan

şemalarla açıklamaya çalışır. Zihin denge halinde iken yeni bilgi ile zihnin dengesi bozulur. Eğer birey var olan bilgiyle denge durumuna tekrar gelebiliyorsa özümleme gerçekleşir. Eğer yeni bilgi önceki bilişsel yapısı ile çelişiyorsa kişi yeni bilgiyi var olan bilişsel yapısının içine özümleyemeyerek dengesizlik yaşar ve bilgiyi bilişsel yapısına özümleyebilmek için bilişsel yapısında bir düzenlemeye gitmek zorunda kalır. Bu düzenlemeyi geliştirirken yeni bilgi de kişinin bilişsel yapısına özümlenir ve zihninde yeni bir şema oluşturarak uyum gerçekleşir. Uyum ile dengeye ulaşılır (Özden, 2002; Piaget, 1977). Brooks ve Brooks (1993), 5 yaşındaki kız çocuğuyla yaptığı bir çalışmada, çocukta su kavramını önce küvetin içindeki durgun suda geliştirmiş daha sonra çocuğun kumsaldaki deneyimlerinde karşılaştığı dalgalı su ile su kavramını yeniden düzenlemesini sağlayarak Piaget’in özümleme ve düzenleme sürecini örneklendirmiştir.

Sosyal yapılandırıcık ise Vygotsky’ nin teorisine dayanır. Vygotsky öğrenmede kültür ve dilin önemli bir etkisi olduğunu savunmuştur ve bilginin sosyal etkileşimler ile oluştuğunu savunmuştur. Vygotsky’ ye ait üç teori şunlardır (Piburin ve Baker, 1997; Fleer, 1992):

Anlamlandırma

Kişilerin içinde yaşadığı toplum ve kültür, kişilerin bilgiyi anlamlandırmasında etkilidir. Kişilerin çevrelerindeki insanlar ve kültür, olayları algılamamızı ve anlamlandırmamızı etkiler.

Bilişsel gelişim araçları

Çocuğun bilişsel gelişimini sağlayan araçlar vardır. Bunlar kültür, dil ve çevresinde çocuk için önemli olan kişilerdir. Bu araçların şekli ve kalitesi bilişsel gelişimi biçimlendirir ve hızını etkiler.

Yakınsal gelişim alanı

Vygotsky’ e göre kişinin gelişimi sonu olmayan bir silindire benzer. Bu silindir üzerinde kişinin problem çözme becerileri geliştikçe yukarılara doğru kayan bir yakınsal gelişim alanı vardır (Senemoğlu, 2001). Vygotsk, çocuğun kendi çözebileceği problemlerden başlayıp daha sonra problemleri yavaş yavaş zorlaştırarak

ve arkadaşlarının veya öğretmenin yardımını alarak gelişim silindirindeki yakınsal gelişim alanını daha üst noktalara çıkarabileceğini savunur (Morrison, 2000). Buna göre, çocuğun gelişimi sonsuzdur, bir yaşta sona ermez. Her seviyede yardımsız çözebileceği, yardım alarak çözebileceği ve yardım alsa bile çözemeyeceği problemler olacaktır ve çocuk yardım aldıkça problem çözme becerilerini geliştirecek, önceden çözemediği problemleri çözebilir duruma gelecektir ama yakınsal gelişim alanı sürekli yükseleceği için, çözemeyeceği problemler her zaman olacaktır. Böylelikle yakınsal gelişim alanı gelişim silindirinde sürekli yükseklere çıkacak ve çocuk problem çözmeyi sürdürdükçe bilişsel açıdan gelişmeye de devam edecektir (Piburin ve Baker, 1997).