• Sonuç bulunamadı

Yalnızlık halk arasında tek başına kalma durumu gibi görünse de aslında o kadar basit bir sorun değildir. Yalnız kalmanın tek başına kalma durumu gibi algılanması, aslında yalnızlığı dair ayrıntılı bilgiye sahip olmamanın bir sonucudur. Bireyin tek başına kalması sadece fiziksel bir yalnızlıktır. Bu durum bazen bireylerin kendi istekleri doğrultusunda bazen de çevresel etmenler sebebiyle olmaktadır. Yalnızlık bireylerin diğer bireylerle yakın olması ile ilgili olan bir duygu durumu değildir. Bir bireyin çok sayıda arkadaşı olsa da kendisini toplumda yalnız hissedebilir. Bu bağlamda yalnızlık, bireyin tek başına olmasıyla, bireylerin hangi bireylerle ya da kaç kişiyle ilişkili olduğuyla açıklanamaz, yalnızlık sosyal ilişkilerin nasıl yaşandığı ile ilgilidir ( Yalaz Seçim vd., 2014: 202).

Alan yazınında da önemli bir yeri olan yalnızlık türü ise psikolojik yalnızlıktır. Bireylerin duygu ve düşüncelerinde kendini yalnız hissetmesi psikolojik temelli bir rahatsızlıktır. Yalnızlığın kişiye acı veren bir his olduğu bilinen bir gerçektir. Ancak bu yalnızlık duygusu umutsuzluk ve mutsuzluk duygularını içinde barındırdığından, yalnız olmayı isteme durumundan ayrılır (Karaoğlu vd., 2009: 20).

Yalnızlık ile ilgili birçok araştırma yapılmış olmasına rağmen, yalnızlıkla ilgili net bir tanım ortaya konulamamıştır. Literatürde yalnızlıkla ilgili yapılan bazı tanımlar şu şekildedir:

-Yalnızlık bir bireyin sosyal ilişkilerinde niteliksel ve ya niceliksel açıdan önemli ölçüde eksik olduğu durumlarda hissettiği tatsız bir deneyimdir (Perlman ve Peplau, 1984: 16).

-Yalnızlık her zaman kaçınılan kaygı, öfke, üzüntü ve diğerlerinden kendini farklı hissetme duygularına eşlik eden, istenmeyen ve hoş görülmeyen bir deneyimdir (Russell vd., 1980: 472-473; Çeçen, 2008: 416).

-Yalnızlık tamamen amaçsızlık hissi içerisinde bulunma, başkalarına özlem duyma, acı ve yıkıcı bir duygu içinde bulunma halidir (Killeen, 1998: 763).

-Copel (1988)‟ e göre yalnızlık bireyin diğer insanlara duyduğu ihtiyacı hissetmesi ile birlikte başkalarından ne kadar uzak olduğunu fark ettiği anda yaşadığı duygusal bir durumdur (Güloğlu ve Karaırmak, 2010: 75).

Yalnızlıkla ilgili tanımlara bakıldığında içlerinde üç önemli noktanın varlığı görülmektedir (Perlman ve Peplau, 1984: 16; Aktaş ve Yılmaz, 2017: 87):

-Yalnızlık kişinin sosyal ilişkilerdeki eksiklikten ortaya çıkmaktadır.

-Yalnızlık özneldir.

-Yalnızlık hoş olmayan üzüntü veren bir duygudur.

Birçok yaşamsal zevk ve mutluluk, diğer insanlarla kuracağımız ilişkilere bağımlıdır ve ne kadar iyi bir iletişim kurduğumuza göre değişmektedir (Durak Batıgün, 2008: 66). Kuvvetli iletişim kuvvetli bir etkileşim yaratmaktadır. Buna bağlı olarak da bireyler sosyal ilişkilerinde kayda değer bir yol almaktadırlar. Ancak bazen bireyler diğer bireylerle bir arada bulunduğu halde sosyal ilişkilerin yetersizliği sebebiyle bazı niteliksel ve niceliksel ilişki eksiklikleri nedeniyle yoksunluk duygusu yaşayarak kendilerini yalnızlığa hapsetmekte, kendilerine bir tecrit deneyimi yaşatmaktadırlar (Bogaerts vd., 2006: 198).

Yalnızlık insanoğlunun doğasında var olan, yaş, cinsiyet, yerleşim yeri fark etmeksizin tüm bireylerin psikolojisini olumsuz etkileyen ve bireylere acı veren bir duygu durumudur. Bu açıdan bakıldığında yaşanan bu deneyim yalnızlık yaşayan tüm insanlar için ortak bir noktadır.

Bireylerin kendini dış çevreye açıklaması ve bireylerin kendilerini başkalarına tanıtabilmesi için kişisel bilgi, düşünce ve duygularını sözlü olarak belirtmesi gerekir. Aslında bireyin kendini dış çevreye anlatmak istemesi yalnızca kişilerarası ilişkileri geliştirmek için değil, aynı zamanda yalnızlık duygularını azaltmak için de gerekmektedir (Wei vd., 2005: 603).

Weiss (1989) yapmış olduğu araştırma da bağlanma teorisi ile yalnızlık arasındaki bağlantının varlığına dikkat çekmiş ve yalnızlığı bireyin bağlanma biçiminden ayrılması sonucunda ortaya çıkan bir endişe durumu olarak tanımlamıştır (Deniz vd., 2005: 21). Yani yalnızlık kavramı bir bireyin sosyal ve duygusal ihtiyaçlarının çevresi tarafından karşılanmadığı durumda, çevresiyle kendisi arasında bazı tutarsızlıkların (Killeen, 1998: 764) olduğunu düşünerek, bireyin ait olduğu çevreden kendini koparmasıdır. Güloğlu ve Karaırmak (2010: 75) çevresiyle etkileşime girmekten vazgeçip sosyal ilişkilerde sorun yaşamayı ya da yetersiz sosyal ilişkiler kurmayı göze alan, karar verme yetersizliğini hem kendisinde hem de çevresinde gören, kendinin ya da diğerlerinin zayıflıklarına odaklanan bireyin sosyal çevresi tarafından kenara itilmiş duygusunu yaşayacağını belirtmişlerdir. Sıkıntı, berbatlık ve her şeyin anlamını kaybetmesi gibi negatif duygular bireyin boşlukta bulunma hissini tamamen güçlendirir (Ammaniti vd., 1989: 322).

Yalnızlık hisseden her bireyin depresyona girdiği algısı yanlıştır. Çünkü yalnızlık ve depresyon kavramları birbirlerinden farklı kavramlardır. Yalnızlık bireylerin diğer bireyleri severek yeniden hayata bağlanacağına dair güven ve umut verirken, depresyon ezici ve geri dönüşü olmayan, bir kayıp ve şaşkınlık duygusudur (Ammaniti vd., 1989: 322). Bu da depresyonun yalnızlıkla aynı kavram olmadığını, depresyonun yalnızlıktan daha ağır bir duygu durumu olduğunu göstermektedir.

Yalnızlık, tüm insan deneyimlerinin en acı verici halidir (Chen ve Feeley, 2015: 138).Yalnızlık öyle ürkütücü ve acı verici bir durumdur ki bireyler bu duygu ile karşılaşmamak için ellerinden geleni yaparlar (Hayali Emir, 2014: 34). Başkalarınca yanlış tanınmış, yanlış anlaşılmış ya da reddedildiğinde ve ya uygun bulunmadığında ortaya çıkan duygusal stresin kalıcı bir koşulu (Dill ve Anderson, 1999: 107) olan yalnızlık can sıkıntısı, huzursuzluk ve mutsuzluk olmak üzere

olumsuz birçok etki ve sosyal ilişkilerde memnuniyetsizlik ile bağlantılıdır (Russell vd., 1980: 473). Sosyal ilişkilerinde memnuniyetsizlik yaşayan yalnız bireyler daha az konuşmaya meyilli olacak, daha düşük katılım ve dikkat gösterme eğilimi sergileyeceklerdir. Hatta bu olumsuz duygular içinde ne yapacağını şaşırarak dikkat çekmek için uygunsuz davranışlarla kendilerini ifşa etmek için ellerinden geleni yapacaklardır (Bian ve Leung, 2014: 3).

Peki bireylerin duygu durumunu bu kadar azaltan, yalnızlık hissi yaşamalarına neden olan ya da bu hissi kuvvetlendiren faktörler nelerdir? Bu faktörler yapılan araştırmalarda şu şekilde sıralanmıştır: Bireylerin eğitim durumu, medeni halleri, bireysel farklılıklar, öğrenilmiş bazı davranışlar, sosyal beceriler, sosyal destek (Arslantaş ve Ergin, 2011: 136); yakın çevre ve insanlardan uzak durma eğilimi, düşük gelir düzeyi, tanıdık birinin ölümü, işsizlik, yeni yerleşim yerine taşınma, bireysel saygının azlığı, utangaçlık, yabancılaşma, fiziksel rahatsızlıklar ve depresyon (Çetin vd., 2014: 16). Yukarı da saydığımız bu faktörlerden birisinin ve ya daha fazlasının etkilemiş olduğu yalnızlık karmaşık bir yapı gösterdiğinden ve kişilerin bu duyguyu hissetme nedenleri, yaşama biçimleri, genetik ve çevresel faktörlere bağlı olarak farklılık gösterebileceğinden, bireylerin yalnızlık serileme davranışları da farklılık gösterebilir (Aktaş, 2017: 4-5).

Benzer Belgeler