• Sonuç bulunamadı

I- EHL İ KİTABA YÖNELTTİĞİ ELEŞTİRİLER

1- Yahudilik

En eski ilâhî kaynaklı din olan Yahudilikte en önemli iman esası, Allah’ın varlığına ve birliğine inanmaktır. O’nun birliği, yaratılmamışlığı, evvelinin-sonunun bulunmayışı, her şeyi bilmesi, bütün varlıkların Yaratıcısı olması gibi özellikleri İslâm dininin Tevhîd anlayışı ile paralellik arzetmektedir. Halbuki Kur’ân-ı Kerîm’de “Yahudiler: ‘Uzeyr , Allah’ın oğludur’ dediler. Hıristiyanlar da ‘Mesih allah’ın oğludur’ dediler. Bu onların ağızlarıyla geveledikleri sözleridir. (Sözlerini), önceden inkâr etmiş olanların sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin, nasıl da (haktan bâtıla)

çevriliyorlar”288 buyurularak Yahudilerin ve Hıristiyanların Allah’a oğul isnâd ettikleri

ifade edilmektedir.

Hıristiyanların Hz. İsa ile ilgili inançları konusunda Kur’ân’ın verdiği bilgilerde tartışma doğuracak herhangi bir husus bulunmamaktadır. Hıristiyanlık tarihi boyunca, sapkın kabul edilen birkaç küçük mezhebin dışında, Hıristiyanlar Hz. İsa’nın Allah’ın oğlu olduğuna inanmışlardır. Bu inanç Hıristiyanlığın temelini oluşturmuştur. Hıristiyan inancının temelini oluşturması dolayısıyla Kur’ân’ın verdiği bu bilgi konusunda herhangi bir eleştiri yoktur. Ancak Yahudilerle ilgili kısım hakkında aynı şeyi söylemek zordur. Eski Ahit’te, Mişna’da, Talmud’da ve Yahudilikte otorite kabul edilen diğer kaynaklarda böyle bir bilgi yoktur. Bilinen hiçbir Yahudi mezhebinde, Hıristiyanlıkta olduğu anlamda Allah’a oğul isnâd etme inancına rastlanmamıştır. Öte yandan Yahudiliğin teolojik esasları böyle bir inanca izin vermemektedir. Zira geleneksel Yahudi teolojisine göre, Tanrı mutlak olarak birdir. Onun bir şekli yoktur; ne bir şekle bürünmüş ne de bürünecektir. Hiçbir beşer O’na benzemez ve tanrısal sıfat kazanamaz. Peygamberler de buna dahildir. Peygamberler sadece Tanrı’nın sözünü tebliğ eden kişilerdir.289 Hatta Yahudi

bilginleri bu yüzden Hz. İsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğuna inanan Hıristiyanları eleştirmişler ve Yahudilik açısından Tanrı’nın İsa’da bir insan şeklini almasının mümkün olmadığını ileri sürmüşlerdir.

Yahudiliğin tanrı anlayışındaki genel durum böyle olmakla birlikte, Kur’ân,

Hıristiyanlar gibi Yahudileri de Allah’a oğul isnâd etmekle suçlamaktadır.290 Kur’ân’ın

verdiği bilgiye göre Yahudilerin Allah’ın oğlu olarak kabul ettikleri kişi Üzeyir’dir. Kur’ân-ı Kerîm’de Üzeyir’in kimliği hakkında açıklayıcı bir bilgi verilmemektedir. Bazı

288 Tevbe, 9/30.

289 Adam, Baki, Yahudilik ve Hıristiyanlık’ta Kur’ân’ın Tartışmalı Konuları, İstanbul 2003, s.33-34. 290 Bkz. Tevbe, 9/30.

bilginler onu peygamber olduğunu ifade ederken bir kısmı da Üzeyir’in hikmet sahibi Salih bir kul olduğunu söylemişlerdir.

Burada söz konusu olan Üzeyr (a.s) hakkıda çesitli rivâyetler vardır. En meshuru İbn Abbas'ın rivâyetidir. Buna göre, Yüce Allah İsrâiloğullarının elinde bulunan Tevrat'ı onlardan aldı. Tevratın içinde bulunduğu sandığı kaybettiler. Aynı zamanda Tevrat zihinlerinden de silindi. İsrailoğulları buna çok üzüldüler. Bilhassa Üzeyr (a.s) Allah'a çok ibâdet etti; O'na yalvarıp yakardı. Allah'tan inen bir nur, onun kalbine girdi. Unutmus olduğu Tevrat'ı hatırladı. Ondan sonra Tevrat'ı yeniden İsrailoğullarına öğretti. Daha sonra Tevrat'ın içinde bulunduğu sandık bulundu. Bunun üzerine Üzeyr (a.s)'in öğrettiğinin aslına uygun olduğunu gördüler. Bunun üzerine Üzeyr (a.s)'i çok sevdiler. Fakat bu hususta asırı gittiler. "O, olsa olsa Allah'ın oğludur" dediler. 291

Bu rivayette adı geçen Üzeyr, Yahudilik tarihinde önemli bir yere sahip olan Ezra’yı hatırlatmaktadır. Ezra bir peygamber değildir, fakat Yahudilikte peygamberden de öte bir konuma sahiptir. Ezra Allah’ın lütfuna mazhar olmuş ve Tevrat’ı yeniden yazmış olan kişidir.

Fahreddin Râzî ise Yahudilerin Üzeyr’in Allah’ın oğlu olduğuna inandıkları şeklindeki ifadeyle ilgili olarak üç görüş aktarmaktadır:

1-Bu sözü ismi Fenhâs İbn Azûra olan bir tek Yahudi söylemiştir.

2-İbn Abbas’tan nakledildiğine göre bir grup Yahudi Hz. Peygambere geldiler. Bunlar Selam İbn Müşkim, Nu’mân İbn Evfâ ve Mâlik İbn es-Sayf idi. Onlar şöyle dediler: “Sen kıblemizi terk ettiğin ve Üzeyr’in Allah’ın oğlu olduğunu kabul etmediğin sürece, sana nasıl ittiba ederiz.” İşte bunun üzerine bu âyet nâzil oldu.

Söz konusu iki görüşe göre de bu mezhebi, itikâdı benimseyenler Yahudilerin bazısıdır. Ancak ne var ki, cemaat ismini müfred, tek kimse hakkında kullanma hususunda Arapça’da geçerli uslûba binâen bu sözi (bu kimselere değil de) bütün Yahudilere izafe etmiştir. Nitekim Arapça’da, belki de ömründe sadece bir ata binmiş olan birisi hakkında “falanca atlara biniyor”; yine, belki de tek bir sultanla bir mecliste oturmuş birisi hakkında “Falanca sultanlarla oturup kalkar” denilmektedir.

291 Taberî, Ebû Ca’fer Muhammed ibn Cerîr, Câmiu’l-Beyân an Te’vili Âyi’l-Kur’ân, Mısır 1373/1954,

3-Belki de bu inanç onlar arasında yaygındı, sonradan kesintiye uğradı

Yüce Allah da onların daha önce yaygın olan bu itikâdını nakletti.292

Görüldüğü üzere bugün Yahudilikte böyle bir iddia kabul edilmemektedir. Ancak başka kaynaklarda yer almadığı için Kur’ân’ın bu ifadesinin doğruluğunu tartışmak söz konusu olamaz. Genel Yahudi din tarihinde Yahudilerin Allah’a oğul isnâd ettiklerine ilişkin bir bilgi olmamakla birlikte, tarihte iz bırakmamış bir Yahudi grubun böyle bir inanca sahip olduğunu söylemek, salt Kur’ân’ı doğrulama amacıyla girişilmiş bir çaba olarak görülmemelidir. Bilindiği gibi Kur’ân, indiği çevredeki dinî grupların inanç ve davranışlarından söz eder ve onları eleştirir. Kur’ân’ın geçmişteki İsrail peygamberleri döneminde yaşayan Yahudilerden söz eden âyetlerinin dışındaki âyetler Hz. Muhammed zamanındaki Hicaz bölgesi Yahudilerini muhatap alır. Yahudi tarihinde pek fazla önemi olmayan Hicaz Yahudileri, Yahudi kaynaklarında hiç yer almamıştır. İslam kaynakları dışında onlardan bahseden

başkaca kaynak yoktur.293 Meseleye bu çerçeveden bakacak olursak Ku’ân’ın verdiği

bu bilginin o dönemde yaşayan Hicaz Yahudileri ile ilgili olduğunu söyleyebiliriz.

Benzer Belgeler