• Sonuç bulunamadı

Yaşlanma, tüm dünya ülkeleri açısından önemi her geçen gün artan evrensel bir gerçekliktir. Yirminci yüzyılın sonunda dünyada ortaya çıkan yaşam beklentisinde artma ve bebek doğum hızındaki azalma eğilimleri, yaşlı nüfusun genel nüfusa oranını oldukça artırmıştır. 1998 yılında dünya genelinde ilk defa yaşlı bireylerin oranı çocukların oranını geçmiştir. Bugün dünya nüfusunun %10’unu 65 ve üzeri yaşlardaki bireyler oluşturmaktadır.

Yaşlılık; insanın doğumla ölüm arasında geçen çocukluk, ergenlik, gençlik, yetişkinlik ve yaşlılık olarak sıralayabileceğimiz yaşam dönemlerinin sonuncusudur. Bugün yaşlılığın başlangıcı için belli bir yaş sınırı saptamak olanaksızdır. Çünkü bu, toplumdan topluma, aynı toplumun zamanından zamanına, aynı toplumda yaşayan insanların eğitim düzeylerine ve ekonomik koşullarına göre bir değişim gösterdiği gibi;

cinsiyete, fizyolojik ve psikolojik yaşa göre de bireysel ayrılıklar göstermektedir.

Yaşlı nüfusun hızla artmasıyla uzun yaşamın getirdiği yalnızlık, yoksulluk, özürlülük, kronik hastalıklar, bakım ve destek gereksinimi yaşlı sorunları ve yaşlılık hizmetlerinin tüm yönleriyle yeniden ele alınmasını gündeme getirmiştir. Dolayısıyla tüm dünyada giderek önem kazanan, insanların sağlıklı ve başarılı yaşlanmaları, yaşlıların yaşam kalitelerinin yükseltilmesi, toplumla bütünleşmeleri ve toplumla uyumlu olarak yaşamaları konusu gündemdedir.

Yaşlanma doğal bir süreçtir, ancak yaşlılıkla birlikte ortaya çıkan anatomik ve fizyolojik değişiklikler birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Bu dönemde insanların fiziksel sorunları kadar psikolojik ve sosyal uyum sorunlarıyla da ilgilenme ihtiyacı artmıştır.

Psikososyal değişiklikler göz önüne alındığında bireyin toplumsal etkinliği ve gücü, prestiji, yakın ilişkileri, cinsel aktivitesi, saygınlığı, sosyal yaşantısı ve destekleri azalmakta; etkin rolü kaybolurken daha edilgen bir pozisyona yönelmektedir. Birey kendi ihtiyaçlarını karşılayıp diğer insanlara yardım ederken, giderek tüketen ve yardıma muhtaç insan durumuna gelebilmektedir. Birey sevdiği insanları giderek yitirmektedir. Çocukları evi terk etmiş, sevdiği insanlar, belki de eşi ölmüş, tanıdığı değerler kaybolmuş, hayatın hızlı değişikliklerine eldeki bilgileriyle uyum sağlayamamış, hayat tarzı değişmiş veya değiştirilmiş, yaşam süresinin azalmakta olduğunun farkına varmış, ekonomik özgürlükleri ortadan kalkmış olabilir. Birey bu aşamada, yeterli sosyal destek alamazsa, bu olguların doğurduğu yoğun izolasyon duygusuna karşı, korumasız kalabilir. Psikolojik olarak yaşlılık öteki kişilerden çok, kendine odaklanmaya neden olur ve bunların sonucunda sosyal olarak topluluğa katılma düzeyinde azalma görülür.

Türkiye’de kentleşme ve sanayileşme özellikle büyük kentlerde, aile yapılarında önemli değişikliklere neden olmuştur. Ataerkil aile yapısından çekirdek (modern) aile yapısına çok hızlı bir geçişin sürdüğü ülkemizde bu değişimden en fazla etkilenen grup yaşlılardır. Yıllardır aile içinde söz sahibi olan yaşlılar kentlerde yaşam şartlarının güçleşmesiyle ailelere yük olmaya başlamıştır.

Geleneksel olarak aile içinde; bireylerin bakımından ve ev işlerinin yürütülmesinden sorumlu olan kadının, giderek artan oranda çalışma yaşamına girmesiyle ev içindeki görevlerinde aksamalar olmuş, evde bakım ve hizmet bekleyen çocuk, yaşlı, hasta ve

51

sağlıklı bireyler etkilenmiş, beliren sorunlar aile içi ilişkilerde sorunlara yol açmıştır.

Yalnız yaşayan yaşlılar ise yaşlılıkla ortaya çıkabilen fiziksel, psikolojik ve sosyal tüm sorunlarıyla kendi kendilerine baş etme durumunda kalmakta, kimi zaman sorunlarını çözümleyebilmekte kimi zamanda sorunlarının çözümünü rastlantılara bırakmaktadır.

Sosyal yaşamın olmazsa olmaz koşullarından biri kendi dışımızdaki bireylerin varlığı ile yaşamımızı sürdürmemizdir. Aile ve arkadaş ortamı bu ilişkilerin en yoğun yaşandığı ve birey açısından en güvenilen ve rahat edilen ortamlardır. Bu tür ortamlar sosyal açıdan bireyin rahatlaması işlevini görür. Yaşlılıkta bireyin sosyal yönden aktif olmasını sağlayan da sosyal ilişki ve hobilerdir.

Ev ve aile ile ilgili konular, yaşamdan alınan doyum, çalışma durumu, sağlık hizmetlerinin ulaşılabilirliği, yaşlıların yaşam kalitelerini etkileyen önemli değişkenlerdir.

Ancak yaşlılıkta yaşam kalitesinin göstergelerini farklı araştırmacıların açıklamaları çerçevesinde, özetle dört kategoride değerlendirmek mümkündür. Bunlar;

1. Ekonomik Göstergeler

Bu kapsamda, teknolojik gelişme ve ekonomik büyüme yer almaktadır. Gayrisafi milli hasıladan kişi başına düşen yıllık gelir, mülkiyet sahipliği, çalışma koşullarına uygunluk ve dayanıklı tüketim malları sahipliği gibi ekonomik göstergelerin görece iyilik halini ifade eder.

2. Sosyal Göstergeler

Bu kategoride, yaşlıların toplum düzeyinde ve gündelik yaşamlarını sürdürmelerine ilişkin değişkenler üzerinde durulur. Burada önemli olan yaşam kalitesinin artırılması ve sürekliliğinin sağlanmasıdır. Bu değişkenlerin içinde en dikkat çekici olanlar; sosyal ilişkilerde aktiflik, sosyal güvence, bilgi ve deneyim sahipliği, dengeli beslenme durumu, konut ve çevre koşullarının bireyin yaşamasına olan uygunluğu, kamu güvenliği, sağlık durumunun görece iyi olma hali, fiziki hareketlilik kapasitesine sahipliktir (seyahat ve gezi olanaklarına yönelik performans).

3. Psikolojik Göstergeler

Bu göstergenin kapsamında, yaşlının genel mutluluk ve doyum duygularının yer aldığı görülür. Bu kategoride yaşlı bireyler açısından aile, akraba ve arkadaş çevresi dediğimiz sosyal çevresinden aldığı doyum, kendi sağlık durumundan duyduğu memnuniyet, kısaca yaşamından aldığı doyum gibi faktörler akla gelir.

4. Sağlık Göstergeleri

Bu kapsamda tümüyle bireyin sağlığına yönelik faktörler bulunur. Bunlar zihinsel, ruhsal ve fiziksel sağlık durumu ile ilgili olmakla birlikte bu hizmetlerden yararlanma durumunu da içerir. Bu çerçeveden bakıldığında yaşam kalitesinde dört farklı göstergenin birbiriyle ilişkili olduğu ve görece iyi olma halini kapsadığı görülür. Bu nedenle yaşam kalitesi, yaşam doyumu ve başarılı yaşlanma durumu birbirlerinden farklı biçimde tanımlansa bile birbirleriyle ilişkili kavramlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Başarılı yaşlanma kapsamı içinde yaşam kalitesi, bireyin kendini yaşlılığa

52

hazırlama sürecinde sosyal çevresini ve ilişkilerini canlı tutmak, maddi olanaklara sahip olmak, sağlık sorunlarını en aza indirmeyi gerekli kılan koruyucu önlemler almak, bellek ve fiziksel işlevlerini geliştirici çabalar içinde bulunmak ve yaşama pozitif bakmasını becerebilmek anlamına gelmektedir.

Günümüzde, kentlerde yaşlı yaşam tiplerine bakıldığında artık çoğu kendi evinde çocuklarından bağımsız kendine ait programı uygulamak istemektedir. Bu durum bireyselleşmenin bütün toplum kuşaklarına yayıldığının bir göstergesi olmaktadır. Kent yaşamında yaşlıların toplumsal yaşama katılımları kendileri açısından daha aktif devam etmektedir. Yaşlıların teknoloji ve sosyal değişmeye uyumları, içinde bulundukları ortamların gereği olarak artmaktadır. Bu durum yaşlılar için olumlu bir sonuçtur. Yaşama bağlılıklarını, kendileriyle ilgili farkındalıklarını artırır. Fakat bir yandan da daha fazla bireysel yaşamaya yönelmeleri nedeniyle, alt kuşaklarla daha az ilişki kurma sonucunu doğurur.

Bu çerçeveden yola çıkılarak, bireylerin yaşlılık döneminde sosyal ihtiyaçlarını karşılamaları ve yalnızlık duymamaları, bir işe yaramaları, bir işi başarmaları ve toplumsal sorumluluk duygusunu tatmaları bakımından önce sosyal ilişkilerini canlı tutmaları gerekir. Bu davranışlar bir bakıma yaşamı anlamlandırmanın da yoludur.

Bireylerin yaşamlarında sosyal ilişkilerini canlı tutması demek; aile, akrabalık, komşuluk ve özellikle arkadaş çevresini genişletmesi kadar hobi ya da hobiler (uğraş içinde bulunmaları) geliştirmesiyle de mümkündür. Özellikle sosyal ilişkilerin genişliğinin, yaşlanmanın olumsuz durumlarını bertaraf ettiği, sosyal rollerin yitirilmesi karşısında bir denge oluşturduğu bilinmektedir. Sosyal ilişki ağı, yaşlı birey için bir destek mekanizmasıdır. Bu da yaşlının kendine olan güven duygusunun ve kişisel değerlilik algısının artmasına ve sosyal yeterliliğinin güçlü olmasına yol açar.

Yaşlı bireyin onu idare edebilecek derecede sağlıklı olmasının önemini ayrıca vurgulamak ve yaşlılık dönemine girmeden önce yaşlılığa sosyal anlamda yatırım yapmak gerekir. Sosyal yatırım; standart bir gelire, sağlık güvencesine ve kalacak bir mekana sahip olmak, yaşam tarzı anlamında düzenli ve dengeli beslenmek, beden ve ruh sağlığı açısından müzik ve sporla uğraşmak, akrabalık, komşuluk ve arkadaşlık ilişkilerini sorunsuz bir biçimde oluşturmak, iletişimde uzlaşmacı bir tavır geliştirmek ve kendisini meşgul edecek hobilerle uğraş içinde olmak gibi anlamlara gelir. Bu etkinliklerden birini ya da birkaçını yapmak sosyal açıdan yaşam kalitesinin yükselmesine yol açtığı gibi yaşamın daha keyifli hale gelmesini de sağlar.

Zamana bağlı olarak bireyin yaşadığı ortama uyum sağlamasındaki güçlükler ile organizmada iç ve dış etmenler arasındaki dengenin sağlanması işlevinin azaldığı dönemlerde sosyal desteğin artırılmasına gerek bulunmaktadır. Yaşlılık sorunlarının tam olarak çözümlenmesi bir ülkenin endüstrileşme, şehirleşme, genel kültür, sağlık kültür düzeyi ve sosyal yapısı ile yakından ilgilidir.

Sosyal devlet ilkesinin gereği olarak, her geçen gün toplam nüfus içerisindeki oranı artmakta olan yaşlılara sunulacak sağlık ve sosyal hizmetlerin nitelik ve nicelik yönünden daha etkili ve yeterli bir hale getirilmesi sağlanmalıdır.

Sağlık alanında yaşlılara sunulacak hizmet kalitesinin artırılması için poliklinik ve servis hizmetleri sunan tüm sağlık personelinin, geriatri psikolojisi konusunda hizmet içi

53

eğitim aşamasında seminer ve sunumlar yoluyla bilgilendirilmesi sağlanmalıdır. Devlet hastanelerinde yaşlılara sunulan sağlık hizmetlerinin öncelikli ve aksatılmadan yürütülmesi için hastane sosyal servisi bünyesinde gerekli altyapı kurulduktan sonra yaşlı danışma ve koordinasyon birimi oluşturulmalıdır.

Yaşlılara götürülecek hizmetler konusunda etkinliğin sağlanabilmesi için, yaşlıların hizmet beklentilerinin tespit edileceği araştırmalar yapılmalı ve bunun sonuçlarına göre verilecek hizmetlerin yönlendirilmesi sağlanmalıdır.

Yaşlılık hizmetleri için de yaşlının eğitimi önemli bir konudur. Çağımızın yaşlı insanı için yaşlılığa uyum ve sosyal katılımı sağlama açısından sistemli serbest zaman etkinlikleri yapılmaktadır. Ayrıca, kişisel ve toplumsal olarak yaşlılar yaşam içinde kendilerini pasif ve yeteneklerini yitirmiş görme eğilimindedir. Bu ruhsal inancın kaldırılmasında sosyal güvenlik, tıbbi bakım ve gözetim sistemleri tek başına yeterli olamamaktadır. Bu sebeple soruna çözüm getirebilecek yolun eğitim olduğu kanısına varılmış, bunun yanı sıra, yaşlıları toplumsal etkinliklere katılmaya alıştırmanın onlara yaşama uyum sağlama olanağı vereceği görüşü güç kazanmıştır. Yaşlıların yetenek ve el alışkanlıklarını geliştirmek, böylece onları toplumsal yaşamlarında üretici duruma getirmekle mümkün olacaktır.

Yaşlı eğitimi açısından ülkemizde neler yapılabilir sorusuna ülke şartları göz önüne alınarak bazı öneriler getirilebilir. Yaşlı eğitiminde, okuma öğretimi, serbest zamanı yaratıcı amaçlarla kullanma, emekliliğe hazırlanma, mesleki ve teknolojik uyum sağlama amaçlarıyla eğitilmenin özel bir önemi vardır.

• Yetişkin eğitimi ömür boyu eğitim çerçevesinde yaygınlaştırılmalıdır. Eğitim, yaşlanma ve yaşlılara ilişkin her politikanın temel yönü olmalı ve yaşlılık sorunuyla birlikte ele alınmalıdır.

• Yaşlıların yerine getirecekleri görevlere uygun öğretim ve eğitimi görmüş olmaları, üretici ve örnek işlevlerinin ötesinde, gençlere öğretme yeteneklerini geliştirme açısından özel bir önem taşımaktadır.

• Açık öğretim hizmeti veren üniversite ya da yüksek öğretim kurumlarından bazıları yaşlı eğitimine yönelik programlar çerçevesinde kuramsal ve uygulamalı bilgilendirme yapabilir.

• Düşük gelirli yaşlıları yardımcı görevler için eğitme ve onları yarım günlük işlere yerleştirmeyi amaçlayan programlar düzenlenebilir.

Ülkemizde, dünyanın farklı ülkelerinde rastlanılan benzer eksiklikler göz önüne alınarak yaşlılık alanında sosyal hizmet ve yardımların geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi sağlanmalıdır. Toplumda ileri yaştaki insanlara karşı ilgi ve duyarlılık artırılarak, yaşlılık ve yaşlanma alanında politikalar geliştirilmelidir. Bu özel ilgi grubunun ihtiyaçları topluma yansıtılmalı, ulusal ve uluslararası platformlarda ülke ve dünya örgütleriyle iş birliği yapılmalıdır.

54

Yaşlılık alanında ar-ge çalışmaları yaparak, bilimsel iş birliği ile ortak bilgi bankası oluşturulmalı, ileri yaştaki bireylerimizin gelişen teknoloji ile bağlantı kopukluklarının giderilmesi için eğitim ve tanıtım çalışmaları yapılmalıdır.

Toplum sağlığı ve özelde yaşlı sağlığı ile ilgili koruyucu önlemler alarak, yaşlıların ihtiyaçları için üretilecek ürünler konusunda araştırma, geliştirme ve standart saptanması çalışmaları yapılmalıdır. Uluslararası bağlamda geliştirilen sosyal politikaların ve standartların uygulanması için çalışma yapılmalıdır.

Özetleyecek olursak; yaşam her dönemde kendine özgü özellikleriyle değerlidir.

Doğumdan itibaren, bireylerin gereksinmeleri göz önünde bulundurularak sosyal devlet tarafından sağlanacak hizmetler ve kişilerin bilinçlendirilerek bu hizmetlerden yaralanır hale gelmeleri hem sağlıklı, hem de nitelikli bir yaşamın vazgeçilmez koşulları olmaktadır. Böylece ileri yaşlarda da bireyler toplumdan soyutlanmadan mutlu bir yaşam sürdürebilecektir.

Sonuç olarak; bütün yaş gruplarının toplumsal yaşama ve toplumsallaşmanın sürdürülmesine karşılıklı olarak katkıları vardır ve hiçbiri ihmal edilebilir değildir. Ancak hızlı değişme sürecinde özellikle yaşlılar, yaşantı birikimlerinin kıymeti nedeniyle toplumun devamı yönünden kültürel rehber konumundadır. Bu nedenle, toplumsal değerlerimizi korumak ve sürdürmek için kuşaklar arası ilişkileri güçlendirecek, aktarımları kolaylaştıracak yaşlı ve genci, yaşlı ve çocuğu bir araya getirecek projelerin geliştirilmesi önemlidir. Yaşlı birey potansiyelini geliştirme şansına sahip olabilmeli, nerede yaşarsa yaşasın temel özgürlük ve insan haklarına sahip olmalı, hastalıklardan korunmak için sağlık hizmetlerinden rahatlıkla yararlanabilmeli, olabildiğince uzun süre kendi ortamında ve güvenli bir çevrede yaşayabilmeli, yeterli gelire sahip olmalı, kapasite ve ilgi alanına göre hizmet verebilmeli, iş gücüne katılabilmeli, bilgi ve deneyimlerini genç kuşaklara aktarabilmek için kendi ile ilgili politikaların saptanmasında aktif rol alabilmelidir.

55