• Sonuç bulunamadı

3.1. Türkiye’de Tarımsal Destekler

3.2.2. Beş Yıllık Kalkınma Planı İkinci Dönemi

İkinci Kalkınma Planı 1968-1972 yıllarını içermiştir ve İlk Beş Yıllık Kalkınma Planından bazı farklılıklar göstermiştir. 1961 yılında yürürlüğe giren anayasada kalkınma bileşeni kalkınma planlarıyla ilişkilendirilmiş ve bu doğrultuda ilk beş yıllık kalkınma planı hazırlanmıştır. İlk Beş Yıllık Kalkınma Planı, tarım sektörünü baskın sektör olarak tanımladı ve politikalarını buna göre tanımlanmıştır. Beş yıllık kalkınma planının son süreci çıkış noktasına ulaşmıştır. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, tarım yerine sanayi sektörünü almıştır.

Bunu, İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planının aşağıdaki maddelerine göre daha net bir şekilde açıklayabiliriz (DPT, 1968).

İkinci Beş Yıllık Plan, Türkiye hammaddelerini, bağımlı ekonomik yapıdaki ürün alanlarını bağlamıştır; tüketilen ürünlerin üretimi ve bunların sanayileşmiş bir yapıya entegrasyonunda önemli bir adımdır. Sonuç olarak, sanayimizin GSMH içindeki payı % 25,5'ten % 30,7'ye yükselmiştir. Bu tarımla uğraşan nüfusun oranını azaltarak mümkündür.

İkinci gelişme planı çerçevesinde, tarım sektörünün bu süreçte fazla ağırlık taşımayacağı açıktır. İkinci planın bir parçası olan tarım sektörü, önceki plandaki gelişimin öncüsü olmuştur. Tarım sektörünü gerekli altyapıya ihtiyaç duymadan ikinci sırada almak ülke ekonomisi için bazı problemler yaratacaktır. Sanayi sektörüne ağırlık verecek olan bu planda, tarım sektöründe ortaya çıkan işsizliğin ortadan kaldırılması ülke ekonomisi için bir problem oluşturmayacaktır. Gerekli teşvik politikaları başarıyla uygulanırsa sanayi sektöründeki gelişim işsizlik ile mücadelede en önemli çözüm yolu olacaktır denilmiştir.

3.2.3. Beş Yıllık Kalkınma Planının Üçüncü Dönemi

Ekonomi, üçüncü kalkınma planının uygulanmasına kadar geçen dönemde büyük değişiklikler geçirmiştir. Genel bir örnek olarak, tarımın ekonomideki payı azalmış ve sanayi sektörünün ağırlığı artmıştır. Başlangıçta önemli bir desteğe sahip olan tarım sektörü, gerekli kalkınma adımlarının çoğunu tamamlamıştır. Sanayi sektörü ikinci beş yıllık kalkınma planında yeterince desteklenmiş bir sektör olarak kabul edilmiş ve büyüme potansiyeline sahip bir sektöre olmuştur. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında, Türkiye'nin sanayileşmesinde ciddi kalkınmaya ihtiyaç duyulması savunulmuştur. Bu durumun, sektörün ve sanayicilerin gereksinimlerine uygun olmasını istediklerini savunmuşlardır. Sanayi sektörüne ağırlık vermenin bir diğer nedeni olan nüfus artışı karşısında verimliliğin arttırılması önerilmiştir. Bu tutum, aktif nüfusun % 65'inin tarım sektöründe kullanıldığı ve tarım sektörünün milli gelir içindeki payının yaklaşık % 28 olduğu gerçeğine bağlanmıştır. Sanayi sektörü aynı unsurlarla değerlendirildiğinde, aktif nüfusun % 11'i sanayi sektöründe istihdam edilirken, sanayi sektörünün geliri ile milli gelir arasındaki oran % 23'olmuştur (DPT, 1973: 2).

hedefleri beş yılda 88 milyar TL artışı içermekte ve gayri safi yurtiçi hasıla 1972'de 191 milyar dolardan 1977'de 279 milyar dolara çıkarılmayı hedeflemiştir. Beş yıllık bir süre zarfında yıllık ortalama % 7,9 büyüme hedefleyen ve 1972'de kişi başına 5 000 TL’den 6,640 TL’ ye ulaşan geliri arttırmayı amaçlamıştır (DPT, 1973: 4).

İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı uygulandığında, kooperatif hareketi tarım sektöründe başlamış ve bu durum yaygınlaştırılmıştır. Bu dönemde, kamu kurumları kooperatifleri teşvik etmiştir. Bu dönemde kurulan köy kalkınma kooperatifleri, yabancı işçilerin, tarıma odaklanarak kırsal alanlardaki yatırımlarla tasarruf sağlamasını da sağlamıştır. Tarımsal kredi ve satış kooperatifleri hariç tüm kooperatifleri içeren Kooperatifler Kanunu'nun yürürlüğe girmesi, tarım kooperatifleri döneminde ikinci beş yıllık kalkınma planında önemli bir gelişmedir. Bu yasa kooperatiflerin mevduat toplamalarına izin vermiştir. Üçüncü plan, kooperatifler aracılığıyla kooperatifler için özel düzenlemelere dayanan tarımsal desteklerin kurulması çağrısında bulunmuştur. Ayrıca, kooperatiflerin, sermayenin, emeğin vb. onu elementlerin bir kombinasyonu olarak gelişmeyi hızlandırmak için bir araç olarak görmüştür (DPT, 1973: 909). Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planında, tarım sektörü ile tarım sektörü arasındaki ilişki vurgulanması gereken bir diğer konudur. Arazi ve tarım reformu ile ilgili aşağıdaki hususlar belirlenmiştir (DPT, 1973: 114).

•Verimlilik ilkesi doğrultusunda, yaşam standardının iyileştirilmesi, arazi ve çiftçilerin az toprakla üretilmesi ve arazi sürekliliğinin adil bir şekilde dağıtılmasını sağlamak.

•Belli büyüklükteki toprakların verimsiz muamelesi durumunda, bu arazilerin kamulaştırma yoluyla devlete devri ve verim esasına göre düşük toprak büyüklüğüne sahip çiftçilere verimlilik temelinde verilmesi,

•Tarım sektörünün dışındaki sanayileşme hızını aksatmadan, dağıtılacak alanın yetersiz olması durumunda yeterli gelire sahip olmayan diğer sektörlerden çalışanlar istihdam etmek.

•Meralar, yaylalar ve kışlar bilimsel ve ekonomik ilkelere göre sınıflandırılacak ve bakım ve iyileştirme çalışmaları yapılacaktır.

•İşletmelerin bütünlüğünü yeterli düzeyde gelirle sağlamak için miras hükümlerinde gerekenler yapılacaktır.

•Kooperatiflerin geliştirilmesi için teşvikler sağlanacak ve çiftçilere her aşamada yardımcı olacak kooperatifler sağlanacaktır.

3.3. 1980–2000 Dönemi

Türkiye'de uygulanan küresel tarım politikalarının evrimi ile birlikte 1980'lerden bu yana dönüşüm geçirmiş ve müdahale özgürlüğüne geçilmiştir. Bu dönemde, dış büyüme stratejisinin ithalat ikame stratejisi yerine kabul edildiğinde, tarım için destek azaltılmıştır. 24 Ocak 1980 Kararları, tarım sektöründeki pazar mekanizmasının daha verimli çalışmasını sağlamak amacıyla bu değişikliği desteklemiştir. Dış ticaretin korunmasının azaltılması, kredi ve girdi sübvansiyonlarının kaldırılması, desteğin kapsamının azaltılması ve ayrıca destekleyen kamu kuruluşlarının özelleştirilmesine yol açma gibi uygulamalar ile gösterilmiştir (Artık, 2014: 35).

Benzer Belgeler