• Sonuç bulunamadı

VIII Yüzyılda Fransa’nın Siyasî Durumu

3. Endülüs’ün Fethinden Puvatya Savaşı’na Kadar Siyasî-Askerî Gelişmeler

1.4. VIII Yüzyılda Fransa’nın Siyasî Durumu

Puvatya Savaşı’nın meydana gelmesine neden olan sebeplerinden birisi de, Fransa’nın siyasî durumudur. Çünkü Fransa, VIII. asırda iç karışıklara ve taht kavgalarına götüren bir sürece sahne olmuştur. Bu sürece gelinceye kadar bir takım olaylar ve gelişmelerle yüz yüze kalmıştır. Siyasî istikrarsızlık nedeniyle, Fransa topraklarında birçok istilâlar meydana gelmiştir. VIII. yüzyıl başlarında Fransa topraklarına Franklar hükmediyorlardı. Bu nedenle, kısaca o tarihte Frankların hüküm sürdüğü Fransa tarihini ve bu Frank (Frenk) halkını irdelememiz, Puvatya savaşının oluşumuna sebep olan unsurlardan bir tanesi olduğunu anlamamıza yardımcı olacaktır.

Batı Avrupa ülkelerinden bugünkü Fransa toprakları, Galya-Roma hâkimiyetinde kalmış, milâttan sonra II. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlığın Avrupa kıtasındaki en önemli yayılma alanlarından birini teşkil etmiştir. V. yüzyılın ortalarında Attila kumandasındaki Hun ordusunun akınlarına uğradıktan sonra yüzyılın sonlarına doğru Frankların198 hâkimiyetine girmiş ve ülkede sırasıyla

Merovenj, Karolenj, Capet ve Valois hanedanları yönetiminde kalmıştır.199

İslâm tarihçilerinden Mes’ûdî, Franklar’ın Nûh’un oğlu Yâfes’in soyundan geldiklerini, cesur, iyi organize edilmiş, disiplinli insanlardan oluştuklarını, geniş ve

197 Ferrûh, el-Arab ve’l-İslâm, 111.

198 Franklar; İslâm dünyasında Katolik ve Protestan mezheplerine mensup Hıristiyan Avrupalılara

verilen addır. Müslümanlar Frank (Frenk, Freng, ifrence) adını doğru olarak önce Frank Devleti'nin (Merovenjiyen - Karolenjiyen) halkı için kullanmışlarsa da sonraları özellikle Haçlı seferlerinin başlamasının ardından, Suriye ve Filistin'de kurulan Hıristiyan devletlerinin kurucuları büyük çoğunlukla Frank olduğu için bu ismi bütün Batı ve Kuzey Avrupa milletlerine (Fransız, İngiliz, Alman, İtalyan, Norman) teşmil etmişlerdir. Fakat Katolik İspanyollar ile Ortodoks kilisesine mensup milletler (Rus, Rum, Bulgar, Sırp vb.) Frank tabiri kapsamının dışında tutulmuştur. Ayrıntı için Bkz: (Işın Demirkent, “Franklar”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, (İstanbul: TDV Yayınları, 1996), 13:173-176.

199 Azmi Özcan, “Fransa- Tarih”, DİA, TDV Yayınları, İstanbul, 1996, 13:178; Ceran, Puvatya

düzenli bir ülkelerinin olduğunu, 150 kadar şehre sahip olduklarını ve başşehirlerine Bariza (Paris) dediklerini, zikreder.200

Franklar’ın kökenleri aşağı Rhein (Rhine) bölgesinde oturan İngveon soyundan gelen Chauklara dayanır. Franklar tarih sahnesine ilk kez M.S. 258 yılında çıktılar. V. yüzyılda Galya’ya gelen Franklar, burada Frank devletinin kuruluşuna öncü oldular. Franklar, daha Germenya’dan göç etmeden önce, Batı Roma İmparatorluğu için en büyük tehlikelerden biri olmuşlar, bu imparatorluğun çöküntü günlerinde de birçok toprak elde etmişlerdir. Franklar, Germen kavimlerinin bir koluydu. M.S. II. ve III. yüzyıllarda kuzeybatı Almanya’da yaşayan Frank boyları, V. yüzyılın ortalarında Galya topraklarına göç ettiler, çeşitli bölgelere yerleştiler, bir boylar birliği kurdular. Franklar, başlangıçta Roma hâkimiyeti altına girmemiş olan Germen kabileleri iken; sonradan onların hâkimiyetinde kalarak, Romalılara karşı birleşen kabilelerin bir araya gelmesiyle oluşmuş bir millettir. V. yüzyılda Roma İmparatorluğu’nun gerilemesiyle201

Franklar topraklarını güneye doğru genişleterek Galya’nın büyük kısmına sahip oldular. Galya’ya yerleştikten sonra, güneye doğru gittiler, bugünkü Fransa’nın Akdeniz kıyılarına kadar indiler.202 Bu bölgede bir krallık kurdular. Bu Frenci

(Frank) krallığı “Mirufencia” diye isimlendirilirdi.203

V. Yüzyılda Bizanslılar tarafından, Vandal Krallığı ve Ostrogot Krallığı’nın; VIII. yüzyılda da Müslümanlar tarafından, Vizigot Krallığı’nın ortadan kaldırılmasıyla, kavimler göçünden sonra kıtaya yayılan halklar arasında varlığını, sürdürebilen tek güç Frankların kurduğu Frank Krallığı kalmıştır.204

Franklar, Pirene dağlarından Bavyera'ya kadar uzanan büyük bir "Merovenj" (Merovenjiyen) Krallığı’nı205 kurmuşlardır. Bu Frank Devleti'nin ilk hükümdarı I.

200 Ebü’l-Hasen Alî b. el-Hüseyn b. Alî el-Mes‘ûdî, Mürûcü’ẕ-ẕeheb, thk. Muhammed Yahya ed-Dîn

Abdülhamîd, 5. Baskı, (Beyrut: Fikir yayınları, 1983), 2:34-37.

201 Norman Davies, Avrupa Tarihi (çev. Mehmet Ali Kılıçbay), 2.Baskı, (İstanbul: İmge Kitabevi

Yayınları, 2011), 241; Ceran, Puvatya Savaşı, 19.

202 Frederic, Louis, Medeniyet Tarihi, çev. Vahdet Gültekin, (İstanbul: Doğan Kardeş Yayınları,

1974), 2:402-405.

203 Ganîmî, Ma‘reketü Belâtü’ş-Şüheda, 51-52.

204 Ağaoğulları, M.A., Köker, L., İmparatorluktan Tanrı Devletine, (Ankara: İmge Kitapevi, 2004),

173.

205 Detaylı Bilgi için Bkz: Gamze Bozkurt Dalgan, Karolenj Krallığı, (Basılmamış Yüksek Lisans

Clovis (Chlodvig) (481-511), kendisinden önce Hıristiyan olan bütün diğer Germen kabilelerinin Arius mezhebine girmesine karşılık Katolikliği kabul etmiştir. Bu sayede Franklar için Roma ve ona bağlı batı halklarıyla kolayca uyuşup kaynaşma imkânı doğmuş206 ve böylece Frank Devleti daha başlangıcından itibaren güçlü bir

temele oturmuştur.207

VIII. yüzyılda Avrupa'da, Bizans İmparatorluğu dışındaki Hıristiyan kuvvetleri, İtalya'daki Lombard krallığı ve Marovenjiyen hükümdarlığının sonu ile Karolenjiyen208 hanedanının başlangıcını yaşayan Fransız İmparator1uğuydu. Ayrıca VIII. yüzyılın başında İspanya’ya geçen Müslüman Araplar, (92/711) Vizigot Krallığı’nı yıkıp bu ülkenin büyük bir kısmını fethettikleri sırada Franklar Avrupa’nın en kuvvetli devletine sahiptiler. Fransa’dan başka bugünkü Almanya ve İtalya’nın da bir bölümüne hâkim bulunmaktaydılar. Fakat hızla ilerleyen ve daha 96-97/715-716 yıllarında Berşelûne (Barselona) civarını ele geçirip sınırlarına dayanan Müslüman ordularına karşı bir şey yapamadılar.

Araplar Frank Devleti sınırlarında göründüğünde Merovenjiyen Krallığı, iktidarı ele geçirmek ve devletin bir kısmı veya tamamı üzerinde hâkimiyet kurmak isteyen aristokrat ailelerin birbiriyle mücadelelerine sahne olmaktaydı. Müslümanlar tarafından Endülüs’ün fethinden kısa bir zaman sonra Fransa bölgelerinde, kralların liderlik sultası iki kat artmıştı. Devlette seçkinlerin gücünün çoğalması ve kilise saltanatının halk üzerinde etkili olması ile servetlerinin çoğalması, bunların dünyevî siyasete dalmasına neden olmuştu. Genel yönetim çökmüş, devlette iç savaşlar ve iç bölgesel çekişmeler, bölgede bir adet haline gelmişti. Daha sonra Frank tarihinin oluşumunda, bundan sonra Estorya ve Estorasya kraliyet aileleri arasındaki tarihi çekişme başlamıştı.

Avrupa üzerinden hilafet merkezine ulaşma düşüncesinde olan Müslümanlar, bu durumdan yararlanmak istemiştir. Bu, Puvatya savaşının yapılmasına sebep olan sürecin sebeplerinden biri olmuştur. Müslümanlar, milâdî VIII. asır başlarında çekişme durumlarının gölgesindeki Fransa devletinin maruz kaldığı ihtilaflar

206 Norman Davies, Avrupa Tarihi, 241; Ceran, Puvatya Savaşı, 20.

207 Roger Price, Fransa'nın Kısa Tarihi, çev. Özkan Akpınar, (İstanbul: 2008), 53; Işın Demirkent,

Franklar, 13: 173-176; Ceran, Puvatya Savaşı, 20.

nedeniyle, İspanya’ya geçerek Batılı God krallığını yok etmek için Liberya yarım adasından harekete geçtiler. Müslümanlar Mûsâ b. Nusayr komutasında Pirene dağlarını aşarak Frank bölgesine girmek için gayret gösterdiler.209 Mûsâ b. Nusayr

kumandasındaki İslâm ordusu Arbûne (Erbûne, Narbonne) bölgesine kadar ilerledi.210 Ancak Emevî Halifesi Velîd’in çağrısı üzerine Şam’a dönmek zorunda kalan Mûsâ b. Nusayr, güney Avrupa'nın fethini hedef alan planını gerçekleştiremedi ve Ömer b. Abdülazîz'in halifeliği (99-101/717-720) dönemine kadar Müslüman Arapların fetihleri Pirene sıradağlarını aşamadı. Bununla birlikte Mûsâ b. Nusayr’dan sonra Endülüs’te görev yapan valiler hem cihad etmeye hem de sınırları genişletmeye gayret gösterdiler.211 İslâm fetih safhasında Mûsâ’nın halife tarafından

geri çağrılması üzerine Frank sınırındaki harekâtı daha ziyade Endülüs valisi Semh b. Mâlik yürütmüştür. Araplar 99/717-718 ve 100/719 yıllarında Pirene dağlarını aşarak Fransa içinde Arbûne şehrini zapt ettiler ve burasını sonraki fetihleri için bir üs haline getirdiler. 102/721 yılında Toulouse üzerine yürüdüler, Rhein (Rhine) nehri boyunca ilerleyip Bourgogne bölgesine ulaştılar.

Şarl Martel’in 95/714 yılında ortaya çıkışına kadar, bu bölgelerde merkezi krallığa sahip olmak için Fransa topraklarında taht kavgaları devam etti. Araplar Frank devletinin sınırlarında görüldüğünde devlet içindeki dâhilî çekişmeler mecburen sona erdirildi. Arapların yarattığı tehlike, iç mücadeleye son vererek Frankları bir idare altında toplanmaya zorladı. İktidar, Karolenjiyen hanedanın tahta çıkaracak olan bu ailenin temsilcisi saray nazırı Şarl Martel (Charles Martel)’in eline geçti.212 Aslında o günlerde Fransa kralı görüntüde IV. Thierry idi, ancak icraatta

gerçekte kral saray nazırı Şarl Martel idi.213

Bu sırada Araplar Fransa içinde Loire nehrine ulaşmış bulunuyordu. İspanya’nın fethi Müslümanlar için dünya hâkimiyeti bakımından büyük bir şanstı.

209 Ganîmî, Ma‘reketü Belâtü’ş-Şüheda, 51-52.

210 Ya’kûbî, Târîhu’l-Ya’kûbî, 2:341-342; Belâzürî, Fütûhu’l-büldan, 264; İbnü’l-Kûtıyye, Târîhu

iftitâhi’l-endelüs, 1: 14-24. ; 2: 29-35; İbn İzârî, Beyân, 2: 5; Dabbî, Buğyetü’l-mültemis, 12; Makkarî, Nefhu’t-Tîb, 1:215; Taberî, Târîhu’l-Ümem ve’l-Mülûk, 7: 369; Hamîdullâh, “Fethu’l- Endelüs“, 221-225.

211 Ceran, Puvatya Savaşı, 21. 212 Işın Demirkent, Franklar, 13: 173.

213 Şarl Martel hakkında fazla bilgi için bkz: “Şarl Martel”, Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi,

(İstanbul, 1983), 3:1392-1393; “Charles Martel”, Gelişim Hachette Alfabetik Genel Kültür Ansiklopedisi, (İstanbul: 1983), 10:4074.

Çünkü bu gaye ile Müslümanların Bizans üzerinden yaptıkları saldırılar sonuçsuz kalmıştı. İ‘lâ-yı kelimetullâhı hâkim kılmak düşüncesinde olan Müslümanlar, eğer Bizans’ı yıkabilmiş olsalardı imparatorluk topraklarına yerleşmiş olan, fakat Hıristiyanlığı henüz kabul etmemiş geniş olan Slav kabilelerini Müslüman yapabilirlerdi. Ayrıca Avarlar ile büyük Germen kitleleri ve Kuzey Avrupa kavimleri de henüz putperest idiler; bunların İslâm tarafından kazanılması pekâlâ mümkündü. Fakat Arapların İstanbul önündeki başarısızlığı bu imkânı ortadan kaldırdı. Ancak aynı yıllarda Fransa’da Loire nehrine kadar ilerlemiş bulunan Müslüman orduları için buradan Rhein (Rhine) nehrine kadar sadece bir sıçrama uzunluğunda mesafe kalmıştı ve nehrin kenarında da henüz Hıristiyanlığı kabul etmemiş putperest Germen kabileleri oturuyordu. Müslümanlar 114/732 yılında Poitiers (Belâtü’ş- Şühedâ) Savaşı’nı kazanabilselerdi İslâm fütuhatını durduracak hiçbir engel kalmayacak ve dünya hâkimiyeti Bizans üzerinden değil batıdan ilerleyerek ele geçirilebilecekti.214