• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1: DEĞERLENDİRME

1.2 Muhteva Özellikleri

1.2.6 Yörük İskânına Dair Hükümler

Devleti uğraştıran meselelerin başında gelen ve yalnızca bu yüzyılın değil, Osmanlı Devleti’nin merkezîleşmesinden itibaren devletin önemli sorunlarından olan, Yörüklerin yerleştirilmeleri meselesi, bu yıllarda da problem olarak canlılığını korumaktadır.

Ancak konar-göçer olarak tabir edebileceğimiz bu grupların ve en çok da Yörüklerin iskân edilmesi meselesi, devletin dinamizmini ve etrafa yayılma durumunu kaybetmesinden sonra, bunun bir iç iskân unsuru olarak ortaya çıkmasından sonra sorun teşkil etmeye başlamıştır. Yoksa, bilhassa ilk devirlerde, yeni toprakların elde edilmesiyle, konar-göçerlerin buralara yerleştirilmesine ve yeni alınan yerlerin Türkleştirilmesine dayalı bir iskân siyaseti izlenmiştir ki, bu o zaman için işe yarayan ve kullanılan bir siyasettir129.

126 Hkm 165. 127 Hkm 327. 128 Hkm. 130. 129

Yusuf Halaçoğlu, XVII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun İskân Siyaseti ve Aşiretlerin Yerleştirilmesi, TTK, Ankara, 2006, s.2.

Yörüklere dair hükümler arasında, onların yerleştirilmeleri yani yerleşik hayata geçirilmeleri, yaylaya çıkmalarına izin verilmemesi, mevcut yerlerinde oturmaları, hayvanlarını çobanlarının otlatması gibi konuları ele alan hükümler mevcuttur130. Daha sonraları iskân meselesi, devletin, ilk zamanlarda askerlik vasıflarından yararlandığı ya da ele geçirdiği yerlerin nüfus halitasını kendi lehine dönüştürmek için yüzde yüz kaynak olarak gördüğü Yörüklerle, devleti karşı karşıya getirmiştir.

Türk olarak yıllarca devletin her türlü yükünü omzunda taşıyan, askerlik hizmeti söz konusu olduğunda ilk akla gelen kaynak olan Yörükler; zaman zaman merkezin aldığı konuma göre, yerleşik hayata geçmeye direnen, şehir hayatına zarar veren, otlak vs. bulmakta sıkıntı çekince mevcut düzeni bozan, asi ya da kaba olarak adlandırılan bir konuma düşmüştür.

Şayet devlet, yüzyıllardır yaşam biçimleri olan konar-göçerlikten, yerleşik hayata geçiş aşamasında Yörüklere karşı daha uzlaşmacı yaklaşabilseydi, sonuç daha farklı olabilirdi. Yine XVI.yüzyıldan itibaren ve XVII.yüzyıl boyunca , Yörüklerin yerleşmek noktasında, eskiye nazaran daha eğilimli olduğunu söylemek yanlış olmaz, fakat, bu durum bunu büyük bir problem olarak devam etmekten alıkoymadı131.

Defterde, sözünü ettiğimiz üzere, iskân olmak eğiliminde olan ve yer gösterilmesi arzusuyla başvuran Yörüklere dair hükümlere rastlanmıştır. Örneğin, Adana Haleb civarında bulunan Danişmendli Türkmenleri Aydın yöresine132 Ya da istemedikleri halde iskana zorlanan Yörüklere dair hükümler de defterde mevcuttur. Bu konulu bir hükümde; Yörüklerin zorla iskân ettirilmesi hususu, ‘Rakka havâlîsinde ikâmetleri fermânım olan, Türkmen ve Ekrâd cemââtleri, fermân-ı hümâyûnuma muhâlefet etmeleriyle, mezbûrları alâ-eyyi-hâl me’mûr oldukları mahalle gönderüp, iskân eylemek üzere düstûr-ı mükerrem Diyarbakır vâlisi olup, Anadolu’da asker tesyîrine (silik) olan vezîrim Ali Paşa edâm-Allahû-teâlâ iclâlühû me’mûr olmağla’ sözleriyle anlatılmaktadır. Devlet bunlarla uğraşmak için ayrıca kuvvet sevkedememiş ve yolu üzerinde bulunduğundan konu, Ali Paşa’ya havale olunmuştur133.

130

Hkm. 25, 26, 151, 152, 220, 234, 271.

131

Mehmet Eröz, Yörükler, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul, 1991, s. 249.

132

Hkm. 151, 152.

133

Ancak, devletin de mevcut düzeni sağlamak noktasında, haklı olarak sert davrandığı vaki idi. Bu, eski yaşam biçimini sürdürmeye çalışan geniş halk kitlelerinin, toplu hareketi, yerleşik olan ve devletin bekası için, çarkını döndürmesi için artı değer üreten çiftçinin ya da bağ, bahçe vs. sahiplerinin zararına sonuçlanıyordu. Bunların hareketleri sırasında, hele ki devletin her yere yetişemediği, köylerde vs. yeterli güvenliğin olmadığı dönemlerde, geçtikleri yerlerde halkın mahsulüne, ekinlerine, hayvanlarına ve hatta bazen kendilerine de zarar verdikleri oluyordu ki, defterde bunlarla ilgili de hükümlere yeterli ölçüde rastlanmaktadır. Bunlardan birinde, Yörüklerin verdikleri zararlardan ‘mürûr ve ubûr eyledikleri kasaba ve kurrâ ahâlîlerin rencîde ve zarar ve aralarına nüzûl ve hayvanatlarına yedirüp ve çekidüp ve avdetleri esnâsında bağları aralarına konup, otuz kırk gün mikdârı meks ve urûmların ekl eyledikden mâ-adâ eşcârın kat’ ve taşrada bulunan hayvanların ahz ve eshabı varup taleb eyledikde, darb-ı şedîd ile darb ve mecrûh ve ba’zıların katledüp, zulm ve taaddîleri olduğun’ şeklinde uzun uzadıya bahsedilmiştir134. Bu Yörük aşiretleri arasında, eski konar göçerliği sürdürenlerin yanı sıra, yerleştikleri halde, tekrar konar-göçer olanları anlatan hükümler de vardır ve bunlar da halka, yukarıda sözü edilen benzer zararları dokunan gruplar olmuştur135.

Bir başka mesele, Yörüklerin iskânına dair olan hükümlerde, Yörüklerden beklenenler ile ilgidir ki, bunlar şöyle sıralanabilir; yerleştikleri topraklardan elde ettikleri üründen ve diğer gelirlerinden gerektiği kadarını hazineye ödeyecekleri, bulundukları yerleri eşkıya baskısından koruyacakları ve hizmetleri karşılığında bazı vergilerden muaf tutulacakları, yaz ve kış o mevkide kalmalarına karşılık, çobanları aracığıyla hayvanlarını otlatmalarına engel olunmayacağı, fakat yaylaklarına gitmek isterlerse de izin verilmeyeceği136.

Bir hükümde Yörüklerin iskân olmaları halinde kendilerinden beklenenler; ‘marûf arâzî-i hâlîyede iskân olup, ..., fî-mâba’d beynlerinde taayyünü kesb eylemiş, ihtiyâr eyledikleri mu’temed adamlar, cemâatlerine baş ve buğ ta’yîn olunup, içlerinde fesâd ve şekâvet eder olur ise, kendüler ahz ve hâkime teslîm eylemek üzere ihtiyârları ve iş erleri ma’rifetiyle beherlerine kefile verüp, arâzî-i mezbûreyi ma’mûr ve şen ve abâdan eylemek üzere zirâat ve hıraset edüp, hâsıl eyledikleri mahsûlâtından arâzîlerinin humsların ve bağ ve bağçe ve bostanlarından tahsilü’ş-şer’i iktizâ eden hukûk-ı arâzîlerin cânib-i mîrîye edâ edüp,

134 Hkm. 151, 152, 220, 234, 135 Hkm. 234. 136 Hkm. 26.

olhavâlîden mürûr ve ubûr eden ebnâ-yi sebîli kat’a-yı tarîkden ve sâ’ir eşkıyâ mazarratlarından gereği gibi muhâfaza ve emîn ve mutmain eylemek şartıyla, hidmet-i mezbûre mukâbelesinde avârız-ı divâniye ve rüsûm-ı raiyyetleri ve bi’l-cümle tekâlif-i örfiye ve şakka üzerlerinden ref’ ve muâf müsellah olup’ ifadeleriyle anlatılmıştır137.

1.2.7 Yörüklerden Asker Yazılmasına Dair Hükümler

Osmanlı’nın beylik döneminden başlayarak, Yörükler ya da Türkmenler devlete, asker ve de nüfus olarak kaynaklık etmişlerdir. Çalışmakta olduğumuz defterde de Yörüklerden asker yazılmasına dair oldukça hüküm vardır. Bu hükümlerde tek tek aşiret isimleri verilerek, hangi aşiretten ne mikdar adam gönderileceği, kimin başbuğluk edeceği, nerelerde görevlendirilecekleri vs. belirtilmiştir. Örneğin, ‘...Pehlivanlu ma-derûhdeleri cemâatinden yüz otuz, nefer ve Avşarlı cemâatinden yüz yirmi nefer ve On İki Boyu Beydili cemâatinden doksan nefer ve Çiğdemli ve tevâbi’ cemâatinden elli nefer ve Akça Koyunlular cemâatinden altmış nefer ve Bernek cemâatinden yirmi beş nefer ve Ak ve tevâbi’ yirmi beş nefer ve Musmalu cemâatinden yirmi nefer ve Eymirler cemâatinden yirmi beş nefer Reâyâlılar (?) cemâatinden, yirmi üç nefer ve Kapaklı Tunub ma Medicineli (?) cemâatinden on beş nefer ve Ahcılar cemâatinden on nefer ve Ekrad-ı Kılıçlı cemâatinden on nefer...’ şeklinde uzun uzadıya aşiretlerin isimleri ve taleb edilen asker sayıları belirtilmiştir138.

Ayrıca ‘ahâlîsinin tesyîr-i dîn-i milliyetten ceng ve harbe kâdir ve esliha i’mâlinde mâhir tüvânâ ve her bahadırlarından müessere-i seferiyelerin görmek içün beher neferine (boşluk) guruş ve başbuğlarına (boşluk) guruş verilmek üzere’ şeklinde maişetleri de belirtilmiş ve bunların acilen sefer mahalline yollanmaları istenmiştir139.

Bu asker yazma işi hiç şüphesiz sorunsuz olmamaktadır. Hükümlerde asker toplanması ve yazılması konularında, bazen halkın bazen de görevlilerin isteksiz davrandığı ‘bizde Yörük yoktur’ diyerek, asker vermek istemedikleri görülmektedir140. Ya da asker olarak Yörükleri kaydetmeye giden görevlilere kadı vs. görevlilerce yardımcı olunmayarak, bahanelerle Yörüklerin varlığı inkâr edilmeye çalışılmıştır141. Ya da sefer zamanı

137 Hkm. 151. 138 Hkm.1 139 Hkm. 1, 45, 50, 51, 217. 140 Hkm. 49. 141 Hkm. 147, 249.

yaklaştığında, asker olarak yazılacak olan Yörüklerin Martolos ve Sekban gibi savaş dışı gruplardan yazıldığını, sefere katılamamak için böyle yollara başvurduklarını anlatan hükümler vardır142. Netice olarak Yörükler, uzun süren ve istenen başarıların alınamadığı ve günlük geçimi temin edecek maişetin de sağlanmadığı bir ortamda, askerlik yapmak istememiş olabilirlerdi.

Bazı hükümler de ise; Yörük olmadığı halde asker yazılması söz konusu olmuş kimselerden bahsedilmiştir; daha sonradan bunların çiftçi oldukları anlaşılmış ve bunlardan asker taleb edilmemesi emredilmişdir. Hatta isimleri tek tek verilen bu kimselerle ilgili şöyle denilmektedir; ‘...kadîmden çeltikçi olup, yörüklükle alâkaları olmamağla, mezbûrlardan yörük piyâdesi mutâlebe olunmamak bâbında hüküm yazılmışdır.’143

Benzer Belgeler